KÖŞE YAZILARIÖzlem Kalkan Erenus

Kuğunun Şarkısı – Özlem Kalkan Erenus yazdı…

“Kuğu, hiç lekesiz, bembeyazdır ve ölürken tatlı bir ezgi söyler, bu ezgi yaşamını sonlandırır.” (1)

Gizemli kehanetlerin, ışığın, şiir ve müziğin tanrısı Apollon doğarken, bembeyaz kuğular uçarak tam yedi tur atar Delos Adası üzerinde. Yüce Zeus’tan gebe kalan Titan kızı Leto’nun doğum sancısına eşlik eden çığlıklarını duymasın diye intikam ateşiyle yanan öfkeli tanrıça Hera, ışığa boğarlar gökyüzünü pırıl pırıl kanatlarıyla. Çok geçmeden karısı Hera’nın hiddetini dindirmeyi başaran Zeus, birbirinden güzel hediyeler sunar oğlu Apollan’a: Altın bir başlık, ışıltılı bir lir ve kuğuların çektiği göz alıcı bir araba.

Her sonbaharda Apollon’u aldıkları gibi kuzey rüzgârının ötesine, annesinin doğduğu sonsuz ilkbaharlar ülkesi Hyperborea’ya uçuran kuğular, Işık Tanrı’nın lirinden yayılan büyüleyici ezgilerle yarışmak istemediklerinden; ömürleri boyunca şakımaz, ötücü kuşlara emanet ederler güzel seslerini. Ta ki gelene dek, bu âlemden ayrılma vakti…

Mitosların ölmeden önce sessizliklerini bozarak en tatlı şarkılarını söyleyen kuğularından esinle, dokunaklı bir biçimde dünyaya veda edenlerin son eylemlerini ve sanatçıların yaşamdan ayrılmadan önce hayat verdikleri son eserleri tanımlamak için “kuğunun şarkısı” tabiri kullanılmaya başlar zamanla.

Platon, Phaidon diyaloğunda Sokrates’in ağzından “hiçbir kuşun açlık, soğuk ya da başka bir sıkıntılı durumda ötmediğini” dile getirir ve Apollon gibi kuğularının da gelecekten haber verdiklerine, Hades’te neyle karşılaşacaklarını önceden bilmenin verdiği “keyifle” öttüklerine dikkat çeker.[1]

Yalnız Platon’un değil; Aristoteles, Euripides ve Cicero‘nun eserlerinde de ifade bulan “kuğunun şarkısı”, Shakespeare’in oyunlarında yaygın bir metafor olarak kullanılır. Kimi sanatçıların ise doğrudan doğruya bu adla bilinen yapıtları bulunur.

Kısacık yaşamında senfoniler, operalar ve oda müziği eserlerinin yanı sıra 600’den fazla Lied[2] bestelemiş olan Franz Schubert’in 19 Kasım 1828’de 31 yaşında ölmeden önce tamamlamış olduğu son 14 Lied, bestecinin ölümünün ardından, Viyanalı müzik editörü Tobias Haslinger tarafından bir araya getirilerek 1829’un ilk aylarında “Schwanengesang / Kuğu Şarkısı” adıyla yayımlanır. Serideki Liedlerin altısı Alman şair Heinrich Heine’nin dizeleri üzerine bestelenmiştir. Heine şiirlerine isim vermediğinden, Schubert tarafından “Balıkçı Kız” olarak adlandırılan şarkıda, bundan tam iki yüzyıl önce şöyle demektedir şair:

“Denizlere benzer kalbim
Fırtınaları, gelgitleri ve akıntıları
Bir de derinlerinde uykuya dalmış
Güzel inci taneleriyle…” [3]

Bu romantik özdeşliğin etkileyici gücüne rağmen, dünyamızın neredeyse yüzde 70’ini kaplayan denizlere dair bilgimiz, bırakın iki yüzyıl önceyi, bugün bile çok sınırlıdır oysa. Seabed 2030 Girişimi okyanus tabanlarının tamamının haritalandırılması amacıyla Nippon Vakfı ve GEBCO himayesinde 2017 yılında çalışmalarına başladığında bu oran tüm deniz tabanlarının yüzde 6’sı kadarken, hedeflenen zamana sadece yedi yıl kalan günümüzde, ancak yüzde 25’e yaklaşmış durumdadır.[4]

İnsanoğlunun sadece yüzeyini tanımakla, okyanusları dize getirdiğine dair oldukça iyimser yargısının koca bir yanılsamadan ibaret olduğuna 15 Nisan 1912 tarihli Titanik felaketiyle tanık olmuştuk aslında. Asla batmayacağı iddia edilen, son derece lüks, devasa transatlantikte, tam yolcu kapasitesi ve mürettebatla birlikte 3.547 kişinin taşınması planlandığı halde, sadece 1.178 kişiyi kurtarabilecek kadar filika bulundurulması ve bunun yürürlükteki düzenlemelere uygun oluşu bile bu derin yanılsamanın kanıtlarından biri sayılmalıdır kuşkusuz. Daha ilk seferinde bir buz dağına çarparak “denizcilik tarihinin en ölümcül kazası” kaydıyla tarihe geçen Titanik Faciası sırasında gemide bulunan 2.224 kişiden en az 1.500’ünün kurtarılamayışı, işte bu abartılı güvenin en hazin sonucu olarak çıkar karşımıza.

Peki, geminin aldığı ilk hasarla, Kuzey Atlantik’in derinliklerine gömülmesi arasında geçen üç saatten kısa zaman diliminde hayattan ayrılmak üzere olduklarını bilmek için Işık Tanrı Apollon’un geleceği görme yetisine ihtiyaç duymayan insanlar, ölmeden önce son olarak ne yapar?

Wallace Henry Hartley yönetimindeki sekiz kişilik Titanik Orkestrası, geminin batacağının anlaşıldığı andan itibaren kaçıp kurtulma izni aldığı halde, yolcuların kurtulma ümidini diri tutma çabasıyla şarkılar çalmayı sürdürür ve orkestranın tümü, gemiyle birlikte kahramanca okyanusa gömülür. Aradan geçen yıllar içinde özellikle son şarkılarının hangisi olduğu konusunda pek çok spekülasyon yapılır. Batma anına tanık olan kazazedelerin ifadeleri sefer repertuarıyla karşılaştırıldığında, Archibald Joyce’un bestelediği, dönemin popüler valslerinden “Songe d’Automne / Sonbahar Rüyası” adlı eserin Titanik Orkestrası’nın “kuğu şarkısı” olduğu hükmüne varılır.

Trajik öyküsüyle çok sayıda romana ve filme konu olan Titanik’in enkazı, kazadan ancak 73 yıl sonra, 1985’te Newfoundland bölgesinin 645 kilometre açığında deniz bilimci Robert Ballard tarafından bulunur. 600 metre mesafeyle iki ana parça halinde, 3.800 metre derinlikte okyanus zeminine oturmuş haldeki batığa, takip eden yıllar içinde kâşifler, bilim adamları, film yapımcıları ve varlıklı turistler tarafından farklı teknolojilere sahip denizaltı araçlarıyla sayısız dalış gerçekleştirilir. 38 yıla yayılan dalışlarda toplanan verileri değerlendiren araştırmacılara göre, güçlü okyanus akıntıları, tuzlu suyun aşındırıcı etkisi ve demirle beslenen bakteriler enkazı giderek yok etmekte; bir anlamda doğa, Titanik’i yutmaktadır.

Okyanusun insanoğluna yabancı derinliklerinde daldığı 110 yıllık yok edici uykunun belki “Sonbahar Rüyası” olarak da tanımlanabilecek bir evresindeki Titanik’i, kendi sonuna doğru hızla akan zamanın belli bir noktasında dondurmak için, derin deniz haritalama şirketi Magellan Ltd ve belgesel yapımcısı Atlantic Productions tarafından 2022 yazında görsel bir tarama projesi gerçekleştirilir. Su yüzeyindeki bir gemiden kumanda edilen ve Romeo ile Juliet olarak adlandırılan iki denizaltı aygıtıyla, altı hafta süren haritalama çalışmasında, üç boyutlu gerçekçi bir rekonstrüksiyon için gerekli her açıdan 715.000 kadar dijital görüntü kaydedilir.[5]

Sekiz aylık yoğun bir post prodüksiyon çalışmasının ardından, geçtiğimiz Mayıs ayında; geminin her santimetrekaresiyle birlikte beş kilometrelik enkaz alanına dağılmış durumdaki şatafatlı metal süslemeler, heykeller ve açılmamış şampanya şişelerinden, okyanusun tortul zeminine gömülmek üzere olan düzinelerce parçalanmış ayakkabıya kadar tüm detayıyla, Titanik’in Dijital İkizi’nin oluşturulduğu duyurulur.

Okyanusun binlerce metre derinindeki tekinsiz karanlıklara dalmadan Titanik’i her ayrıntısıyla izlemek mümkündür sonunda. Yine de enkaza yapılacak dalışla birlikte sekiz gün süren turistik geziyi “günlük yaşamın dışına çakmak ve gerçekten sıra dışı bir şey keşfetmek için bir şans”[6] tanımıyla pazarlayan şirketler ve kişi başı 250.000 USD[7] ödeyerek dünyanın her köşesinden bu geziye “keyifle” katılan turistler abartılı güvenlerinden vazgeçmez.

