KÖŞE YAZILARIMustafa Günen

Kavranan Kavramsal Sanat 2 – Mustafa Günen yazdı…

‘İçinde kavram olmayan sanat  yoktur. Mağara resimleri de dahil bütün sanat oluşumları dolaylı yada doğrudan kavram içerir.’

Kavramsal sanatın iyi örneklerinden devam ediyorum. Belçikalı gerçeküstü (Sürrealist) sanatçısı René Magritte, 1929 tarihli yağlı boya bir pipo resmi yapmış ve tuvalin hemen altına da  Bu bir pipo değildir diye yazmıştı. Bu resme de İmgelerin İhaneti ismi vermişti. Bu eser, nesne ve onun kavramı ile ilgili sorgulama olduğu için kavramsal sanata örnek eserlerinden biri kabul edilir ki bana göre de öyledir.Ünlü Fransız filozof Michael Foucault, Magritte’nin bu pipo resmi hakkında küçük ölçekte bir kitap yazmıştır.

Michel Foucault , Magritte’in resmini iki kavram ile değerlendirir benzeyiş ile andırış, bu kavramları birbirinden ayırarak resmi açıklamaya çalışır. Foucault, benzeyişin, kopyaları, benzeme ilişkisinin sağlam temeli üzerinde düzene koyan ve sınıflandıran bir ilk gönderim temelini varsaydığını söyler. Ona göre benzeyiş, canlandırmaya hizmet eder ve onun egemenliği altındadır. Buna karşılık andırışta, gönderim “çapa”sı ortadan kaybolmuştur. Böylece birbirlerine az çok benzeyen şeyler akıntıya kapılmış başıboş dolaşıyor gibidirler ve bunlardan hiçbiri, ötekilerene magritterin “örneği”(model) olma statüsüne sahip olduğunu iddia edememektedir. Hiyerarşi sadece yatay olan bir dizi ilişkiye olanak tanımakta ve andırış, ile andıran arasındaki belirsiz ve geri dönebilir ilişki olarak dolaşıma sokmaktadır. Böylece resim, bir temadan kurtulmuş çeşitlenmelerin, sonu gelmeyen yinelemelerin dizileri haline gelmektedir der ( Foucault, 2001: 14-21)

Benzeyiş ve andırış kavramları

Yukarıdaki benzeyiş ve andırış kavramlarını daha anlaşılır bir şekilde kısaca açıklayayım,Bahsedilen benzeyiş sözcüğüne Türkçemizdeki  aynı kelimesi daha uygundur. Benzeyiş (yani bir şeyin aynısı) aslına gönderme yapar, aslına benzeyerek onu temsil eder. Dolayısı ile özgür değildir, ona mecburdur. Andırışta ise, şeylerin ortak noktaları olmasına rağmen aynı değillerdir,onun için birbirlerine gönderme yapmazlar,biri diğerinin modeli değildir,Benzer tarafları vardır ama hiçbiri diğerini temsil etmez. Bağımsızdırlar ve statüleri farklıdır. dolayısıyla yoruma açıktır, çok sayıda yoruma müsait olurlar.

Resime dönersek, Foucault‘un bu resime olan ilgisi ve yorumlamasının nedeni eserin altında yazılı olan Bu bir pipo değildir yazısıydı.O yazı olmasaydı resim doğrudan pipo aygıtını temsil eden ona tıpatıp benzeyen sıradan bir resim olurdu, ve yalnızca benzeyiş statüsünde olacağı için Foucault ilgilenmezdi. Ancak resimdeki pipo değildir, yani pipo zannedebilirsiniz ama değil yazısından dolayı resimle ilgili kitap yazmış” Magritte, andırışı benzeyişten ayırmıştır ve birincisini ikincisine karşı kullanmıştır” (Foucault, 2012, s.42) diyerek eseri andırış statüsüne koyuyor ve ortak noktaları (andıranları) olan birçok nesne olabilir,bir dizi yorum yapılabilir eksenine oturtuyor.

Michel FoucaultBu resimle ilgili birçok yorum vardır. Kavramsal sanattan bahseden çoğu yorumcular Magrittenin bu eserinden bahsederler. Neredeyse tamamına yakını da bu bir pipo değildir yazısından yola çıkarak görüş bildirirler. Çoğu görüş, kısaca Gerçek görüldüğü gibi değildir, çoğu zaman görüldüğünden farklıdır ya da gördüğümüzün bir pipo değil, sadece, bir pipo resmidir ekseninde yorumlardır

Bana göre bu yazı Magritte‘nin bir çok eserinde uyguladığı bir şaşırtmacadır. Gerçekte  anlatmak istediği mesaj, resmin adı olan İmgelerin İhaneti  cümlesindedir. Dolayısı ile  eserin yorumu isminden yola çıkılarak yapılmalıdır. Ben de öyle yapacağım. Tabi önce imgenin ne demek olduğunu hatırlamak gerek

İmge; 1. Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal, hülya. TDK , İmge sözcüğünün sanattaki birinci anlamı ise; duyu organları vasıtasıyla algılanan  nesnelerin veya var kabul edilen soyut varlıkların insan zihninde oluşan görüntüleri (imajları)dır,  diye kısaca belirtelim ve neden Foucault ve diğer saygıdeğer yorumculardan farklı düşündüğüme geçeyim.

Dikkat edilirse resimde bu bir pipo değildir yazısı var ama eğer pipo değilse nedir sorusunun cevabı yok, olamaz da, çünkü her ne isim verirseniz verin altındaki mesaj değişmez. Şöyle bir örnek vereyim, diyelim ki o resimdeki görüntüye bakıp,  davul tokmağı veya sarkan salyangoz dediniz. o zamanda alttaki yazı, bu bir davul tokmağı değildir ya da  sarkan salyangoz değildir olarak değişecektir. Verilmek istenen mesajın gereği pipo değilse “ne”dirin cevabı yoktur. İşte o resimdeki yazıdan yola çıkarsanız sonuç budur

Amma eğer  imgelerin ihanetin olan isminden yola çıkarsanız ki bence doğrusu budur. O vakit durum değişir. Çünkü  imgelerin temsil ettikleri görsellere, nesnelere ihanet etmeleri mümkün değildir. Zira bilincimizde oluşan nesnelerin görsel imgeleri  o nesnelere bağlıdır ve onların şekil bilgilerinin zihnimizdeki yansımalarıdır, o kadar. Bu gerçekten yola çıkarsak resmin adı imgelerin değil, görüntünün ihaneti olmalıydı. Ancak o zaman yukarıda verdiğim, Foucault ve diğer eleştirmenlerin yorumları  daha makul olurdu.

Resimdeki imge pipo aygıtının görüntüsünden oluşmuşsa ki öyledir. Zihin, nesneden gelen görüntüyü ve onun ne olduğu ile ilgili bilgilerden yola çıkarak bu imgeyi bir tütün içme aygıtı olarak kavramış ve kaydetmiştir. Bu bağlamda resmin adı imgelerin ihanetidir olunca da eserin konusu zorunlu olarak zihinsel alanda sınırlanır. Zira zihindeki pipo imgesi, pipo aygıtının görseline ihanet edemez.  Öyleyse imgenin ihaneti, piponun görüntüsüne değil yalnızca onun zihindeki tanımlama bilgilerine yani pipo kavramına ihanettir. Anlaşılır bir şekilde söylendiğinde, bal gibi pipo resmi olan eser, bildiğimiz tütün içme aygıtının görüntüsü olduğunu inkar ediyor.

O zaman şöyle bir soru oluşuyor; Bir nesnenin bilinçteki imgesi o nesneye ait kavram bilgilerini inkar yada reddedebilir mi? Hayır edemez. Sadece varsa yeni bilgi ekler. Şöyle açıklayayım: Pipo aygıtı tütün içmenin dışında başka bir şey için kullanılıyorsa zihin o fonksiyonunu da kavramına ekler, ama piponun bir tütün içme aygıtı oluşu değişmez, kaydı yok olmaz.

Peki bütün bunlardan çıkan sonuç ne? Magritte bu resimde ne anlatmaya çalışıyor? Yoksa, sürrealist bir sanatçının bilinçaltı karmaşık çıkarımlarından yola çıkarak yaptığı eserlerindeki şaşırtmacalarından biri midir? Şimdilik sadece dilsel yapıya gönderme yaptığını belirteyim. Bunu vereceğim bir başka kavramsal sanat örneğiyle birlikte yorumlayacağım.

Robert Rauschenberg  bir galeriye sergi düzenlemek üzere davet edilmiş., O da sergilenmesi  için ”Bu Telgraf İris Clert’ in Portresidir, Ben Öyle Diyorsam Öyledir” yazılı bir telgraf kağıdını göndermiştir. Yani Rauschenberg’e göre o telgraf kağıdı İris Clert’in bir portresi. İlk bakışta bu akli denge bozukluğu gibi  negatif bir yorum yapılabilir. Ben Rauschenberg’in sanatçı kişiliğine saygı duyarak pozitif açıdan bakacağım, bu telgraf kağıdını Magritte’nin piposu gibi aynı dilbilimsel yapıya bu kez tersten bir gönderme yaptığına yorumlayacağım.

Iris_Clert_Telgraftaki bizi şaşırtan şey şudur; İris Clert bir insan ismidir, portre de o insanın resmidir zihnimizdeki kesin bilgi budur. Kağıtta bir insan ismi var ama portresi yok. Her hangi bir  portre (insan resmi)göremediğimiz için onu kavrayamıyoruz ve bize saçma geliyor. Oysa Rauschenberg‘in yaptığı basit olarak telgraf kağıdının adını İris Clerk’in portresi olarak değiştirip bizim zihnimizdeki yapıyı karıştırıyor. Şöyle bir örnek vereyim Eğer telgraf  icat olduğunda adı İris Clerk‘in portresi  koyulsaydı bütün insanlarda bu ismiyle tanısaydı o zaman Rauschenberg‘in gönderdiği  bu bildirgeye kimse şaşırmazdı, Kağıttaki yazıyı da  bu günkü anlamıyla” ben bu bir telgraftır diyorsam öyledir” manasında anlardık. Kısaca Rauschenberg‘ telgrafın ismini  Iris Clert’in Portresi olarak değiştiriyor  ya da portre ismini telgraf olarak değiştiriyor. Olay bu kadar basit. Gelelim bahsettiğimiz bu iki eserin dayanaklarına bu noktada her iki yapıtta dilbilimindeki , sözcüklerin, isimlerin nedensiz, keyfi bir biçimde oluştuklarını belirten dilsel yapıya gönderme yapar. Buna dilimizden örnek verirsek kaşık, masa  kelimeleri, sadece o nesneleri tanımlamak için koyulmuş isimlerdir. Kaşık ya da masa dediğimizde bu isimlerin hangi nesneler ait olduğunu anlarız. Eğer bu nesnelerin isimleri başka olsaydı o isimlerden de yine kaşık, masa olduğunu bilirdik. Yani isimler değişebilir ama kavramlar değişmez. Genellersek; kaşık, masanın adı her dilde değişiktir ama kavramları tüm dillerde aynıdır.

Bana göre bu yapıtlar özellikle de telgraf, sözcüklerin keyfiliği gibi dilsel yapının ekseninde değerlendirilmelidir. Eğer dilsel yapının dışına çıkarırsak, o zaman sanatçının keyfiliği söz konusu olur ki öyle olunca da bu yapıtlar, sanatın değil psikiyatrinin alanına girer. Bu son cümlemi bilerek söyledim. Çünkü ben yapıtlara ilişkin yorumlarımı sanatçısından çok sanata saygı duyarak yapıyorum ama bütün iyimserliğime rağmen yapıtların büyükçe bir çoğunluğu sanat olarak nitelenemez durumda.

Şunu üzülerek söyleyeyim kavramsal sanata muhteşem örnekler diye yorumladığım yapıtların sanatçıları, kavramsallık adına öyle yapıtlar ve söylemlerde bulunuyorlar ki iyi dediğiniz eserlerini bilerek yaptıklarından şüpheye düşüyorsunuz. Dahası akıl sağlıklarından şüphe ediyorsunuz. Bir kaç örnek vereyim:

DuchampBen bir endüstriyel üretim parçasına ‘sanat eseri’ diye bakarsam, o andan itibaren galeri mekanında o parça sanat eseri statüsüne geçmiş olur.”

Alman sanatçı Kurt Schwitters  “Sanatçının tükürdüğü herşey sanattır” (Elger,2004:82)

Buyurun buradan yakın. Gelecek bölüm Kavramsal cümbüş olacak, bekleyin.

Mustafa Günen

Başa dön tuşu