‘HAYAL, Min-evvelinden Min-sonrasına Karagöz’
2009 senesinden bu yana Karagöz Sanatı ile araştırmacı, yazar, tasvir sanatçısı, koleksiyoner ve hayali gibi sıfatlar ile profesyonel olarak ilgilenen Aziz Murat Aslan’ın ”HAYAL, Min-evvelinden Min-sonrasına Karagöz’ kitabı Kabalcı Yayınevi’nden çıktı.
2020 senesinden bu yana Kültür Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Tasvir Sanatçısı sıfatını taşıyan Aziz Murat Aslan, Karagöz tarihi ve sanatı üzerine araştırma ve çalışmalarına ”HAYAL, Min-evvelinden Min-sonrasına Karagöz’ kitabı ile devam ediyor.
Bu çalışmasında Karagöz’ü ‘Gölge Oyunu’ ve “traditional” – “contemporary” kutuplaşmasının pratiğinde de değerlendiren Aslan, Karagöz üzerine merak edilen pek çok sorunun cevabını arıyor ve değerlendiriyor.
Yazar Aziz Murat Aslan kitabın konusunu ve yazım sürecini şöyle anlatıyor:
Eski Türkçenin en eski yazılı belgesi olan ve VIII. asırdan kalma Orhun Yazıtları’nda “kara” kelimesine muhtelif yerlerde “fakir veya sıradan halk, avam”, bazı konumlarda ise “siyah renk” anlamında sıfat olmak üzere çok defa rastlandığı ifade edilmektedir. O halde “Karagöz” halkın gözü, görüsü ve bakışı olarak algılanabilir mi? Karagöz, biraz da muhtemel riskleri göze alan, cesur “gözü kara” bir kişilik barındırmamakta mıdır? Tarih kaynaklarına göre, XVI. yüzyılda Memlûk topraklarından saltanat topraklarına yolculuk ettiği ifade edilen sanat formunun devam eden asırlarda dönüşümü ve yayılma alanı ise çok ilginç öykülerle örülüdür. Ne denli derinlemesine incelense de mistik, metafizik dokusu ve gizemini hiç yitirmeyen onlarca soru işareti ise zihinlerde her daim yerini almaya devam etmektedir.
Bilimsel kaynakların ötesinde masalsı serüveni efsaneler ile örülü bu sanat dalının evveliyatı hakkında neler söylenebilir? Pekâlâ ötesi ve sonrasına dair ne gibi düşünceler ve tartışmalar sanatsal zemine oturtulabilir. Sanılandan yüzyıllarca evvelinde kaynaklarda formuna rastlanan “Hayal” yani “Karagöz”ün atasında, Karagöz nasıl aranılabilir? Erken dönem oryantalistler, muharrirler ve araştırmacılar terminolojide neden uzun süre “Hayal” tercihini kullanmışlardır? Sonraları birden “Gölge Oyunu” ya da “Gölge Tiyatrosu” yakıştırmasını neden almış olabilir? Karagöz, bir “Gölge Oyunu” mudur? Gölge, silüet ve hayal arasındaki keskin çizginin anlamsal karşılığı bize neler anlatır? “Oyun” ya da “Tiyatro” ifadeleri, Karagöz sanatını karşılamaya kâfi midir? Karagöz sanatı resim sanatından grafik, müzik, tiyatro, karikatür, pantomim, şiir, opera, bale, orkestra müziği, sinemaya, belgesel ve fotoğraf sanatına değin disiplinler arası analojileri bünyesinde barındırmıştır. Cumhuriyet dönemine ve günümüze kadar tarihin her safhasında, pek çok sanatçının görsel ve dilsel ifade biçimi olarak kullandığı bu sanatın “geleneksel” ve “modern” kavramları arasında konumlandırılmasında neden sancılar yaşanmaktadır? Pek çok alandaki ayrışma ve kutuplaşmanın, kreatif alandaki karşılığı olarak görülebilecek “traditional” ve “contemporary” kutuplaşmanın pratiğinde “Karagöz” her iki limanda da barınacak liyakate ve araçlara sahip olmasına karşın, neden bu iki ada arasında bir mülteci botuna hapsolmuştur?
Bir görme biçimi olarak araftaki “Karagöz” sanatını, “Hayal” özünden hareketle, söz konusu ayrışmaya kafa tutan ve soru soran bir tavır içinde mekânsal ve zamansal ölçeğini bükerek, evvelinden sonrasına anlamaya, anlatmaya ve birlikte sorgulamaya çalışalım.
İmgeleme ve Salt Aklın Varlık Meselesi Üzerine – Şükrü Alkan yazdı…