İşte böyle bir gezi için 18 Haziran 2023 günü Newfoundland açıklarında uzaktan kumanda yöntemiyle “günlük yaşamın dışına” dalan Titan adlı turistik denizaltı aracı ve “sıra dışı” yaşam öykülerinin sonuna varan beş maceraperest yolcusu, geleneksel ve sosyal medyanın en ilgi çekici gündemi olarak tüm dünyada duyulur. Ocean Gate şirketinin vaat ettiği “heyecan verici ve benzersiz seyahat deneyimi”, bu dünyadaki son eylemleri olmakla, yolcularının “kuğu şarkısı” olarak “romantize” edilebilir hatta. Buna rağmen, Titanik’in kimi macera, kimi Yeni Dünya’nın fırsatları peşindeki talihsiz yolcuları gibi, Titan’ın beş meraklı yolcusu da bundan 111 yıl sonraki dünyanın ilgisini çekmeyi sürdürebilir mi, bilemeyiz…

Bugün kesin olarak bildiğimiz; Titan’dan sadece dört gün önce macera değil “yeni bir başlangıç” uğruna, Üçüncü Dünya’dan kaçıp, kendilerine kapalı sınırları aşmak ümidiyle hınca hınç doldurdukları balıkçı teknesinin batmasıyla karanlık sulara gömülen yüzlerce göçmenin o kadar da “ilgi çekici” bulunmadığı.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), sadece 2023 yılının ilk altı ayında 80.000’den fazla mültecinin Akdeniz üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine geçtiğini belirtiyor. UNHCR’nin verilerine göre, aynı dönemde 1.200 kadar mültecinin ise öldüğü ya da kaybolduğu tahmin ediliyor.[8] Bu zorlu ve kendi koşullarında çok pahalı yolculuğu göze alanların bilet kesilerek kayıt altına alınmadıkları gerçeği ve yalnız 14 Haziran’da gerçekleşen trajedide bile en az 500 kişinin ölmüş olabileceğine yönelik ifadelerden hareketle, UNHCR’nin kayıplara yönelik tahmini istatistiğini ise, ne “iyimser” ne de “romantik” olarak tanımlayabiliriz.

Hayatını kaybeden mültecilerin can yelekleri, kimlik ve pasaportları, fotoğrafları ya da parçalanmaya vakit bulamamış ayakkabıları, birer birer ve biner biner, tüm kıyılarına vursa da Akdeniz’in, ilgi çekmeyecektir yaşamları.

Sonuna yaklaştığını tüm hücrelerinde hissettikleri halde, yaşam öykülerini biraz daha uzatma gayretiyle ıslık çalmayı, şarkılar mırıldanmayı, türküler yakmayı sürdürenler de kendilerince “iyimser”dir aslında. Hayata tutunmaya çalıştıkları ezgilerden hiçbirinin “kuğunun şarkısı” olmamasını ümit ederler. Ta ki, o son şarkıya dek:

Öyle sessiz ve karanlık ki,
Yaprak ve çiçek dağılıp gitti,
Toz olup savruldu çıtırdayan yıldız,
Sustu kuğunun şarkısı yavaş yavaş…[9]

Özlem Kalkan Erenus

Lavanta; Mavi-Mor Bir Masal - Özlem Kalkan Erenus yazdı... 4

[1] Leonardo da Vinci, Yazılar, Masallar, Kehanetler, Nükteler ve Diğerleri içinde Hayvan Kitabı – 43, Yayına hazırlayan: Augusto Marinoni, çev. Kemal Atakay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2014, s.95

[2] Platon, Phaidon (85 b) çev. Furkan Akderin, Say Yayınları, Ankara 2015, s.83-84

[3] Lied: Bir şiir üzerine yazılmış sanatsal şarkı formu.

[4] Heinrich Heine “Das Fischermädchen”, Almanca’dan çeviren: Özlem Kalkan Erenus  (https://www.schubertsong.uk/text/das-fischermadchen/)

[5] https://seabed2030.org/

[6] https://atlanticproductions.tv/news/titanic-first-ever-full-size-scans-of-the-wreck-revealed/

[7] https://oceangateexpeditions.com/tour/titanic-expedition/ (erişim: 01.07.2023)

[8] Bugünkü kurla yaklaşık 6.500.000 TL. (01.07.2023)

[9] https://data.unhcr.org/en/situations/mediterranean (erişim: 01.07.2023)

[10] Heinrich Heine, Buch der Lieder, Lyrisches Intermezzo, LIX, Almanca’dan çeviren: Özlem Kalkan Erenus

(https://www.staff.uni-mainz.de/pommeren/Gedichte/BdL/Lyr-59.html) Heine’nin 1823 tarihli şiiri, Fanny Mendelssohn-Hensel tarafından 1839’da “Schwannenlied / Kuğunun Şarkısı” adıyla, Lied formunda bestelenmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu