Genel

Heyamola Belgeseli İstanbul’da İzleyicisi İle Buluşacak

Belgeselin Yönetmeni Ulaş Karakaya ile bir söyleşi gerçekleştirdik

Yazar Ulaş Karakaya’nın yönetmenliğini yaptığı Heyamola Denizin Türküsü isimli belgesel 13 Mayıs saat 19.00’da Şişli  Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evinde İstanbul’daki izleyicisi ile buluşacak.  Bizde belgesel üzerine kendisiyle kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

  • Bize Heyamola(Denizin Türküsü) Belgeselinin çıkış noktasını anlatır mısın?

Heyamola Belgeseli esasında bir kitap anekdotundan doğdu. Ziya Gül, “Giresun Yol Hikâyeleri” isimli kitabının bir sayfasında sisteme karşı örgütlenmiş Doğu Karadenizli balıkçılardan bahsediyordu. Konu özgünlüğü ile dikkat çekiyordu. Çünkü benzerine rastlanır, bilindik bir durum değildi. Bunun üzerinde uzunca bir zaman kafa yordum. İşçi sınıfı, köylü hareketleri tarihsel dinamikler üzerinden bakıldığında bilinen bir gerçekti. Ancak birbirinden kopuk ve dışarıdan bakıldığında esasında birbiriyle mücadele halinde olması gereken ve gün doğmadan hem denize hem de diğer balıkçılara karşı tabiri caizse ekmek ve nasip kavgasına düşen kıyı balıkçılarının, trol balıkçılığına karşı birleşmeleri adeta yıllardır saklanan destansı bir gizemin ortaya çıkışı gibiydi. Bu mücadelenin devrimci bir bilince evrilmesi ise diyalektiğin söylediği” herkes dönüştürülebilir- herkes savaştırılabilir” söyleminin dönemsel bir yansıması idi. Şartlar ve dönemin siyasi hareketlerinden feyz alan bu tarihsel hareketin kamuoyu tarafından bilinmesi düşüncesiyle konuyu sevgili arkadaşım belgeselin görüntü yönetmenliğini de yapan Mesut Aydın ile paylaştım o da olur deyince bu uzun yolculuğa başladık.

  • Uzun diyorsun ne kadar sürdü?

Belgesel çekimlerine 2019 yılı Kasım ayında başladık. Belgesel çekimlerinde dönemin tanığı olan 7 kişiyle bire bir görüştük. Bu çekimler 6 ay sürdü. Anlatıyı kuvvetlendirmek ve akıcılığı arttırmak için oyuncu arkadaşlarımız ile sinematografik canlandırmalar-çekimler yaptık. Ayrıca bu süreçte belgesele has orijinal müziklerin yapımı sürdü. Hepsini katarsak sadece çekimlerin yaklaşık bir yıl sürdüğünü söyleyebilirim. 2021 başı itibariyle belgesel montaja hazırdı; ancak çekimlerden sonra bazı sinemasal canlandırma görüntülerimiz kayboldu. Bunlar tekrar bulabilme ümidimiz, biraz montaj ve kurgu sürecini erteletti. Araya Dereli kasabasının 7 günde yıkılışını anlatan Kasaba (Aksu Elleri Göç Eyledi ) belgeselini sıkıştırdık. Montaj ve kurgu süreci başladığında aksilikler yine peşimizi bırakmadı. Belgeselin uzunluğu ile orantılı bilgisayarımız 4-5 kere çöktü. Her seferinde yeni baştan başlamak bizi oldukça yorsa da vazgeçmedik. Bu süreç de yaklaşık 6 ay sürdü diyebilirim. Yani tüm faktörler ile beraber toplam olarak 1,5 sene dersek abartmış olmayız.

  • Teknik zorluklar dışında yaşadığınız zorluklar nelerdi?

Genel anlamda taşrada belgesel yapmanın zorlukları var. Eğer bir de sponsorsuz ve bağımsız bir emek ortaya koyuyorsanız bu engeller katlanarak artar. Tabi bu güçlüklerin eğlenceli yanları da yok değil. Derede simgesel bir tabut anlatısı vardı. Tabut bizim düşüncemize göre derede sellenerek denize kadar gidecekti.  Tabi denize kadar gitmedi. Sahneyi çekerken tabut, suyun debisine hesap edemediğimizden dolayı bir taşlıkta kaldı. Mevsimsel olarak karşıya geçme imkânımızda olmadığı için tabutu öylece derede bıraktık; çekimi bitirdik gittik. Herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için bölgeye bakan jandarma komutanlığına gidip “komutanım bizim tabutumuz derede kaldı sakın yanlış anlamayın” diye açıklama yaptık. Jandarma astsubayı siz gidin o tabuttan bir şey çıkarsa görürsünüz bakışı ile bize yolcu etti. İkinci bir olayda fotoğraf stüdyosunda 70’lerin emniyet ambiyansını oluştururken, ortamın karamsarlığını arttırmak için içeriye duman vermek gibi dahice(!) bir fikir ileri sürdüm. Tabi bunu yaparken duman makinası yerine meşale kullanınca oyuncular ve setteki arkadaşlar hepimiz dumandan zehirlenme tehlikesi geçirdik. Neyse ki balkonun kapılarını açmayı akıl ettik ama açılan kapıdan çıkan duman yüzünden itfaiye çağırmaya teşebbüs edenler oldu. Dedik hayır çekim yapıyoruz. Böyle çekim mi olur dediler. Oluyor işte ! Hatta yine çok garip bir tesadüf oldu. Çekim yaptığımız ofisin karşısında bulunan emlak ofisine şehrin emniyet müdürü gelmişti. Dese ki ne oluyor burada. Direk ofise gelseler, Noel Baba kılığında bir adam kendini emniyet müdürü sanan takım elbiseli bir zat ve yine fötr şapkalı sahte iki polis ile karşılaşacaktı. Tabi masanın üzerinde bulunan 70’li yılların devrimcilerinin fotoğrafları da cabası. Direk örgütsel dokümandan içeri. Şaka bir yana bunları yaşadık. Oldukça keyifliydi çekimler.

  • Heyamola Belgeseli tam olarak neyi anlatıyor?

Belgesel başlangıç olarak 70’lerin ikinci yarısındaki devrimci balıkçı örgütlenmesini ana eksene oturtuyor. Bu ana çerçeve çıkış noktası oluyor. Balıkçılar ile devrimcilerin yollarının kesişmesini tanıkların gözlemleri ile izleyiciye iletiyor. Bu süreç içinde yer alan aktörlerin günümüze kadar yaşadıkları ile ilerliyor. İçeriğine 12 Eylül ve sonrasında yaşananlar da eklemleniyor.  Dönemin devrimcilerinin yaşadığı acı tatlı anılara değinerek süre giden hikâyeyi günümüze taşıyor.

Belgesel tüm bunları anlatırken kendine has bir dil kullanmaya çalışıyor. Nostaljik bir güzellemeden ziyade şu anda ve gelecekte ne yapıla bilirin peşine düşüyor. Bunu yaparken ajitasyona pek müsaade etmiyor. Elbette yaşanan dramlar var. Bunları da göz ardı edemiyor. Biz etsek de insanların yaşadıkları buna engel. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim 1,5 saat boyunca insanlar akıcı ve her türlü duygu durumunu yaşayacakları, kah üzülüp bir anda gülebilecekleri geçişlerin oldukça hızlı olduğu iyi bir belgesel izleyecek. Eklemek isterim birkaç kısa görüntü hariç belgeselde kullanılan  arşiv görüntüleri de daha önce başka bir yerde yayınlanmamış özel görüntüler.

  • Belgeselin seslendirmelerinden ve müziklerinden bahsedelim.

Belgeselin giriş seslendirmesini ricamızı kırmayarak İlyas Salman yaptı.  Henüz belgeselin İngilizce alt yazısını yapmadık ama İngilizce giriş pasajını A News haber spikeri oyuncu ve akademisyen Andy Boyns  seslendirdi. İkisine de katkıları için tekrar teşekkürler. Onun dışında dış ses kullanmadık. Belgesel için özel müzikler hazırlattık. Belgesel için sözlerini benim yazdığım  Kozköy Ağıdını İngiltere’de yasayan sevgili halk ozanı dostum Ahmet Bozdoğan, yine sözlerini benim yazdığım “Yıkık İskele” isimli şiiri de  sevgili dostum, müzik öğretmeni Hüseyin Ünay  besteledi. Yine belgeselde Ahmet Bozdoğan’ın sözlerini Maksudi’nın yazdığı “Geçti Gönül “ isimli türküsüne yer verdik. Bu belgeseli yaparken genel anlamda her şeyin farklı olmasını ve insanlarda görselleriyle olsun müzikleri ile olsun bir iz bırakmasını istedik.

  • Belgesel ne kadar bir bütçeyle yapıldı?

Şunu diyebilirim mesela yüksek meblağlar ile bize şu kadara mal oldu. Seyirciyi çekmek için bir yoldur bu ama biz tam tersine belgeseli hep beraber el birliği ile yaptık. Tek kuruşun hesabını bile yapmadan. O yüzden bu filmin bütçesi yok. Çünkü oyuncular olsun, mekânlarını bize açanlar olsun, müziğini yapanlar olsun hiçbiriyle parasal bir diyalog yaşamadık.  Balıkçılar takalarını açtı. Oyuncular sahneye bizden önce koştu. Müzisyenler mızrabın teline bizimde çorbada tuzumuz olsun diye vurdu. Şuna eminim Heyamola Belgeseli izlenip bittiğinde izleyiciler şunu diyecek. Bu kadar dar bir bütçeyle bunu yapmak büyük iş! Evet, iddialı olmak zorundayız. Çünkü çevremizde sanatı hegemonyası altına alan ve daima egemenlerin kontrolünde olan bir güruh var. Bu bakış açısına karşı bir işaret fişeği de diyebiliriz. Onların devasa bütçeleri ile baş etmek elbette zor gözükebilir. Ama biz bunu ufak tefek eksikliklere rağmen rahatlıkla aşıyoruz. Bunu görmesini istiyoruz izleyicinin. Yanlarımızda durmaları moral motivasyon açısından çok önemli. Yanlarımızda olacaklarını emekten yana duracaklarını biliyoruz.

  • Son olarak ne eklemek istersiniz?

Biz ilk olarak belgeselimizi Giresun KESK salonunda gösterdik ve çok olumlu tepkiler aldık. Bize İstanbul’da kapılarını açan Şişli Belediyesi yetkililerine ve çalışanlarına çok teşekkür ediyoruz. Ortaya koyduğumuz kolektif bir çalışma onu tekrar tekrar vurguluyoruz. Yani benim ya da bir başkasının belgeseli değil. Bu ülkede emekten ve devrimden yana olanların sahiplenmesi ve izlemesi gereken bir üretim olduğunu düşünüyoruz. Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evine gelenler geçmişten günümüze bir yolculuk yapacak ve geleceğe dair umutlarını tazeleyecek. Çünkü biz sanatın dönüştürücülüğüne inanan insanlarız. Emeğimizi bu düzlemde şekillendiriyoruz.  Bitireyim. Belgesel ünlü ressam Van Gogh’un bir sözüyle başlıyor.

 

“Gemi tayfaları ya da balıkçılar ağır bir yük ya da taşımak ya da kaldırmak işine giriştikçe, daha ağır bir yükü daha büyük bir çabayla kaldırabilmek için hep birlikte türkü söyler; böylece desteklerler birbirlerini.”

 

Büyük usta Nazım diyor ya. “Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson inci dişli kardeşim” Biz türkülerimizi hep bir söylemek ve  ağları hep beraber çekebilmek için 13 Mayıs Akşamı Şişli Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evine saat 19.00 da tüm dostlarımızı bekliyoruz. Katılım tamamıyla ücretsiz.  Gelmek güç vermektir. Buluşmak üzere…

Heyamola Belgeseli 92 dakika.

Yer: Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi 

13 Mayıs Saat:19.00 

Konuşmacılar: Abdullah Yayla-H.İbrahim Şen-İkbal Bilir- Şenel Kalafat-Şevket  Bektaş- Zeki Kırdemir-Ziya Gül

Oyuncular: Fırat Onur Altay-Özcan Konal-Gökhan Topal- Gökalp Kabacoğlu- Deniz Topal-Adasu Konal-Murat Karadere-Furkan Akın-Yusuf Bursalı-Ersoy Çoban

Müzik: Ahmet Bozdoğan-Hüseyin Ünay

Görüntü Yönetmeni: Mesut Aydın

Yönetmen: Ulaş Karakaya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu