Böyle Buyurdu Zerdüşt – Cemil Biçer yazdı…
Nietzsche bu kitabında kendine Zerdüşt‘ü sözcü olarak seçmiş, anlatacaklarını onun buyruklarıyla kaleme almış. Zerdüşt bundan yaklaşık 3.500 yıl önce kesin olmamakla birlikte İran’ da ortaya çıkan ve kendini peygamber ilan eden Zerdüştlük inancının kurucusudur.
Felsefi kitapları okumak zordur, sıkıcıdır, oldukça derin bir bilgi birikimi gerektirir. Zerdüşt’ü okuması biraz zahmetli. Aforizmalarını şiirsel bir anlatım ve dolambaçlı metaforlar ile sunduğu için üzerine kafa yormak gerekiyor. Diğer taraftan, Nietzche’nin sert kabuğu ve asi, dik, yıkıcı tavrını “insanca” yorumlamaya çalışmak da zor. Zira anlattığı her şeyi haklı bulurken bu bakış açısı ve acımasız duruşunu bu güne kadar öğrendiklerinizle sindirmeye çalışmak hazımsızlık yaratıyor!
Naçizane önerim; eğer felsefeye ilgiliyseniz işe Nietzsche kitapları okuyarak başlayın. “Böyle Buyurdu Zerdüşt”ten önce onun tasvirlerine ve düşünce tarzına alışmanız için “Deccal” adlı eserini okumalısınız. “Zerdüşt” felsefe kitaplarının klasik anlatımı yerine roman havasında yazılmış. Bu biraz kitabı okumayı keyifli hale getiriyor.
Altını çizdiğim bazı satırlardan örnek vermek istiyorum, hangi ruh halinde isem! Bugün okuduğumda buruk bir gülümseme dondu kaldı dudağımda.
“Daha kendinizi aramamıştınız ki beni buldunuz! Böyledir inananlar, bu yüzden bütün inançların içi boştur!”
“Bir zaman şeytan bana şöyle dedi: Tanrıların da kendi cehennemleri vardır, insana olan sevgisi! Ve sonra dedi ki: Tanrı öldü, insana acıdığı için öldü!”
Okuyun… Okuyanlar, dönüp tekrar okumalı. Hatta mümkünse karyolanızın yanındaki komidinde başucu kitabı olarak sürekli dursun. Duvarda asılı duran ama asla okumadığınız okusanız bile anlamadığınız Kitab-ı Mukaddesten iyidir.
Nietzsche’nin düşüncelerinin en yüksek düzeye eriştiği olgunluk dönemi, ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ adlı bu eseri ile başlar. Bu eser, Nietzsche Felsefesi’nin de ana kitabıdır.
Bu yazı saat sabaha karşı 5.13’de kaleme alınmıştır. Aslında sizinle Türk dış politikasında saplandığımız bataklık hakkında duygularımı paylaşacaktım. Nietzsche’den alıntı ile girizgah yapayım dedim. “Öğretmenlik” hastalığım nüksetti. Ekseni kaydırdık tıpkı Türkiye dış politikası gibi!
Bu coğrafyada ülke yönetecek adamın en az 5000(beş bin) kitap okumuş olması zorunluluktur. Bu kitapların da en az 500 tanesi felsefi olması ise “olmazsa olmazdır”. Şimdi anladınız mı niçin ülkenin burnu niçin “boktan” kurtulmuyor?
Türkiye’yi yöneten iktidar iradesi; dün Suriye’ye, İran’a ve Rusya’ya düşmanlık yaparken de yanlış yapıyordu. Bugün ABD ve Avrupa ile ilişkileri gererken, tırmandırırken de yanlış yapıyor! Birisi ötekinin alternatifi değildir.
Türkiye, merkez coğrafyada yaşamakta olup; akılcı, dengeli, uzun soluklu ve çok taraflı bir dış politika uygulamak zorundadır. “Siyasi İslam” ideolojisine, “Yeni Osmanlıcı” hayaline ve mezhepsel bakış açısına sahip dış politikamız ülkemizin başına felaketler getirmiştir. Daha büyüklerini de getireceği aşikardır!
Cemil Biçer
Cemil Biçer’in ‘Çarşamba Köprüsü’nde Rapsodi’ kitabına buradan ulaşabilirsiniz:
http://kitapdevrimi.com/urun/carsamba-koprusunde-rapsodi-cemil-bicer/