Müzede Yangın – Bülent Bakan yazdı….
Bodrum Yarımadası tam bir açık hava müzesidir. Milliyet Çocuk Dergisi’nin bir çekilişi ile ilk kez geldiğimde rehberimiz Ahmet Köklügiller idi. Bodrum yarımadasında ayak basmadık bir karış toprak bırakmamıştık. O zamanlardan bilirim. Bodrum Yarımadası bir Doğa Tarihi Müzesidir. Rivayet odur ki Bodrum Kalesinin altında Godzilla’nın kemikleri bulunur. Bodrum yarımadasının her türlü felakete dayanma gücü işte bu mega iskeletten kaynaklanır. Bin yıldır her felakete direnen kale Tapınak Şövalyelerine de bu sayede dayanabilmiştir. Bodrum yarımadasında ‘Şunu bilin ki Prensim, Kabaran okyanusların Atlantis’i ve onun görkemli kentlerini yutmasından hemen sonra, Dünya’da o güne kadar görülmemiş bir çağ başlamıştı. Aryas’ın oğullarının doğduğu bu çağda, Dünya üzerindeki imparatorluklar ve uygarlıklar, gökteki yıldızların mavi pırıltıları kadar dağınık fakat belirgindi. İşte bu sıralarda Kimmeryalı Conan geldi. Çelik bilekli elinden kılıcını hiç bırakmayan bu kara saçlı, şahin gözlü yiğit, tüm imparatorlukları sandallı ayağının altında çiğnemek istiyordu.’ zamanlarından kalma börtü böcek dâhil yüz yirmi sekiz milyar böcek çeşidi bulunur. Bu böceklerin bir bölümünün nesli çoktan kürenin geri kalanında yok olmuştur. Bodrum Yarımadasında bu nesli çoktan yok olmuş böcekleri görmek için dolunay zamanını ve ayın Cuma gecesine denk gelen on üçüncü gününü beklemeniz gerekir. Bodrum Yarımadası bir Açık Hava Doğa Tarihi Müzesidir. Bodrum Yarımadasında her yerin hiçbir yerinde göremeyeceğiniz müzeler bulunur. Kürenin Sanat Tarihi Müzesi ilk önce buradaydı. Su altındaki antik sikkelerin yanındaki cam işleri çağdaş sanatın ilk enstelasyonu sayılır. Bundandır ki küreden sanatçılar Bodrum Yarımadasına geldiklerinde hacı olmuş sayılır. Bodrum Açık Hava Müzesinin ezel ebed bekçisi Musa Cevat Şakir’tir. 1890 öncesinde ve 1973 sonrasında Halikarnas’ta balığa çıkan ve yeraltını ve yer üstünü ve deniz altını ve deniz üstünü her türlü karanlıktan koruyan bekçi bu kadim zamanların balıkçısıdır. Bodrum tarihin her döneminde karanlık ve aydınlığın mücadelesine sahne olmuştur. Kürede karanlığın yenildiği, aydınlığın her mücadeleden galip çıktığı tek nokta buradadır. Zeytin ağaçlarının köklerinden bağlandığı, börtünün böcekleri kalkan yaptığı kutsal topraklardandır. Tarihin ortaçağ karanlığını yaşamamış tek toprakları buradadır. Zeytini altın renginde akıtan bu topraklar bu sayede her türlü kötülüğe direnebilmiştir.
Bodrum Yarımadası karanlık ve aydınlığın mücadelesini yeniden gördü aha tam da bu günlerde. Sabahları gün ağarmadan başlayan Cırcır Böcekleri Operasına kırlangıç kuşlarının bale gösterisi eklendi. Alev gibi esen rüzgâr da bu uyarı gösterisine eşlik etti ama alınan tedbirler işe yaramadı ve aniden başlayan mücadele her yerin her yerinde devam etti. Bu mücadeleye tam teşekkülsüz Cevat Kelle gibi ben de tanık oldum. Alevlerin ortaya çıktığı noktadan on dokuz kilometre sonra başladık takibe. An be an gece ve gündüz süren takipte karanlığın aydınlığın üzerine çullandığına şahit oldum. Işıktan hızlı tepelerin üzerinden akıp giden volkanik lavın karanlığı önüne geleni yuttu, süpürdü, önüne aldığı her şeyi yaladı, yuttu. Karanlık sanki antik bir yolu takip eder gibi bazen çıkmaz sokaklara girdi, bazen vadileri yaladı yuttu bazen de şaşırtmaca yapar gibi sakinledi, birkaç soluk alıp son sürat saldırdı. Bir Formula pilotu gibi virajları pas geçip yolun karşısına kestirmeden geçti. Dağlara çıkıp volkanik bir lav gibi köy evlerine saldırdı. Yolları siper alanlara kandırmaca yapıp yönünü değiştirir gibi yapıp, dönüp yeniden saldırdı. Denize koşuyor gibi yapıp ters yönlere saptı. Sonunda Gökova Körfezi boyunca her yerin her yerinden denize ulaştı ama hedefine ulaşamadı. Bu mücadele boyunca kadim müze bekçisi Bodrum Yarımadasının canlarını korumaya ant içmişti. Karanlık hiç can alamadı sayılır. Benim olduğum noktada bir sevdalının otuz yedi köpeği ve bir ağıl dolusu başı büyük karanlıkla mücadelede kendini feda etti o kadar. Ben ise onlarca Homo Sapiensin ve Neandertalin, iki oğlağın, dört başı büyüğün ve bir Golden Retriever’ın nasıl hayatta kaldığını gördüm. Karanlık denize ulaşmadan denizden tahliyeler tamamlanmıştı. Biz kaldık bilim, sanat ve akıl da bizimle birlikte mücadeleye katıldı ve olabilecek en kısır zararla atlattık. Binlerce yılın sonunda karanlık yine kazanamadan meydanı terk etmek zorunda kaldı.
Bodrum Açık Hava Müzesi aydınlık bir sabaha yine cırcır böceklerinin serenadı ile başladı. Kırlangıç yuvalarından yayılan sesler her yere güneşin doğuşunu bir saatin dakikliğinde bildirdi. Sonrasında gökyüzünde bale gösterisi başladı. Börtü böcek kayıplarını sayar gibi yeniden uyandı. Karanlık çoktan kaçıp gitmişti. Kalan birkaç karanlık nokta da teslim oldu. Gücünü ve kuvvetini çoktan kaybetmişti.
Bodrum Açık Hava Müzesinde üç gün üç gece süren mücadelede zeytin ağaçları alevi içine çekti ve onu içten içe kemirerek yok etti. Kadim zeytin ağaçları bir baca endamıyla tüterek, cılız ama etkili bir haber bülteni gibi mücadeleyi tüm yarımadaya ve küreye bildirdi. Benzer şekilde mücadeleye harnup ağaçları da dâhil oldu. Kadim zeytin ve harnup ağaçları olmasa mücadele daha çok kayıplı olabilirdi.
Bodrum Doğa Tarihi Müzesi, binlerce yıllık tarihinde olduğu gibi kayıplarına rağmen mücadeleyi kazanmış olmanın verdiği hüzünlü ama gururlu bir aşk şarkısı söylüyor. Ahmet Köklügiller ile beraber dolaştığımız dere yatakları, uğultulu tepeler, taşlı yalılı sahiller, küle doymuş vadiler yine, yeni ve yeniden yeşilin her tonu için mücadeleye başladı bile.
Bodrum Yarımadası yeşile mavi durdukça karanlığın aydınlığın sırtını yere getirmesi mümkün değil. Cırcır böcekleri de tarihin en güzel Opera Yarımadasında bu aryaya devam ediyor. Yaşam bir yolunu bulur, buluyor…
*Fotograflar Bülent Bakan tamamı copyrightlidir izinsiz kullanılamaz
Çok geçmiş olsun. Çok söz var, bende derman yok. Yaşam insansız da devam eder.
Öncelikle geçmiş olsun 😒
Çok ürkütücü ve acı anları aktif olarak olayı içinde yaşamış birinin kaleminden okumak çok etkili 👍
Hele ki böylesine sanatla süslenmiş sözcüklerle ifade edilmişse
Dilerim bir daha böyle acılar yaşanmaz 🙏🍀