Ufuk Çizgisi – Bülent Bakan yazdı…
"Ufuk yoksa resim de yok. Soyut yada somut her sanat eseri ve sanat-hayatın her alanı için geçerli bir Altın Kural’dır bu."
Pandeminin endişe seviyesinden fobiye dönüştüğü ve içten içe kalıcı eserler bıraktığı günlerden birinde yıllar öncesinin inanılmaz anlarından birine sığındım. Mezun olur olmaz çıktığım tatilde sallantı sonunda sulara gömülmüş Atlantis’in Denizi’nde balığa çıkmıştım. Gelgitleriyle meşhur güzel ortalıkta yoktu ve PANCAR motorun sessizlikteki gücü plazma görünümlü iyon motoru vazifesi gördü. Kendimi Atılgan Gemisinde Başmühendis olarak galakside yol alıyormuş gibi hissettim. Uzay Akademisinden yeni mezun olmuş ve ilk görevime çıkmıştım. Ve ufuksuz uzayın derinliğinde gecenin uzay serinliğinde yol alıyordum.
Yıllar öncesinde aldığım eğitimde öğrendiğim ilk şey ufuk çizgisi oldu. Bu seri katil milyonlarca fotoğrafın ve bir o kadar da resmin ve her türden sanat eserinin kanına girmişti. ‘Ufuk yoksa bile kendine hemen bir ufuk satın alacaksın Çekirge’ sözleri o an için çoktan unutulmuştu. Ufuk kaybolmuş ve paletteki her renkten yıldız kendi paralel evrenlerine yolculuklarını tamamlamıştı. Paralel evren ve çoklu evren’in icadına daha bir yüzyıl kadar süre vardı. Ben sanal ufku çöpe atmış ve bu nadir yaşanan mucizeyi sonuna kadar görsel hafızama kazıdım. Nasıl kazıdıysam bugüne kadar her zaman yolculuğu denememde başarıyla geçmişe yolculuk yaptım. Geleceğe zaman yolculuğu mümkün olabilir yada olmayabilir ancak geçmişe yolculuk sanatçılar için tamamen gerçek bir fizik olayı bence. Çıplak gözle gördüğüm ilk Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso, Dali ve Miro bende öyle bir etki bırakmıştı ki cephaneliklerden birinde açılan sergideki Miro’ya ait eserlerin sahte olduklarını hem de tamamının sahte olduğunu ilk gördüğümde anlamış ve yanımdakine ‘Bu eserlerde ufuk yok.’ demiştim.
Birkaç ışık yılı süren macera bende inanılmaz bir etki bıraktı. Zaten o andan çok önceleri Carl Sagan hayranı olmuş ve gezegenlerdeki değişik renklerdeki vatanların peşine düşmüş ve sonra mavi bilyedeki vatanımda kendime küçük bir misyon edinmiştim: “Plazma Motorların Gece Vardiyası Amiri” En sevdiğim oyun ise bizim mavi vatana yapılmış bir izinsiz seferdeki püskürtme harekatında çolak kalmış Bofor’un skalasına göre yedi sekiz şiddetindeki sallantılarda ufku takip etmek hem de Plazma Motorlarının Kontrol Dairesinden.
Geçmişe yapılan yolculuklar çok tehlikelidir. Eğer dikkatli olmazsanız bir anda ufuk çizgisi kaybolur ve Roma Çukuru’ndaki yalnız yazılmış tarihler arasında yerinizi alırsınız. Her istediğimde bir sergiyi dolaşıyorum veya bir gece vardiyasını tutuyorum ama her seferinde öncelikle ufku satın almayı unutmuyorum. Yıllar boyunca kazandığım tecrübe ufkun olmadığı anda kara delikte spagetti gibi uzama olasılığını bana hatırlatıyor. Bir resme başlamadan çok önce (Tersiyer Devrinden bir teknik direktörün beceri portfolyasında olduğu gibi) maçı değil ama resmi kafamda yaşamaya önce ufuk çizgisi ile başlıyorum. Ufuk yoksa resim de yok. Soyut yada somut her sanat eseri ve sanat-hayatın her alanı için geçerli bir Altın Kural’dır bu.
Benim için böylece sadece mavi değil ‘Masmavi Bir Vatan’ ortaya çıkmış oldu. Altımdaki Atlantis, onun üzerindeki Eldorado ve onun da ötesindeki Yeni Kıta-Pangea. (Anılarına göre benimle aynı sahneyi Atlantik’te yaşayan Kristof Kolomb’un aynı hisleri yaşaması mümkün değil idi.)
Olağanüstü zamanlardan geçtiğimiz bugünlerde geleceğe de yolculuk yapmak gerekiyor. Gelecek sadece Mavi Vatan’da değil Masmavi Vatan’da. Mavi Vatan’ın altındaki Atlantis’e ulaşmayı ve onun derinliklerinde var olmayı beceremezseniz Mavi Vatan’ın üzerinde sadece kayıkçılık yaparsınız. Mavi Vatan’ın size hediyesi Eldorado’yu kazanabilmeniz için onun çok ötesinde ışık yılı uzaklıktaki geleceği kavrayabilme becerisini kazanmanız gerekir. Masmavi Vatan bu üç beceriyi bir araya getirenler için geleceğe yolculuğu mümkün kılıyor. Yoksa Roma karanlığındaki isimsiz yolculardan biri olarak hep beraber yerimizi alırız. Tarihin bize öğrettiği Kaybedenler Kulübü’nün asla boş kalmayacağıdır.
Sanat insanoğluna ufuk çizgisini gösteriyor. Sanat olmadan bilim etik olanın dışına kayarak türlü oyunlar ile kendine yeni roket adamlar arayıp buluyor. Roket adamlar da sonunda Kaybedenler Kulübü’nde kendine yer beğensin. Sonuç değişmez.
Ufuk çizginiz yoksa butik sanatın ve etik bilimin size verebilecek bir şeyi yok. Bu yüzden duvarlarınız boş kalmasın. UFUK ÇİZGİSİNİ HİÇ KAYBETMEYİN. Sadece duvarlarımız değil, sokaklarımız, caddelerimiz, meydanlarımız, köy yollarımız ve köy meydanlarımız da ufuk çizgisi yerinde etik bilim ve butik sanat ile dolu olsun.
Bülent Bakan