KÖŞE YAZILARI

İlkel Benlik – Sedef Subölen yazdı…

İnsanlar yola çıktıklarında kusursuzdur. Her olay insanların kusurlarını açığa vurur ve bir süre geçince ilkel benlik, “karşındakini suçla” diye sıkıştırır. Sonuç olarak yola çıkılan an unutulur ve insanın doğası narsizme meyillenir. İnsan ya da hayvan, tüm varlıkların ilişkilerindeki gidişat karşısındakinin bu narsizmin zirvesindeki ruh haline verilen tepkiyle şekillenir.

Çoğunlukla ilkel benliğin baskınlığı, uyumsuzluklarla sürüp ayrılıklarla sonuçlanır. Bu kediler için bile böyledir. Benliğimiz daima baskın gelir ve önünde sonunda uyumsuz davranışlar sergilemeye başlarız. Evlilik, çocuk ve hatta ölüm. Hiçbiri kişiyi benliğinden sıyıramamakla birlikte dozunu daha da arttırır. İnsanı kendinden daha mutlu edecek hiçbir şey yoktur yeryüzünde.

Bu şartlarda aklı başında olan herkes yalnız kalmalıdır. Ya da bildiği her şeyi unutup başa dönüp basit, yabancılaşmamış ve ilkel benlikten haberi olmayan birini bulup, onun ruhunu emerek sürdürmelidir yaşamını. Olağanüstü sıradan ve absorbe olmaya gönüllü biri. Bunu yapabilse de ilkel benlik yabancılaştıysa bir kere, yerlileşemez. Gerçekliğe dair şüphelerinden kurtulamadığında da kendine bir gerçeklik yaratıp oraya konumlanır. Yüzüne bakıldığında görülen, zihninden geçenle ezeli farklılık taşır.

Bazı hatların keskin çizgilerle ayrılamadığı yerde varoluş başlar. Adına varoluş dediğimiz şey ruhun yok oluş anından doğar. Öyle ki ne basit bir yaşantıyı kabul edebilir ruh, ne de kendine benzeyen birisiyle yapabilir. Ve şunu her gün derinliklerinde hisseder ki, basit olamayan insan için yaşamak ebedi bir lanettir.

 

 

 

Sedef Subölen

 

 

 

 

Başa dön tuşu