Kedi, Che ve Sanat – Erbil Karakoç yazdı…
Bunca savaşın ortasında şimdi kim okuyacak böylesi bir naif yazıyı diyebilirsiniz. (Yazıyı uzun tutmayacağım bunun türlü gerekçeleri var ama başka bir yazının konusu) Sadece savaş mı ? Hayat pahalılığı almış başını gitmiş şimdi sanatın sırası mı ? Diyebilirsiniz. Bunları söylerken insan haksız da sayılmaz. Bin bir bela başımızda. Pandemiyi saymıyorum bile. Ama evet tam da sanatın sırası. Hangi sanatın mı ? Siz hangi sanatı seviyorsanız. Mesela pencerenizin önünde ya da balkonunuzda yetiştirdiğiniz çiçekleri sulama sanatı. Renga renk iplerden örmeyi düşündüğünüz örgü sanatını.
Sanatçıları zaten fil dişi kulelere kapatmadılar mı? Sonra binlerce milyonlarca paralar uğruna bizim pazarlama dediğimiz onların ise sanat dedikleri illüzyonu kitlelere afyon olarak vermediler mi? Oysa gerçek sanat ve sanatçılar sıradanı mucizeye çeviren insanlar değiller miydi ?
‘Damdaki Kemancı’yı bilir misiniz? Çarlık Rusya’sında geçer mevzu!
Şolem Aleyhem, yidiş dilinde yazmıştır eserini. Fakat senaryoyu yazan Amerikalı yazar Joseph Stein‘dir… Yıl 1905 Rusya hala çarlıkla yönetilir. Olaylar Yahudi geleneklerine sıkı sıkıya bağlı dış dünyaya göz kapayan köylüler ile sütçü Tevye, beş kızı ve karısı etrafında gelişir. Mucizeyi gerçeğe sıradan insanlar dönüştürür repliği ve Tevye’nin kızlarının şarkıda söylediği, “bana damat bulma bana koca bulma.” replikleri gibi bir çok anlamlı replikler tarihsel misyonunu günümüzde de sürdürmektedir. Damdaki kemancı sadece bir “imgedir.” Tevye’nin yoksullukla ve değişen yaşam mücadelesine karşı büyük bir azimle ayakta kalma gayreti damdaki kemancıyla imgelenir. Kapitalizm köye bir dikiş makinesiyle girmiştir. Artık Tevye’nin damatlarından biri daha fazla para kazanabilecektir. Fakat asıl karakterlerden biri Perchk’tir. Devrim hareketinin vücut bulmuş halidir ve geleneklere kökten itirazı yükselten o dur. (Ekim devrimi Perchk’le mayalanır) Damdaki kemancı toplumlar üzerindeki hem yıkıcı hem de değişimi gösteren önemli bir eserdir. Hepimiz dengede kalmaya çalışan damdaki kemancıyızdır aslında.
Dengede kalmak içinse tek tutunacağımız şey kendi sanatımızdır!
Başlıktan hayli uzaklaştığımın farkındayım. Oysa bazıları dengede kalmanın en büyük dengesizlik olduğunu bilirler. Böyle birinin Che olduğunu düşünürüm, sonra kedilerin dengeli olmadıklarına inanırım. Tıpkı sanatında dengeli olamayacağı gibi. Çocukların balıkların ve göçmen kuşlarında dengeyi sevmediğine inanıyorum. Bize denge diye dayatılanın kitapsız, sanatsız, bilimsiz bir yaşam olduğunu düşünüyorum.
Erbil Karakoç