KÖŞE YAZILARIZeynepçe

‘Laik Dili’ – Zeynep Ersen yazdı…

Atamızın topraklarımızda yeşerttiği en mühim kültürdür “Laik Dili.”
Bu dil, Asil Türk İnsanı’nın konuştuğu dildir.
Laik Dili’nde, beşer sarf ettiği sözlere Allah ve Allah’a atfedilen sözcükler karıştırmamak hususunda tavırlı, ketumdur.
Fakat ulvi manaların laik dilindeki karşılıklarını öz-tecrübesi bakımından ve insan sarrafı olabilmesine izin veren güçlü-kuvvetli vicdanı bakımından görebilmekte, manaları birer Işık Kılıcına-Zülfikar’a dönüştürerek izah etmek çabasındadır.
Laik, gürültülü münakaşadan hoşlanmaz. Dinler ve anlatır.
Tutarlıdır. Hamuru dogmatik değildir.
Liderdir.
Eleştiriye açıktır. Çünkü kendi yolunda giderken etrafı müşahede etmek ve ilminde ilerlemek onun için bir şeref meselesidir.
Sözcükleri keskin ve aydınlatıcıdır. Çünkü arzusu her daim hakikatin kendisini idrak etmektir.
Ancak gerçek bir çıkmaza girdiğini fark ederse O’nun adını (içinden) anar.
Laikliğe ve laik insana herkes dayanamaz. Çünkü laik olmak, -adaletli veya adaletsiz -bir düzen çerçevesinde ele alındığında, her zaman bir zekâ işidir. Yersiz birinin kayırmasıyla hazır konulan koltuğu değil, liyakatiyle ulaştığı ve bir müddet için kapladığı mekânına saygı duyar laik insan.
Bunun içindir ki yok etmeye çabalamaktadırlar laikliği ve laik insanları.
Bildiğimiz ak koyun kara koyun meselesi…
Derin düşünen, inançlı birinin laik olabilmesi ancak bir deha işidir. O belki bir dahi olarak doğmamış, ama Laik Dili kullanmakla dahi olmayı seçmiş ve öğrenmiştir.
İşte “batıl inanç- asil laiklik koalisyonu” sonucu perişan olduğumuz bu topraklarda, Atamızın dediği gibi Türk Milleti zeki olmasa, işte tam da bu topraklarda, hala var olabilir miyiz?
Türk Milleti olarak, minnetle andığımız Atamızın çizdiği yol sayesinde hür olarak nefes alabilirken ve yolun devamını uyanık kalma cehdiyle kestirmeye uğraşırken, ilimle O’na kavuşmak için emek sarf etmekteyken, Ey Kardeşlerim, niçin ve nereye davet ediyorsunuz bizleri?
Kimin özünde mümin olduğunu kul bilmez. Neden sataşıyorsunuz asil ve üretken insanlara?
Oysa o inançları kimsenin bilgisinde ve tekelinde olmasına gerek olmayan aydın büyüklerimiz, laikliğin asaletini kavramış, insan düşüncesinin ve emeğinin önemini idrak etmişlerdir. Müdrik olmanın en asaletli yollarından biri değil midir bu?
İşte onlar bizleri sanata, yani ustalık diyelim, hüner diyelim, marifet diyelim, üstatlık diyelim, ne dersek diyelim, bir hakikate davet ederler: Alın teriyle, tırnakla kazanılmış bir mevkiye çağırırlar bizi. Yeter ki dinleyelim.
Bu davet, bir madenciden gelebildiği gibi, bir halı dokuyucudan da gelebilir. Bir bestekârdan ya da ressamdan. Bir ilim, bilim insanından…
Alın teri meselesi…
Yani, safsatayla değil, örnek olarak…
Laikleri seviyoruz, değil mi?
ATAMIZ MÜSTERİH OLSUN.
LAİKLİĞİ YAŞATACAĞIZ.

Zeynep ERSEN
zeynep.ersen@yahoo.com

cydd

Başa dön tuşu