KİTAP

‘Ruhu Bedenine Bedeni Kendisine Sığmayan Coşkular Prensesi’

“Soytariçe”, Aziz Nesin’in tabiriyle ‘Ruhu Bedenine Bedeni Kendisine Sığmayan Coşkular Prensesi’ Dilek Türker’in yaşam öyküsü…

Ragıp Ertuğrul‘un kaleme aldığı kitapta 1940’lardan bugüne siyasal ve toplumsal dönüşümün paralelinde bir kadının olgunlaşmasının, bir sanatçının gelişiminin, bir muhalifin doğuşunun, henüz toplumsal cinsiyetten söz edilmeyen bir ortamda bir bireyin varoluşunun ve bitmek tükenmek bilmeyen savaşımının hikâyesi anlatılıyor.

Romanda siyaset, sanat ve sosyal yaşamın tanınan isimlerinin de birer parçası olduğu olaylar ve ilişkiler, gerçek ve kurgunun iç içe geçtiği bir anlatımla yer alıyor.

‘İhtirasın gölgesinde masumiyet, aşkın gölgesinde nefret, acımanın gölgesinde şefkat, aristokrasinin gölgesinde cehalet, burjuvazinin gölgesinde muhalefet, merhametin gölgesinde eziyet… Karşıt duyguların esaretinde, karşıt görüşlerin merkezinde süregelen bir yaşam Türker’inki…’

“Soytariçe”, arşivlemek isteyenler ve koleksiyonerler için kalın ciltli ve Dilek Türker’in sesinden tiyatro şarkılarının kayıtlı olduğu bir CD eşliğinde satışa sunuluyor. CD’deki şarkıların tamamı, besteci Nurettin Özşuca’nın Dilek Türker ve Tiyatro Ayna için yıllar içinde yaptığı müziklerden oluşuyor. Kitabın kapağında kullanılan resim ise dünyaca ünlü ressam Ertuğrul Ateş’in imzasını taşıyor.

Bu kitaba KitapDevrimi.com’dan ulaşabilirsiniz: http://kitapdevrimi.com/magaza/kitap/edebiyat/soytarice-dilek-turkerin-yasam-oykusu-ragip-ertugrul/

Devlet Sanatçısı Dilek Türker Kimdir?

2015 yılında tiyatroda 50. yılını kutlayan sanatçı, 1964-1977 yılları arasında aralıksız Şehir Tiyatrosu’nda çalıştı ve birçok oyunda başrolde oynadı. 1978 yılında Almanya’ya giden Türker, Goethe Enstitüsü’nü bitirdikten sonra gazetecilik yaptı. Almanya’da yaşayan Türklerin sorunlarıyla ilgilendi. İki ülke insanlarının uyum göstermesinde sanatın gücüne inanan Türker, Almanya’da geçirdiği 12 yıl boyunca çalışmalarına bu anlayışla yön verdi: Eski Fotoğraflar (Dinçer Sümer, 1978, Köln), Kurban (Güngör Dilmen, Schaubühne, Berlin, 1980), Keşanlı Ali Destanı (Haldun Taner, Schaubühne, Berlin, 1980), Sevdican (Nezihe Meriç, Westfelisches Landes Theather, Bochum-Rauxel, 1984-1985). 13. İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’ne katıldı. Türkçe-Almanca Yunus Emre Resitasyonları yaptı. Dilek Türker, 1990 yılında Türkiye’ye dönüp Tiyatro Ayna’yı kurdu. Tiyatro Ayna kurulduğundan beri tiyatromuza yeni oyunlar kazandırma misyonunu üstlendi. 1990-91 sezonunda Aziz Nesin’in yazdığı Bir Zamanlar Memleketin Birinde adlı oyunla perdelerini açan Tiyatro Ayna, ertesi yıl Dinçer Sümer’in Beni Dünya Kadar Sev adlı oyunu sergiledi. 1995-96 sezonunda Rekin Teksoy’un Rosa Lüksemburg adlı oyunla Türker, “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. 1996-97 sezonunda Tuncer Cücenoğlu’nun Ziyaretçi adlı oyununu sergiledi. 1997-2000 yılları arasında Nezihe Araz’ın Kuvayı Milliye Kadınları adlı oyunu Türkiye ve yurtdışında sahnelendi. 2000-2001 sezonunda yine Nezihe Araz’ın yazdığı Mustafa Kemal’le 1000 Gün – Latife oyununu yurt içinde ve ABD, Almanya, KKTC, Belçika’yı kapsayan turnelerde oynadı. 2002-2003 sezonunda Vera Tulyakova’nın anılarından Ataol Behramoğlu’nun oyunlaştırdığı Mutlu Ol Nazım adlı oyunu sahneledi. Oyun “Avni Dilligil En İyi Dekor” ödülünü aldı. 2004 yılında Prof.Dr. Tarık Minkari’nin anılarından Tunca Aykut tarafından oyunlaştırılan Merhaba Hayat adlı oyunu sahneledi. 2005 yılında Mahmut Gökgöz’ün yazdığı Pir Sultan Abdal’ı sergileyen Dilek Türker, İpek Kadılar Altıner’in Türkan – Işık Yolcusu, Folker Bohnet ve Alexander Alexy’nin Kırmızı Halı (Ein Oscar Für Emily), Nezihe Araz’ın Nakşıdil Sultan ve en son 2012-2013 sezonunda Aziz Nesin’in Hadi Öldürsene Canikom oyunlarıyla büyük beğeni topladı. 1999 yılında Devlet Sanatçısı ünvanı verildi. 40. sanat yılında Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından “Onur Ödülü”ne ve 21. Yüzyıl Eğitim Vakfı tarafından “En İyi Sanatçı” ödülüne, 2009 yılında “Rotary Meslek Onur Ödülü”ne, 2010 yılında “Lions Melvin Jones Ödülü”ne layık bulundu.

“Yaşam, uçsuz bucaksız bir mücadele alanı. Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşayan kadınların mücadelelerini sürdürmeleri için özgüvenlerinin artması, kendilerini keşfetmeleri, ayakları üzerine sağlam basmaları, yarınlara umutla bakmaları gerektiğine inanıyorum.
İşte bu nedenle böyle bir mücadelenin tam ortasından sesleniyorum size: Mutluyum ve hala yarınlara umutla bakabiliyorum.”
Dilek Türker – 

“Ruhu bedenine, bedeni kendine sığmayan coşkular prensesi.”
Aziz Nesin –

“Benim için Dilek Türker güzellik, soyluluk ve direnç simgesidir. Yaşamım boyunca tanıdığım çok az sayıdaki, en kibar, en zarif, en aydın, en duygulu kişiler arasındadır. Aynı zamanda da zekası ve mizah duygusu en yükseklerde; sözünü kötüden, gözünü budaktan sakınmayan yalansız dolansız, saydam, açık ve dürüst bir kişiliğin sahibidir. Onun hem kadın hem insan hem sanatçı kişiliğine hayranım… Birlikte her ortak çalışmamız benim için bir şölen, bir ruh zenginleşmesi olmuştur.”
Ataol Behramoğlu –

“Dilek Türker, insan şiddetinde bir depremdir sahnede.”
Orhan Alkaya –

Başa dön tuşu