KÖŞE YAZILARI

İdam Sehpasında Konçerto – Sedat Kaya yazdı…

Adı Joaguin Rodrigo Vidre idi.
22 Kasım 1901’de İspanya’nın Valencia kentinde doğmuştu.
Henüz 3 yaşındayken, difteri salgını nedeniyle gözlerini yitirdi.
Ancak müziğe çok meraklıydı.
Bunu fark eden ailesi çocuklarını 8 yaşında keman ve piyano eğitimine başlattı.
Daha 18’ine girmeden armoni ve kompozisyon dersleri aldı.
Kısa sürede notalarla dans etmeye başladı.
Piyano virtüözü olduktan sonra onlarca klasik esere imza attı.
Adı artık duyulmaya başlamıştı.
1925′te yani 22 yaşında orkestra için bestelediği “Beş Çocuk” parçası ile İspanya Ulusal Ödülü’nü kazandı.
Bu yurt dışında eğitimi için burs demekti.
Burslu olarak Paris’e gitti.
Fransa’da önemli isimlerden dersler aldı.
Dört yıl sonra kendisi gibi piyano virtüözü olan güzel bir genç kıza gönlünü kaptırdı.
Kızın adı Victoria Kamhi’ydi.
İstanbul’dan çok tanınmış bir annenin kızıydı.
Valencia’da evlendiler.
Victoria Kamhi, Rodrigo’nun gözlerinin görmemesi nedeniyle kariyerine son verip, kocasının asistanı olmak zorunda kalmıştı.
Onun bestelerini piyanoda notaya döküyordu.

Tarih 17 Temmuz 1936’ydı.
Rodrido ve eşi Victoria ile Fransa ve Almanya’da müzik çalışmasını sürdürürken, İspanya’da Sosyalistlerin kurduğu  “Halk Cephesi” iktidara gelmişti.
Bu sermaye sınıfı ve emperyalist güçler tarafından kabul edilemezdi.
İspanya bir anda iç savaşa sürüklendi.
Cumhuriyetçiler bir yandan faşist general Franco’nun güçleriyle, bir yandan da onu destekleyen Hitler Almanyası ile Mussolini İtalyasının bombardıman uçaklarıyla savaşıyordu.
Tarihin gördüğü en kanlı iç savaşlardan biriydi bu.
İspanya halkı çeşitli ülkelerden gelen gönüllü devrimci güçlerle faşizme karşı direnirken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İspanya’ya gönüllü gitmek isteyenleri engelliyordu.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan Konig Ekrem isimli eski bir Nazi sempatizanı, Türkiye adına Kanada’dan gizlice alınan uçakları devrimcilere bomba yağdırması için Franco’nun ordusuna satıyordu.
Rodrigo gurbette üzüntü ve acıyla izliyordu ülkesinin düştüğü durumu.
Tarih 26 Nisan 1937’ydi.
Faşist Franco’yu destekleyen Almanya, sosyalistlerin elindeki Guernica kasabasını 28 uçakla bombaladı.
Naziler Guernica’da son teknoloji ile üretilen bombaları deniyordu.
Saatler süren bombalama sonrası Guernica kasabası yerle bir olmuştu.
İki bine yakın ölü, 1000’den fazla da kayıp vardı.
Haberi alan Rodrigo adeta yıkılmıştı.
Acısını, üzüntüsünü notalara döktü.
O bestesini yaparken, 1 Nisan 1939’ta savaş bitti.
Devrimciler kaybetmiş, faşist güçler kazanmıştı.

Rodrigo savaşın her bölümünü ayrı ayrı notalandırmıştı.
Bir konçertoydu bu.
İspanyol halkının acılarını anlatıyordu.
Hüzünlüydü ama aynı zamanda direnişi, başkaldırıyı ve umudu barındırıyordu.
Konçertonun başında baskın gelen ses davuldu.
Davul faşistleri temsil ediyordu.
Sonra bir sessizlik..
Sessizlik yenilgiyi hatırlatıyordu.
Sonra tek bir gitar,
Ardından bir gitar daha.
Ve bir tane daha.
Gitar umuttu.
Gitar direnişti.
Hayatı boyunca asla iyi gitar çalamayan Rodrigo, halkının umudunu gitarla yeşertiyordu.
Rodrigo’nun bestesini İstanbullu eşi Victoria yazıya geçiyor ve piyano başında notaya döküyordu.
1938 yılında konçertoyu taslak olarak tamamladılar.
1939 yılında da İspanya’ya geri döndüler.
1940 yılında Barcelona’da yıllarca emek verdikleri eserlerini ilk kez icra ettiler.
Üç bölümden oluşan konçertonun özellikle ikinci bölümü çok büyük ilgi gördü.
O bölüm bizim “Rodrigo’nun Gitar konçertosu” olarak bildiğimlz bölümdü.
Onlarca müzisyen tarafından icra edildi.
Paco de Lucía’nın ki en iyisiydi.

Tarih 6 Mayıs 1972’ydi.
48 yıl önce bugün.
Gece yarısı üç genç Ankara Ulucanlar’da idama gidiyordu.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan.
Suçları, tam bağımsız bir ülke istemeleriydi.

Deniz Gezmiş, günler öncesi idama nasıl gideceğini söylemişti:
“O sahneyi çok iyi somutladım. Bir mitinge gider gibi gideceğim idama. Asılma günü gelip çatınca o sevdiğim giysilerimi giyeceğim. Postallarımı, parkamı… Beyaz ölüm gömleği giydirmek isteyecekler, giymeyeceğim. Traş falan da olmayacağım. Önce gidip orada oturacak, bir sigara yakacağım. Sonra demli, güzel bir çay içeceğim. Haa bak, Rodrigo’nun o ünlü gitar konçertosunu dinlemek isterim orada.”

Dediğini yaptı.
Traş olmadı.
Beyaz gömleği giymedi.
Sigarasını yaktı, çayını yudumladı.
Ve “Rodrigo’nun Gitar Konçertosu”nu dinlemek istedi.
Hayır, dediler, dinlettirmediler.
Asılacak insanın son isteğini geri çevirdiler.
Ayağa kalktı.
Başı dik, emin adımlarla yağlı urgana gitti.
Ayaklarının altındaki tabureyi teklemeden önce haykırdı:
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm’in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın işçiler, köylüler”

Sedat Kaya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu