KÖŞE YAZILARISANATTAN

Sami Güner’i Anar İken – Suna Germen yazdı…

Yasin listeme bir isim daha eklendi yeniden.
Dostum Sami Güner‘in ölümünü öğrendim gazeteden..

Rahmetli babam nurlarda yatsın,
derdi
kişinin vardır üç ameli
ölünce gider ikisi
kalır geriye bir teki
suskun beklerdik bir heyecan yüreklerimizde
o nedir diye
ilki derdi canıdır kişiyi tek nefesde bırakıp giden
ve sonra
ailesi/yakınlarıdır gömülünce terkeden
kalmaz kimse orada, kalamaz
ölüyü bile şaşırtır böylesine terkedilmişlik
örtülünce toprak
işte derdi tekdir kalacak olan geriye
yaşar iken dünyada
yaptıkları kişinin yapışır kalır sana
iyiliklerindir avukatlığını cansiperane yapacak
Yüce Allah’a…

Sami Güner

İşte bu sözlerini anımsadım babamın, dostum Sami Güner‘in ölümünü okuduğumda gazeteden.
Bu sözlerini anımsadım çünkü bildiğim onun kadar çok dostu olan, seveni olan az kişi vardır ne yazık ki günümüzde.
Sami Güner’i tanımak mutluluk, O’nu sevmemek ise olanaksız idi.
Allah‘ın herşeyi ile özene bezene yarattığı, özü güzel, sözü güzel, kalbi güzel, yüzü güzel bir kulu idi o. Doyum olmazdı sohbetine, olayları hikayeleştirir, anlattıkça coşar, coştukça kah güldürür kah hüzünlendirirdi dinleyicisini.
Çocukluğunda Priştina‘dan kaçışları, İstanbul‘da şimdi yerini anımsayamadığım bir tren istasyonuna yakın ufak evleri, alaca karanlıkta trenden inip evine dönerken, sessizlikten nasıl da ürküp içinden Ayetel Kürsiyi okuyup yüreği korkuyla çarparak evlerine koşuşu…
Derken İş Bankasında memuriyeti, bir gün birden sıkılıp da istifa ederek kendini fotoğraf sanatına verişi bütünüyle.

İlk karısı Cemile‘si, parasızlıkları, coşkuları, çocukları ve de güzel Cemile’nin yine bir kış günü yine Bolu yakınlarında, Ankara’daki bir sergi dönüşü geçirdikleri otomobil kazasındaki ölümü…

‘Bir kendime geldim ki’ derdi hastahanede, birileri konuşmakta başucumda, diyordu ki birisi; ‘genç kadın gitti, moruksa hala yaşamakda!’
‘eyvah dedim!’
, açamadım gözlerimi, suçlandım yaşıyor olmama, ağlayamadım, korktum…

Fotoğrafçılığında o tatlı sesi gider, asabi, her an parlayabilecek kızgın bir kişiliğe bürünürdü. Öğrenci gibi akşam yatar erkenden, gün doğmadan kalkardı sağlam kafayla erişebilmek için fotoğraflayacağı yere. Öğlene doğru gelirdi, yorgun ve de gayri memnun; olmadı’ derdi, ahh yahu olmadı.’ Bazen bütün bir gece uyumadan beklediğini bilirim istediği ışığı, görüntüyü yakalayabilmek için fotoğraflayacağı yerin.

Bir kış günü Ankara’da evimizde bir sohbetimizde, ikinci karısı olacak ‘Bilge’sini anlatmıştı bize onayımızı beklercesine. Giderken de hiç unutamam, saat on ikiye çeyrek var, ‘oysa yapacak ne çok şey var, bilmem ki nasıl sığdırabileceğim yapmak istediklerimi, bu kadarcık kalan bir 15 dakikaya’ demişti. İçi içine sığmaz, bir dakika bile boş durmazdı.

Derken nazenin, sıcacık kişilikli, sanatkar ruhlu Bilge’si ona sabah 11 kahvesinin, ardından da yatakta gazete okuyup çay içmenin keyfini öğretti ‘Yahu’ derdi, ‘bayağı da iyi oluyormuş, bilmezdim ben böyle şeyleri, oysa bir alıştım ki şimdi!’

Bazı akşamları tek rakıdan sonra seslenirdi Bilge’sine Cemile diye! Bilgesi de sessiz o her zamanki tatlı gülümseyişi ile bakar, demezdi birşeycikler.
Telefonla arayıp hal-hatır sorduğumuzda öylesine sevinir, öylesine duygulanırdı ki; ‘ahh be canım, ahh benim sevgili vefalı dostum’ diyerek. Sanırdınız arayanı soranı az. Oysa bilirdim değil on, değil yüz, sayısız dostları vardı Sami Güner’in.
Bu biraz da kendisinin içtenlikli, hakikatli bir kişilik de olmasından ötürü idi sanırım.

Güle güle Samiciğim güzeller diyarı dostum benim.

Bilirim yolun açık, avukatların coşkuyla cansiperane savunmadalar şimdilerde seni. Öylesine meth etmedeler ki, sen bile mahcup olmaktasın; ‘durun yahu! o kadar da değil’ diye susturmak istercesine, ama içinde dört köşeli bir keyiflikle…

Oysa bizim buralarda meth etmeye yağdanlık denilmekte, sevdiğinin, dost bildiğin kişinin vefasızlığına gücenmene de kızılmakta!

Anımsarsan bir sohbetimizde nasıl geldi idi ise konu; ‘kişi sevdiğine, dost bildiğine küser, gücenir, neden gücensin ki yakını olmadığını bildiğine’ dediğimde ‘aman be canım yahu çok doğru söylüyorsun sen’ diye duygulanmış idin.

Her ne ise Samiciğim, bilirim gücendirmedin kimseleri şu dünyada ama tatlısından son bir diyeceğim var sana:
bilirsin derler ki
evlenirse ademoğlu birden fazla
şu fani dünyada
seçecektir birini öbür tarafta
kalacaktır sevdiğinin yanında

Allahım uzun ömürler versin Bilge’ne
ama yine de
istersen sen, başla şimdiden düşünmeye
ne halt edeceğini ileride…

Suna Germen
Santiago – Şubat 1991

Başa dön tuşu