Çay İçmenin Dayanılmaz Hafifliği – Cemil Biçer yazdı…

Şairin biri; “çay, yoksulların, şairlerin ve yalnızların resmi içeceğidir” demiş; güzel bir söylem. Romantik bir bakış açısı, büyük ölçüde de realite içeriyor.
Hele ki, dışarıda bir metreye yakın kar varsa, saçaklardan kılıç misali sarkıt buzlar sallanıyorsa, odada gürül gürül yanan sobada ki meşe odunları şavkı tavanda dans ediyorsa, fokurdayan çaydanlığın imbiğinden çıkan buğular sılaya giden kara tren gibi istim veriyorsa… Otur şiir yaz şairliğin varsa, şiir yazamıyorsan bir bozlak mırıldanıver hafiften;
“Gurbet elde bir hal geldi başıma
Ağlama gözlerim mevla kerimdir”
Ulu dedem soylu şapsığ Şpaşigo Kıtıj Smayll: “fakir şeytandır” derdi ruhuna rahmet.. Ben fakirliği hep akıl yoksunluğu olarak algılarım. Para bir şekilde bulunur, aç mezarı mı var? Yeter ki akıl fukarası olmasın insan.
Dışarıda kar tipiye dönüştü göz gözü görmüyor kar taneleri bozguna uğramış Napolyon orduları gibi savruluyor dört yana.
Boşalan bardağıma sıpsıcak bir çay koyuyorum. Soğuk çayı sevmem. Çay dediğin insanın dudaklarını yakacak. Damaklarında çayın ve ısının sevişmesinden gelen egzotizmi yaşayacaksın ancak boğazdan mideye inerken “ılık” olmalı çay bir ipek şal gibi okşamalı insanın gırtlağını.
Çay, var dili yok bir yoldaştır. İnsanın sobasının üstünde fokurdayan bir demlik çayı varsa arkadaşa, dosta gereksinim duymaz ama illa ki zulada terk edilmiş bir aşkın tortusu olmalı ya da çayınızı fazla demli içmelisiniz.
Radyoda Türk halk müziği “Yurttan Sesler” korosu söylüyor. Sıradaki türküyü beni şair edip sokaklara salan sevgilime tutuyorum,
fala inanmam diyorum ama gel de inanma!
Turan Engin‘den bir uzun hava:
“Şu yüce dağları duman kaplamış,
Yinemi gurbetten kara haber var,
Seher vakti bu yerde kimler ağlamış,
Çimenler üstünde göz yaşları var.”
Çay sek içilen bir içkidir dostlarım. Sakın ola çayınıza, limon, süt ve benzeri malzeme katıp tadını bozmayın ortamın. Adam gibi için çayınızı ama bir dost tavsiyesi isterseniz rakıdan sonra “sımsıcak” içilen bir kaç bardak çay ruha şifadır.
Memleket kan gölüne dönmüş, yoksulluk diz boyu, baskı, zulüm ve devlet faşizmi kol geziyor, çocuklar ölüyor ülkenin güney doğusunda küçücük soluk benizli yoksul çocuklar. Siyasi iktidar gırtlağına kadar yolsuzluğun ve pisliğin içine batmış, okullar kapalı, hastaneler karakola dönüşmüş, ödediğimiz her kör kuruş baskı-zulüm-talan olarak geri dönüyor hemi de hiç soluklanmadan.
Duyduğunuz sesler FAŞİZMİN ayak sesleridir. İçtiğiniz belki de son çayınız olabilir!
Çay esasında şekersiz içilir içindeki etken madde olan “TEİN”in buruk tadını damağınızda hissetmek istiyorsanız çaya şeker katmayın.
17. yy’da şeker, narkotik bir madde olarak kullanılıyormuş. Belki toplum olarak bu tükenmişliğe tepkisizliğimiz çayı şekerli içmekten kaynaklı olabilir.
Solcular, sosyalistler, yurtsever demokrat olanlar çayı şekersiz ve su çekmeden içtiklerinden muhaliftirler. Bir deneyin siz de çayı şekersiz ve süzeksiz içmeyi….
Cemil Biçer