SÖYLEŞİ

Banu Erdem: ‘Ebru sayesinde insan psikolojisini öğreniyorum’

TÜM ZAMANLARIN ŞEHRİNDE ‘ZAMANSIZ İSTANBUL’ SERGİSİ!
Tüm zamanların eşiğinde, tüm zamanların dışında, İstanbul’u yaşamak…

Söyleşi: Melike BİRGÖLGE

14 Mart’ta sanatseverlerle buluşan ‘Zamansız İstanbul’ sergisi; geçmişten bugünümüze tüm medeniyetlerin ve değişik kültürlerin izlerini her taşında, her sokağının adında, her mekanında taşıyan, onlarca muhteşem adla barındıran ve zaman olgusunun kaybolduğu rüya şehri, güzeller güzeli İstanbul’u zamansızlık kavramı üzerinden ölümsüzleştirmek amacıyla açılmış.

Açıldığı ilk üç gün 3000 sanatseverin gözlerine, düşüncelerine dokunan sergi; resim, heykel, fotoğraf, çini, tezhip, ebru, minyatür, gravür, sigrafitto, kumaşla tasvir, kalem işleri, takı vb. olmak üzere, katılan 50 sanatçının yaklaşık 100 eserinden oluşuyor.

İstanbul’un yüzlerce yıllık silüetini belirleyen muhteşem tarihi mekanlarından biri olan Eminönü’ndeki Hünkâr Kasrı‘nda gerçekleşen sergi 30 Mart 2019’a kadar, meraklılarını bekliyor.

‘Zamansız İstanbul’ konseptinde, sergiye tek ebru sanatçısı olarak katılan Banu Erdem ile yaptığımız röportajda ebruyu, sanatı konuştuk.

‘ZİRVEYE NASIL ÇIKTIĞINIZ DEĞİL, GİDERKEN YOLDA KENDİNİZE NE KATTIĞINIZ ÖNEMLİDİR!’

  • SO Art Project ne tür çalışmalarla farkını ortaya koyuyor ve buluşmanız nasıl oldu?

SO Art Project; Fizikçi-Ressam Sema Tecen ve Yönetmen Orhan Cesur tarafından kurulan bağımsız bir sanat grubudur. Bugüne kadar ortaya koyduğu sosyokültürel ve sanatsal farkındalık konularında, iki sanatçı, sadece kendilerinin ve bir tek sanatçının içinde olduğu dev projeler ortaya koyarken, bazen de dört beş büyük ustayı bir araya getirerek oluşturduğu sergileri adeta sanat festivali haline getiriyor. Projelerinde öncelikle bir tema ortaya koyan, mekanlara bağlı kalmayan, projeye göre farklı mekanlar kullanan SO Art Project; film, özel koleksiyon, enstalasyon, plastik sanatlar, ulusal ve uluslararası söyleşi, konferans ve paneller, workshoplardan oluşan kendi bireysel çalışmalarını ortaya çıkarıyorlar ve bu projenin içinde olmak isteyen sanatçılarla birlikte oldukça farklı, ses getiren, sorgulayan ve sorgulatan, tekrarı istenen çalışmalar ortaya koyuyorlar. ‘Zamansız İstanbul’ sergisi de, yeniden tanıma fırsatı bulduğumuz kültürel mirasların, farkında olmamızı sağlayarak, tarihsel süreçle beraber unuttuğumuz, bilmediğimiz değerlerde, hatırlatıcı özelliği olması, sergiyi güzel bir farkındalık projesine dönüştürdü ve bizleri buluşturdu.

  • Yoğun ilgi gören ‘Zamansız İstanbul’ sergisine ebruyla katılan tek sizsiniz. Nasıl bir etkisi oldu bu durumun?

Sergiye, SoArt Project kurucuları Sema Tecen ve Orhan Cesur’dan aldığım bilgi doğrultusunda, sergiye ilk başvuran sanatçıyım aynı zamanda. Bunun yanısıra… Evet tek olmak; fark edilmeyi ve beni takip eden herkesten haberdar olmamı da sağladı.

  • Bu sergi, şimdiye kadar katıldığınız sergiler ve yaptığınız ebrularla ilgili neyi daha iyi fark ettirdi?

Ebrularımın yolculuğuna, yeni başladığını da hissettirdi. Sergideki işimin adı Zirve! Bu işi çalışırken Nasuh Mahruki’nin ‘’Kendi Everest’inize Tırmanın’’ adlı kitabını okuyordum ve karşımda zirveyi buldum. Şimdiye kadar katıldığım bütün sergiler bana çok şey kattı ama bu sergi, İstanbul’da anı yaşarken, zirveye olan yolculuğu da hatırlattı. Herkesin zirvesi kendine göredir. Önemli olan oraya nasıl çıktığınız değil, neden oraya gitmek istediğinizdir ve giderken yolda kendinize ne kattığınızdır.

‘GEÇMİŞLE GELECEK ARASINDA AN’DAYSANIZ,  İSTANBUL’DASINIZ!’

  • İstanbul… Bir mozaik olarak her dönemin, her zamanın şehri. Onu bu kadar zamansız yapan nedir?

Zamansızlık ve sonsuzluk içinde bir köprüdür seni birleştiren, derinlere indikçe, özgürleşen, eşsiz yaratılışın farkında olduğun, zamansız bir İstanbul. Eşsiz yaratım, Tanrı’nın özüdür. Işığı, senin gözlerindir. Senin gözlerinde ise İstanbul. İstanbul, yerin üstü kadar, yerin altıyla da tarihsel olan, kültürel miraslarımızla zamanı olmayan bir şehir. Bugün başınızı hangi tarafa çevirseniz, zamanda yolculuk yaparsınız, bu da sizi zamansız yapar. Geçmişle gelecek arasında an’daysanız, İstanbul’dasınız.

‘EBRU SAYESİNDE İNSAN PSİKOLOJİSİNİ ÖĞRENİYORUM!’

  • Suyu renklerle buluşturup konuşturan Banu Erdem’i tanımak istersek…

1977 yılında, İstanbul’da doğdum. İşletme Fakültesi Yönetim ve Organizasyon Bölümü’nden mezun oldum. 8 yıldır Halk Eğitim merkezlerinde ebru öğretmeni olarak çalışıyorum. Aynı zamanda kendi atölyemde de tasarım çalışmalarım devam ediyor.

  • Renklerin büyülü dünyasının duygularla buluştuğu ebruyu sizin gözünüzden görelim bir de.

Ebru, suyun üzerindeki boyaların kağıda aktarılmasıyla yapılan bir süsleme sanatıdır. Ebru sanatının kökleri  9. ve 10. yüzyıla uzandığı varsayılıyor. Bize İpek Yolu ticaretiyle gelmiştir. Ciltçilikte kullanılmıştır.

  • Hayatınızı renklendirmesi, ebruyla buluşmanız hangi döneme denk gelmekte?

Ebru sanatıyla tanışmam bir tesadüf değildi. Tanrı’nın bir lütfu olduğunu düşünüyorum. Ebruyla sevgili hocam Sezer Takış sayesinde tanıştım.

  • Sizin için nasıl meslek haline geldi peki?

Ebruyla tanışma öncesinde 10 yıl iş aradım.Üniversite sonrasında farklı bir iş alanında çalışmayı hayal ederken, ebru sanatında buldum kendimi. Sezer Takış hocam bana ebruyu öğrettikten sonra onun tavsiyesiyle halk eğitim merkezinde ebru öğretmeni olarak görev aldım ve böylece ebru yolculuğum başladı. Ebru sayesinde bir psikolog gibi öğrendim; hem kendimi, hem çevremdeki insanları. Renklerin dünyasında mesleğim olarak kabul ettiğim ebru, hayal penceremi araladı ve aralamaya devam ediyor.

