KÖŞE YAZILARINevzat Yılmaz

İstiklal Caddesi’nde inşaat çalışmaları neden bitirilmiyor? – Nevzat Yılmaz yazdı…

Cadde-i Kebir, yani İstiklâl Caddesi lastik gibi uzayan inşaat çalışmaları ile esnafı, eğlenmeye gelenleri, gelip geçenleri bıktırıyor artık.

İstiklâl Caddesi’nde bitmek bilmeyen bu çalışmalar, “Büyükşehir çalışıyor” ama nasıl çalışıyor diye insanı düşündürtmüyor da değil.

Habitat Zirvesi sırasında da İstiklâl Caddesi yenilenmiş, bu denli bıktırıcı olmamıştı.

Kuşkusuz, İstiklâl Caddesi’nin bir daha kazılamayacak oluşu gibi bir düşünce bile insanı sevindiriyor.

Şehir Plancıları’nın alanına balıklama dalarak şunu söyleyeyim: Ben yeterli bulmadım çalışmaları.

İstiklâl Caddesi’nin bağırsaklarını neredeyse ortaya çıkaracaksınız, altını üstüne getireceksiniz, kablo geçen tünelleri bunca dar bırakacaksınız, bunun yeterli olduğunu savunacaksınız. Bu olmaz.

Bugünden geleceği kestirmek zorundasınız. Bugün gereksinim olmayabilir. Yarın gereksinim olursa, yeniden kazmak, yeniden aynı sıkıntılara katlanmak gerekir.

Şehir Plancıları neden var? Bence şundan var. Çağdaş kentler kurulurken 150 yıl sonrası hesaplanıyor artık. Su, ulaşım, çöp…  İnce hesaplamalar yapılıyor. Yoksa tersi baltayı taşa vurmaktır.

Yakın tarihimizden örnek verelim. Zincirlikuyu Mezarlığı ilk kurulduğu yıllarda, gazetelerde büyük tartışmalar yaşanır. Tartışmaların odağında kent dışında, çakalların, çıyanların, köpeklerin cirit attığı ‘Zincirlikuyu gibi bir yere kim gider gelir’, ‘Ölülerimizi çakallar çıkarıp yiyecek’ türü bugün açısından tuhaf yaklaşımdır. Oysa bugün Zincirlikuyu, kentin en merkezi yerindedir. Bu tartışmalarsa geride kalmıştır ama öğreticidir.

Gelelim İstiklâl Caddesi’ne

Kaç aydan bu yana, ne bitmez çalışmadır bu.

Bitmiyor, çünkü bitirilmesi istenmiyor. Lâstik gibi uzuyor çalışmalar. Habitat Zirvesi sırasında neden bu denli bıktırıcı olmadığı da düşünülmelidir.

Zor, altından kalkılmayacak matematiksel bir işlem de yoktur ortada. Oldukça yalın bir hesaplamayla bir işi, 5 kişi 2 günde yapıyora, 10 kişi 1 günde yapar kestiriminde bulunmak için dahi olmaya gerek yok.

Böyle mi düşünüldü? Düşünülse uygulamaya geçilirdi. Galataport ile Karaköy ve çevresini bilinçli bir gözden düşürme ile yıldırmak için elinden geleni yaptı hükümet belediyeleri. Esnaf zora girdi, kiraları ödeyemeyince kaçış kaçınılmaz oldu.

Şimdi aynı durum, hükümet belediyeleri ile doku uyuşması yaşayan Beyoğlu ve İstiklal Caddesi için de geçerli.

İstiklâl Caddesi ve Beyoğlu, ayağına ateş eden bir konumdadır. Gündüz nüfusu ya da yasal olarak burada oturanlar ile eğlenen, gezip tozan, kültürel ve sanatsal etkinlikleri izleyenler, ayrı bir toplumsal yapıya sahiptir.

İstiklâl Caddesi çevresinde yaşanılan bu süreç, kime ne kazandırmıştır? İhale yapılırken ne kadar sürede yapılıp teslim edileceği öngörülmüş müdür? Bir kez, İhale Yasası’na göre gecikme için cezasal yaptırım yok mu?

Kaç yüklenici değişti? Bunlar İstanbul Büyükşehir ile Beyoğlu belediyelerinin sandıklarında kilitli.

Bana göre amaç, eğlenmeye, gezip tozmaya gelenleri, esnafı bıktırıp, zarar ettirip bölgeden kaçırttırmaktır.

Başkaca bir amacı varsa da bir yetkili açıklasın. Görünen köy kılavuz istemiyor ne yazık ki.

Gizli bir plân, moda deyimle gizli bir ajandası var kudretli elin. Satır satır, harf harf o uygulanıyor.

Kimilerinin iddialarına göre; bölgenin gözden düşerek Sadabad’ın öne çıkarılması düşünülüyor. Düşünülmekte kalınmayarak uygulamaya sokuluyor.

Sadabad, Kağıthane çevresi böylesi plânların odağında mı? Yaşayıp göreceğiz.

Ancak, İstiklâl Caddesi’nin içler acısı durumunu açıklayacak somut girişim olması gerekiyor ki bizim kuşkularımızı gidersin.

Yoksa gerisi boş lâf, ya da söz salatası…

Nevzat Yılmaz

Başa dön tuşu