KÖŞE YAZILARIUlaş Karakaya

Sanat Ölümsüzdür! – Ulaş Karakaya yazdı…

Şiirden, sinemadan, tiyatrodan, resimden, sanattan niye korkar iktidar erkleri.
Çünkü sanatı öldüremezsin. Yok edemezsin. Hitler gibi bir meydanda yakmaya kalksan edebiyatı, silemezsin. Yolunu bulur bir gözeden tekrar fışkırır…
Madımak’da ateşe versen de sanatı, sanatçıları onlar hep bir iz bırakır geçtikleri yerlerde…Bir türküde, bir resimde, bir öyküde, şiirde…

Ne diyor Sivas’ta yakılan, daha senden gayrı aşık mı yoktur diyen Nesimi…

Nesimi’yem vay başıma
Kanlar karıştı yaşıma
Yağın gerekmez aşıma
Yeter zehirin katmasın…

Sanat Ölümsüzdür! 2Guernica, İspanyol ressam Picasso’nun başyapıtlarından birisiydi.

İspanya iç savaşı tüm şiddetiyle sürerken, faşist Franco’nun yardımına Nazilerin ve İtalyan hükümetinin uçakları yetişmişti.

İspanyol Cumhuriyetçilerinin elinde ki Guernica şehrini Naziler ve İtalyan faşist kuvvetleri bombaladı.

Picasso ya da Beynelmilel filminde ki efsane replikteki Piç Hasso, sürgünde ki İspanyol Cumhuriyetçi Hükümetinin isteğiyle şehrin yıkımını tualine yansıttı. Tarihler 1937’yi gösteriyordu.

İşte El Classico yani dünyanın en büyük derbisi bu iç savaşın sonucudur. Real Madrid Franco’nun takımıdır. Barselona Cumhuriyetçilerin…
Ya da resim sanatıyla örnek olsun . Ünlü ressam Salvador Dali faşist Franco hükümetinden yana tavır koymuştur; Real Madridlidir.
Bizim piç hasso ya da Picasso Barselonalı…
Tabi savaş acımasızdır.

2. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından Paris’te sorgulanan Picasso’ya Guernica tablosunun fotoğrafı gösterilir.

‘Bunu siz mi yaptınız ?’

Picasso başını sallar ‘Hayır siz yaptınız’ yanıtını verir.

Tablonun bir kopyası Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde asılıdır. 5 Şubat 2003’te Powel ve John Negroponte basın toplantısı için tablonun önüne geçerler.
Irak’ta ki savaşa dair yalanlar söyleyeceklerdir.
Bush hükümetinin yalanlarını sıralayacaklardır. Ancak bir sıkıntı vardır. Arkada savaşı resmetmiş Picasso’nun başyapıtı Guernica tablosu vardır. Tablonun üzeri usta bir manevra yapılarak mavi bir örtüyle örtülür. Irak’ta döktükleri kanlar ile ilgili resmi açıklamayı böyle yaparlar.

Sanatın evrenselliği, kalıcılığı ve korkusunun en güzel örneklerindendir..

Cuntacı Kenan Evren ‘Kimmiş şu Picasso ben ondan iyi resim yaparım’ demişti. Sanatı sadece yağlı boya resim yapmaktan ibaret sanıyordu. Sanatın bir derinliği ve içselliği vardı. Herkesin sanatçı olamamasının nedeni de buydu. Aynı resmi çizmeniz değil. Fırçanın dokunuşlarını hissettirmeniz gerekir. Yaşatmanız gerekir. Oysa sen en büyük resmini kanla çizdin…

Hitler’in Viyana Sanat Akademisinden kovulmasının nedenini içinde,gözlerinde ışık olmamasına bağlıyorum. Belki de hissetmişlerdi.

Hitler’i kovarak tarihin en çok tartışılan kararlarından birisine imza atmışlardı. Kimisi tarihin en büyük hatası olarak görmüştü kimisi ise meselenin Hitler olmadığını, Hitler olmasa da Almanların bir Hitler çıkaracağını söylemişti…

Meslaktaşı diktatörler gibi Pinochet ise resim sanatıyla pek alakalı değildi. O daha çok futbolu seviyordu. Futbol topunu değil ama stadyumunu seviyordu. Soyunma odalarını işkencehaneye çevirmiş, kale direklerini idam etmek için kullanıyordu. Çıkış koridorunda, muhalif suçluların sabıka dosyalarına eklenecek numaralı fotoğrafları çekiliyordu.

