Türk Sinemasının Darbe Günlüğü – Veysel Boğatepe yazdı…
Darbelerle anılan ve bu yönde bir “darbe kültürü” oluşturulan Türkiye’nin günlüğüne 15 Temmuz 20016’da girişim ve kalkışma gibi tanımlarla bir yenisi daha eklendi. Sinemamızın geçmişten günümüze darbe başlıklı günlüğüne not düştükleri ise ne yazık ki eleştirmenler tarafından bütünlüklü ve dönemsel olarak bir incelemeye tabi tutulmamıştır. Fakat yinede kurgusal propaganda ile Sinan Çetin’in “Prenses” gibi apolitik filmler hariç sinemamızın bu konuda iyi bir arşiv oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Bir Yaşar Kemâl uyarlaması olan “Yer Demir Gök Bakır” filminden sonra ikinci defa yönetmen koltuğuna oturan ve başarısız olan Zülfü Livaneli’nin kendi romanından uyarladığı “Sis” filmi ise tamamen farklı. Hikâyesine 27 Mayıs İhtilali ile başladığı “Sis”te, “devrim” ile “darbe” bilerek veya farkında olmayarak birbiriyle karıştırılmıştır.
Darbe ile uzlaşma veya hesaplaşma
Türk sineması geçmişte darbe konulu pek çok film çekmiş, uzlaşma veya hesaplaşma yoluna gitmiştir. Ağırlıklı olarak 12 Eylül 1980’i merkezine alan filmlerin kimileri darbe sonrasını işlerken kimileri de hikâyesine 1 Şubat 1979’da katledilen Abdi İpekçi cinayetinden başlamıştır. İpekçi cinayetinden yola çıkan filmlerden birisi, dönemin siyasi kadrolarının da rol aldığı “Zincirbozan”, bir diğeri ise “Uzlaşma”dır. Fakat 12 Mart ile 12 Eylül’ü birlikte hikayesine dahil eden ve başrolünü Tarık Akan’ın üstlendiği “Çözülmeler”, aydın kesiminin sıkıntılarına yüzünü dönen tek film olması bakımından bu kategorinin en önemli filmdir. Hayatı politik mücadeleyle geçen ve 1970’lerden sonra toplumsal filmlerde de rol almaya başlayan Tarık Akan, sinemanın darbe günlüğüne Rıfat Ilgaz’ın aynı eserinden uyarlanan “Karartma Geceleri”, “Eylül Fırtınası” ile yönetmenliğini Zeki Ökten’in yaptığı ve hapishanelerde işkence görenlerin tahliye edildikten sonra hayata tutunmalarının irdelendiği “Ses”i de eklemiştir.
Darbe kültürüne farklı açılardan yaklaşan ve genellikle işkence üzerine konumlandırılan filmlerden, toplumsal travmaları bir çocuğun gözünden aktaranlarda olmuştur. Eylül Fırtınası, Eksik, Babam Askerde, Babam ve Oğlum gibi filmlerin yanı sıra Tunç Başaran’ın çekimlerini Ankara Merkez Cezaevi’nde gerçekleştirdiği ve 5 yaşındaki bir çocuğun gözünden aktardığı “Uçurtmayı Vurmasınlar” adlı film, bu kategorideki en nitelikli filmdir.
68 kuşağının gözünden darbe eleştirisi
Sinema ile edebiyatın darbe konusunda uzlaştığı ve birlikte eleştiri getirdiği filmlerde çekilmiştir. Atıf Yılmaz’ın Türkiye’nin siyasi geçmişine ışık tuttuğu “Bekle Dedim Gölgeye” adlı film, Ümit Kıvanç’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır. 68 kuşağından dört arkadaşın 12 Mart’tan 12 Eylül’e uzanan hikâyeleri üzerinden toplumsal bozgun ve travmaların perdeye aktarıldığı filmin diğer bir önemli özelliği ise yalnızca 1980 darbesine değil, muhtıralara da toplu ve farklı bir bakış açısıyla yaklaşmış olmasıdır. Yönetmenliğini Ümit Efekan’ın yaptığı, 1980 darbesi sonrasında işkenceye dayanamayarak arkadaşlarını ele veren ve pişmanlık yasasından yararlanarak tahliye edilen, sonrasında ise kimliğini değiştiren bir devrimcinin kadraja girdiği “Darbe” adlı film, devrimci kimliğine eleştiri yönelten tek filmdir.
Kuşkusuz budan sonra da sinemamızın günlüğüne yenileri eklenecektir. Çoğunluğunu kurgu ve propaganda filmlerinin oluşturacağını şimdiden söyleyebilirim. Ancak nitelikli bazı filmler üzerinden yaptığımız bu kısa değerlendirmemizde bir kez daha gördük ki sebep ne olursa olsun aydınlanmanın yolunu açan sanat, siyasetin karşısında asla boyun eğmemiştir.
Veysel Boğatepe