Bir Medyumun “Kâbus”a Dönüşen Paranoyası – Veysel Boğatepe yazdı…
Sinemamızdaki korku filmi boşluğu, 2000’li yılların başında Avrupa’nın “Paranormal” serisi örnek alınarak ve hatta bire bir taklit edilerek bazı isimler tarafından doldurulmaya çalışılmıştı. 2000’lerden sonra da toplumun yumuşak karnı olan inançlarına kameralarını çevirdiler ve cin, peri, şeytan, gibi simgesel varlıklar üzerinden büyü, kıyamet, cennet, cehennem gibi dinsel temaları işlemeye başladılar.
İlk başlarda merak uyandıran bu tür filmler, kısıtlı da olsa seyircinin dikkatini çekmişti fakat gerçeklikten uzak, kendisini kuşatan korku duvarlarının üzerine bir tuğla daha eklemekten öte herhangi bir sanatsal değer bulamayan seyirci, kısa sürede seçeneklerinden bu filmleri çıkarttılar. İstanbul’da yalnızca tek bir salonda vizyona çıkabilen “Kâbus”, korku filmlerinin genel yapısı hakkında bütün gerçekleri gözler önüne seriyor.
Düğümlere üfleyen üfürükçüler
Yönetmenliğini Tuncer Gürbüz’ün yaptığı, semi celebrity oyuncuların rol paylaştığı “Kâbus”un hikâyesi, tecavüz ile Felâk Suresinin 4’ncü ayetinde geçen konu üzerinden işleniyor. Üvey babası Şehmuz’un tacizine maruz kalan Özge, annesi Neriman’ın Şehmuz’u öldürüp hapse düşmesiyle yalnız kalır. Annesinin cinnet geçirip intihar etmesinden sonra da psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Ev arkadaşının önerisiyle terapist Gülçin ile tanışan Özge’ye kara büyü yapıldığını düşünen Gülçin, onu hocaya yani medyum Doğan’a yönlendirir ve böylece bilimin, tıbbın teşhis koyamadığı hastalık, cinlerden yardım alan medyum tarafından teşhis edilerek büyü bozma seanslarına geçilir.
Hikâyede ki tutarsızlıklar, hastanın hocaya, üfürükçüye, medyuma yönlendirmesiyle başlayıp, Özge’ye büyü yaptıranın aslında onu yönlendiren Gülçin olduğunu, Medyum’un ortaya çıkartmasıyla devam ediyor. Yani Gülçin hem Özge’ye büyü yaptırıyor, hem de kendisini deşifre etmek için onu hocaya yönlendiriyor. Bir terapistin hastasına büyü yapıldığı teşhisini koyması ve nihayetinde bir medyuma yönlendirmesi gülünç olduğu kadar imkânsız gibi görünse de filmin amacına uygundur. Çünkü kapitalist düzende müşteri potansiyeli oluşturmak için kamu menfaatini veya toplumsal gerçekliği dikkate almak gerekmiyor.
Medyum’un paranoyak sanrıları, akıl dışı iddiaları
Miraç Kaya’nın reklam ajansı gibi çalışan Tuncer Gürbüz, “Cin Çeşmesi” adlı filmde de yine aynı medyumun sanrılarını perdeye taşımıştı. Medyum’un günlüğü olarak sloganlaştırılan filmin amacını kavramak için kendi sitesine kısaca göz atmanız yeterli olacaktır. Filmin fragmanını sitesinde yayınlayan Miraç Kaya, filmin ana konusu olan büyünün belirtilerini el yıkama, uyku bozukluğu, uzağı göremememe, mide gastriti şeklinde sıralarken giden sevgiliyi dahi geri getirmek gibi birçok tutarsız, akıl dışı iddialarda bulunmuş. Dinsel bağnazların korkularının başında gelen bilimin ana fikir olarak seçildiği filmde, bilim fonda tutularak etkisiz kılmaya çalışılırken karşısına hurafeler konularak sözde cinlerden yardım alan medyumluk yüceleştirilmiş.
Şöhret hastalığının her nevi ahlâk sınırlarını zorladığı 90’lı yılların gündem belirleyicilerinden birisi de magazin programlarıydı. Herkesin arkasına kamera takıp her anını teşhir ettiği bu dönemde ortamdan uzak durdum ve gelen teklifleri de kabul etmedim. Kültürel yozlaşmanın, kimsizlikleşmenin yoğun yaşandığı bu yıllarda, kanal kanal dolaşıp magazin programlarında boy gösterenler, bugün o programlara malzeme olmanın pişmanlığını yaşıyorlar. O dönemin magazin programlarında boy gösterenlerden Medyum Memiş ile Medyum Keto’nun kurgusal kavgası, yıllarca konuşulmuştu. Şimdi bu iki ünlünün ne işle meşgul olduğu bilinmiyor fakat bunlardan doğan boşluk, yeni kuşak medyumlarla hızlı bir şekilde dolduruldu. Türkiye’nin yeni bir döneme girdiği 2000’lerden sonra da ünlülerin medyum’u olarak pazarlanan Miraç Kaya gibi medyumlar artık kurdukları birkaç şubeli şirketler vasıtasıyla toplumu uyutma, uyuşturma görevini üstlendiler.
Veysel Boğatepe
Kâbus
Yapımcı: Tarık Karakulak
Senaryo: Mustafa Kaya
Yönetmen: Tuncer Gürbüz
Tür: Korku, Gerilim
Vizyon: 30 Mart 2018
Oyuncular: Mustafa Kaya, Gülfer Sarıgül, Esra Öztop, Sinem Kayaoğlu, Sahra Kaya, Can Şakar, Engin Kâhya