Bir Sanatçı Bir Eser: Mustafa Günen ‘Bir’
Sanat Manifestosu yazılarında sanatın kökenine inerek bilimsel temelini irdeleyen sanatçı Mustafa Günen, bu yolculuğuna ‘Bir’ isimli eseri ile devam ediyor.
Sanat ve bilimin ayrılmaz olduğuna inanan sanatçı Mustafa Günen, yazılarında ve eserlerinde bu bilgi ve farkındalığın önemine dikkat çekerken ‘Bir’ eseri ile de varoluşun kökenine iniyor. Matematik-enerji ilişkisini, Big Bang sürecini yazılarında olduğu gibi bu eserinde de tüm çarpıcılığı ile ortaya koyuyor.
Sanatçı eserini şu sözlerle anlatıyor:
MATEMATİK NE DOĞA’NIN DİLİDİR NE DE TANRI’NIN DİLİDİR. MATEMATİK; ASLINDA, TANRI’NIN, YARATICININ KENDİSİDİR
Benim bahsettiğim yaratıcı ya da Tanrı, ne Spinoza’nın ve deizm gibi felsefelerin, ne de din adamlarının tanımladığı Tanrı değildir. Benim kastettiğim Tanrı, tüm evreni yaratan ve insan türünü de bir amaç için var ettiği çok açık olan muazzam bilgiye sahip bir unsurdur.
ENERJİ, EVRENİN MALZEMESİDİR, MATEMATİK İSE USTASIDIR
Bilim adamlarına göre matematiğin nesneye ihtiyacı yoktur, bağımsızdır. Bu doğru ve mantıklıdır, çünkü nesne, zaten fizik yasaları yani matematik sayesinde var olabilmiştir. Ayrıca nesne somut bir unsur, matematik ise soyut bir unsurdur. Özellik olarak da birbirlerine zıtlar. Dolayısıyla somut olduğu için belki enerji rastlantısal var oldu denilebilir. Ancak matematik gibi yapısal olarak düzen verici özelliği olan unsurlara, rastlantısal var oldu da diyemeyiz.
Peki, matematik, enerjiye içkindi veya enerji tarafından geliştirilmiş olabilir diyebilir miyiz? Pek diyemeyiz, zira enerjinin herhangi bir şey geliştirebilmesi için harekete geçmesi, Bigbang’in başlaması gerekir. Oysa enerji, fizik yasalarıyla, yani matematikle harekete geçebilmiş ve Bigbang başlamıştır. Dolayısıyla matematiği enerji var etmiş ya da geliştirmiş olamaz.
O zaman soru şudur; matematik, nasıl ve nerede oluşmuştur? Asıl sorun ise, matematik neden var olmuş? Öyle ya! Nesneden bağımsızsa, nesneye ihtiyacı yoksa niçin var olsun ki!
Ayrıca unutmayın ki, matematik enerjinin gelişimini takip edip ona göre bir şekil, bir yön vermiyor. Enerji matematiği takip ediyor. En başından itibaren matematiğin düzeni doğrultusunda hareket edebiliyor, şekil alıp gelişiyor. Yani matematik ona yön veriyor. Bu da demektir ki matematik, tüm özellikleri hazır olarak enerjiyle bir araya gelmiş ve evren oluşmuştur.
Görülen o ki, matematik nesneden yani evrenden bağımsız; ama zamanın başlangıcından itibaren tüm varoluşa şekil verip evreni oluşturan odur. Yani matematik; Evrenin failidir, kısaca yaratıcısıdır.
Daha basit ve anlaşılır olarak söylersek; Enerji, evrenin malzemesidir, Matematik ise ustasıdır. Bu birliktelikten evren oluşmuştur.
“BİR”DEKİ SIFIRLAR
Bilindiği gibi sıfır, tek başına bir değer taşımayan bir rakamdır. Binlerce sıfırı yan yana sıralasanız önünde yada arkasında bir rakam olmadığı sürece değeri yoktur yani yine sıfırdır.
Aynı zamanda istatistik hesaplamalarında sıfır, yüzde sıfırı, bir, yüzde yüzü temsil eder. Sıfırın önemi bilgisayar dilinde daha kolay anlaşılır şekildedir. Dijital cihazlardaki ikili (Binary) denilen sistemde sıfır yok, boş olarak okunur bir ise var, dolu olarak okunur. Yani bu sistemde yok ve var birbirini tamamlar.
Gelin görün ki bilim insanları, evrenin başlangıç şartlarındaki durumdan bahsederken zorunlu olarak onun yokluğunu göz ardı ediyor ve işe varoluşuyla başlıyor. Yani sadece enerji ve büyük patlamayı baz alıyor.
Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var; evrenimizin bir başlangıcı vardır. Başlangıcı olan şeylerin de yok olduğu yani henüz var olmadığı bir durumu vardır. Dolayısıyla Evrenin bu durumu, zamandan ve mekândan ve de onun tekillik durumundan bağımsızdır. Yani evrenin yokluk durumu, var oluşundaki tüm aşamalarının zeminidir. Buna göre, evrenin başlangıç koşullarında hem “var” hem da “yok” her ikisi de mevcuttu.
Bu durum için spekülatif bir benzetme yapalım. “Kuantum süper pozisyonunda” kuantumun tüm olası durumları üst üste binmiş haldedir. Bunun gibi evrenin varlığı ve yokluğu da üst üste binmiş halde olabilir.
İşte bu mantıkla kurgulayarak, sıfırı “BİR” isimli resmin içine yerleştirdim. Böylece sıfırları tek başına olan değersizliklerinden çıktı. Yani olasılıktaki gibi tek başına yüzde sıfır sonucunu vermekten çıkıyor. Artık kesin olabilecekleri barındıran olabilirlik kümelerine dönüşüyor. Henüz bir rakamı var olmadan bile yüzde yüz olurun bir parçası oluyorlar. Çünkü zaten bire yani var olana dahiller. Dolayısıyla buradaki sıfırlar, herhangi bir varoluşa ilişkin sonsuz olabilirlikler bilgisi barındıran ve onların var olmasına müsait bir yokluk paketleri oluyorlar.
Ayrıca resmin zemininde sıfırları teğet geçen beyaz renkte çok yönlü açı çizgileri var. Bu çizgiler ise tüm sıfırların yani olabilirlikler paketlerinin her açıdan birbirleriyle bağlantılı ve gerektiğinde etkileşim halinde oluşunu temsil ediyor.Tıpkı beyindeki nöral ağlar gibi…
Doğadaki Matematiksel Düzeni ‘Dil’e Benzetmek Yanlıştır – Mustafa Günen yazdı…