SÖYLEŞİ

Evrim Altuğ, Milliyet Sanat’ın 50 Yıllık Tarihini Anlattı

Yeni nesillerle buluştukça değişen ve dönüşen Milliyet Sanat, Abdi İpekçi’nin öncülüğünde başlayan ve birbirinden değerli isimlerin katkılarıyla beraber yolculuğunu anlatan kitap ‘Türkiye’nin Sanat Hafızası’ başucumuzda yerini almaya hazırlanıyor.

Milliyet gazetesinin eki olarak başlangıcını yapan Milliyet Sanat, kesintisiz elli seneyi devirdi. Bu vesileyle söz ettiğimiz zamanı derleyen, söyleşilerle analiz eden ve yorumlayan daha yeni çıkan bir kitabın hikayesini anlatacağım sizlere. Yayın hayatı 1972’den bu yana süren Milliyet Sanat dergisinin geride bıraktığı ilk elli yılı, ‘Türkiye’nin Sanat Hafızası’ kitabı ile taçlanıyor.

Kültür sanat gazeteci ve yazarı Evrim Altuğ’un Türkiye’nin yarım asırlık süreli yayınını onar yıllık periyodik derlemeler halinde kaleme aldığı kitap, derginin Türkiye ve dünyayla birlikte geçirdiği biçim, içerik ve editoryal dönüşümü özetliyor. Milliyet Sanat dergisi, yıllar içinde oluşturduğu kültür sanat belleğini arşivleme, muhafaza etme ve sanat okuryazarlığının eğitimini vermeye devam ediyor.

1954 yılında göreve gelen, Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’nin projesiyle 29 Eylül 1972’de 16 sayfalık bir dergi olarak yayımlanıyor ve gazeteyle birlikte parasız olarak sunuluyor. Tarihi süreç açısından bakacak olursak Cumhuriyet’in kazanımlarından olduğunu da ifade etmek pekala mümkün ve özellikle süreklilik bakımından örnek teşkil ediyor. Kitap önce gazete eki, ardından aylık ve bağımsız bir yayın olarak okuruyla buluşan Milliyet Sanat dergisinin tanıklık ettiği; ifade özgürlüğünden yana, sosyal, siyasal, kültürel ve sanatsal gelişmelerden, gelecek nesillerin yararına olan ibretlik bir harman sunmayı öneriyor. Derginin yerel ve küresel düzeyde ele aldığı kişi ve konuların bugüne ve geleceğe dönük eleştirel vizyonu, kitabın içerdiği nice yazılı ve görsel alıntıyla da belgeleniyor. Tam burada kitaptan bir bölümü aktarmayı arzu ediyorum, tarih 9 Ekim 1972 2. Sayı..

Milliyet Sanat, bir dostlar dergâhı misali, okurla randevulaşır gibi, bu sayıda Yaşar Kemal’le “Demirciler Çarşısı Cinayeti” isimli romanı vesilesiyle bir araya geliyor. Aynı sayı, kapağını Şakir Paşa ailesinin sanatkâr fertleri, uluslararası saygınlık kazanmış Aliye Berger, Füreya Koral, Fahrelnissa Zeid ve Şirin Devrim’in İstanbul’da buluşmaları şerefine, Zeynep Oral’ın kapsamlı değerlendirmesine ayırıyor.Kemal’e dönecek olursak, yine imzasız ve anonim basılmış bu emsal röportajda da nice ibretlik soru-cevap, olanca kalıcılığı ile art arda geliyor. Örneğin, “Elektronik çağında kimsenin roman okumağa vakti yok deniyor. Romanın yeri ve geleceği nedir sizce?” gibi bir soruya, Kemal’in verdiği kehanet misali yanıt, şöyle oluyor:

“Bunlar çağımızın moda sorularıdır. Dünya durdukça, halkların sanatçılarla birlikte oluşturdukları romana, hikâyeye hiçbir şey olmayacaktır. Roman okuyucusu çağımızda her çağdan daha çoktur. Roman hiçbir zaman ölmeyecektir. Söz sanatlarının yerini hiçbir sanat alamayacaktır. Elektronik çağda insanların roman okumağa daha çok vakti olacak. Söz sanatları insanlıkla birlikte gelişerek yaşayacak. İnsanlık kaldıkça, roman da kalacak. Sözün tadının yerini, hiçbir sanat tutamayacak. İnsana en yakın, insanın canının içindeki sanat, söz sanatlarıdır.”

Türkiye’nin Sanat Hafızası, Akal Atilla, Zeynep Oral, Ülkü Tamer, Tuğrul Eryılmaz ve Filiz Aygündüz’ün yazı işleri ve yayın yönetmenliği dönemlerinde deneyimledikleri değişken kültür, düşünce, politika ve eleştiri akımlarıyla bıraktığı etkileri geleceğe dönük hafıza yoklaması olarak Milliyet Sanat dergisinin arşivlerini, geleceğe doğru yöneltiyor. Cumhuriyet’in 100. yılına armağan olarak sunulan kitapta, sanat gazeteciliğinin 50 yıllık ekolü Milliyet Sanat’ın farklı yaratıcılık alanları doğrultusunda, köşe taşları sayılan olaylarla birlikte ne tür ifade, öğrenim, eleştiri ve arşiv kaynağı olduğu görülebiliyor. Milliyet Sanat dergisinin tarihine çok sesli ve renkli bir okuma yapan çalışma, aynı zamanda basın şehidi İpekçi’nin çoğulcu demokrasi idealine sadık kalarak, asıl katkı unsuru ve sahibi saydığı okurlarıyla paylaşıyor. Nice 100. Senelere diyelim ve kitabın yazarı Evrim Altuğ ile röportajımıza bakalım.

Evrim Altuğ, Milliyet Sanat'ın 50 Yıllık Tarihini Anlattı
Evrim Altuğ @Çağatay Kenarlı

KitaptanSanattan.com / Mine Bora Diri

  • Türkiye’nin Sanat Hafızası’nı Milliyet’in 50.yılı için kaleme aldınız ve bu aynı zamanda Cumhuriyet’in 100’ncü senesi için kutlama niteliğinde. Abdi İpekçi’nin kararıyla yolculuğuna başlayan Milliyet Sanat’ın çıkış noktası nasıl şekillendi ve gelişti, bize bu süreçten bahsedebilir misiniz?

Milliyet Sanat Dergisi, tam bir haber dergisi mantığı ile tasarlanmış. Akla Time, Newsweek veya Rolling Stone gibi ‘kült’ haber-magazin çalışmalarını getiren bir ekol bu. Türkiye’de Varlık, Hey veya Aktüel ile, Nokta gibi dergilerin de ürettikleri kimlik ve özgünlüğü birer çeşni misali, burada anmak gerekiyor. Dolayısıyla Milliyet Sanat, kültür ve sanat yelpazesiyle gündemi tayin ettiği gibi, onu idealizmi ile eleştirme arzusunu da birlikte çalıştığı aydınlar ile toplum çıkarına güderek, döneminin her otoritesine ağırlıkla karşı durmayı bilen, bir podyum ve alışveriş alanı da olmuş.
Yayın geniş kitlelerle doğrudan ve eşit iletişim gereksinimi üzerine, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sn. Abdi İpekçi’nin vizyonuyla hayata geçirilmiş. Tabii, o dönemde İpekçi, gazeteye sadece Milliyet Sanat Dergisi’ni değil, spor ve magazin veya hafta sonu eklerini de kazandırmış ve bunu okurlarına günlük köşesinde müjdelemiş. Bu arada İpekçi’nin aydınlara yakınlığı, kültür sanata, özellikle müzik, edebiyat ve resme ilgisi, derginin yazı işlerine, oradan içindekiler bölümüne acil ve sıcak neticeler de sevk etmiş. Bu birikim, 1 Şubat 1979’da uğradığı suikast ile bir basın ve demokrasi azizi olarak andığımız merhum İpekçi’nin gazetesinde de sürekli savunarak hayata geçirmeyi hedeflediği ‘çoğulcu demokrasi’ gayesi doğrultusunda, önceleri gazeteyle haftalık ek olarak 15 günde bir ücretsiz verilen bir yayın olarak yola çıkmış. Ama dergi, çok geçmeden Yazı İşleri Müdürü Akal Atilla, eleştirmen, yazar, gazeteci ve sonradan uzun dönem Genel Yayın Yönetmeni Zeynep Oral, Şakir Eczacıbaşı, Onat Kutlar ve Bülent Berkman gibi, nice aydın ve gazeteci – yazarın öncülüğü ile, Türkiye ve dünyanın nabzını edebiyat, arkeoloji, felsefe, sosyoloji ve müzik ile resim, heykel, grafik tasarım ile karikatür gibi nice disiplinle eşzamanlı ve eşit içerikle kaynaştıran, popüler, ücretli bir buluşma kaynağı haline gelmiş.
Biz de, Cumhuriyet’in 100’ncü yılına Milliyet Yayınları’nın bir armağanı olabilmesi adına, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sn. Mete Belovacıklı’nın her türlü imkânı tarafımıza sunması doğrultusunda, Milliyet Sanat Dergisi Yayın Yönetmeni, kitabın editörü Sn. Filiz Aygündüz’ün yaptığı proje çağrısına uyarak, böylesi bir ‘arşiv’i tekrar okunur, görülür kılmak üzere, yaklaşık 1,5 yıl önce, kolları sıvadık. Bunda benim dergiye muhabir ve sanat eleştirmeni olarak  20 yılı aşkın süredir yaptığım katkı ve dergi Yayın Yönetmeni, Editörüm Sn. Aygündüz’ün tarafıma devrettiği mesleki sorumluluğun payı büyüktü.

  • Milliyet Sanat’ın 50.yılını bir anlamda kültürel derlemeler gibi 10 senelik periyotlar halinde ele almışsınız. Bunun sebebi Türkiye’nin geçirdiği dönüşümler mi yoksa daha geniş bir bakış açısı olarak mı okumalıyız, değerlendirebilir misiniz?

Bu periyotların, Türkiye’de belli kuşakların kendi ömürlerinde tanıklık ettikleri doğum, gelişim ve veda süreçleri adına tayin edici, hazmedilebilir bir giriş çıkış alanı olduğunu düşündük. Derginin art arda dönüşen yazar, çizer ve tasarımcı ile gazeteci, eleştirmen ve yazar kadrosunda sürekli gözlemlenen bu devir teslim ruhlu emektar dönüşümü, hak ettiği detaycılık, görsel deliller ve ara başlıklarla çok daha anılır, saklanılır kılmaya çalıştık. Tabii, günümüzün doğru yanlış girdabında, bu derginin geleceğe bıraktığı değerlerin, belge ve hakikatlerin, aslında neye hizmet eder olduğunu tartışmaya, sağduyu denen şeyin çoğul anlamlarını bu kesitlerle art arda keşfetmeye özellikle odaklandık.

Evrim Altuğ, Milliyet Sanat'ın 50 Yıllık Tarihini Anlattı
Milliyet Sanat Temmuz 1993 Kapak
  • 1972’den beri yayın hayatını sürdüren Milliyet Sanat gerçekten yarım asırlık bir sanat okulu ve şimdiye kadar biriktirdiği arşiviyle, eğitici öğretici bir misyon da edinmiş durumda. Bu kıymetli kitabın sonrasında kültür sanat piyasası içinde, güncel eğitici projeler veya sanat etkinlikleri derginin gündeminde daha öne çıkabilir mi?

Aslında, dergi sayfalarını karıştırdığımızda hemen her sayıyla birlikte verilmiş, içinde Ferit Edgü’den Aziz Nesin’e, Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Mengü Ertel ile Bülent Erkmen’e nice değerin katkı yaptığı ansiklopedik ekler, hatta armağan kaset, CD, VCD ve DVD’lerin, belgeseller, filmler, konserlerin, söz ettiğiniz eğitici projelere doğrudan katkı sağladığı anlaşılabiliyor.
Kültür sanatı bir tüketim ve boş zaman değil, toplumsal üretim ve paylaşım aygıtı olarak, gayet ideal ve  politik bir tavırla bilmiş bir kurum olarak Milliyet Sanat, öyle bir noktaya geliyor ki, okuyucu dergi gıyabında onu evladiyelik bir ekol olarak bilerek, ciltletme ihtiyacı duyuyor. Bundan daha bariz bir tohumlama ve yeşerme deneyimi olamaz sanıyorum. Hem dergi, gerek kent, gerekse kırsalla kucaklaştığı verimli okur mektuplarından, düzenlediği saygın ödüllere, sanatçılar eşliğinde yaptığı ortak bağış kampanyalarından, birer pankart etkisiyle sunduğu aktüel kapaklarını devrettiği grafik sanat camiası ve çizer hazinesine, ya da düzenlediği eleştiri yarışmalarına her sayfasını, hem sanatçı hem de okurunun deneyim sürecini kolektif ve deneysel bir heyecanla paylaşım için tahsis ediyor. Bu açıdan bu kitabın ve dergi hafızasının, daha şimdiden, sanat alanı ve sosyal bilimler ile iletişim fakültelerinde aldığı talep ile olumlu tepkiden, kendi adıma özellikle memnun olduğumu söylemeliyim.

  • İşin başında Milliyet Sanat gazeteyle ücretsiz bir yayın olarak sunuluyor. Daha sonra bağımsız ve özgün dergi formatına nasıl evriliyor, derginin hafızasında belli başlı hangi tanıklıklar ve hikayeler var? Biraz kitabın içeriğinden söz etmenizi rica ediyorum.

Bir haber, yorum ve eleştiri kaynağı olarak Milliyet Sanat, başında da altını çizdiğimiz gibi toplumsal duyarlığa bir mikrofon, bir hoparlör olma idealini sürekli vurguluyor. Önümüzde, Cavit Orhan Tütengil, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Bedrettin Cömert ve Onat Kutlar ile Abdi İpekçi ya da Hrant Dink gibi aydınların katline karşı susmayan bir dergi duruyor. 2 Temmuz Sivas Katliamı’nı, üniversitelerde şiddeti, çevre ve tarih katliamını, yok edilen Bağdat Müzesi’ni, 12 Eylül’ün mizaha yaralı etkisini atlamayan bir dergi olarak Milliyet Sanat, bunu yaparken Türkiye’de artan magazin basınının sanat ve kültüre etkilerini, seks sinemalarının yok ettiği Beyoğlu nezaketini, ya da tek kanallı televizyonun dönüştürdüğü tek boyutlu insan tehlikesini de hep ‘içindekiler’e katıyor. Bunu yaparken Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu, Şakir Eczacıbaşı’nı, Yıldız Kenter’i, Yusuf Atılgan’ı, Bilge Karasu’yu, Leyla Gencer’i alkışlardan esirgemeyen Milliyet Sanat, aynı duyarlığı vedalaştığı Picasso, Amy Winehouse, Kurt Cobain için de gösteriyor. Dolayısıyla sanatın haberciliği kadar, tanıklığı ve üretimine verdiği sosyal katkıyla dergi, bir tür özgün kültür politikası inşa ediyor ve tüm emek ile değerlere, gerek varlığında gerekse yokluğunda hep aynı hatırşinaslığı gösteriyor.

Evrim Altuğ, Milliyet Sanat'ın 50 Yıllık Tarihini Anlattı
Milliyet Sanat Subat 1999 Kapak
  • Milliyet Sanat’ın bu 50 sene zarfında, Abdi İpekçi’nin ‘çoğulcu demokrasi’ idealine yakın bir yayın politikası izlediği kanısında mısınız? Cumhuriyet’in 100. Yılı çerçevesinde, Milliyet Sanat’ın bebek adımlarından bu yana geçirdiği bellek dönüşümü ve değişimi arasında bir bağ kurma çabanız oldu mu, hangi perspektifte dile getirirsiniz ve nasıl yorumlarsınız?

Ben bu durumu, Türkiye’nin belki de en popüler ama kaçınılmaz olarak sosyal olgularından, futbol ile açıklayabilirim. Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında, Sn. Abdi İpekçi’nin kurucusu olduğu saygın bir ‘spor kulübü’ olarak Milliyet Sanat, tarihine yön vermiş Akal Atilla, Zeynep Oral, Bülent Berkman ve Tuğrul Eryılmaz ile Filiz Aygündüz gibi ‘teknik direktörleri’yle günümüze dek gelmiş. Bu kulüp, yukarıda andığımız periyotların ruhunu mümkün mertebe en aktüel, dönüşken ve ifade özgürlüğüne koşulsuz öncelik verici biçimiyle, alanında en acar, en kıdemli ve yetenekli formalar eşliğinde belgeselleştirmiş. Bu tanıklık tıpkı, çok sevdiğiniz, aile yadigarı bir spor kulübünün ’siz daha küçükken’ yaptığı harika maçları arşivlerden bulup çıkarıp o en güzel anları tekrar tekrar hayret, ibret ve coşkuyla izlemeye benziyor. Umarım bu kitap da, arşivde aklımı başımdan almış, gönülden amigoluk ettiğim, sesimi kısan, gözümde yaş bırakmamış bu ‘naklen coşku’yu mümkün mertebe tribünlere de taşıyabilir.

  • Siz de başarılı bir kültür sanat gazetecisisiniz. İfade ettiklerim haricinde, soru soran siz olsaydınız bu kitabın önemine ve geleceğe dönük hafıza vurgusuna göre neyi merak eder açıklanmasını arzu ederdiniz? Derginin, günümüz dijital imkânları dahilinde hepimizin elinde de arşivlenmesi elinizde mi?

Türkiye’nin son yarım asrına ayna tutan Milliyet Sanat dergisinin yetiştirdiği her alandan sanatçı ve aydının, dergiyi nasıl tariflediklerini birer metin veya yaratı halinde yine bir sembolik 50 kişiyle derlemek çok değerli olur. Dergi, gidenleri olduğu kadar, kalanları da büyük bir sadakat ve saygıyla buluşturma görevini sürdürürdü. Bu mümkün mü?
Milliyet Sanat Dergisi – Türkiye’nin Sanat Hafızası kitabının ön hazırlıkları sırasında, böylesi bir kamusal paylaşımın ne denli mümkün ve zengin olabildiğini, kitabı hazırlarken paylaşma mutluluğu tadamadığımız nice kupür ve fotoğraf ile çizgi ve özel ek tasarımıyla zaten gördük. İlerleyen süreçte elbette, okur ve paydaşlarımızın bu imkandan faydalanabilmesi için not defterimizin ilk gündem maddesi de kesinlikle buydu. Bu konudaki sorumluluğumuz ve ön çalışmalarımız tüm titizliğiyle devam ediyor.

KitaptanSanattan.com / Mine Bora Diri

Evrim Altuğ, Milliyet Sanat'ın 50 Yıllık Tarihini Anlattı
Milliyet Sanat Ekim 2022 Kapak

Bir Yorum

  1. Fazla bilmediğim yönleriyle Milliyet sanatla tanışmış oldumSn Mine Bora Diri ye teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu