KÖŞE YAZILARINihal Güres

Cumhuriyet İle Birlikte Bir Aşk Öyküsü – Nihal Güres yazdı…

Yugoslavya’dan güzel bir aile Türkiye’ye göç ediyor. Büyük anneanne hanım Cihangir tarafına yerleşiyor. Hepsi kültürlü, aydın, açık zihinli ve geleceğe ümit dolular..
Kızları Hikmet Hanım Türkiye’nin ilk öğretmenlerinden.
Hikmet Hanım ve tam bir İstanbul beyefendisi olan Salih bey evleniyorlar ve Cumhuriyetin kurulması ile beraber dört tane güzel kızları oluyor. Her biri bir Cumhuriyet kızı..Sacide, Melahat, Ayten ve Gülten..
Bu kızlar II. Dünya Savaşının mahrumiyet yılları içinde zorlukla büyüyorlar. Çaylarına şeker olmadığı için üzüm koyuyorlar. Eminönü’n de Gürün Handan aldıkları paraşüt kumaşlarının ipliklerini çekerek kendilerine eldivenler örüyorlar. Her biri bir film artisti olabilecek kadar güzel. Hepsi Olgunlaşma Enstitüsünde okuyorlar, uygun fiyata alabildikleri kumaşlarla kendilerine en şık tayyörleri ,en şık mantoları dikiyorlar.
Hikmet Hanım ve dört kızı güzellikleri,şıklıkları ile büyülü bir masalın içinde yaşıyorlar. Ekmekleri karneyle alıyorlar, okulda derste pişirdikleri keklerin dibini sıyırabilirlerse ne mutlu onlara…
Şikayet ediyorlar mı?
Hayır..
Yepyeni bir TÜRKİYE CUMHURİYETİ kurulmuş.
Harpten yeni çıkılmış..
Her şey yeni, her şey ümit dolu….
Bu sırada başka bir aile de Moda’da oturan Fahriye teyze, kız kardeşi Cemile Hanım ve yakışıklı oğulları NEJAT GÖYÜNÇ…
Fahriye Hanım bu zamanın deyimiyle bir modacı. Eve Moda’nın ve civarının en güzel en şık hanımları geliyor.
Bu yakışıklı beyefendi de eve gelen şık hanımlardan başı dönmüş, tarih fakültesinde okuyor. Zeki Müren’in yeni çıktığı zamanlar…Bütün genç beyler tiril tiril takım elbiseler giyiyorlar, bazen çok ütülenmekten pantolonlar parlıyor ama olsun. Ne olur? Kalpler kıvılcım dolu, aşk dolu…
Masalın görünmeyen kısmı, babaanne Cemile Hanım, Nejat henüz bir yaşındayken çok sevdiği eşini Heybeliada tersanesinde bir patlama sonucu kaybediyor. Patlama sonucu birkaç gün hastanede kalan talihsiz aşık, eşi Cemile Hanıma soruyor: ‘Aynayı tut da bakayım, yüzüm yerinde duruyor mu?’
Eşini kaybeden Cemile Hanım fakirlikten Erzurum’a taşınıyor. Orada minik Nejat Beyefendi parasız yatılı okulunda okuyor, paket kağıtlarının kenarında derslerini egzersiz yapıyor fakat cikletten çıkan Hollywood artistlerinin fotoğraflarını biriktiriyor. En sevdiği artist Ava Gardner…
Askeri okul sınavlarına giren geleceğin dünya çapında profesörü minik Nejat gözleri miyop olduğu için tüm sınavları birincilikle bitirmesine rağmen askeri okula alınmıyor. Çok üzgün olan Nejat’ı teselli etmek için Cemile Hanım Moda’ya kardeşi Fahriye hanımın yanına geliyor. Ve maalesef o yıl Erzincan depreminde askeri okula giren tüm öğrenciler hayatlarını kaybediyor..
1949…..İstanbul..Moda….Her şey harika..
İstanbul radyosu yeni faaliyete geçmiş. Devlet Tiyatro ve Operası kurulmuş. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın HUZUR adlı kitabı yayınlanmış.
Genç bir solist, Zeki Müren ‘’ Zehretme Hayatı ‘’adlı ilk bestesini musiki camiasına sunuyor..
Gece okuldan, işten dönenler radyoyu açıyorlar. Belki en sevdikleri şarkıyı dinleyebilirler…’’Bir muhabbet kuşu ‘’ çalsa radyoda, Zeki Müren’ in ilk plağı…Muhabbet kuşları henüz aşkla tanışmadılar ama tanışacaklarını biliyorlar. Hissediyorlar. Kıpır kıpır bir heyecan var içlerinde, adını koyamıyorlar ama.. Herhalde hayatı devam ettirmek için gereken yaşamın kıvılcımları bunlar..İçleri yakan.. Mehtabı daha da anlamlı kılan….Aşk geliyor mu, gelecek mi? Şarkıları daha da anlamlandıracak kalpten çıkıp bir mühürle dudakları birleştirecek o sıcak, yakıcı ‘Öpücük’
Tüm İstanbul Zeki Müren ve Cahide Sonku’nun ilk filmini bekliyor..
BEKLENEN ŞARKI…1953 yılı olmuş….Okula gidiyorlar..Arkadaş oluyorlar…Cumhuriyet büyüyor, gençler aydınlık yarınlara yürüyor…
Ortanca abla Melahat Öğretmenlik okulundan sınıf arkadaşı Celile ile çok samimi arkadaş. Suadiye’de yeni yapılan evde buluşuyorlar..Celile’nin kardeşi Nejat ve Melahat‘in kardeşi Ayten..
Ava Gardner hayranı Nejat, Ayten hanımı görünce, Allahım bu nasıl eşsiz, nadide bir güzellik, diye düşünüyor..
Ayten de genç tarih öğrencisini görünce, Zeki Müren’den şarkılar çalınmaya başlıyor kulaklarında..

