Erkek Olmanın Dayanılmaz Hafifliği – Cemil Biçer yazdı…
Erkek milleti basit düzenekli bir makine gibidir, teferruatı yoktur, parçalasanız içindeki alet edevat üçü, beşi geçmez, hele ki egosunu biraz okşayın hemen teslim alırsınız.
Bu basit düzenekli makine bazı organlarında “güç” vehmetmiştir örneğin: beyninin büyüklüğünden çok zeki olduğunu sanır, bu yüzden koca kafalısın derseniz hoşuna gider. Kardiyomegali’den can çekişir, ama o çok cesur yürekliliğinden olduğu iddiasındadır. Amele gibi plansız programsız çalışır, bu hamallığından kol kasları gelişmiştir bunu “bilek güçü” olarak algılar, hele bir organı vardır ki en çok da onun iriliği ile öğünür kostak kostak kostaklanır. Taktik bilmez, strateji bilmez her hıyarım var diyene bir avuç tuz ile koşar bu dangalaklılığının erkekler alemindeki adı ise DAŞŞAKLI adamdır. Değerli dostlarım bir erkeğin egosunu tavan yaptırmak istiyorsanız çok çaba sarfetmeye gerek yok sihirli kelimeyi söylemeniz yeter “DAŞŞAKLI ADAMSIN”.
Hele ki ülkem erkekleri bu patolojik et torbasında var olduğunu sandığı güce adeta tapınır, bakın ulusal televizyon kanallarında hep bu daşaklı adamlar boy gösterir, yürüyüşleri orangutan maymunları gibidir, konuşmalarındaki toplam sözcük sayısı 75 kelimeyi geçmez bu nedenle ne dediğini anlamanız oldukça güçtür, 75 kelimelik bu dağarcıklarının da 1/3’ü küfür içeren sözcüklerdir. Beyinsel işlevlerinin ikna ve izah etme feraseti gelişmediği için haklılıklarını bilek güçleri ile anlatırlar, koca kafalarındaki hidroloji sıvısını beyinsel lop sandıkları için zeka gerektiren işlerde pek becerikli değillerdir bu beceriksizliklerini kamufle etmek için etik olmayan yollara sıkça başvururlar, bu yetersizliklerine de literatürlerinde “Erkek aklı” derler ve bununla övünürler, üstün bir akıl karşısında yenildiklerini anladıklarında saldırgan ve tehlikelidirler, ülkemizde çok sıkça görüldüğü gibi sonu ölümle biten trajedilere neden olurlar. Hoyrat ve bencildirler estetik algıları gelişmediği için onları çekip çevirecek gelişmiş kompleks bir canlıya gereksinim vardır.
Doğa kendi içinde ritmik bir denge kurmuştur biz buna felsefede “Diyalektik” diyoruz. Bu doğal dengeyi sağlayan etkin unsur üstün teknoloji ve karmaşık bir yapıya sahip KADIN dediğimiz canlıdır, yaşamın devamını sağlayıcı bir yeteneği vardır, doğurgandır bu özelliği onun akıl melekelerinin de gelişmesine neden olmuştur, yapıcıdır, estetik duyguları gelişmiştir, en güç problemleri bile akıl yolu ile çözebildikleri için barışçıldır, kolay kolay kaba güç kullanmaz, zekasına olan güveni etik anlayışına da yansımıştır, kabul edilen ahlak değerlerini kesinlikle ihlal etmez etse bile bunu bir maharet olarak sergilemez.
Geri kalmış toplumların sosyolojik analizlerine baktığımızda tümünün erkek egemen olduklarını görürüz, erkek egemen toplumlarda, kadının yaşam alanı erkekler tarafından sınırlanmıştır, nasıl giyinmeleri gerektiğinden nasıl konuşmaları gerektiğine kadar her davranışları erkekler tarafından kurallara bağlanmıştır namus adı verilen toplumsal değer yargısı bile kadının cinsel organının kullanımı ve biyolojik yapısı üzerine şekillenmiştir. Toplumsal yaşamdaki etkinlikleri ve özgürlükleri son derece kısıtlanmıştır.
Gelişmiş sanayileşmiş modern toplumlarda ise kadın yaşamın her alanında ön planda yer almaktadır, kadının önder olduğu alanlardaki başarı ve kalite yüksekliği ölçülebilen bir değerdir ve bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Hayatın sürekliliği için birliktelikleri zorunlu olan bu iki cins canlının periyodik olarak aynı frekanslarda hareket etmeleri toplum yaşamının kalitesini de olumlu yönde etkilemektedir.
Yaşadığımız Dünya’da vahşetin, savaşların haksızlıkların ve her türlü çirkinliklerin olmaması için kadınların hayat içindeki işlevlerinin çoğalması gerekmektedir, bu tartışmaya gerek olmayan bir gerçektir,
Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeği gördüğü ve inandığı için devrimlerinin odağında hep kadınları ön plana almıştır, objektif olarak bakma dürüstlüğünü gösterirsek göreceğiz ki, kendilerini “muhafazakar, dindar, mutaassıp” olarak niteleyen unsurların yaşam felsefeleri kadının toplumdan dışlaması üzerine kuruludur, onların anlayışında kadın “eksik etektir”, “saçı uzun, aklı kısa olandır”, ”sırtından sopa, karnından sıpa eksik olmamalıdır” ve dinsel söylemlerinde bile bunu yansıtırlar. “Cehennem ahalisi gösterilmiş kahir ekserisi kadınlarmış” bu ne çirkin bir anlayıştır, bu ne ilkel bir kültürün tezahürüdür.
Cemil Biçer