Emine Akkaya: ‘Sanatçıların özgürlük alanı kısıtlı’
Bu kez konuğumuz Türk Halk Müziği sanatçısı ve eğitmeni
“Emine Akkaya”
Söyleşi: Ulaş Karakaya
- Tanımayanlar için Emine Akkaya kimdir ?
Ben Emine Akkaya olarak Karadeniz’in çok güzel illerinden biri olan Giresun’a bağlı Keşap ilçesinde fındıkla uğraşan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdum. İlkokulu bitirir bitirmez spor merakım vardı. Voleybol ve futbol oynamamdan dolayı köylüler babam ve anneme kızlara kötü örnek olduğum düşüncesiyle şikayete gelmişler. Bu şikayet belki de her yoksul aile çocuğu gibi yönümü İstanbul’a çevirmeme vesile oldu diyebilirim. Mahalle baskısını çocukluktan yaşadım diyeyim. Evli olan büyük ablamın yanına İstanbul’a geldim. O gün bugündür İstanbul’dayım. Burada o dönem bir tekstil firmasına girdim; amacım çalışıp okumaktı. Ortaokulu dışarıdan bitirdim. İçimde müzik aşkı vardı. Şirinevler’de bulunan saz yapım yeri olan Özel Fırtına Müzik Atölyesine yazıldım. Bu yolculuğum yaklaşık iki yıl devam etti. Bugünlere gelmemde 4 yıl önce kaybettiğim, elime ilk mızrabı veren ve bağlamayı öğreten Zakir ARAFAT hocamın katkısı çok büyük. Daha sonra saz ile yarenliğim gelişti. Milli Eğitime bağlı Arif Sağ Müzik Öğretim Merkezine yazılarak oradan mezun oldum. Amatör ruhla profesyonel hayatımda 2003 yılında başlamış oldu. İstanbul’daki çeşitli koro deneyimlerimden sonra kendi enstrümanımla çalıp okumalarım başladı. Yine 2003 de uluslararası festivalde Türk Halk Oyunları grubu ile ülkemizi Bulgaristan’da solist olarak temsil ettim ve müzik benim için artık tekstilden sonrayken öncelikli olmaya başladı.
2012 yılında Türkü Dostları Halk Müziği Korosunu kurdum halen devam ediyor. 2015 yılında sevgili Mehmet Gümüş bestesi sözleri İbrahim Karacaya ait “Buğday Tanesi” adını verdiğimiz single albümüm çıktı. 2018 yılında Notos Müzik Atölyesini kurduk ben ve Aydan Kara halen burada tüm branşlarda hocalar eşliğinde bu yolculuğa devam ediyoruz. Yaklaşık dört ay önce “Ben Giderim” isimli söz ve müziği bana ait eserim dijital ortamlarda ve televizyonda yayınlanmaya başladı.
Benim için çocukluğumda süpürge ve tahtalardan saz yaparak ağzımla hem müziğini hem de sözünü okuyarak başladığım, ışkın çubuğunun başına elmaları geçirerek kendimi pazar konserlerinde şeflere benzettiğim günlerden bugünlere geldim. Hayalin ve başarabilmeye inanmanın gücü diyebilirim.
Sanat hayatım içinde toplumsal sorunlardan uzak kalmadım.
2009 ile 2015 yılları arasında Başakşehir CHP İlçe Başkanlığında kadın kolları başkanlığı ve ilçe yöneticiliği yaptım.
- Emine Akkaya’nın bundan sonraki hedefleri nelerdir?
Hedefim hayallerim umutlarım en başta Halk Müziğini yaşatmak önceliğim her zaman bu. Beşeri düşünsel yaşadım bu müzikte de böyle, siyaset yaşantımda da böyle oldu. Çoğulculuk ve onun getirdiği başarılar hedefim. Günümüzde bu istediğimiz zamanlarda zor olarak gözüküyor; çünkü ülkemizde her şey karambol halinde yaşanıyor. Buna rağmen ideallerden vazgeçmemek gerektiği düşüncesindeyim. Henüz istediğim anlamda varmak istediğim yerde değilim. Kendi potansiyelimi biliyorum bunun için vereceğim çok emek var kültür sanatımız adına.
- Ülkemizde sanata ve sanatçıya bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde gerçekten sanat adına çok değerli insan gücü var fakat sahipsizler. Sanat yapanların çoğu bölünmüş durumda. Bir çok yönden eksiklik var; başta örgütlülük yok. Bunun eksikliğini pandemi sürecinde gördük. Devlet sanatçıları dışındakiler atıl bir duruma düştü. Bildiğim kadarıyla bir sendika var; o da işlevsiz. Sanat yapanların özgürlük alanı çok az. Her şey paraya bakıyor. Bazıları sanatçı kimliğini koruyor bazıları ise yerel ve genel siyasetin renkli kitapçıklarında siyasi propaganda malzemesine dönüşüyor. Oysaki bir eseri üreten sanatçı, tiyatrocu olsun halk müziği sanatçısı olsun şunu bilse benim ülkem sanata değer verecek, daha özgün eserler ortaya çıkaracak. Ama o rahatlık yok. Belki de Türkiye’de sanatın belirli bir taklitte takılı kalması ve sınırları olması bu nedenle.
- Kendinize kimleri örnek aldınız? Ya da sizin hamurunuzda kimlerin mayası var?
İstanbul’a gelmeden önce daima TRT radyoyu dinlerdim. Bir çok sanatçı var. İlk aklıma gelenler; Hale Gür, Gülşen Kutlu, Süreyya Davulcuoğlu, Bircan Pulukcuoğlu, Ülkü Beşgül ve elbette o güzel Halk Müziği TRT korosu, hala da dinliyorum. İnsan büyürken fikir ve düşünceleri de sentezleyerek ve kendi tahlil etme yeteneğinin de farkındalığıyla sorgulama ve tercih duyguları da büyüyor. Daha sonra müziği sadece yapmak için değil araştırmakta gerekiyor bu düşünceden hareket ettim ve kadın sanatçıları araştırdım. Bunun sonucunda Sümeyra Çakır’da kendimi buldum. Hem dünya görüşü hem de eylem sanatçısı olduğunu artık biliyorum severek bıkmadan dinleyip yad ediyorum. Yine Selda Bağcan benim için kıymetlidir ve tüm iyi ve doğru okuyan sanatçılar baş tacıdır.
- Çok teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istedikleriniz?
Asıl ben teşekkür ederim bu imkanı bana verdiğiniz için. Bu benim ilk röportajım ömür boyu anılarım arasında kıymetli yerini alacak.
Bu vesileyle bu dünyadan ebediyete göç etmiş eserlerini okuduğum ozanlarımızı sevgiyle anıyor; aydın, şair, yazar, sinemacı, tiyatrocu ve ressam ve pandemi de intihar eden sanatçılarımızı saygıyla yad ediyorum. Hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Son olarak üzerimde emeği olan bâşta Zakir Arafat, Hüseyin Fırtına, Mehmet Yalgın, Necati Şenol, İrfan Kurt, Arif Yanmaz, Salih Tangül ve Yaşar Sarısaltık müzik insanı hocalarıma teşekkür ederim. Türkülerin gerçekçiliğinde bu topraklarda barış içerisinde yaşamak ve barışı yeşertmek için sağlıcakla kalın.