Genel

Cazim Gürbüz’e 7,5 Ay Şiir Cezası

Şair-yazar Cazim Gürbüz’e Berfin Bahar Dergisi’nde yayımlanan “Maria’yı Safiye Edemeyince” başlıklı şiirinde Hz. Muhammed’i “Kadın düşkünü ve işkenceci olarak lanse” ettiği gerekçesiyle TCK 216’ıncı maddesi 3. fıkrası uyarınca 7,5 ay hapis cezası ve TCK 53’üncü maddesi uyarınca seçme ve seçilme hakkı gibi bazı temel haklardan yoksunluk cezası verildi.

İstanbul-Çağlayan Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada hâkim Ali Çalı, Gürbüz’ün cezasının ertelenmesine karar verdi.

‘KOPYALA-YAPIŞTIR YAPILARAK DÜZENLENEN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAA’YA UYULDU’

Kamuoyunun gazeteci Sedef Kabaş, şarkıcı Gülşen davalarında istediği hapis cezaları ve tutuklama talepleri ve Celal Şengör’ün ifadeye çağrılması olaylarıyla tanıdığı savcı Türkşad Kurthan Uçuk, Cazim Gürbüz’ün davasında da esas hakkında mütalaa vererek cezalandırılmasını talep eden savcıydı.

Cazim Gürbüz, Savcı Türkşad Kurthan Uçuk’un bir önceki duruşmada verdiği esas hakkındaki mütalaanın savcı Osman Belen tarafından hazırlanan iddianameden kopyala-yapıştır yöntemiyle alınıp flaş-bellekle mahkemeye sunulduğunu ifade etti ve savunmasından bu bağlamda şu satırları paylaştı:
“Sayın Savcının verdiği esas hakkında mütalaa, toplam 311 sözcükten oluşmaktadır. Bu sözcüklerin 78’i benim dava konusu şiirime aittir ve toplam sözcüklere oranı %25’dir, yani mütalaa’nın ¼’ü benim şiirimdir. Mütalaa’nın şiirim dışında kalan bölümünün sözcük sayısı 233’tür ve bu 233 sözcükle kurulan cümlelerin dört sözcük dışında tamamı, iddianameden “kopyala-yapıştır” yöntemiyle esas hakkındakimütalaa’ya aktarılmıştır. Bu ‘kopyala-yapıştır’ iddiamın ayrıntıları,savunmam ekinde metinselkarşılaştırma yoluyla bilginize sunulmaktadır. Tetkik buyurulduğunda doğruluğu net olarak görülüp anlaşılacaktır.  
Sayın Yargıç, Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘mütalaa’nın anlamı ‘görüş veya düşünce ileri sürmek, herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı bir biçimde düşünmek’ olarak ifade edilmektedir.Sayın Savcınınyargılanmakta olduğum bu dava ile ilgili esas hakkındaki mütalaasında ise bu anlamdan eser yoktur. Davanın konusu üzerinde yeni bir görüş ve düşünce, ayrıntılı bir düşünce yoktur, yukarıda da ifade ettiğim üzere, iddianameden “kopyala yapıştır” yöntemiyle aktarım söz konusudur. Bu, mütalaa bulunmayan, ‘esas hakkındakimütalaa’nın, bu ‘kopyala yapıştır’içeriğiyle, ne kadar dikkate alınabileceği hususunu Sayın Mahkemenin dikkatine ve takdirine arz ediyorum.”

‘SAVCI TARAFSIZ DEĞİLDİR’

Gürbüz Savcı’nın tarafsız davranmadığını ifade etti ve şunları söyledi:
Uluslararası Savcılar Birliği’nin hazırlattığı ‘Savcılar İçin İnsan Hakları El Kitabı’, Ankara Barosu tarafından dilimize çevrilerek 2007 yılında yayımlanmıştır. Bu el kitabının 24 ve 25’inci sayfalarında şöyle denilmektedir:
“Savcıların her zaman doğruyu aramaları ve mahkemenin doğruya ulaşmasına yardımcı olmaları, hukuka ve adaletin gerektirdiklerine uygun olarak toplumla, mağdur ve sanık arasında adaleti sağlamaları gerekir.”
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun Resmî Web Sitesinde de[1]
 31 Mayıs 2005’de Avrupa Savcıları Konferansı’nda kabul edildiği bildirilen “SAVCILAR İÇİN ETİK VE DAVRANIŞ BİÇİMLERİNE İLİŞKİN AVRUPA İLKELERİ ya da BUDAPEŞTE İLKELERİ” başlıklı bölümlerde de, yine aynı amaç, yön ve içerikte düzenlemeler bulunmaktadır.  
Bulunmaktadır ama İddia Makamı, yargılandığım bu davada, müşteki olan tarafla, benim aramda adaleti sağlama yönünde gereken dikkat ve özeni ne yazık ki göstermemiştir.
Neden göstermemiştir, arz edeyim: İddianamede bir cümle var, bana yapılan suçlamaların özü ve özetidir adeta. O cümle şudur: ‘İslam Dininin Temsilcisi Peygamber Hz. Muhammed’i işkenceci ve kadın düşkünü olarak lanse ettiği…’

Ben, müşteki tarafından da iddia olunan ‘işkencecilik ve kadın düşkünü olarak lanse etme’ iddialarına karşı; hazırlık soruşturmasında verdiğim ifademe, gerekli kanıtlar hem de tamamı İslamî kanıtları göstermiştim. İddianamede bütün bu kanıt ve kaynaklara karşı, tek bir ‘karşı iddia’ ileri sürülmediği gibi, gösterdiğim kaynakların yanlışlığı iddiasında da bulunulmadı.Ve ben bunun üzerine 5.10.2021 tarihli duruşmada verdiğim savunmamda ek bilgiler, kanıt ve kaynaklar verme gereğini duydum ve ‘İşkencecilik’ iddiasına karşılık olarak, Fırat Üniversitesi’nce kabul edilmiş bir yüksek lisans tezinin ilgili bölümlerini gösterdim. Sayın Savcı’yı, 5.10. 2021 tarihinde verdiğim savunmamın 2’inci sayfasına bir daha bakmaya davet ediyorum.
Ve Hz. Muhammed’i “kadın düşkünü” olarak ben değil, İslam’ın Kur’an’dan sonraki ikincil geçerli kaynağı olan hadislerin “lanse ettiğini” söyledim ve bunu örnekledim kaynaklarını da göstererek…”

‘SAVCILIK MAKAMI İSNAT MAKAMIDIR AMA İNAT MAKMI DEĞİLDİR’

Cazim Gürbüz, savunmasının sonraki bölümünde İddia makamının isnat makamı olsa da inat makamı olmadığını savcıya hatırlatıp şunları söyledi:
“Savcılık Makamı, esas hakkındaki mütalaasında; dinsel, tarihsel ve olgusal gerçeklere dayalı olarak savunmamda ortaya koyduğum bu kaynak ve kanıtlara yine değinmiyor, onları çürütecek karşı iddialar ileri sürmüyor; iddianamedeki o cümleyi -tabirimi mazur görünüz- ‘Temcit Pilavı’ gibi ısıtıp ısıtıp taze niyetine yeniden sofraya sürüyor: ‘İslam Dininin Temsilcisi Peygamber Hz.Muhammed’iişkenceci ve kadın düşkünü olarak lanse ettiği…’
Sayın Savcıya, 80’li yıllarda Sarıkamış’ta bir savcı dostumun bana söylediği ve hâlâ belleğime çakılı duran şu sözü hatırlatmak durumunda ve hatta zorundayım:‘İddia Makamı ‘isnat makamı’dır ama asla ‘inat makamı’ değildir. Duruşma safahatına göre savcının görüşü değişebilir, değişmeli de…’Sayın Savcının inat konumunda kalarak savunmamı görmezlikten gelmeye hakkı olmadığını düşünüyorum. Ya gösterdiğim kaynak ve kanıtların yanlışlığını ileri sürmeliydi geçerli başka kaynak ve kanıtlarla ya da yazdıklarımı doğru kabul etmeliydi. İkisini de yapmadı.”

‘İMAM BUHARİ VE DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI İÇİN DE DAVA AÇ SAYIN SAVCI!’

Cazim Gürbüz, Savcıyı en büyük hadis bilgini İmam Buhari ve Diyanet İşleri Başkanlığı aleyhine dava açmaya da davet etti:
“Ama ben şimdi, bu ‘kadın düşkünü’ ve ‘işkenceci’ iddiaları ile ilgili olarak, dilekçem ekinde de bulunan başka geçerli İslamî belge ve kanıtları, konu daha net ve çarpıcı biçimde anlaşılsın diye, son savunma argümanı olarak bilginize sunacağım.
‘Kadın Düşkünü’ iddiasından başlayalım. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan “Sahihi Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih ve Tercüme ve Şerhi” adlı eserin[2] 2 cildinin 183’üncü sayfasından 192 nolu hadis… Bu hadis, Buhari’nin Gusül bölümünde B 268 olarak da kayıtlıdır. Hadis’in Arapça orijinal metnini de dilekçem ekinde sunmaktayım. Ne diyor okuyayım Türkçesini:
‘Enes (b.Malik) radıyullahıanhtan: Şöyle demiştir: Resullahsallallahu aleyhi ve sellem gecenin yahut gündüzün bir saatinde (bütün) zevcat (-ı tahirat) ını (yani eşlerini) devrederdi (yani onlarla cinsel ilişkide bulunurdu). Bunlar da on bir ve diğer bir rivayette dokuz (hatun) idi. ‘Buna takat getirir mi idi?’ diye soran râviye(hadis rivayet edene)Katâde, ‘Biz aramızda ona (yani Resullahsallallahu aleyhi ve selleme) otuz erkek kuvveti verilmiştir diye söyleşirdik’ cevabını vermiştir.’
Bir sahih hadiste işte bunlar yazıyor.

EVET SAYIN SAVCI, ŞİMDİ DAVA AÇINIZ BU HADİS’E, ÇÜNKÜ HAZRETİ MUHAMMED’İ ‘KADIN DÜŞKÜNÜ OLARAK LANSE EDİYOR’, SANIKLAR DA EN BÜYÜK HADİS BİLGİNİ İMAM BUHARÎ İLE DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI OLSUN.”
Savcının bütün bunlara herhangi bir karşı beyanı olmadı. Cazim Gürbüz’ün avukatı Çağrı Çakıcı ise yaptığı savunmasında, müvekkilinin sözlerine tamamen katıldığını ayrıca, müvekkilimin yazdığı ve yayımladığı şiirde küçük, görme, aşağılama değersiz görmek gibi bir kasıt yoktur. Ve yine müvekkilimin üzerine atılı suç soyut tehlike suçu değil, kamu barışını bozmaya elverişli bir somut tehlikeyi ortaya çıkaracak bir somut tehlike suçudur. Böyle bir durumun olmadığını da biz kanıtladık, talebimiz üzerine İstanbul Cumhuriyet Savcılığından sordurdunuz gelen cevapta bu şiirden dolayı müvekkilim hakkında 3 adet takipsizlik kararı bir de dava açma olduğu ortaya çıktı”

BAŞKASININ MAHKÛMİYET KARARI GÜRBÜZ’ÜN DOSYASINA GİRMİŞ

Cazim Gürbüz davanın karar aşamasından sonra da ilginç olaylar yaşandığını şöyle anlattı:
‘Dışarı çıktık, avukatım ‘Enişte (eşimin yeğenidir), sen daha önce Çorlu’da yargılanmışsın, mahkumiyetin olmuş, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilmiş, onun için hakim şimdi ikinci bir karar veremedi, erteleme verdi’ deyince çok şaşırdım, benim öyle bir yargılanmam olmadığını söyledim, bir daha içeri girdik, ben hakime ‘Ben en son 40 sene önce yargılanmıştım’ dedim. Yargıç Ali Çalı, yeniden bakıp ‘evet bir yanlışlık olmuş’ diyerek bizi doğruladı. Avukatım Çağrı Çakıcı ‘Efendim düzeltin, maddi hata sonuçta’ dediyse de, ‘düzeltemem avukat bey, itiraz edin’ yanıtı geldi.
Kopyala-yapıştır mütalaa ile verilen bu özürlü, yanlı, hukuka aykırı, adil olmayan karar için İstinaf mahkemesine itiraz edeceğiz.”

[1]https://www.hsk.gov.tr/Eklentiler/Dosyalar/d28e036f-72e3-4db7-a602-b86c198eb73c.pdf) erişim adresiyle yer almakta

[2]Bu eser meşhur hadis bilgini İmam Buhârî’nin el câmiu’s Sahih kitabının belli ölçüler içinde kısaltılmış şeklidir

Haber: İsmet Arslan

Beyin, Riskli Ortamlarda Nasıl Karar Veriyor?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu