Paravan Evcilik Oyunları – Veysel Boğatepe yazdı…

Sosyalleşmenin eğitsel alanı olan sosyal medya veya enformasyon ağı radikal, siyasal, bireysel ve kamusal alanları biçimlendirip dönüştürürken televizyonun hâlâ toplumu yönlendirmede en etkili propaganda aracı olduğu bir gerçek. Bu gerçekten hareketle toplumu kültüründen, kimliğinden ve tarihinde soyutlayan izdivaç, evlilik gibi programların denetimsizliği zamanla televizyonu kitlesel yozlaştırma aracına dönüşecektir ki, bu tür ve benzeri programlar zaten sınırı çoktan aşmış durumdalar.
Çok değil, henüz 2000’li yılların başlarında tv ekranlarında o güne kadar eşine rastlanmayan bir furya başlamıştı. Önceleri kameraların 24 saat gözetlediği fanuslara girmeleri ve izdivaçlarını bu fanusların içinde onaylamaları karşılığında daire, araba, tatil, çeyiz gibi teşvik edici ödüller sunulmuş ve kısa sürede ithal gelin, damat formatına dönüştürülerek ülke sınırlarını aşmıştı. Başlangıçta sadece gelin- damat adaylarının görücüye çıkartıldığı, daha sonra ise ebeveynlerin de dâhil olduğu furyanın ekrandaki yüzü ve formatı son birkaç yıl içinde değişerek izdivaç olarak günümüze kadar uzandı.
Çatışmadan reyting çıkartılıyor
Kişilerin veya ailelerin mahremiyetinden, mutsuzluklarından, hayal kırıklıklarından, çatışmalarından, kıskançlıklarından, reyting çıkartarak devamlılığını sağlayan izdivaç programları, hoyratlığı normalleştirerek toplumun çatısını çökertiyor. Belirli bir hedef kitle gözetmeksizin toplumun tüm katmanlarını, özellikle de saygınlık gören yaşlılarını uçkur meraklısı palyaçoya dönüştürüyorlar. Her şeyin bir düş perdesi altında sunulduğu evcilik oyununa katılanlar ise kimliğinden ve kişiliğinden soyutlanarak sanal bir aktör olarak rol alıyorlar. Kameralar karşısında oynanan gerçekdışı bu oyunda edilen kavgaların, koca arayan kızların, kadın arayan 70’lik dedelerin yanı sıra ekranlara saçan çarpık ilişkiler aslında toplumsal bıkkınlığın, bunalımın göstergesidir.
Ciddi bir ahlâki, kültürel dejenarasyona neden oluyorlar fakat bu sanal aktörlerin, şöhret budalalarının ekrandaki sentetik, sevinçlerini, üzüntülerini, düzeysiz polemiklerini ekranın yanı sıra sosyal medyada ve video kanallarında da takip eden, onaylayan hatta alkışlayan bir güruh var. Benzer yozlaştırma programlarının yaygınlaşmasını ve sürekliliğini bunların sağladığını da dikkate almak gerekiyor. Geçmişte örneklerine tanık olduğumuz benzer programlarda evlenen, boşanan, aldatan ve hatta intihar edenlerden çıkartılması gereken somut netice ise sabun köpüğü gibi gelen şöhretin, birçoğunun posalarını çıkartıp geldikleri yere geri göndermiş olmasıdır. Bu da başka bir gerçeğe yani televizyonun toplumu yönlendirmedeki etkili gücüne işaret ediyor.
Paravanın arkasındaki gerçek
Amerikan formatlı evlilik, yemek yarışmaları vb. gibi programlarda araya çekilen paravanın ardında ise global kültürü dayatacak, reytingleri yükseltecek pek çok şey organize ediliyor. Başta toplumun çekirdeğini oluşturan aile üzerinden ahlaki zafiyeti yaygınlaştırmakla kalmıyor gözetlenmeyi, gözetlemeyi de (Panoptik teşhircilik) normalleştirerek özele, mahremiyete ilişkin birçok sorunun doğmasına da neden oluyorlar. Kimin kime talip olacağı, hangi argümanlarla polemiğe gireceği, senaryoda yazılıyor ve locada kurgusu yapılarak seyircinin karşısına çıkartılıyor. Yarışmada kalmak için en azından ne istediğini bilen birisi olmak dahi gerekmiyor çünkü davranışlardan tutunda repliğe kadar her şey pembe dizi formatında hazırlanarak ezberletiliyor.
Kadını erkeğe, erkeği kadına pazarlayan programlar öylesine çirkinleşip, çirkefleşti ki artık katıldığı programda umduğunu bulamayan veya herhangi bir nedenle ayrılmak zorunda kalanlar diğer bir programdaki evcilik oyununa dâhil oluyorlar. Stüdyonun parlak neonları altında şöhret düşleri kuranlar arasında sıradan vatandaş da var, ajanslardan belli bir ücret karşılığı katılarak rolünü oynayanlarda… Ama şu zamana kadar hiçbir programda vaat ettikleri izdivacın gerçekleşmemiş olması, bu tür programların kurgusal bir dönüştürme operasyonları olduğu gerçeğini önümüzü koyuyor.
KHK Onaylı sosyal sorumsuzluk
Toplumun kültür damarlarına şırınga edilen emperyalist-kapitalist zehiri, sosyal sorumluluk olarak masum göstermeye çalışan izdivaç programları, kaldırılması yönünde toplum tarafından tepkiler almış, yayınlanan KHK ile de yasaklandığı duyurulmuştu. Fakat yayın tarihinden hemen bir gün sonra RTÜK başkanı, 690 sayılı KHK ile evlilik programlarının yasaklanmadığını, yaptırımların ağırlaştırıldığını söylemişti. Bu iki farklı görüş her ne kadar çelişkili gibi görünüyor olsa da özünde toplumsal tepkiyi kırmak için çıkartılmış bir karar olduğu ortadır. Kaldı ki, sözünü ettiğimiz programların havuz medyası, sahibinin sesi televizyonlarında yayınlanıyor olması bile tek başına mevcut durumu kuşku bırakmayacak derecede özetlemeye yeterlidir.
Yukarıdaki satırlarda da değindiğimiz gibi çatışma, şiddet, düzeysizlik, avamlık vb. gibi durumlar bilinçli olarak çıkartılıyor çünkü mevcut siyasal hegemonyanın besin kaynağı şiddettir. Yani, şiddete başvurarak ve korkuyu yaygınlaştırarak varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla toplumu böylesine aşağı çeken programların yasaklanmasını beklemek, yasaklandığına inanmak veya böyle bir beklenti içine girmek en başta“bize cahil toplum lâzım” diyen zihniyete aykırıdır. Bunun en açık kanıtı da mevcut programların, sözde yasayı hiçe sayarak olduğu gibi devam ediyor olmasıdır.
Veysel Boğatepe