Erbil KarakoçKÖŞE YAZILARI

Ağaçlar ve İnsanlar – Erbil Karakoç yazdı

Ağaçlar birbirleriyle iletişim kurar, anıları depolar ve saldırılara yanıt verir. Duygularımız üzerinde son derece olumlu etkileri vardır… Ama bizim hakkımızda nasıl hissettiklerini öğrenebilir miyiz?

Kozmik Ağaç Mitsel inanışta varlık, hava, su ve toprak aracılığı ile yaratılmış, ağaç simgesi ile de türeyiş gerçekleşmiştir. İnsanoğlunun inanış ve düşünce biçiminde, “Tanrı ile iletişim kurma”, “beslenme”, “şifa”, “cennete ulaşma” gibi durumlarda ağaç simgesi aracı bir rol üstlenmiştir. Mistik ve ilahi yönleriyle, tanrılarla ve gökyüzüyle iletişim kurma aracı olan ve temel bir kültür yapısı haline gelen bu simge “Kozmik Ağaç” olarak adlandırılmaktadır. Varlığın başlangıcı ile ilişkilendirilen ağaç, tanrısal bir varlık olarak kabul edilerek, bütün inanma pratiklerinde ana eksene oturtulmuştur. Neredeyse tüm inanış ve kültürlerde mistik güçlere sahip canlı bir varlık olarak düşünülen ağaç, hayatı, ölümsüzlüğü, bilgeliği ve gençliği simgelemesi, üç katmandan oluşan alemi birbirine bağlayan bir araç olarak görülmesi bakımından Türk inanış ve düşünce sistemini de temelden etkilemiştir.

Evren ağacı olarak da ifade edilen “kozmik ağaç”, evrenin ekseni kavramının geliştirilmiş bir mitsel ifadesidir. Şaman felsefesinin temel unsurlarından biri olan kozmik ağaç, farklı dünyaları ve gök katmanlarını birbirine bağlayarak, şamanların esrime sırasında yaptıkları yolcuğun ana haritasını ve yolunu oluşturmaktadır. Hayatın kaynağı olarak kabul edilen Kozmik Ağacın sıkça yer aldığı anlatımların başında “yaradılış mitleri” gelmektedir. Dünya topluluklarında inanışlarda “ağaçtan türeyen insan figürü” oldukça yaygındır. Dokuz dallı ağaçtan dokuz insanın türeyişi ve bu dokuz ayrı kişiden dokuz ayrı boyun oluşması ile ilgili Türk inanışını, diğer inanışlarda çeşitli şekillerde görmek oldukça yaygındır.  Türk mitolojik düşüncesine göre hayat ağacının tepesinde, daima iki başlı kartal ya da iki kartal tasavvur edilmektedir. Kartalın, hayat ağacı üzerinde, göğün beşinci katında yaşadığına inanılmaktadır Şamanlığın belirgin bir sembolü olan ağaç, yükseldikçe şamanın göklerdeki yüksek katlara çıkışını ifade etmektedir. Alttaki kökleriyle yeraltının karanlık dünyasını, gövdesiyle insanların yaşadığı orta dünyayı, dallarıyla doğaüstü varlıkların dünyasını birbirine bağlayan bir arabulucudur. Şunu da söyleye biliriz. Ağaç yer altındaki börtü böceği kökleriyle gövdesi ve dallarıyla insanları ve yine dalları ile kuşlara hayat kaynağıdır. Baktığımızda üç farklı dünyayı net görebiliriz.

Ağacın bu evrensel özelliği kozmosu ve kendisini çevreleyen dünyayı tek bir model olarak gösterebilmesinden kaynaklanmaktadır.  Tüm bu yönleriyle kozmik ağaç şamanlık mesleğinin temel öğesidir. Trans haline öbür dünyalara yaptığı yolculukta ritüelde kullandığı davulunun onun odunundan yapar, davulunun üzerine de bu ağacın resmini yaparak kültürel bir simge olarak varlığını belgeler.

Mitsizimden çıkıp şimdide ağaçlarla ilgili bilimselliğe bakalım. Çünkü nihayette yol gösterici olan bilimdir.

Neden ağaçlarla, örneğin fillerle iletişim kurduğumuz gibi iletişim kuramıyoruz? Her ikisi de sosyal gruplar halinde yaşıyor ve sadece gençlerine değil, büyüklerine de bakıyor. Bu ünlü fil hafızası ağaçlarda da bulunur ve her ikisi de ilk başta tanımadığımız dillerde iletişim kurar. Ağaçlar birbirine bağlı kök sistemleri aracılığıyla iletişim kurar ve filler duyabildiğimiz aralığın altında düşük frekanslı gürleme kullanarak iletişim kurar. Parmaklarımızı her iki canlının pürüzlü derisinin üzerinde gezdirdiğimizde bir esenlik duygusuna kapılıyoruz ve her şeyden önce onlardan bir tepki almak isteriz. İnsanlar ve ağaçlar arasında böyle bir iletişim mümkün mü? Öncelikle “iletişim kurmak” ile ne demek istediğimize daha yakından bakmalıyız. Ağaçların kendi aralarında iletişim kurmak için kullandıkları kokuları deyim yerindeyse bilinçli veya bilinçsiz olarak dinlememiz yeterli değildir. Onları soluduğumuzda fiziksel bir tepkimiz var, ancak iletişimin gerçekleşmesi için ağaçların da sinyallerimize tepki vermesi gerekiyor

Ancak en son bilimsel keşifler tamamen farklı bir şey sunuyor: ağaçların kalp atışları. İnsanlar için kan neyse, ağaçlar için su odur. Suyun ağacın tepesine nasıl taşındığı hakkında çok şey yazıldı fakat  bunun tam olarak nasıl olduğu henüz yeterince açıklanmadı. Ancak Macaristan, Tihany’deki Balaton Limnoloji Enstitüsü’nden Dr András Zlinszky konuya biraz ışık tutuyor. Birkaç yıl önce, o ve Finlandiya ve Avusturya’dan meslektaşları, huş ağaçlarının geceleri dinlendiğini fark ettiler. Bilim adamları sakin gecelerde ağaçları ölçmek için lazerler kullandılar. Dalların 10 cm daha aşağıda asılı olduğunu ve güneş doğduğunda normal konumlarına döndüğünü fark ettiler. Araştırmacılar ağaçlardaki uyku davranışı hakkında konuşmaya başladılar. Zlinszky bu keşfi kafasından çıkaramadı ve daha fazla araştırma yapması gerektiğine karar verdi. O ve bir meslektaşı olan Profesör Anders Barfod, farklı türden 22 ağaç daha ölçtüler. Bir kez daha dalların yükselişini ve düşüşünü belgelediler, ancak bu sefer bazı döngüler farklıydı. Dallar sadece sabah ve akşam değil, her üç dört saatte bir yer değiştiriyordu. Ağaçların bu düzenli aralıklarla suyu pompalama hareketleri yaptığı düşünülebilir miydi? Ne de olsa, diğer araştırmacılar, bir ağacın gövdesinin çapının tekrar genişlemeden önce bazen yaklaşık 0,002 inç (0,05 mm) küçüldüğünü  belirlemişlerdi. Bilim insanları, suyu kademeli olarak yukarı pompalamak için kasılmaları kullanan bir kalp atışının izini mi sürüyorlardı? Daha önce kimsenin fark etmediği kadar yavaş bir kalp atışı?

Ağacın insanlar için önemi yukarıdakilerle sınırlı değildir. Özellikle oyma sanatıyla ağaç üzerine yapılan (kuru ağaç) resimlerle ve ağaca verilen şekillerle kültürel hayatımızda da bir çok etkisi bulunmaktadır. Tarihsel bir simge olan TRUVA atı da yine bir ağaç  işçiliğinin sonucudur. İlk keşifler ağaçtan yapılan gemiler sayesinde olmuştur. Tıpkı ilk silahların ağaçtan yapılması gibi.

Son olarak şunu söylemeliyiz okuduğumuz tüm kitaplar ağaçtandır.

Erbil Karakoç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu