Ticari Bağımlılığın Despotik Kabızlığı – Veysel Boğatepe yazdı…
En başta belirtmeliyim ki, sanatın ticari kaygılardan arındırılarak evrenselliğini ve özgünlüğünü korumak, hem sanatçının hem de sanat kurumlarının omuzlarına yüklenmiş en ağır yük ve sorumluluktur. Bir sanat kurumu ve sanatçı bağımsızlığından, özgünlüğünden, muhalifliğinden ödünler vermiş, siyasi otoritenin buyrukları doğrultusunda politika veya prensipler belirlemişse, o sanatçının / kurumun özgün ve bağımsız olduğu söylemek safdillik olacaktır. Kaldı ki; son 13 yıldır tüm sanat-edebiyat alanları üzerinde sistematik biçimde yürütülen dönüştürme, yozlaştırma ve bağımlı kılma politikasıyla sanatçı ve sanat kurumları teslim alınmış veya teslimiyete zorlanmıştır. Bunun yanı sıra sanatın bağımsız ve evrensel, sanat kurumlarının ise özgün kalması yönünde onurlu bir mücadeleye girenlerden çok güç erkine boyun eğerek kâr-metâ ilişkisi içerisinde siyasal hegemonyaya göbekten bağlananlar, sanata ve sanatçıya en büyük ihaneti etmiştir. Bu ihanetlerini, kurumsal sanat anlayışını terk ederek sanatı ticaret alanına dönüştürerek başlatmışlardır.
Yazıya böyle bir girizgâh ile başlamamın nedeni ise Niş-Art Sanat Galerisi‘nin düzenlemiş olduğu bir serginin haberini yapan Oğuz Kemal Özkan’ın, galeri sahibi Nihat Tokat tarafından mesaj yoluyla tehdit edilmesidir. Benimde yayın danışmanlığını yapmış olduğum “www.kitaptansanattan.com” sitesinde bahse konu haber, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün, sergi açılışına katılması ve bunun haber yapılmasıdır. Söz konusu haberde, sergi açılışlarının klasik içecek ikramı olan şarap servisi devam ederken Hayrünnisa Gül’ün gelmesiyle servisin iptal edilmesi ve gittikten sonra yeniden servis edilmesi haberin özünü oluşturmaktadır.
Yapaylığın ve despotluğun dışavurumu
Haberin yayınlanmasıyla galeri sahibi Nihat Tokat, haberi yapan Oğuz Kemal Özkan’a Facebook üzerinden mesaj yoluyla tehditler savurmuş, direktifler vererek sıradan bir sokak kabadayısı tavrına bürünmüştür. Nihat Tokat, bu kaba ve despot tavırlarıyla büründüğü yapay-sentetik kişilik ve kimliğini de açığa vurmakla kalmamış ayrıca haberin yayından kaldırılması ve kendisinden özür dilenmesi gibi üzerine vazife olmayan konularda kendini otorite görmenin hezeyanına kapılmıştır. Nihat Tokat, neyin “haber-değer” nitelik taşıdığını bilmediği gibi kendi sorumluluğunun da dışına çıkarak 6. Kuvvet dediğimiz basının haber alma-verme özgürlüğünü denetlemeye kalkışacak kadar da tutarsızlaşmıştır. Oysa bir haberde yanlışlık, karalama veya iftira varsa haberin düzeltilmesi için bir tekzip yazılması gerektiğini ve söz konusu haberi yapan kurum / kuruluşun da bu tekzip’i yayınlamakla mesul olduğunu öğrenerek bu çerçevede hareket etmesi gerekirdi. Ancak o en ilkel yolları tercih ederek mafyatik bir tutum sergilemiştir.
Nihat Tokat’ın bu tutum ve davranışları, tipik bir AKP despotluğunu andırmaktadır. Basını aklınca dizayn edecek, istediği doğrultuda ağdalı ve pohpohlanan bir haber beklentisi içerisine girecek ama gerçekleri yazanları da kaba kuvvete, şiddete başvurarak ve tehdit ederek sindirme yoluna girecektir. Bu tavır aynı zamanda düzenin adamı olma ile düzene karşı dik durma arasındaki en ince çizgidir ve Nihat Tokat, bu ilkel yöntemlerle nerede ve nasıl durduğuna dair ipuçlarını da vermiştir.
İçine tükürülen şey…
Sanırım bu alt başlık, bazı çağrışımlar yapmış olmalı ama öncelikle söz konusu haberin ve yaşananların oldukça basit olduğunu söylemeliyim. Kanımca olay şöyle gelişmiştir; 11 Kasım 2015’te Niş-Art’ta açılışı yapılacak olan Peyami Gürel’in “Temas” adlı sergisine Hayrünnisa Gül de davet edildi. Ancak gelebileceği ihtimalini görmediklerinden klasik servis de yapılmış oldu. Ancak ne var ki, Hayrünnisa’nın aniden gelmesiyle paniklediler ve o nedenle şarap servisini kestiler. Davetin ressam veya galeri tarafından yapılmasının bir önemi olmadığı gibi bir gazeteci için de pekte “haber-değer” taşımamaktadır. İşte bu ayrıntı, basın için önemli ve hatta sür manşetten verilecek haberdir. Haberi yapan Oğuz Kemal Özkan’ın da bizzat katıldığı, şahit olduğu ve fotoğrafladığı bu anı haberleştirmesi, aynı zamanda bir gazetecinin hanesine kaydedilebilecek hem cesaret hem de başarıdır.
Sanat “içine tükürülen şey”, “çanak-çömlek” anlayışının ötesine götüremeyen zihniyetlerin karşısında dik duramamak en başta sanata saygısızlıktır. Dik duran, prensiplerinden ödün vermeyenin yapması gereken, haberciyi tehdit etmek değil klasik servise devam ederken Hayrünnisa Gül’e de milli içki olarak ilan ettikleri ayranı ikrâm etme cesaretini gösterebilmektir. Şimdi o yazışmayı sizlerin dikkatine sunarken Nihat Tokat’ın benzer tavırlarını sürdürmesi halinde sanat yerine içine tükürülen şeylere ve çanak çömleklere katkı sunacağını, dolayısıyla “şarap ve çerez tüketicileri” adı altında yeniden kurumsallaşarak milli ekonomiye katkı sunmasını beklemek hiçte yanlış bir saptama olmayacaktır.
Haberin yayınlanmasından sonra Oğuz Kemal Özkan ile galeri sahibi Nihat Tokat arasında Pazartesi 22:39’da geçen yazışmalar şu şekilde:
– Nihat Tokat: senin benimle bir derdin mi var ?
– Oğuz Kemal Özkan: sizinle niye derdim olsun?
– Nihat Tokat: sana bir saygısızlığım mı oldu, misafirperverliğimizde bir problemmi yaşattık derdin ne?
-Oğuz Kemal Özkan :bir derdim yok, Hayrünnisa Gül geldikten sonra şarap servisinin sonlandırılmasını güzel bir sergi haberi içerisinde anekdot olarak verdik hepsi bu, kişisel bir durum değil.
– Nihat Tokat : hemen düzelt haberini yanlış haber yapmışım diye çünkü şarap servisimiz devam etti istersen ilk aklıma gelen hocamız Ekrem kahramana sorabilirsin
– Oğuz Kemal Özkan: Bu üslubunuzla bu zaten olmaz, bizzat yaşayarak gördüğüm bir olayı değiştirmem mümkün değil, aynı şekilde benim de şahitlerim var.
– Nihat Tokat: bak kardeşim korkaklık yok satış amaçlı ticari faaliyetler simdi o yazdığın yerden hemen özür dile
– Oğuz Kemal Özkan: aynı üsluba devam ediyorsunuz…Olan birşey yazılmıştır. Sizin habere bir cevabınız varsa gönderin yayınlayalım.
– Nihat Tokat: bak kardeşim bana korkak diyecek adamı daha analar doğurmadı simdi 5 dakika içinde özür dilemezsen benim sinir katsayım artıyor. Bak kardeşim korkak demişsin diyorum
– Oğuz Kemal Özkan: özür dilenecek bir şey yok bu durumda, bence siz üslubunuza dikkat ediniz.
– Nihat Tokat : avukatım yarın işleme başlıyor savcılıkta verirken ifadeni ben ne yaptım dersin sana da iyi bir ders olur basın hayatında…
– Oğuz Kemal Özkan: teşekkür ederim bu ders için:)
– Nihat Tokat: şu anda bulunduğun yerin emniyet birimine haber veriliyor
– Oğuz Kemal Özkan: ben verirdim adresimi size:)
zahmet olmuş.
– Nihat Tokat: sen konuşmaya devam et
– Oğuz Kemal Özkan: siz yakışmayan bir harekete yakışmayan davranışlarda bulunmaya devam ediniz.
– Nihat Tokat: ben artık susuyorum adalet konuşacak kimlerin hakkında konuştuğunu ve yazdığını bir düşünürsen anlayacaksın. Çok gençsin haklısın da keşke böyle olmasaydı
– Oğuz Kemal Özkan: Ben de susuyorum, son olarak bu haber benim tarafımdan yapılarak sitemizin Yayın Danışmanı Veysel Boğatepe’ye danışılarak ve onayıyla yapılmıştır. Bu da kayıtlarınıza geçsin o zaman.
(Oldukça bozuk cümleler kuran Nihat Tokat’ın yazıları, tarafımdan düzeltilmiştir.)
Veysel Boğatepe
Bahsi geçen haberin linki:
https://www.kitaptansanattan.com/resim/bu-sergide-hayrunnisa-gul-gelince-saraplar-kalkti/