  • Hobisi  iş alanı haline gelen bir çok insan var. Hobinizin işiniz olmasından mutlu olanlardansınız sanırım, yarattığınız güzel eserlere bakılırsa?

Evet, mutluyum. Hobim işim oldu diyenlerdenim. Siz de bilirsiniz sevdiğiniz işi yaparsanız, hiç çalışmış sayılmazsanız derler. Aynen öyle, ebru da benimle mutlu ki güzel ürünler çıkarıyoruz birlikte.

  • Ebru sanatının terapik özelliği olduğu doğru mu?

Çok doğru. Motivasyonu sağlıyor. Anaokulundan başlayıp yetişkinlere kadar her yaş grubumu inceliyorum. Onlar ebruyla terapi yaparken renkler ve suyun enerjisi bir araya geldiğinde onlardaki değişimini görüyorum. Bu da beni mutlu ediyor açıkçası. Terapi burada devreye giriyor. Moral buluyorlar. Sevgi, kaynağımız oluyor. Yaratıcıyız, terapik özelliği olan ebruyla yeni anlar yaratabileceğimiz gibi kendimize ait yeni anlar, yeni ebrular yaratabileceğimizin inancındayım.

  • Ebru sanatının yaşama kattığı değerler?

Terapik özelliğinden bahsettik. Birçok araştırmalar yapan arkadaşlarımı görüyorum. Kanser hastalarında renklerin psikolojik özellikleriyle ilgili hastaların ruhsal durumları hakkında tezleri olan psikolog arkadaşlarım da var, onları gönülden tebrik ediyorum. Ben bir de hükümlülerle ebru yapıyorum. Bana çok katkısı olduğunu söylemeliyim. Ebru sayesinde insan psikolojisini öğreniyorum. Kattığı değerler demişken, ebru sanatı, 2014’te UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras listesine girdi. Unesco’ya katılmasına öncülük eden tüm ustalarımızı, emeği geçen hoca arkadaşlarımı ve öğrencilerimizi sevgiyle kutluyorum.

‘EBRU YAPARKEN KENDİNİZE ARMAĞAN VERİYORSUNUZ!’

  • Ebruyu öğrenmek isteyenler, merak edenler neleri dikkate almalı?

Önce sabrı öğrenmeli, sevgiyle yaklaşmalı. Enerjinizle bütünleşen su, istediğiniz görseli her zaman verir. Sabır, sevgi, suyun enerjisi meditasyon gibidir. Sizi dinginleştiren bir meditasyon olan ebru sanatında çalışmış olmuyorsunuz aslında, kendinize armağan veriyorsunuz.

  • Neler bekliyor, ilgi alanı ebru olanlar için?

Ebru bir derya, bu deryayla tanışın ve teknenin başına geçip öğrenin gün geçtikçe  hobinin ötesine geçeceksiniz.

  • Gerçekleştirmek istediğiniz hedeflerinize giden yolda göz kırptıklarınız neler?

Tasarımcılık yolunda ilerliyorum. Aynı zamanda ebrunun da içinde yer alacağı bir kitap hazırlığı içindeyim.

‘DURAĞANLIK YAŞAM ENERJİNİZİ KESER!’

  • Hayallerinize giden yolda hayatınızın hangi mevsimindesiniz?

Herkesin doğduğu bir mevsim vardır. Bir de doğmak istediği mevsim… İşte ben bu mevsimdeyim. Kendimi şanslı görüyorum, yapabileceğim ideallerin ötesinde, ilerlemek beni heyecanlandırıyor. Hiçbir zaman durmayı sevmedim, durağanlık yaşam enerjinizi keser. Kendiniz için bir şeyler yaparsanız, çevrenizdekiler için de yapmış olursunuz. Kendinize inanın, ilerlemekten korkmayın, çok çalışın ve hayallerinizin peşinden gidin. Orada görüşürüz.

Söyleşi: Melike Birgölge

Başa dön tuşu