Meral Kılıç Atıcı ile Gençlerde Kimlik Gelişimi, Anne-Baba ve Öğretmenlerin Etkileri üzerine…
Çukurova Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meral Kılıç Atıcı ile gençlerde kimlik gelişimi, gençlerin problemleri ve çözümleri, anne/babalar ve öğretmenlerin genç kimlikler üzerindeki etkileri, nasıl davranmaları gerektiği üzerine kapsamlı söyleşi gerçekleştirdik. Samimi, içten bir sohbet niteliğinde bize verdiği bilgileri için kendisine teşekkür ediyor ve bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyorum.
Söyleşi: Salime KAMAN
- ‘Kimlik Gelişimi, Problemler ve Şiddetsiz Çözümler’ ile ilgili, bizlerin sizin görüşlerinize, tavsiyelerinize, rehberliğinize ihtiyacımız var. Gençlerde kimlik gelişimi nasıl oluşmaktadır?
İnsan gelişimi fiziksel, duygusal, bilişsel ve sosyal yönleri olan kapsamlı bir olgudur. Gelişimin bu yönleri birbirini etkilemektedir. Örneğin, bilişsel gelişim sosyal ve duygusal gelişimi etkilemekte ve bunlardan etkilenmektedir. Gelişimin en önemli yönlerinden biri olan kimlik gelişimi ise yukarıdaki boyutların hepsinden etkilenerek şekillenmektedir. Kimlik gelişimi aslında doğumla birlikte bebeklikte başlamakta; kalıtım ve çevreden etkilenmektedir. Ancak kalıtımı çok fazla değiştirmek mümkün olmasa da çocuğun ve gencin çevresinde yer alan ve onun üzerinde etkileri olan kişiler yoluyla çevresel etkilere müdahale etmek mümkün olabilmektedir.
Doğumdan itibaren okul dönemine kadar aile kişilikte en önemli faktör iken okula başladıktan sonra öğretmen ve arkadaşlar da model olarak ve etkileşimler yoluyla etkili olmaktadırlar. Kimlik gelişimi yığılmalı bir süreç sonunda oluşmaktadır. Bir diğer deyişle, kimlik gelişimi bebeklikten başlayarak çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik yılları boyunca önceki evrelerde kazanılan özellik ve niteliklerin bir sonrakine zemin oluşturduğu çok yönlü ve dinamik bir süreçtir. Önceki dönemlerdeki gelişim görevlerinin yerine getirilmesi ve olumlu özelliklerin kazanılması ergenlik ve yetişkinlikteki gelişimi de olumlu etkilemektedir. Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde güven duygusu, özerklik, girişkenlik ve çalışkanlık gibi özellikler geliştiren bir gencin ergenlikte kimlik karmaşası yerine başarılı bir kimlik kazanması daha kolay olacaktır. Aksine bebeklik ve çocukluk dönemlerinde güvensizlik, utanç ve kuşku, suçluluk ve aşağılık duygusunu daha ağırlıklı olarak yaşayan bir gencin ergenlikte kimlik karmaşası yaşaması daha olasıdır. Kimlik gelişiminin başarılı ve istenen yönde olması cinsel, mesleki, sosyal ve ahlaki yönden kendine özgü ve tutarlı tutum ve davranışlar geliştirmesi anlamına gelmektedir.
- Kimlik gelişiminde gencin çevresindeki kimler, nasıl etkili olmaktadır?
Peki bu kimlik bütünlüğüne ulaşmada çocuğun ve gencin çevresinde kimler etkili olmaktadır dersek, ilk yıllarda ebeveynler, okulla birlikte öğretmen ve arkadaşlar baş aktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle ilk altı yıl içinde sırasıyla güven, özerklik, girişimcilik gibi olumlu özelliklerin kazanılmasında ebeveynlerin ya da çocuğa bakan kişilerin tutum ve davranışlarının; çalışkanlık duygusu ve kimlik gelişiminde ebeveynlerin yanında öğretmen ve arkadaşların da rol oynamaya başladığını söyleyebiliriz.
- Kimlik gelişiminde ebeveyn ve öğretmenler neler yapmalıdırlar?
Özellikle anne, baba ve öğretmenlerin; çocuğun fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal açıdan hangi gelişim dönemlerinden geçtiğini bilmeleri ve onu tanımaları, çocuğun kendi yetenek, ilgi ve özelliklerini tanımalarına ve geliştirmelerine ortam yaratmaları, sadece akademik açıdan değil, kültürel, sosyal, spor ve sanatsal açıdan da bunu yapmaları çok önemlidir. Ayrıca, çocuğun biricikliğini fark etmek ve kabul etmek de gerekmektedir. Böyle olduğunda çocukta yetersizlik ve öfke duygusu oluşturan akranlarıyla kıyaslamaya gitmeyeceklerdir. Çocukta geliştirilmek istenen özellik ve davranışlara model olmak da yaşamsal öneme sahiptir. Örneğin, sadece kitap oku demek yerine kendilerinin de kitap okuması, telefonla çok meşgül olma demek yerine kendilerinin de meşgul olmaması gibi.
Yargılama, eleştirme, suçlama, öğüt verme vb. iletişim engelleri yerine iletişimde yapıcı olmaları, beklenti ve duygularını yargılamadan ifade etmeye ağırlık veren bir dil kullanmaları çocukların savunmaya geçmeden istenen davranışları yapmalarını sağlayacaktır. Kişilik gelişiminde en önemli faktörlerden biri de çocuğun fiziksel, sosyal ve özellikle psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Özellikle ait olma, güç, özgürlük ve eğlenme gibi psikolojik ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir sınıf ortamı yaratan öğretmenler çocuklarda daha çok istenen yönde davranışlar oluşturacaklardır. Çocuk ve gençlerin yapabileceklerine güvenmek ancak onların yeteneklerine uygun gerçekci beklentiler içinde olmak da kendilerini daha değerli görmelerini sağlayacaktır.
- Adana’da okulda öğrencilerde gözlenen problem davranışlar nelerdir?
Bu problemleri üç grupta ele alabiliriz. Bunlar, akademik problemler, davranış problemleri ve aile ve akran ilişkilerinde yaşanan problemlerdir. Ders çalışmaya odaklanamama, verimli ders çalışma yöntemlerini bilmeme ve kullanmama, hedef belirlememe, zamanı etkili kullanmama, sınav kaygısına bağlı olabilecek akademik başarısızlık akademik problemler arasındadır.
Fiziksel ve sözel şiddet/Zorbalık, öfke kontrol problemi, internet bağımlılığı, devamsızlık, ilgisizlik, uyumsuzluk, yalan söyleme ise davranış problemlerinin başlıcalarıdır. Aile ilişkilerinde ise öğrenciler iletişim problemleri/iletişimsizlik, yüksek ve gerçek dışı beklentiler, baskı, tutarsız, ilgisiz ve aşırı koruyucu aile tutumlarının olumsuz etkileri, parçalanmış aile yapısına bağlı çeşitli sorunlar, düşük sosyo-ekonmik düzeyin olumsuz etkileri, aile içi şiddet, istismar ve ihmal, sevgi ve ilgi eksikliği gibi problemler yaşamaktadırlar. Dışlanma, zorbalık, iletişim problemleri, akran baskısı ve şiddet ise akran ilişkilerinde gözlenen problemlerdendir.
- Bu problem davranışlarla baş etmek için neler yapılabilir?
Bu problemlerle baş etmede okulda çalışan psikolojik danışmanlar kilit rol oynamaktadırlar. Öğrencilerle bireysel, sınıf ve grup rehberliği çalışmaları yapma, seminerler düzenleme, ailelerle görüşme, ev ziyaretleri, ailelere eğitim seminerleri ve öğretmenlerle işbirliği halinde çalışma genel olarak yapılan çalışmalardır. Bu çalışmalar sırasında öğrencilere verimli ders çalışma, öfkeyle baş etme, çatışmaları yapıcı biçimde çözme, sınav kaygısıyla baş etme üzerinde durulurken; aile ve öğretmenlere de çocuklarla etkili iletişim, ilgi ve sevgi gösterme, yukarıda belirtilen problemlerde nasıl davranacakları konusunda öneriler üzerinde durulduğu müşavirlik çalışmaları yapılmaktadır.
Okul psikolojik danışmanları okulda öğrenciler arasında yaşanan çatışmaları yapıcı bir biçimde çözmek için öğrencilere çatışma çözme eğitimleri verebilir; bazı öğrencileri arabulucu olarak eğitip arkanlarının çatışmalarını çözmede arabuluculuk yapmalarını sağlayabilir. Bazen de kendisi arabulucu olabilir.
Görüldüğü gibi çocuk ve gençlerin problemlerinin çözümünde psikolojik danışmanlar sadece öğrencilerle değil, aile, öğretmen ve akran öğrencilerle de çalışmaktadılar. Bir bakıma böyle de çalışmak zorundadırlar. Çünkü bazen problemin nedenleri aileye ve öğretmene bağlı olmakta, sadece öğrenciyle bireysel olarak görüşmek yeterli olmamaktadır.
- Öğretmen ve yöneticiler neler yapabilir?
Okul psikolojik danışmanlarının öğretmen ve yöneticilere yardımı yanında kendileri de öğrencilere yardımcı olabilirler. Öncelikle öğretmenler sınıfta kuralları öğrencilerle birlikte belirlemeli ve bu kurallara göre davranmalarını sağlamalıdır. Öğrencilerin psikolojik ihtiyaçlarını (ait olma, güç, özgürlük gibi) dikkate almalı. Yani öğrencilere değerli ve önemli olduğunu hissettirmeli, her öğrencinin iyi yaptığı bir şey, beceri olduğunu bilmeli ve bunu ortaya çıkarmalı, öğrencilerin sınıftaki bazı kararlara katılmalarını sağlayarak ya da görüşlerini dikkate alarak onlara sorumluluk vermelidir.
Kurallara uymayan ya da problem davranış gösteren öğrencileri önce uyarmalı ve kuralı hatırlatmalı, onlara bu davranışdan rahatsız olduğunu belirterek düzeltmelerini istemeli, bu problemi çözme konusunda yardımcı olacağını da belirtmeli. Yaptırım uygulamalı ama cezaya başvurmamalıdır. Örneğin, arkadaşının kitabını karalayan ya da yırtan öğrenciden silmesini ya da yenisini almasını istemek yaptırım, bunun için teneffüse çıkmasını engellemek ise cezaya bir örnektir. Yaptırımda yapılan davranış ile yaptırım arasında mantıksal bir ilişki varken cezada böyle bir ilişki yoktur.
Öğretmen ailelerle de iletişim halinde olmalı. Öğrencinin problemlerini çözmeye kendisinin nasıl yardımcı olduğunu belirterek onların da neler yapacağı üzerinde çözümler üretmelerini desteklemelidir. Ancak kesinlikle öğrenciyi aileye şikayet etmemeli, kötülememelidir.
Öğrencilerin problemlerini yapıcı bir şekilde çözme noktasında olumlu bir okul iklim yaratılmasında okul yöneticilerinin vazgeçilmez bir rolü vardır. Yöneticiler öncelikle öğrencilerin çeşitli problemlerinin çözümünde öğretmen ve psikolojik danışmanlara destek olmalıdır. Öğrencilerin akademik gelişimleri yanında özel yetenek ve farklı ilgi alanlarını keşfetmelerine yardım edecek ve böylece olumlu bir kimlik gelişimini destekleyecek sanatsal, kültürel ve spor etkinlikleri için okulda olanak ve fırsatlar yaratmalıdır. Bu alanlarda yetenekli ve başarılı olan öğrencileri ön plana çıkararak pekiştirmeli ve diğer öğrenciler için özendirici ve model olmalarını sağlamalıdır.
Sonuç olarak; iki noktaya dikkat çekmekte yarar görüyorum: birincisi okulun ve sınıfın öğrenciler için ilgi ve sevgi görecekleri, kendilerini değerli hissedecekleri, bilişsel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayacakları bir ortam olmasını sağlamada öğretmen, psikolojik danışman ve yöneticilerin birbirleriyle işbirliği halinde ve öğrencilere karşı değil onlarla birlikte hareket etmelerinin sağlanmasıdır. Ikincisi de ortaya çıkan problemlerin çözümünde öğrencilerle diyalog halinde, kendi sorumluluklarının farkına vardırarak ve yeni baş etme yolları geliştirmelerine yardımcı olarak öğrencilerin etkin olmalarının sağlanmasıdır. Ayrıca derslerin dışında öğrencilerin enerjilerini kanalize edebilecekleri, hoş ve verimli zaman geçirebilecekleri, yetenek ve ilgilerini geliştirmelerini sağlayan etkinlik alanlarının olmasının da problemleri önlemede etkili olacağı görüşündeyim.
- Geçen günlerde genç bir akademisyen kopya çeken öğrencisi tarafından öldürüldü. Akademisyen ve öğrencilerin bu olayda tepkisini çok fazla hissedemedik. Bunun nedenleri neler olabilir acaba?
Bana göre bunun başlıca iki nedeni var. Birincisi; toplumda şiddetin apartmanda, sokakta, trafikte, okulda, üniversitede giderek yaygınlaşması ve bunun maalesef ve tehlikeli biçimde normalleştirilmesi ve bu yüzden de insanların duyarsız kalmaya, tepkisiz olmaya başlamaları. Tabi şiddetin tırmanmasında istediklerini elde etmede toplumda saldırgan davranışların sonuç vermesinin pekiştirilmesi ve özendirilmesi (TV haberleri ve diziler, yazılı medya, sosyal medya, gerçek yaşam olayları) ve kitap okumanın ve düşünmenin giderek azalmasına bağlı biçimde cahillik düzeyinin artışının payını da unutmamak gerekir.
Toplumda insan davranışlarını ve ilişkilerini düzenleyen normların zayıflaması ve zaman zaman ortadan kalkmasına bağlı olarak tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük ve benmerkezci bakış açısı da burada çok belirleyici olmakta. Bir diğer neden belki de daha etkili olanı ise korku! Şiddete maruz kalanları gören, tanıklık eden, duyan kişilerin ses çıkarırlarsa kendilerinin de şiddete uğrayacakları korkusu sessiz kalmalarındaki en büyük etkendir kanımca. Işin ironik tarafı da model alınarak bu şiddetin tekrar ortaya konmasıdır.
- Toplumda; eğitim düzeyi yüksek ve düşük her ortamda olan bu şiddetle baş etme konusunda neler yapılabilir?
Yapılabilecek en temel şey şiddet olduktan sonra, yani krize yönelik değil olmadan önce önleyici yaklaşım ve çözümlerin benimsenmesidir Bunun içinde yukarıda değindiğim gibi önce ailede, sonra okulda, daha sonra da genel anlamda toplumda çocukların, öğrencilerin, kişilerin normal ve sağlıklı gelişimlerinin sağlanmasıdır. Buna uygun fiziksel ve sosyal ortam ve olanakların oluşturulması, gelişim dönemlerinin normal geçirilmesi için ebeveyn ve öğretmenlerin uygun, yapıcı ve iyi birer rehber olabilecek tutum ve davranışları benimsemeleri gerekmektedir. Ebeveyn ve öğretmenler çocuk ve öğrenciyi tanımaları, iyi iletişim kurmaları, yetenek, potansiyel ve ilgilerini keşfetmeleri için fırsatlar sunmalı, onları cesaretlendirmeli, desteklemeli ve kendilerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmalıdırlar. Tabiki akademik problemler, uyum problemleri, kişilerarası ilişkilerde çatışmalar ya da beklenmedik kriz durumları muhakkak olacaktır. Bu problemleri çözerken ebeveyn ve öğretmenler hem kendileri şiddete başvurmadan ve yapıcı yollarla diyalog halinde hareket ederek iyi bir model olmalı hem de çocuklara, gençlere problemlerini şiddete başvurmadan, konuşarak ve ya başka yapıcı yollarla nasıl çözeceklerini göstermeli ve öğretmelidirler.
Önleyici çalışmalar olarak okullarda tüm öğrencilere yönelik kişilerarası çatışma ve problemleri şiddete başvurmadan yapıcı yollarla nasıl çözecekleri öğretilmeli, hatta bu konular müfredatın bir parçası haline getirilmelidir.
Ayrıca, her türlü basında şiddet görüntülerinin tekrar tekrar gösterilmesine son verilmeli ya da bir sınır getirilmelidir.
Çocuklara, gençlere güvenmeliyiz. Kendilerine öğretildiğinde ve yardım edildiğinde problemlerini çözmek için çok yaratıcı yollar geliştirmektedirler. Problemlerin iletişim yoluyla çözüldüğü, şiddetsiz çözümlerin ağır bastığı günler, yarınlar dilerim.
- Teşekkürler.