KÖŞE YAZILARIÖzlem Kalkan Erenus

Makulaya Karşı Nur – Özlem Kalkan Erenus yazdı…

“Bu dünyadaki ün, gürültülü bir yeldir yalnızca,

yeller bir oradan eser bir buradan,

o yer değiştirdikçe adı da değişir.

(…) Çünkü kısacıktır sonsuzluğun

boşluğu de ki gözünü kırpmak gibidir, yetmez

yıldızlı gökyüzünün bir dönüşüne bile.” [i]

Bu dünyadan Nurseren Yurtman geçti. Şiirler, öyküler, denemeler yazdı, resimler, kolajlar yaptı, Dante’nin ölümsüz eseri İlahi Komedya’yı İtalyanca aslından Türkçeye çevirdi.

Güzel Sanatlar Birliği Resim Derneği’ndeki arkadaşlarım ve ben, 90’lı yıllarda yaptığı, kendine özgü, ilgi çekici bir kurguya sahip, muhteşem kolajları ve rengârenk, masalsı resimleriyle tanıdık onu. Yaşamının son yirmi yılında birlikte pek çok sergiye katıldığımız 1929 doğumlu sanatçının üretme coşkusu, bizler için de her zaman çok özel bir motivasyon kaynağı oldu. Küçücükken kaybettiği babası, onu resmin büyülü dünyasıyla henüz dört yaşındayken tanıştırmış olmasaydı da, eminim o ne yapıp eder, renklerin ısrarlı çağrısına kulak verirdi.

İlk ve Orta Okulu, TED Ankara (Maarif) Koleji’nde, liseyi Ankara Kız Lisesi’nde okuyan Yurtman, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden 1950’de mezun olur. Yazınsal türlerin hemen hepsine son derece meraklı olan Yurtman için, Amerikan Haberler Merkezi Kütüphanesi’nde çalıştığı 1951-56 yılları, resim, sanat tarihi, sanat felsefesi ve edebiyat alanlarında yoğun bir okuma etkinliği eşliğinde kendini geliştirme fırsatı yaratır. O yıllarda ev ve kütüphane arasında o kadar çok kitap götürüp getirir ki, adı “kitap taşıyan”a çıkar.

1953’te masasının üzerindeki solmuş bir çiçeğe yazdığı ilk şiirin ardından, birbirinden duyarlı dizeler sökün eder. Yalın bir dille, yinelemelerden uzak, kısa bir anlatımı tercih ettiği şiirlerini kendi ifadesiyle; “sözcük oyunlarından kaçarak” ve “bir nefeste” yazarken,  düşüncenin “duygu içinde boğulmamasını” önemser.[ii]

Yurtman’ın Sonsuzlaşma adlı ilk şiir kitabı 1967’de yayınlanır. Bundan tam otuz yıl sonra, 1997’de kaleme alacağı bir şiirinde yazma eylemini “düşünceyi taşların ve ağaçtan kâğıtların üzerine yatırmak” [iii] diye tanımlayacaktır. Sayfaların üzerine dize dize yatırdığı düşünceler, Yurtman’ın 70’li yıllardaki şiirlerinde dize aralarından işmar eden resimsi anlatımlarıyla dikkat çeker. 1976 tarihli Sevdiğim[iv]  şiirinde “bir yaprakta yedi renk yaratan” sevgili, “gökkuşakları donanır”, mavi deniz olur, parıldar. 1977’de yazdığı Bedri Rahmi’ye Mektup[v] adlı şiirde ise, hayalinde üzerine kocaman bir menekşe resmi boyadığı bir büyük kayayı anlatırken, aynı yıl başladığı resim çalışmalarını muştular âdeta.

Nurseren Yurtman, “Kübik Yaseminler”, 1991, 45×32 cm, kolaj

1984’ten itibaren İstasyon Sanat Evi, Sabri Berkel atölyesinde giderek yoğunlaşan resim uğraşı, 1988’de Hobi Sanat Galerisi’nde açtığı ilk kişisel resim sergisiyle göz önüne çıkar. İlerleyen yıllarda çeşitli tekniklerdeki resimlerinin yanı sıra, özellikle kendine özgü bir anlatımı dillendiren kolajları, zamanla Nurseren Yurtman’ın alametifarikasına dönüşür.

1995’te görme sıkıntıları yaşamaya başlayan sanatçıya, makula dejenerasyonu (sarı nokta hastalığı) teşhisi konur. Tedavisi olmayan bu hastalığın ilerledikçe, gözün odaklandığı bölgeyi görmesini ve renkleri ayırt etmesini engelleyeceğini öğrenir. Ancak, “gözyaşını bir ipe bağlayıp tavana astığı”[vi] çocukluk düşüyle kahkahaları kendine oyuncak yapan küçük kızın direngenliğini hiç bırakmamıştır Yurtman. Resim yapmayı sürdüremeyeceğini düşünerek ümitsizliğe kapılmak yerine, yeni bir dil öğrenmeye karar verir. Yüreklilikle aldığı bu karar, içinde bulunduğu zorlu koşulların getirdiği kısıtlamaları aşmasını sağlayacağı gibi, kendisi için yepyeni bir evrenin kapısını da aralayacaktır. O yıllarda 66 yaşında olan sanatçı, beş buçuk ay gibi kısa bir sürede ve çeviri yapabilecek düzeyde İtalyanca öğrenir. Önce Romano Bilenchi’nin il Bottone di Stalingrado adlı romanını Türkçeye çevirir. Yaptığı çeviriye yönelik olumlu değerlendirmelerin kendisine güç verdiği bu dönemde Yurtman, rastlantı sonucu bir sahafta Dante’nin İlahi Komedya eserinin eski İtalyanca ciltleriyle karşılaşır. Rastlantıların ancak onları kucaklamaya hazır olanlarla buluştuğunu kanıtlarcasına; okumak amacıyla satın aldığı eserin ikinci kitabı olan Purgatorio’yu çevirirken bulur kendisini.

Nurseren Yurtman, “Argos”, 2012, 55 x75 cm, k.ü. karışık teknik

Dante’nin üç kitap halinde yazdığı eser, 100 ezgiden oluşan ve kusursuz uyaklarıyla 14.000 dizeyi aşan büyük bir şiirdir. Edebiyat alanında Latincenin hâkim olduğu bir çağda, “kaba bir dil” olduğu düşünülen İtalyancanın yepyeni bir biçemle yüceltilmesini amaçlayan Dante’nin ustalıkla kurduğu şiir dili, anlatım ve yazın oyunlarıyla yüklüdür. “Dante’nin büyülü dizelerini Türkçe söylemek dürtüsü”[vii] öteden beri şiirle uğraşan Yurtman’ı sarıp sarmalarken, yazarın kullandığı birbirinden ilginç ve çeşitli söz oyunlarına ısrarla bağlı kalma çabası da, kendi deyimiyle bir tür “takıntıya” dönüşür.

On üç yıla yayılan çeviri sürecinde, eserden aldığı etkilerle resimler yapmaya, şiirler yazmaya devam eder. İlerlemekte olan sarı nokta hastalığı, resim yapma tarzında bazı değişiklikler yapmasını gerektirir elbet. “Aydınlık, var olan varlıkları / var ederken, karanlık var olan varlıkları / yok etmeden bir gizin içine itiyordu”[viii] der Yurtman, Dante ile konuşurcasına yazdığı bir şiirinde. Bilgisayar ekranının ışıklı ortamında kotardığı dijital resimlerin yanı sıra, resim ve kolajlarını da önceden kullandığı ebatları büyüterek, yeni bir anlayışla yapmayı sürdürür. Bu dönemde yaptığı resimlerin çevresine ayrı bir çerçeve ekleyerek, resimlerini “Makulaya Karşı Nur” mottosuyla imzalamaya başlar. Başarıyla tamamladığı her resimde, makula dejenerasyonuna karşı bir “isyan, mücadele ve zafer” bu motto ile cisimleşirken, doksan yıllık ömrü boyunca Yurtman, çalışma ve üretme iştahını hiç kaybetmez.

Evet, bu dünyadan Nurseren Yurtman geçti. Sonsuzlaşma[ix] adlı şiirinde;

Annemin anneannesi

Bizim evde havan oldu.

Arada karanfil koyarım içine.

Benimki ise

Kırmızı işlemeli beyaz bir örtü.

Arada yıkar kolalarım.

Babamın babası hakik bir tesbih,

Tanesi yirmidokuza düşmüş.

Arada ipini tazelerim.

Duvarda iki resim,

Sanki yalnız tozlarını alayım diye asılmış.

Onlar da çocuklarımın dedeleri.

Evliliğimin ilk şehri Kütahya

Kocaman bir çini vazo içinde

Geldi bizim eve.

Arkadaşlarımın kimi biblo,

Kimi kitap,

Bir tanesi kavanoz,

Biri de kesme şekeri kutusu oldu

Tenekeden. 

-diyen Nurseren Yurtman, kütüphanemde üç kitap, dilimde duyarlı şiir dizeleri, aklımda rengârenk kolajlar oldu. Arada bir-iki satır yazar, anlatırım size aydınlık saçan bu güzel yürekli kadını. Gözündeki Nur’u sanata sererek, Makula’ya karşı dimdik durmak neymiş, her birimiz görelim diye…

Özlem Kalkan Erenus

[i] Dante Alighieri, İlahi Komedya, çeviren: Nurseren Yurtman, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013. (Âraf, On Birinci Ezgi,  100-103 ve 106-109 no’lu dizeler) Nurseren Yurtman Dante’nin ölümsüz eserini Türkçeye çevirirken aslında; “İlahi Komedya” yerine “Tanrısal Oyun”, alıntının yapıldığı ikinci kitabın adı olarak ise “Âraf” yerine “Arınma Yeri” başlıklarını tercih etse de, yayıncı diğer kullanımlarda ısrarcı olmuş. (bknz: Nurseren Yurtman, Dante’nin Tanrısal Oyun’unun Düşündürdükleri, 2016’da hazırlanan, yayınlanmamış kitaptan, editör Deniz Meriç’in notu, s. 21, www.nurserenyurtman.com, erişim: 24.08.2019)

[ii] Nurseren Yurtman, Olduğumca Sev Beni (Şiirler), İstasyon Yapım Evi, İstanbul, 1990, s.5

[iii] Nurseren Yurtman, “Ve Bir Son Söz” (08.05.1997 tarihli şiirinden alıntı)

[iv] Nurseren Yurtman, Olduğumca Sev Beni (Şiirler), s.53

[v] A.g.e. s.55

[vi] A.g.e. s.32, (1973 tarihli Düşsel Düş şiirinden alıntı)

[vii] Dante Alighieri, İlahi Komedya, “Çevirmenin Önsözü”, s.8

[viii] Nurseren Yurtman, “Sen Gelip Beni Bulana Kadar” (28.09.1997 tarihli şiirinden alıntı)

[ix] Nurseren Yurtman, Sonsuzlaşma (Şiirler), Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1967, s.17

Başa dön tuşu