SÖYLEŞİ

‘Müzik’ten ‘Resim’e Bir Efsane: ‘Nino Varon’

Büyükada’ya yaptığım ziyaret sürprizlerle doluydu yolumun kimlerle kesişeceğini bilmeden!
Ressam Şerife Altunbaş vasıtası ile müzisyen, yapımcı ve ressam kimliği ile tanıdığımız duayen isim Nino Varon’u evinde ziyaret etme şansını yakaladım.

Nino Bey, dışarıya çıkıp sokakta bizi karşıladı ve tüm samimiyeti ile başladı anlatmaya.

KitaptanSanattan.com / Yeşer Yelmez

‘’Musevi bir aileden geliyorum. 1944 yılında Kudüs’te doğdum. Büyükbabam 1911 yılında Osmanlı döneminde Posta, Telgraf ve Telefon Nezareti Müdürlüğü yapmış, daha sonra  İstiklal Harbi sırasında Çanakkale’de vazifesini sürdürmüş. Madalyalarla ve hatıralarla dolu bir evde büyüdüm.

Rumlarla büyümem hayatıma müthiş bir katkı sağladı. İyi derecede Rumca ve Fransızca biliyorum. Benim doğduğum yıllarda Fransa ticari, sanat vs. favori ülkeler arasındaydı. Dolayısı ile Yahudlerin de bildiği bir lisandı ve bütün mesele annemin bana Fransızcayı çok güzel öğretmesindeydi.

Kudüs’te doğdum, California ve Paris’te yaşadım fakat ben Büyükada’lıyım.
Düşünmediğiniz lisanda hiçbir ülkede yaşamayacaksınız.

Aslında müzik yapımcısıyım, prodüktörüm, kime hangi şarkının yakışacağını, bu sözleri kimin taşıyıp, taşıyamayacağını çok iyi biliyorum.’’

'Müzik'ten 'Resim'e Bir Efsane: 'Nino Varon'

  • Müzik hayatınız nasıl başladı?

13 yaşımda Büyükada’da saçımı kaybettim. Aslında hikaye orada başlıyor. İlk sevgilimle meydanda yapılacak bir partiye gidiyorduk, biraz tartıştık o sırada yolda parkın demirlerine takılıp düştüm ve kolum kırıldı, hastaneye gittik, alçıya aldılar. Ertesi gün hastanede saçlarım dökülmeye başladı.

Bu yaşadığım aslında şuna yaradı; tüccar bir Yahudi, standart bir Musevi olacağıma, yani o kompleksimden ziyade gözlemci tarafım gelişti. Saçlarım döküldükten sonra kızlara sempatik görünmek için gitar çalmayı öğrendim ve bu benim mesleğim oldu.

‘Kayahan’a ’Önden gidiyorsun… İyi yer ayarla’’ dedim’

  • Sanat hayatınızda yolunuz kimlerle kesişti?

Elimin değdiklerinden birisi Tanju Okan’dır. 1971 yılında ‘’Bu akşam çok efkarlıyım’’ şarkısını yazdım. Tanju ile kayıttayız ve Onno Tunç’un da ilk aranjmanını yapıyoruz. Kayıt başladı fakat Tanju yanlış ses veriyor, müzik yüksek kaldı, olmadı. Tabii tekrar kayıt yaptıracak paramız yok, kesinlikle doğru iş çıkarmalıyız. İşte prodüktörlüğüm orada devreye girdi ve ilk meyvesini verdi. Tanju’ya dedim ki ağla biraz. Ağlama sesiyle şarkıyı söyledi ve o ton şarkıya oturdu, yakışıklı, denizci, çapkın bir adam, kadınlar için ağlıyor oldu. Eğer bu ağlama tonu olmasaydı sıradan bir şarkı olarak kalırdı.

1970 senesinde Nilüfer daha on beş yaşında, İtalyan Lisesi’nde okuyor. ‘’Altın Ses’’ yarışmasında birinci geldi; müthiş bir ses, sahnede heyecan yok ve hatasız söyledi. Orada ısrar ettim, bu kızı kaçırmayalım dedim. 30 yıla yakın prodüktörlüğünü yaptım. Odeon’dan ayrıldığım dönemden sonra ‘’Göreceksin kendini’’, ‘’Dünya dönüyor’’, ‘’Aldanırım sanma’’, ‘’Oh yar’’, ‘’ Boş ver’’ ile müzik endüstrisine yumruk attı.

Aynı şeyi Kayahan’da da yaşadım. Kayahan bir ozandı; kendisi yazar, kendisi çizerdi, ben onay verdiğim zaman olurdu. Altın gibi de bir kalbi vardı. İnanmıştım ona. Adamda ışık vardı. Tek gitarla çaldığı şarkıları plak yaptık. 10 yıl birlikte çalıştık. Çok da kavgalar ettik. Her şey ‘’Geceler’’ ve ‘‘Yemin Ettim’’ ile başladı, ondan sonra ‘’Yansın o Postaneler’’, ‘’Sarı Saçlarından Sen suçlusun’’, ‘’Emrin Olur’’, ‘’Atın Beni Denizlere’’…. Kayahan anormal bir yürekti. Mesela ‘’Yemin Ettim’’ şarkısı için müthiş bir kavgamız oldu. Şarkıyı dinletti, bir şey eksik dedim, münakaşa ettik ve yarın görürsün dedi ve gitti. Ertesi gün; ‘’Cehennemde yansın bu dilim, bir yemin ettim ki dönemem’’ İşte eksiği buldun dedim ve şarkının sözlerini alttan verdirdim.

Hayattaki farkım hep bu gözlemlerim sayesinde oldu. Ölmeden üç gün evvel aradı, ‘’belki yarın beni alacaklar’’ dedi. Biliyorum Nilüfer sana geldi dedim. ‘’Hakkını helal ediyor musun? dedi. ‘’Önden gidiyorsun… İyi yer ayarla’’ dedim. Başladı gülmeye!

Cem Karaca ve Barış Manço ile de çaldım. Benim en büyük sağ kolum rahmetli Atilla Özdemiroğlu’ydu, şarkıyı seçer ona yollardım, güzel neticeler alırdık.

Duman’ın ve Bulutsuzluk Özlemi’nin de ilk plağını yaptım. Duman, Kaan elimde büyüdü, en iyi arkadaşlarımın çocuğu. Kabiliyeti görmek ve bunu taşıyıp taşıyamayacağını görmek önemli.

40 tane jinglem var, jingleleri ben yazıyorum çünkü toplumu biliyorum. Elvan gazozlarını sattırdım; ‘’ ”Elvan içelim, bir ohh diyelim.’’ Pepsi, coca-cola, mis süt gibi çok sayıda marka ile çalıştım.

Tiyatrolara da çok müzik yaptım hatta hiç para almadım. Haldun Dormen, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Nejat Uygur, Levent Kırca, Cem Özer çalıştığım isimler arasında.

Türkiye’de yaptığım en iyi albüm bana göre Jazz Semai albümüdür. Hürriyet Gazetesi verilerine göre Türkiye’de en iyi yapılmış albümler sıralamasındadır.

Sanat dünyasında şunun katkılarını da çok gördüm. Rahmetli eşim Jenny’i çok sevdim, sadık bir erkektim. Bütün artistler eşimi tanımak istediler, güzel bir evliliğim vardı. Güzel evliliğin bana getirdiği katkı da, artist yakınlarının bana güvenmelerini sağladı. Benimle olan her projeye izin verdiler. Benim karıma olan aşkımdan dolayı oluşan güvenin mesleğime katkısı oldu.

‘Bayrağım için yaptığım en güzel şeydir’

  • Sanat hayatınızda unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Seçmekte zorluk çekiyorum. Ajda Pekkan’ın 1980 yılında ‘’Petrol’’ şarkısıyla katıldığı Eurovision Şarkı Yarışması var. Bugün artık söyleyebiliyorum, bayrağım için yaptığım en güzel şeydir.

Kulis yaparken bir Arap yarışmacının yanına gittim. Musevi olduğumu bilmemeleri gerekiyordu. İtalyan olduğumu söyledim. İki İslam ülkesi burada yarışıyorsunuz, Avrupa ülkeleri birbirine oy veriyor dedim.  Aslında bir senaryo hazırlamıştım. Sonra Ajda’yı çağırdı. Ajda pek gitmek istemedi. Betül Mardin, Nino ne diyorsa yap dedi ve birlikte o masaya gittik. İki ülke şarkıcısı birbirlerine bol şans dilediler ve bütün gazeteciler fotoğraflarını çekti. 40 basın mensubu vardı. Bizden de Günaydın Gazetesi muhabiri arkadaşım Ertuğrul Akbay var. Ertuğrul’a ‘’1. Sayfayı istiyorum ve iki İslam ülkesi birbirine şans diledi diye başlık atacaksın’’ dedim. Onlar bize ‘’12’’ puan verdi, biz onlara ‘’0’’ puan verdik ve biz sonunculuktan kurtulduk. Bunu ne için yaptım, toplumum üzülmesin diye yaptım. Müzik piyasası nihayet İngilizce bir şarkı yaptı. Baştan beri söylüyorum bilmediğin bir lisanda, anlamadıkları bir lehçede, fonetikteki şarkıyla nasıl yarışırsın? İşte ondan dolayı Eurovision’da yarışamaz olduk, halbuki genç müzisyenlerin en büyük hayali buna katılmaktı.

Müzikte yaptığım en büyük rönesans; Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal’ın tekelinde olan piyasaya karşı Çiğdem Talu’yu keşfettim. Nilüfer için ilk besteyi Çiğdem’e yaptırdım. Mehmet Teoman’ı ve Ülkü Aker’i dahil ettim. Sonra Onno Tunç’a ilk aranjmanı ben verdim. Müzik piyasasını biraz yenilemek gerekiyordu ama riskleri de vardı.

Bir gün bir gazeteci geldi dedi k; ‘Abi en iyi prodüktör sendin ama seni geçtiler. Öyle mi dedim. Ben en iyi prodüktör değilim, benim gibi Ali Kocatepe, Yeşil Giresunlu gibi birçok isim var, dedim.

Peki kim geçti? diye sordum. Erol Köse dediler. Erol Köse’nin, Komedi Dans Üçlüsü’yken ilk bantlarını gelip saatlerce bekleyip bende yaptırdıklarını biliyor musun? diye söyledim. Bu mühim değil abi dediler, adam ‘’Çile Bülbülüm Çileyi’’ Burcu Güneş’e söylettirdi. Beni dinleyeceksin dedim!!

Sene 1972-1973 olabilir Nilüfer’i yeni çıkarıyorum. Şirkete Safiye Ayla geldi, hemen yanına gittim, sizinle tanışmak istiyorum ve bir şey danışmak istiyorum dedim.  ‘’Söyle evladım dedi’’ Sizinle bütünleşmiş bir şarkınız var, yeni bir kız çıkartıyorum, sizin yanınızdan geçemez ama ona söyletmeyi düşünüyorum. ‘’Kim bu kız’’ dedi. Nilüfer dedim. ‘’O yeni çıkan güzel sesli kız mı’’ dedi. ‘’Bak evladım, ben iki sene sonra ölürüm, ben öldükten sonra yap’’ dedi. Emriniz olur dedim ve elini öptüm gittim. Şimdi bu ruhsal bir asalet midir? Bu saygı mıdır? Böyle bir plak şirketinde yetişmenin verdiği bir efendilik midir? Bu şarkıyı 73 yılında Nilüfer’e düşündüm, onlar 40 sene sonra yaptılar.

'Müzik'ten 'Resim'e Bir Efsane: 'Nino Varon'
Ressam Şerife Altunbaş & Yeşer Yelmez & Nino Varon

‘Rap, beyaza küfür eden siyahinin sokak muhabbetidir’

  • Türkiye’de müzik piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben Aşık Veysel’in elini öpmeyi becermiş ender adamlardan biriyim. Türkiye’de son derece müzikal yanlışlar yaptık. Çok güzel bir sanat müziğimiz vardı; duygularla doluydu o müziği kaldırdık.

Yöresel türkülerimiz vardı bunları yok ettik. Aşık Veysel’in Türkiye’sinde rap dinlenmesi benim için dünyanın sonu. Rap, beyaza küfür eden siyahinin sokak muhabbetidir. Aslında bu geri kalmış ülkelerde yapılan moda şeylerin taklididir.

  • Resimle olan bağınız nasıl başladı?

Resim ve müzik birbirini tamamlayan ögeler. İlk önce resimle başladım. Daha küçükken boyalar istedim, sahile gittim bir fayans buldum ve üzerine tekne çizdim.
Sonra Saint Michel’de okurken resim öğretmenim keşfetti. Önüme bir vazo koydu ve ben oturduğum yerden, arkadaşlarım için de 25 kuruş karşılığı vazoyu çizdim. Sürekli kağıtlar geliyor.  Bir de Atatürk çizdim, kimse çizemiyor. Ben iki kaş ve bir çene koydum resim tak diye çıktı. Bu da bir görme meselesi. Hoca dedi ki, hepsinde çizgin aynı, küçük hatalar var, annenle baban bana gelecek. Öğretmen babama, bu çocuk çok yetenekli bir ressam olabilir, bende de onun önünü açacak imkanlar var dedi. Anladım ki bizimkiler çok istemiyorlar, müzisyen oldum. Elim çok iyiydi ve resim benimle hep devam etti.

  • Müzikle uğraşan gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Çok basit, çok çabuk şarkı yaptıklarını zannediyorlar. O yazdıkları şarkının yanında 10 tane daha şarkısı vardır. O on şarkıdaki en güzel sözleri ve melodileri alsınlar ve tek bir şarkı yapsınlar. Yoksa şans çok azaldı.

  • Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu hayatta iddialı bir lafım var. Elli tane en iyi Türk şarkısını seçeceğim ve elli sarkıcıyı değiştireceğim. Bak Türkiye’de müzik nasıl değişir. Yanlış insanlara, yanlış şarkılar yapıldı. Bir şarkının yalan olmaması lazım. Yalan şarkı geçmiyor, müzik hiç affetmiyor. Sinema affedebiliyor fakat o üç dakika affetmiyor.

KitaptanSanattan.com / Yeşer Yelmez-Sanat Yönetmeni

'Müzik'ten 'Resim'e Bir Efsane: 'Nino Varon'

Sahi İnsan Neydi? – Elif Doruk yazdı…

3 Yorum

  1. Bugüne kadar yaptıklarınıza, katkılarınıza müteşekkiriz. Sanat dünyamızın size ihtiyacı var, hep var olun ve kendinize çok iyi bakın.. Saygılarımla…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu