Barış, Sanat, Aşk Uluslararası Posta Sanatı Projesi
PEACE ART & LOVE INTERNATIONAL MAIL ART SHOW / BARIŞ SANAT & AŞK ULUSLAR ARASI POSTA SANATI PROJESİ
20-08/ 02-09 BOSTANCI GREEN PARK ART GALLERY
PROJE KOORDINATÖRÜ NİHAL GÜRES İLE SÖYLEŞİ
-Sn. Nihal Güres, proje ile ilgili bilgi almak istiyoruz, neden BARIŞ, neden SANAT, neden AŞK?
Dünyada söylenmesi gereken üç kelime kalsa herhalde yalnızca bunları söylememiz gerekirdi. Barış dolu bir dünyada yalnızca sanat yapıtlarıyla, sanat malzemeleriyle kalsak ve yalnızca barışla, aşkla dünyayı boyasak da bu gereksiz çatışmalar, trajediler, ölümler yaşanmasa. Şu sıralar hazırlanan projelerin büyük bir çoğunluğu barış üstüne, barış, ya da göçler ya da göç etmek zorunda kalanlar ya da insanları kuşatan kabuslar. Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki, tam bir şeye sevinecek oluyoruz, hevesimiz kursağımızda kalıyor, hemen arkasından bir felaket, bir üzüntü, bir trajedi ile karşılaşıyoruz. Dünya daha önce daha mı güzeldi..yooo..o zaman da felaketler, trajediler vardı ama şimdi yaşananlar anında haber oluyor, çok hızlı yayılıyor ve biz de tükendikçe tükeniyoruz. İnsanların yaptığı, sebep olduğu felaketlerin ne başı var ne de sonu var.
-Dünyada posta sanatının çok yaygın olduğunu biliyoruz. Türkiye’ de nasıl ? Yaygın mı?
Sanat eserlerinin sergilenmesi gittikçe güçleşiyor. Sanatçılar ya dernekler aracılığı ile ya da özel galerilerle eserlerini sergilemek yoluna gidiyorlar. Dernekler bazen makul fiyatlarla sanatçılara hizmet edebiliyor. Fakat bazı özel galeriler veya fuarlar yanına yaklaşılamayacak kadar fahiş fiyatlarla sanatçıyı korkutuyor. O zaman böyle değişik alternatiflere yönelmek gerekiyor. Posta sanatı da böyle alternatif projelerden biri. Yalnızca pul parası vererek dünyada pek çok ülkede farklı projelere katılma imkanı var. Tek sorununuz yollayacağınız eseri bir zarfa veya postaya verilebilecek bir malzemenin içine sıkıştırabilmekte. Bunu başardıktan sonra sorun kalmıyor. Biz de de pek çok projeler var. Benim en sevdiklerimden biri geçen yıl Haydarpaşa garında düzenlenen bir posta sanatı projesiydi. Eserleri tarihi binanın atmosferi içinde sütunlar arasına dizilen iplere mandallarla astık. Birbirimizin eserlerini seyrettik, gazozumuzu içip , kurabiyelerimizi yedik. Sonra herkes birbirinin eserini aldı, değiş –tokuş yaptık. Çok eğlenceli oldu. Haydarpaşa tren garı olarak kalsın, diye düzenlenmişti, basında da çok çıktı ve çok da ilgi gördü. Hedefine ulaştı. Ben yakaladığım posta sanatı projelerine çoğunlukla katılıyorum. Eserlerimin dünyanın dört bir tarafına gitmesi, orada başka sanatçılarla buluşması çok hoşuma gidiyor. Posta sanatı ile uğraşanlar bu eserleri son derece kreatif bir şekilde sergiliyorlar ve genellikle arşivlerinde biriktiriyorlar. Ben de projemi uzun zamandır hazırlıyordum. Bazen postada gecikmeler de olabiliyor.
-Nasıl gelişti proje?
Bana ilk ulaşan eserleri geçen ay kuratör KANİ KAYA‘nın düzenlediği PORTOFINO ART CAMP ÇALIŞTAYINA götürdüm. Portofino MUSEU del PARCO‘ya taşıdım. Orası muhteşem bir açık hava müzesi. Son derece çağdaş sanat eserlerinin arasından Portofino’ nun eşsiz manzarası seyredilebiliyor. Ben posta sanatı projeme uygun olarak AŞK temalı eserimi üretirken, yanımda getirmiş olduğum çeşitli sanatçılara ait diğer posta sanatı eserlerini de yerleştirerek orada bir ilk gösterim yapmış oldum. Müzenin müdürü Daniella Crippa’ya da 20.08 de gerçekleşecek projemi anlattım, sergimin açılışı için Türkiye’ ye davet ettim. Tabi ki gelmesi imkansız, öyle muhteşem bir müzeyi yönetmek kolay değil, işleri yoğun. Ama biz sanatçılar ve sanata gönül verenler birbirimize kalben bağlı değil miyiz?
Orada sergimin bir bölümünü gerçekleştirmek bile büyük bir başarı oldu benim için. Dünya çapında muhteşem bir müzede projemi sergileyebilmek bence çok büyük bir mutluluk. Ayrıca bize o muhteşem sanat eserlerinin yer aldığı bir müzede çalıştay yaptırabilmek de hiç kolay bir şey değil. Bunun için bütün kış aylarını sonsuz yazışmalarla geçiren küratörümüz KANİ KAYA’ya da çok teşekkür etmek gerekiyor.
-Green Park otelinde ilgi nasıl oldu, ziyaretciler nasıl karşıladı?
Orada resimleri yerleştirirken çok ilgi gördük. Bütün salonlarda toplantılar vardı ve toplantılardan çıkıp sanat galerisinin olduğu salona gelenler rengarenk ve değişik eserlere bayıldılar.Aaaa..biz hiç böyle bir şey görmedik dediler. Hatta ilgi o kadar yoğun oldu ki otelin diğer şubelerinde de sergi açmamız hususunda teklifler verdiler. Barış, Sanat ve AŞK renklerini daha bir çok yerlere daha taşıyacağız.
Bu nedenle arzu eden sanatçılar posta sanatı eserlerini göndermeye devam edebilirler. Boyut kısıtlaması yok ama küçük çapta eserleri yanımda taşıyıp gittiğim yerlerde sergileme imkanım daha da olası.
Lütfen adresi bir kere daha not ediniz;
PEACE ART & LOVE MAIL ART PROJECT
PK 33 BEBEK POSTAHANESİ / BEBEK-ISTANBUL –TURKİYE
-Dünya böylesine karışık günlerden geçerken barışı hayal edelim mi, yoksa bu işi bırakalım mı?
Ümit her zaman var değil mi, çağlardan beri herkes çocukların ölmediği bir dünyayı hayal ediyor, insan gerçekten doğadaki en vahşi canlı. Kendinden başka hiçbir canlıya yaşam hakkı tanımıyor. İç içe yaşadığımız günlük hayatın içindeki vahşetten bahsedeyim mi? Boğazda güzel bir günde yürüyorsunuz. Dizi dizi sıralanmış balık tutanlar. Oltaları havaya kaldırıyorlar. Ucunda can çekişen balıklar. Saatlerce can çekişiyorlar. Ve bu herkese çok normal geliyor değil mi? Boğazda yürüyemiyorum ben, can çekişen balıkları görmek istemiyorum. Onların düşündüğüne göre balıklar acı çekmiyor, çünkü hisleri yok. Hisleri yoksa niye o kadar çırpınıyorlar ve biz nasıl bu kadar canavar olabilme hakkına sahibiz.
Ya her sokak başında bulunan dönerciler, tavuk çevirmeciler..Onların yanından geçerken kendimi o şişlere takılmış gibi hissediyorum. İnsan kendini, çevresini, dünyayı ve doğayı yok eden bir canavar. Yaklaşan kurban bayramını düşünmek bile istemiyorum. Bazen radikal çevrecileri haklı buluyorum. Dünyadaki her canlının yaşam hakkı var ama insanoğlu hepsinin haklarını gaspetmiş durumda. Maalesef. Çevremizdeki tüm canlılara, yapraklara, ağaçlara varana kadar haklarını vermezsek bu canavarlıklar hepimizi yiyip bitirecek. Önce kendi yaptığımız şiddetten vazgeçmeliyiz. Belki o zaman dünyaya barış geri döner.
Çocuklar yaşasın ama diğer bütün canlılar ölsün. Öyle olmuyor işte. Ben gözü olan hiçbir canlıyı yemek istemiyorum. Tüm canlıların yaşam hakkı olduğuna inanıyorum. Doğada da canlılar birbirini yiyor diyorlar ama o mecburen et yiyor. Biz et yemek zorunda değiliz. Vücudumuz öyle yapılmamış. Zaten et yiyenler de kanser olup ölüyor. Zararlı şeyleri yemek kanser yapar. Et yiyenler sinirli oluyor belki de savaşlar ondan çıkıyor. Kimse et yemese hiç savaş olmayacak.
-Ne yiyelim o zaman savaş olmasın diye?
Savaş olmasın diye kurabiye yemek şart. Ya da börek. Hiç bir canlının gözyaşları akmazsa dünya tamamiyle pozitif enerjiyle dolar ve evren ışıldar. Herkese yetecek kadar renk var bu dünyada ve herkese yetecek kadar dize var. Hepsini birbirine bitiştirebilsek harika olacak.
”Ömrümüz böyle olmamalıydı, her aşkta durmalıydı çağımız”
Turgut Uyar
Biz de bir yerlerde durmalıyız artık, BARIŞTA, SEVGİDE ve AŞKTA..
BU söyleşiyi kendi kendime yapmışım. Komik olsun istemişim, ama olamamış. Aklımdan tasarladığım espiriler bir yerlere saklanmış. Bir gün komik şeylerin hepsini bulacağım. Neden saklanmışlar anlamadım. Onlar bile utanmış kederden. Bir gün bütün dünya gülecek. Bir gün hiçbir çocuk ağlamayacak. Bir gün tüm çocuklara yetecek kadar kurabiye, yetecek kadar şeker olacak. Bir gün hiç kimse dilinden, dininden ötürü öldürülmeyecek. O zamana kadar çizmeye devam edelim biz. Belki daha çabuk gelir Barış ve Sanat ve Aşk….
Nihal Güres