Bülent BakanKÖŞE YAZILARI

‘Emperyalizm Üzerine’ – Bülent Bakan yazdı…

Ciddi bir yazı bekliyorsanız daha çok beklersiniz. Sanat üzerine yazmak çok daha ciddi bir iştir. Sanat ve bilimin arasındaki makası kapatmaya çalışmak bir tık daha zordur. İkisini gündelik hayatın içine sokmak olağanüstü zor bir iştir. İşte bu yüzden bu yazı muzip bir yazıdır. Gelmiş geçmiş en komik yazarlardan bir tanesi ile ilgilidir; Samuel Langhorne Clemens.

Enteresan bir şekilde dünyaya gelmiştir. Halley kuyruklu yıldızı mavi bilyenin yakınlarından büyüleyici bir şekilde geçerken merakından iki ay daha dayanamayıp erkenden gelivermiştir. Sonra yine geldiği gibi Halley kuyrukluyıldızın bir sonraki ziyaretinde aynı dolmuşa binerek aramızdan ayrılacaktır. Çocukken mısır koçanlarından yaptığı sigaralar ile başladığı tütüne doktorların uyarılarına rağmen devam etmiştir.

‘Emperyalizm Üzerine’ yazdığı sayısız metinlerden biridir de o metinlerin hepsinde olduğu gibi katıksız bir gözlem ve yine büyüleyici bir çocukluktan gelen duygu seli vardır. Bu mavi bilyede hepimiz eşitiz, nasıl oluyor da bazıları daha eşit ve beyaz oluyor ya da daha yağlı kaslı ve beyaz oluyor daha besili ve beyaz oluyor sorusunun cevabını Missisipi Nehri kenarında Bob Amcanın yanında korku ve gerilim hikâyeleri dinlerken çözmüş olmalıdır.

Başarısız bir iş adamı olan babasının yanında insanlık ile tanışmış olan Bob Amca köle geçmişin acılarıyla yoğrulmuş olduğundan en karanlık tarafları aydınlatan hikâyeler anlatmıştır. Yeni kıtanın sakinlerinin Ken Burnes gibi en iyi hikâyeciler olmasının sırrını uzun yıllar sonra çözebilmiştim. Korsan gemilerinden bozma köle gemilerinde, kuru yük ambarlarının köşelerinde okyanus geçerken canlanan Homeros ile birlikte vardılar Conney Adasına, San Diego’ya, Key Weste. Samuel Langhorne Clemens’in emperyalizm üzerine yazdığı cümleler gözlemlerine dayanmıyordu sadece. Çok daha derin bir genetik miras vardı o yazılarda. Babası gibi başarısız bir yatırımcıydı ve finansal olarak yüzdürülmesi imkânsız bir şekilde Guam Çukuruna batmıştı. Gemi kazasında kaybettiği kardeşi ile beraber yandan çarklı nehir gemilerinde çalışsaydım diye düşünmüştür sayısız kez. Kayıpları kardeşiyle başlayıp devam edecek ve lanetlenmiş hissi yaratacaktır.

Mekanik merakı o günlerden kalmadır ve ilk telefon abonesi, daktilo kullanan ilk yazar o olmuştur. Kendi tasarımı evin ve matbaa makinesinin ölü birer yatırım olduğunu zamanında görememiştir. Babası gibi o da başarısız bir yatırımcıdır. Ev çok maliyetlidir, baskı makinesi ise tam bir fecaattir. Son kez yapılan takviyeler ile bir kez daha yatırımcıları ve kan emici bankaları ikna etmek için yapılan deneme sırasında batan bir gemi gibi yan yatmış sonra bir ihtiyar gibi homurdanmaya başlamış ve en sonunda emperyalizmin boğazına çöktüğü diğer imparatorluklar gibi en ufak parçasına kadar dağılmıştır. Ölü yatırımın gerçekten öldüğü andır.

Yeni kıtada başarısızlık öyküleri başarı öykülerinden fazladır da başarı zaten başarı mıdır tartışılır. Başarılı timsali Oliver Winchester, Hindistan’a yaptığı bir yolculukta yine nehir gemilerinin çarklarından esinlenerek altı patları ve daha sonra da otomatik modelini tasarlamış ve iç savaşta zengin olurken etrafındaki herkesi Tahtalı Köye yollamıştır. İnsan sıcaklığı ile ısıtamadığı bol odalı İngiliz Konağında tüberkülozdan ölmüş ve giderken lanetinden başka bir şey götürmemiştir. Bir başarısızlık sembolü haline gelen Samuel Langhorne Clemens ise iflasını istemiş, denizci gençliğine dönmüş ve mavi bilyenin etrafında ders şeklinde tasarlanmış konferanslarına başlamıştır. Kürenin her noktasında yeni kıtanın öykülerini dinleyenleri gülmekten bayılacak seviyeye getirmiş ve gözlerinden yaş gelmeyen kalmamıştır.

On yıla yakın süren bu seyahat sonunda borçlarının tamamını ödemiş, bu sırada sevdiklerini kaybetmeye devam etmiş ve çok büyük bedeller ödemiştir. İçine daha fazla kapanmış ve etrafındaki herkes tek tek sırasını savmış ve çektiği acılar ile daha keskin, daha cesur ve çok daha komik bir adam haline gelmiştir. Ölmüş aslanın sırtlan tayfasından korkusu olmaz.

Mark Twain

“Emperyalizm Üzerine” kitabını da bu seyahatteki gözlemledikleri üzerinden yazmıştır. Seyahati boyunca tüm dilleri kendi yeteneği sayesinde çözmüş ve bu dilleri kendi alaylı alaycı diliyle sıraya dizmiştir. Krallardan, kraliçelerden, garsonlardan seyyar satıcılara kadar pop yıldızı gibi kürenin her yerinde itibar görmüştür. Yazdıklarını okumayan kalmamıştır. Köleliğin, ırkçılığın sorgulanmasını sağlamış ve kafatasçı taşları yerinden oynatmıştır. Samuel Langhorne Clemens, bir devri kapatmış ve eskisinden hiçbir farkı olmayan yeni dönemin başlangıcında sokaktaki insanın beyin kıvrımlarına yeni kıvrımlar eklemiş ve geldiği gibi Halley Kuyruklu yıldızına binerek gitmiştir. Gelmiş geçmiş en lanetli insan olduğunu ve tanrının maymunları yaratırken yaptığı hataları kendisini yaratırken de yaptığına inanan yazarımızın asıl adı çoktan unutulmuş ve Mark Twain olarak anılmaya başlanmıştır.

Mark Twain bir insanın hayatta tek başına yapabileceğinden fazlasını yapmıştır. Birden fazla kıtanın kaderini değiştirmiş ve bir gözü hep Londra’da olmuştur. Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun üzerinde kara bulutlar toplanmaya başlamıştır. Roma da dâhil olmak üzere hiçbir imparatorluk sonsuza kadar ayakta kalmamıştır. Gerçi bir adalının bir imparatorluğa bedel olduğuna dair reklam promosyon kokan literatür bir film olarak Oscar da almıştır ve kabul de görmüştür. Arabistanlı Lawrence eğer gerçekten bir imparatorluğu batırdı ise o imparatorluğu da arkasına aldığı koskoca bin yılın ezilmiş halkıyla Mustafa Kemal Atatürk batırmıştır. Gelibolu’dan başlayarak adalılar ile yaptığı hiçbir bilek güreşini kaybetmemiştir. Yüzlerce yıldır uyuştururken de parçalara ayırırken de kullandıkları beyaz eldivenleri doğduğum şehir olan İzmir’de denize dökmüştür.

Mark Twain hayatta olsaydı bize şöyle derdi; ‘Adamım beni bu hayatta beni en iyi anlayan okurumdur. Mustafa Kemal Atatürk yaşatır.” Sonra da küreye dönerek şöyle derdi; ‘Emperyalizm Marsta altın ararken Mavi Bilye ayağınızın altından kayıp gidiyor. Hiç akıllanmadınız. Aferin size.’

Bülent Bakan

"Yazı"nın Sanat Serüveni 1 - Bülent Bakan yazdı... 2

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu