İbadethane mi Ticarethane mi? – Oğuz Kemal Özkan yazdı…
Eller Sanat Galerisi..Tam tamına 35 yıl önce 1980’de İstiklal Caddesi Postacılar Sokakta Takı Ustası Nurhan Acun tarafından kuruldu.
İtalyan Santa Maria Draperis Kilisesine ait fakat tapusunun nasıl alındığı bile bilinmeyen bu mülk o zamanlar bir depoydu. Nurhan Acun Usta elleriyle ve tırnaklarıyla kazıyarak o depodan bir sanat evi çıkardı. Ürettiği eserler hem yurt içinde hem yurt dışında büyük ilgi gördü. Birçok ödüller aldı.
Anadolu Medeniyetlerini ve tarihini takılarına taşıdı. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin isteği üzerine müze koleksiyonundaki takıların bazılarının imitasyonunu başarı ile yaptı. Ve daha birçok benzeri değerli imitasyon eserleri İstanbul Arkeoloji, İbrahim Paşa Sarayı, Topkapı Sarayı, Ankara Anadolu Medeniyetleri ve Efes Müzeleri’nde satışa sunuldu.
Nurhan Acun Usta şimdi 80 yaşının üzerinde ve hala sanat galerisinde sanatını icra etmeye devam ediyor. Daha doğrusu sanatla para ilişkilerini yürütmenin zorluğunun yanı sıra kiracısı olduğu kilisenin daha fazla para kazanma hırsı ile mücadele ediyor.
35 yıldır bulunduğu, eserler ürettiği sanat galerisinden, AKP İktidarının çıkarttığı ’10 yılı dolduran kiracıların gerekçesiz olarak çıkartılması konusunda mal sahibine hak tanıyan’ yasa nedeniyle Kilise tarafından çıkartılmak isteniyor.
Eski papazlarla bugüne kadar böyle bir sorun yaşamayan, bir kültürel ve tarihi anlamı olan bu mekan, yeni gelen genç papazların daha fazla para kazanma hırsı ve bu duruma manevi değil ticari açıdan bakmaları yüzünden yok olmak üzere. Bir ibadet kuruluşunun kültürel bir mekanı hem de bir ahde vefasızlık örneğiyle yerinden çıkartması ironik bir durum gerçekten.
Yine aynı parselde bulunan başka kiracılara da aynı şekilde yaklaşan bu davranışın açıkçası bir ‘Papaz Oyunu’ndan hiç farkı yok. Yine 90 yaşında olan Rasin Bey’i kısa bir süre önce yerinden adeta kovarcasına çıkardılar.(Rasin Bey’in papazlara yazmış olduğu yazıyı aşağıda göreceksiniz.)
O dükkanlar, mekanlar şayet bugün değer kazandıysa bu elleri öpülesi insanların büyük çabaları sayesinde olduğunu unutan din adamları, manevi değerleri bir kenara atmış, Beyoğlu’nun kültürel mirasına saygısızlık yaparak adeta iş adamı-tüccar-emlakçı cübbesi giymişler, hiç acımadan, en ufak bir vefa kırıntısı göstermeden ve yaşları 80’lere 90’lara dayanmış insanları, emekçileri, sanatçıları kapının önüne koymaktan utanmamaktadırlar.
Beyoğlu’nun daha fazla otele, bara, eğlence merkezlerine ihtiyacı olmadığını bilen bizler bu kültür miraslarına ve emekçilerine sahip çıkmak zorundayız. Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan değerleri yaşatmazsak daha çok ‘Taksim-İstiklal bitmiş abi bitmiş’ demeye devam ederiz!
Oğuz Kemal Özkan