Modern Sanat Evliyaları – Mustafa Günen yazdı…
Bir önceki yazımın son paragrafında da belirttiğim üzere sanattaki çarpık gelişme, modern resim yapıtlarını zorunlu olarak iki kategoride değerlendirilme noktasına getirmiştir. Birincisi, piyasa değeri olan resimler, ikincisi, sanat değeri olan resimler olarak ikiye ayırmıştım. Ardında da “Nasıl oluyor da sanatsal değeri olmayan resimler ilgi görüyor ve yüksek değerlere satılıyor? Sanatçıyı, sanatseveri kısaca sanat camiasını bu yanlış gelişmeye ikna eden nedir?” diye sormuştum. Bu konudaki yorumuma ilişkin de modern sanat evliyaları tümcesiyle yazımı sonlandırmıştım. Kaldığım yerden devam edeyim.
Modern Sanattaki Eksen Kaymaları
İkinci Dünya Savaşı, Avrupa’da ekonomik açıdan büyük sıkıntılara sebep olmuştur. Bu nedenle Amerikan ekonomisi ve para birimi olan doların gücü çok yükselmiştir. Her alanda olduğu gibi sanat da bu gelişmelerden etkilenmiştir. Amerikan toplumunun pratik ve tüketime dönük çözümlemelerinden sanat da nasibini almıştır. Modern sanat, ellili yıllarda daha çok Amerika’nın toplumsal yapı ve karakteristik davranışları etkisiyle giderek tartışmalı noktalara dayanmıştır. Amerikan sanat camiasının ekonomik gücü, kendi talebi doğrultusunda, modern sanat eleştirmenleri ve kuramcılarını da etkisi altına almıştır. Bu gelişimler sonucu sanata ilişkin yorumlar, tanımlar aşamalı olarak içeriksizleşme sürecine yönelmiştir.
Ben bu köşede modern resim süreçlerindeki gelişmeleri, dayanak yapılan görüş ve ifadelerdeki cümleleri ayrıntısıyla irdeleyeceğim. Şimdilik konuya devam edebilmek için kısaca değineyim:
Sanat genel olarak bilinen tanımıyla, estetik bir uğraştır. Ancak yukarıda da değindiğim nedenlerden dolayı modern sanatın iç yapısını kimi, neredeyse kritersizlik derecesine getirdi; kimi de birçok şaşırtıcı veya heyecan verici oluşumları sanata dahil etti. Böylece sanatın içeriğindeki estetik sunum, güzellik beklentileri, en önemlisi de özgün olması gerekir gibi kavramlar terk edildi veya yok sayıldı. Sonunda sanat, kavramların içerdiği yükümlülükleri dışlayan bir oluşuma dönüştü. Ortaya konulan objenin içeriksizliğini “Ne görüyorsan; ne anlıyorsan odur.” gibi felsefi içerikli argümanlarla kamufle ettiler. Böyle olunca da “Modern resim, kendi her neyse O’dur.” gibi sadece beğeniye dayalı muğlâk bir sonuca dönüştü. Tabi bu, “O”nun aynı zamanda hiçbir şey olmadığı gerçeğini de beraberinde getirdi.
Özet olarak altmışlı yıllardan beri içeriği boşaltılan sanatın bilinen gerçek değerleri eserin dışına itildi. Böyle olunca da eser, sanat kavramının referans taşıyıcısı olmaktan çıktı. Bunun yerine basit, soyut, genellikle rastlantısal şekillerde oluşturulan eserler sanat olarak sunuldu. ”Ne görüyorsan, ne hissediyorsan o” izahıyla eserin kendisi, kendisine referans olarak gösterildi. Yani “Sanat diye ortaya konulan oluşumun kriteri yine kendisidir.” gibi saçma bir durum ortaya çıktı. Bu, amiyane bir tabirle, hüküm verilecek olan için, ilgili hükümleri devre dışı bırakma tuhaflığıdır. Özetlersek, modern sanat adına yapılan şey, eseri sanata uygun biçimde ortaya koymak yerine, sanatı, esere uygun biçime getirme çabasıdır.
Modern Sanat Evliyaları
Modern sanat yukarıda da kısmen açıkladığım gelişmelerle Ne görüyorsan, ne hissediyorsan o gibi belirsiz ve yalnızca beğeni kriterlerine çekmek, aslında sanatçıyı ve yapıtını eleştiri ve sorgunun dışına çıkarma girişimidir. Böylece yapıtın sorgusuz, sualsiz sanat eseri kabul edilmesi kolaycılığı, hatta cinliğidir. İzleyiciyi, sanatseveri bir çeşit zihinsel köleleştirme çabasıdır ya da en azından uygulamaları buna hizmet etmektedir. “Biz sanatçıyız biz ne yaparsak o sanat olarak doğrudur. Siz sadece kabul edin ötesini sorgulamayın, anlamaya çalışmayın.” noktasında hareket ediyorlar. Bu davranış amaç ne olursa olsun şekil olarak bir değer sömürüsüdür.
Bu tavır inançtaki sömürüyle de benzerlik taşır. İnanç dünyasında da kişileri kendilerine bağlayan, dini liderler vardır. Bu kişilerin evliya denilen manevi bir statüleri vardır. Bu statüye göre evliyalar eylemlerinden ve söylemlerinden dolayı eleştirilemez ve sorgulanamaz. Yaptıklarında bir hikmet vardır. Dolayısı ile evliyaların hikmetinden sual olmaz. İşte bu tavır benzerliğinden dolayı modern sanat evliyaları ifadesini kullandım. Sanatçılar da kendilerini adeta evliya, eserlerini de hikmetli bir obje şeklinde sunuyorlar. Bu yolla sorgulanmanın, eleştirinin ötesinde olmaya çalışıyorlar. Bugün modern resmin geldiği sıkıntılı noktanın sebebi, sanatı özerkleştirme gibi gereksiz ve pratiği olmayacak söylemlerin benimsenmesidir. Ancak gelişmelere sanat özerkleşmemiş; sanatçı adeta özerkleşmiştir. Böyle olunca da sanatsal gereklilikleri devre dışı bırakan birçok sanatçı, eserleri için Ne görüyorsan, ne hissediyorsan o gibi çözümlemelerle eseri kendine refere etmiştir. Bu son derece sakıncalı bir durumdur.
Eğer sanat eserinin kıstası, referansı yine kendisi olacaksa, bu yapısından dolayı eseri yapan sanatçı dâhil; eleştirmenler de devre dışı kalacaktır. Eser, bağımsız, neyse o yapısıyla kendi dışındaki her sanat birimleriyle araya duvar örecek, onları tanımayacak ya da en azından reddetme hakkı olacaktır. Yani eserin, ne eleştirmene, ne sanat tarihçisi veya kuramcılara, sanat danışmanlarına, hatta galericilere de ihtiyacı olmayacaktır. Daha önce de vurguladığım gibi sonuç olarak sanatçıya da ihtiyacı olmayacaktır.
Gelinen bu sonuçtan sanatçılar sorumlu değildir. Çünkü sanatçı, sanat kavramının ona tanıdığı geniş özgürlüğe dayanarak, yaratıcılık adına çok ekstrem söylem ve yapıtlar ortaya koyabilir. Burada sanatın olmazsa olmaz dengeleyici unsurları olan diğer sanat uğraşanları deveye girecektir. Yani sanat tarihçileri, eleştirmenler ve sanat kuramcıları. Sanatçı yeni bir fikirle ortaya çıktığında veya sanat objesi ortaya koyduğunda, onun değerlendirmesini bu insanlar yapacak ve sonuca ulaştıracaklardır. Çünkü eleştirmen yapılan esere bakıp onun sanat tarihindeki üsluplara bir benzerliği varsa o kategoride değerlendirecektir. Eğer bir benzerlik yok ancak sanat kriterlerine uygun olduğunu düşünüyorsa, yeni bir tarz ise o vakit bu tarzı kuramlaştırarak tartışmaya ortamına taşıyacaktır. Böylece sanatçının orjinalliğini koruyarak ona sanat içerisinde bir yer açacaktır. Tabii ortada bir tarz varsa. Geçmişte olan genellikle budur ve doğrusu da budur.
Mustafa Günen