Sanat Ölümsüzdür! 3Şili’nin en önemli müzisyeni Victor Jara diğer kaderdaşları ile Santiago’da bulunan Şili Ulusal stadyumuna getirilir.
40 binden fazla insan, sorgulanmak ve işkencelerden geçirilmek için stadyuma doldurulmuş ve sıralarının gelmesini beklemektedir.

Gitarıyla hiç ayrılmamıştı. Stadyumda da ayrılmamıştı Jara…Tarih 1973’tü…

Ve işte o an korkunun duvarlarını yıktı. Parmakları usulca gitarına gitti, tele dokundu. Bir kez daha dokundu. Anladı korkmuyordu; tribünlere dönerek şarkı söylemeye başladı. Tribünler ne olduğunu anlamaya çalışırken birer birer ona eşlik etmeye başladı…
Soyunma odalarından işkenceye alınmış olanlar dışarıya kulak vermişlerdi. Dışarıda insanlar şarkı söylüyordu. Öyleyse hala umut vardı. Gardiyanlar ve askerler ateş açmakla tehdit ediyordu. Korkmuyorlardı, tribünler şarkıya tüm sesiyle eşlik ediyordu…Şarkının sözleri şöyleydi:

Yırtıyor fırtına sessizliği
Ufuktan bir güneş doğuyor
Gecekondulardan geliyor halk
Tüm şili türküler söylüyor

Venseremos, venseremos!
Kıralım zincirlerimizi.
Venseremos, venseremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos.

Şili’de halk bugün savaşıyor
Cesaret ve halkın gücüyle.
Kahrolsun halkın katili cunta
Yaşasın “unitad popular”!

Ağzında sigarası olan bıyıklı subay emir verdi. Önce gitarını sonra ellerini kırdılar. Dipçikle kafası parçalanmadan önce son kez ıslık ile melodiyi devam ettirdi…

Diğer tutuklulara ibret olsun diye cesur ellerini kesip tribünlere attılar…Stadyumda asıldı…
Dudaklarında bir ıslığın ıslaklığı ile…

Venzeremos…

Miguel Hernandezİspanya iç savaşı ile başlamıştık. Öyle bitirelim. Adı Miguel Hernandez’di. İspanyol şairdi. Barcelona taraftarıydı. Bilbaolu da olabilir …

Franco savaşı kazanınca hücrenin yolunu tuttu. Hapishanede yazdığı kitabın yakılması emredildi. Ancak sanat akacak yatağını buluyordu. Ölümünden kırk yıl sonra arkadaşları kurtardıkları 2 kopyayı bastıracaklardı.Yıl 1981’di.

Vebadan 31 yaşında öldüğünde hücresinin duvarlarına şunları kazımıştı…

Elveda kardeşler,
yoldaşlar,
dostlar,
güneşe benden selam edin
buğday başaklarına selam edin benden…

Guernica tablosunda ki boğa, kucağında ölü çocuğa ağlayan kadının arkasında durur. Sanat tarihçileri boğanın ne anlama geldiği konusunda kendi aralarında itilaflıdır…

Hernandez’in işkencecilere söylediği gibidir belkide…

Ahır korkusuyla, sünepelikle
giyimli öküzler ölecek:
kartallar, aslanlar, boğalar
kibirden ölecek,
ama arkalarındaki gök
değişmeyecek, son bulmayacak….

Hernandez ile Nazım’ı şiirinde buluşturan şairin adı Junco Ezquerra’dır. Nazım Hikmet’in oğlu Memed ile Hernandez’in oğlu Manuel Ramon’un yollarını Türkiye’de kesiştirir…

Eğer senin oğlun ve benim ki karşılaşırlarsa bir akşamüstü burada Türkiye’de ya da senin güzel yurdunda, bilecekler mi artık niçin yaşamadıklarını babalarının?
Kucaklaşacaklar mı, Miguel, şairin kanının niçin döküldüğünü bilmeden?

Ne diyorlar ‘Şair yaşar, şiir yaşar diktatör ölür’.

Ulaş Karakaya

Başa dön tuşu