Cumhuriyetle Birlikte Bir Aşk Öyküsü 2
1954..
Boğaz buzlarla kaplanmış…Ama bunlar aşktan yanıyorlar…
Şimdiye kadar tüm taliplerine burun kıvırmış Ayten Sultan, Nejat beyi görünce içinde bir kıpırtı hissediyor. 1954’ün buzlu kışından sonra sıcak bir ömür onları bekliyor.
Moda‘da MADAM APERGE’nin pansiyonunda balayı geçiren genç aşıklar, Mardin’de bir hafta geçiriyorlar. Tarih öğretmenimiz Nejat Göyünç, film artistine benzeyen güzel hanımı ile Mardin’in güzel taş evlerinden birinde yalnızca bir hafta kalabiliyorlar çünkü hoca Amerika’da burs kazanmış, görevi gereği bir yıl orada kalacak….
Aynı mehtaba bakmak için uğraşıyorlar..Mektuplar gidip geliyor..Radyoda ‘’ Manolyam ‘’ çalıyor. Birbirlerinin Manolyası bunlar..Birbirlerinin aşkı, birbirlerinin RÜYA’sı…..
Cumhuriyet’in minik kuşları tüm bir ömrü, birbirlerinin gözlerine bakarak geçiriyorlar.
Gözlerinin içine başka hayal girmiyor.
Pek çok kitaplar, pek çok öğrenciler, dünyanın pek çok yerinde görevler, dostlar.. Hocanın bilgisi ve sohbetleri Ayten Sultan’ın muhteşem sofraları ile renkleniyor.
Her ülkeden yeni tarifler, yeni kremalar katılıyor pastalara…En lezzetli yemekler Anadolu’dan gelmiş yeni öğrencilere ikram ediliyor.
Habersizce geçiyor yıllar…Dolu dolu…Rengarenk..Lezzet dolu, bilgi dolu..
Bu genç çift yaşamları boyunca hem yaşamla ilgili hem de tarihle ilgili bir ansiklopedi oluyorlar. Cumhuriyet’in örnek teşkil edecek bir simgesi olarak bu muhteşem çift, biri benim annem, biri benim babam..
Babam 2001 yılında vefat etmesine rağmen her zaman bizim yanımızda kaldı. Sormak istediğim bir konu olursa bana yol gösteren bir ışıktır. Rüyamda bana görünüp, dünyaya senin gözlerinle bakıyorum, ruhunla ruhumu devam ettiriyorum diyecek kadar yükselmiş bir ruhtur.
Yalnız ben değil, sevgili Kayınvalidem Güzin Güres Hanımefendi, sevgili kayınpederim Nasır Güres Beyefendi, eşim Serdar Güres Beyefendi ve oğlum Sinan Güres Beyefendi de her zaman o ruhsal zenginliği paylaşmaktan ötürü mutluluk duymuşlardır.
Kalplerimizde taht kurmuştur SEVGİ….
Dostluk..
Barış ve kardeşlik…
Tohumlarımız Cumhuriyet ile atılmış.. O aydınlık, yıldız tozları ile parlamış bir ışık bizi sonsuza dek taşıyor.
Bir hayat öpücüğü zamansız dolaşır. Köprüler yollar açar, bilinen ve bilinmeyen alemlerde. Sonsuzluk içinde gözler ve ruhlar buluşur. Ayrılmaz!
Hadi radyoyu açalım. Belki Zeki Müren ‘’ Gözlerinin içine başka hayal girmesin ‘’ şarkısını söyler. Annemin frekansında radyoya da gerek yok..O direkt bağlanıp sinyalleri alıyor.
Aşk ruhlardan geçip yayın yapmaya devam ediyor..

Nihal Güres

Cumhuriyetle Birlikte Bir Aşk Öyküsü 3

 

Başa dön tuşu