KÖŞE YAZILARI

Eyy Yüce Malzeme, Sen Nelere Kadirsin! – Barış Cihanoğlu yazdı…

Sanatta farklı malzeme arayışı da, konunun bu denli önemsenmesi de baydı. Nereye gitsen her yaştan cin fikirli bir ”ergenin”, yeni bulduğunu söylediği yapay bir malzeme ve bu malzeme üzerine çiziktirdiği veya iliştirdiği bir şeyler. Bu yeni malzeme üzerine yaptığı sözde yenilikler! Genellikle de bin yıllık, bayatlamış imgelerin tekrarı. Büyük çoğunluğunda en ufak içerik yok, düşünce katmanı yok, kişiselleşmiş veya özgünlük pırıltısı barındıran bir yaklaşım veya imge yok. Sanatsal nitelik ise zaten hiç yok. Ne var peki, sadece yüce malzeme!

Malzemenin görkemi üzerinden prim yapmak, onu meselenin merkezine alarak, yapılan işin asıl konusu haline getirmek ne kadar doğru sizce? Böyle kafalardan ne çıkar? Piyasada ne tutuyor ise, dünyada ne moda ise anında ona yönelen ”moda” takipçisi, taklitçi bir kafadan hakiki sanatçı çıkar mı? Yapıtlarınızın alt yapısında kullandığınız malzemenin sizin için gerçek manası nedir, onunla ne zamandır ve ne gibi bir samimi bağlantı içindesiniz, onu ne kadar içselleştirdiniz, sanatınıza gerçek katkısı nedir, önce bunları bir paça düşünün…

Samimiyet, hakikilik, içselleşme, sanatta kişisellik arayışı konuları falan mühim değil artık. Yeter ki göz boyayan yeni bir metod geliştirelim, gerisi nasıl olsa gelir mantalitesi ile herhangi bir yenilik üretilebilir mi? Geleneksel malzemeler ile binlerce kötü ve kitsch örnek üretilmesine rağmen, bu anlamda en azından daha dürüst yanı vardı. Sanatçıların onunla olan ilişkisi daha doğrusal, daha zahmetli ve elbette daha samimi idi. Uzun uğraşlar sonunda olgunlaşan üretimler, zamanla değer kazanırdı. Sizde ne varsa dokunduğunuz malzemeye onu aktarırdınız. Bu anlamda daha dürüst ve samimi bir ilişki idi. Sanat alanı bu tipte ki göz boyamalara çok daha kapalı idi. Hak etme meselesi ve alt yapı çok önemsenirdi. Bu hak ediş uzun yıllar aldığı için zaten bu işi hak edemeyenler kendiliğinden elenirdi. Bu yolda büyük bir adanmışlık sonunda kazanılan ”ustalık” ile ancak belli bir noktaya gelinebilirdi.

Şu anda sanat dünyasında yaşadığımız tanımsız kaosun ve çöküşün ana sebeplerinden biri de, bu hakkaniyetli geleneksel sistemin ötelenişi ile oldu sanırım. Her önüne gelenin sadece ”janjanlı” bir malzeme ile bu denli kolay prim yapması, bu alana tepeden bodoslama dahil olması tüm sistemi çökertti. Sadece yeni bir malzeme kullandığı için yere göğe sığdırılamayan isimler ve onları parlatanlar, gerçekte içine sürüklendiğimiz bu kaosun başlıca sorumlularındandır.

Sanatta tabi ki yenilik arayışı güzeldir, hatta bu işin doğasında olan, olmazsa olmazıdır. Zaten bu anlamda herhangi bir kısıtlama da mümkün değil. Burada dikkat çekmeye çalıştığım şey aslında, sadece materyal üzerinden yapılan bu tip malzeme değişikliklerinin, adeta bir ”devrim” veya sanatsal nitelikten bile daha değerli sayılıyor olmasınadır.

Barış Cihanoğlu

Başa dön tuşu