ETKİNLİKLER

Mustafa Necati Yıldırım İle Yaratıcı Yazarlık Atölyesi

Gazeteci Mustafa Necati Yıldırım ile “Yaratıcı Yazarlık” atölyesi 14 Mayıs’ta Kadıköy’de başlıyor. Halen Yol TV’de Çağlar Tekin ile “Günün Sonunda” programını yapan Yıldırım, 6 haftalık atölye çalışması ile uzun yıllardır edindiği tecrübeyi yazar olmak isteyenlerle paylaşacak.

“Yazmak diğer birçok şey olmasının yanı sıra temelde kendini ifade etmenin farkında olmaktır.” diyen Yıldırım’ın 6 haftalık atölye programı şu şekilde:

14 Mayıs – 1. Hafta | Okumak:

Okumak çoğumuz için çocukluktan itibaren savrulduğumuz bir tür bilinçsiz tercihler bütünüdür. Çok kalabalık, çok kültürlü, çok rastlantısal; buna karşın üzerimizde -sözcük seçiminden düşünme şekline- bir o kadar etkili, karmaşık bir süreçtir. Oysa yazı aynı zamanda insanlığın toptan hafızasıdır ve ona karşı holistik bir bakış açısı kazanmak bırakın yazmayı, kendi potansiyeline ulaşmak yolunda bir birey olabilmek için hayati önem taşır. Bu yüzden seminerimizin ilk haftasını okumaya ayırmak istiyoruz. Ne okuyoruz? Neleri kaçırdık, kaçırıyoruz? Bir yandan okuma serüvenimizi paylaşıp birbirimizi zenginleştirirken diğer yandan tüm insanlık birikimine kapsayıcı bir bakış sahibi olmamızı sağlayacak bir okuma listesi oluşturma fikrinin peşinden gidiyoruz.

21 Mayıs – 2. Hafta | Başlamak:

Soru sormak iyidir. Her şeyi genelde o başlatır. O halde bu haftayı sorularla geçirelim. Neden yazmak istiyoruz? Söyleyecek çok mu sözümüz var? Sadece beğenilmek, kabul görmek mi yoksa dünyayı değiştirmek mi istiyoruz? Yoksa çok havalı olduğu için mi? Ya da belki bir gün çok satarız umuduyla mı? Sadece içimizi dökmek, ağlamak olabilir mi niyetimiz? Yoksa bir meydan okuma mı dünyaya karşı… Gelin önce birbirimizden yola çıkarak bu sorulara cevap aramaya ve sonrasında yazın serüvenine doğru küçük adımlar atmaya başlayalım. Tabii bunu yapmanın aslında “Ben kimim,” sorusuna yanıt aramak olduğunu unutmadan.

Not: Tabii seminer öncesinde yazmanın sizin için ne ifade ettiğini anlattığınız bir deneme hazırlamanızı isteyeceğiz.

28 Mayıs – 3. Hafta | Hikaye kurmak:

Her şey anlatılabilir. İyi anlatıldığında her şey ilginçtir. Ama nereden başlayacağını bilmek, olay, atmosfer, duygu öğelerini bir bütün olarak önce zihninizde algılamak, işte bu çıkış noktanızdır. Temanızı seçmek için önce kendinize dönmeniz iyi bir başlangıç olabilir. Beni besleyen nelerdir, yaralayan, mutlu eden, düşündüren… Ya da açmazlarım nelerdir? İlişkilerim, olaylara verdiğim tepkiler, isyanım, kabulüm ve diğer şeyler… Bu hafta işte bunlara kafa yoracağız. Düşünme şeklimizi tanımaya çalışıp, oradan süzülen fikirlerden bize ait bir tema damıtmaya çabalayacağız. Tabii bu yolculukta rastladığınız o temayı betimleyen bir metin kaleme almanızı da isteyerek.

11 Haziran – 4. Hafta | Karakterler:

Tema ile haşır neşir olduktan sonra bu hafta insan karakterinin doğasına bakacağız. Belki temalar sınırlı sayıda olabilir ama bu temalardan neredeyse sonsuz sayıda hikaye ve bu hikayelerde yaşayan sonsuz sayıda kahramanlar (karakterler) yer alır. Şöyle de düşünebiliriz: Sadece 12 burç vardır ama her insanın rol aldığı bir hikayesi ve insan kadar çok karakter vardır. İşte bu enginlik içinde yolumuzu bulmak; tema-hikaye-karakter üçlüsünü sağlam temellere oturtmanın yollarını tartışmak bu hafta için çok iyi bir fikir olabilir. Ancak yazmanın her yazara uyarlanacak bir el kitabı yoktur. Her yazar kendi yolunu bulmak zorundadır ve bu seminerler size ancak bunun ipuçlarını bulmanızda yol gösterici olmayı önerebilir. Kimi her şeyi zihninde tasarlamadan cümle kuramaz, kimi kervanı yolda düzer ve yolun sonunu neredeyse okurla birlikte merak eder, kimisi ise gözler, not tutar, araştırır daha ilk cümlesini kurmadan önce. Yine de bir takım yazım tekniklerini öğrenmemizin bir sakıncası yok. Mesela hangi şahıs üzerinden anlatacağız, hangi zaman kipine bağlı kalacağız ve daha bir sürü sıkıcı şey…

Bunların bazısı, hepsi, ya da herhangi biri olabilirsiniz. Ama gitmeden önce masaya teması, esas oğlan ve kızların karakterleri ile olay örgüsünün yer aldığı bir hikaye taslağı bırakmanızı tercih ederiz.

18 Haziran – 5. Hafta | Dili anlamak:

Dil biraz da balığın içinde yüzdüğü suya benzer. Balık suda yüzdüğünü düşünmez. Balık örneğini atmosfer basıncı altında gezdiğimizi bilmediğimizi anlatmak için verdim. Dil de öyledir. Dili unutarak düşünmeyi hayal edin. Dehşet verici değil mi? Şimdi de usulca o boşluğun yerine Türkçe’yi koyun. Güzel oldu değil mi? Çok güzel bir dilimiz var. Ama herkesin aynı dille düşünmediğini de aklınızın bir kenarına yazın. Yerel olmak için evrensel; ve tersi için de aynı olmak zorundasınız. Dedik ya yazmak özü itibariyle gıcık bir süreçtir. Dilin olanaklarını ve sınırlarını konuşalım mı bu hafta. Hatta güzel örnekler de verelim. Öyle ki Tanzimat’tan bile alabiliriz. Olmaz mı? Hem kalemle aramıza azıcık mesafe koyar, yeniden bakmak için zaman kazanırız. Bu hafta ödev yok!

25 Haziran – 6. Hafta | Yazmak:

Ama artık başlamak gerekiyor. Yüzleşmeden kendimizle, yüzleşmeden ötekiyle, bütünü görmeden, bütün bizi görmeden tekillik mümkün müdür? Oysa yazmak tam da tekillik (singularty) halidir. Dünya buna hazır mı diye düşünmeyi bırakın. Siz hazır mısınız? Bu hafta tüm konuştuklarımız üzerinden süzdüğünüz hikayeyi paylaşacak, detaylandıracak, soracak, cevaplar bulacak ve evet en az 2 A4, yüksek sesle okumalık birer hikaye kaleme alacaksınız. Hep beraber dinleyecek ve üzerine konuşacağız. Bu oturuma bir son koymaya gerek yok. Uzun uzun o metinleri konuşacak ve hiç bir şey olmasa bile kendimizi anlayacağız. Var mısınız?

Detaylı bilgi için:

Kayıt için:

Başa dön tuşu