KÖŞE YAZILARI

Ölümünün 40. Yılında: Trabzon’da ‘Son Argonot’ Şair İlhan Demiraslan – Ahmet Özer yazdı…

Ben İlhan Demiraslan, 1928  yılı 24 Ağustos’unda Gelibolu Hançerli Çeşme Sokağı’nda dedem Yelkenci Ali ustadan kalma 17 sayılı evde dünyaya gelmişim. Babam Yüksek Mimar Kâzım Demiraslan, tasavvuf ile annem Aliye Hanım da oldum olası babamla uğraşır durur. (…) Her odasında bir Namık Kemal resmi asılıydı doğduğum evin. Kenarları işlemeli alçı çerçeveler içinde bol sakallı yakışıklı bir adamdı Namık Kemal, çocukluğumda. Daha sonraları Marx’ın sakalını da yadırgamamış isem herhalde bundandır, ilk yatkınlığım…”

Şair Cemal Süreya, yönettiği Papirüs Dergisi‘nin “Kendileri” (Otobiyografiler) adını taşıyan özel sayısında (Sayı: 46-47, Mayıs 1970) yer almasını düşündüğü Demiraslan’dan, yaşamını ana çizgileriyle yazmasını ister. O da dostu Cemal Süreya’ya gönderdiği yazısına yukarıdaki cümlelerle başlar.

Yazınımızın özgün şairlerinden biri olup bize çok özgün şiirler armağan eden Demiraslan, yaşamı boyunca Savaş ve Sanat Emeği başta olmak üzere birkaç yayın organı hariç sürekli olarak Varlık’ta yazmayı kendine ilke edinir. Sağlığında yayımladığı iki şiir kitabı (İncir Ağacı ile Eller Ekmeğe Doğru) da dostu Yaşar Nabi Nayır’ın yönettiği Varlık Yayınları’ndan okurunu bulur.

Bu kitapları sonrasında da şiir yaşamını sürdüren şairin, şiirlerinin birkaçı dışında çoğu yine Varlık’ta yayımlanır. Ardında kalan şiir dosyası ise uzun yıllar elden ele dolaşır.

Acının Uçları adını taşıyan bu dosya, ölümünün 19. yılında (1999) sevgili dostumuz İ. Gündağ Kayaoğlu’nun emeğiyle Anadolu Sanat Yayınları’nda kitaplaşır. İ. Gündağ Kayaoğlu’nun subay olan babasının görevi nedeniyle Gelibolu’da doğmuş olması, Demiraslan’a bir hemşeri yakınlığı oluşturur; bu durum sevdiği şairin son şiirlerini Acının Uçları adıyla yayımlamayı göreve dönüştürür. 8 Mayıs 2003’te aramızdan ayrılan Kayaoğlu, Demiraslan’ın anısına önemli bir hizmeti gerçekleştirerek onun son şiirlerinin yitip gitmesini önler.

Demiraslan, şiirimizin “Son Argonot”u (*) olarak efsanedeki “altın postu arayanlar” (**) arasındaydı! Onun yaşam çizgisine baktığımızda büyük savrulmalarla karşılaşırız.

İl İl Gezdi
Trabzon Meydan Parkı
24 Haziran 1966/ İlhan Demiraslan, Behice Boran, Kenan Somer, Rahmi Aydın, Sadun Aren, Atilla Aşut, Şaban Erik ve Ali Faik Cihan. (Atilla Aşut arşivinden)

Şairimiz, Edirne’de başladığı ilköğrenimini Gelibolu, Tekirdağ ve Çanakkale’de sürdürür. Ortaokul yaşamına İstanbul Ortaköy/ Gaziosmanpaşa Ortaokulu’nda başlar, Çanakkale’de bitirir. Lise öğrenimi Kabataş Lisesi’nde geçer. Kabataş’ta Faruk Nafiz Çamlıbel’in öğrencisi olur.

Şiire, lise yıllarında merak salan Demiraslan’ın ilk ürünleri Folklor Postası ve Yedigün’de yayımlanır. Şair kimliğini taşıyan ilk şiiri 1947’de Varlık’ta yer alır.

Demiraslan, lise sonrasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girer. 1954’te fakülteyi bitirir. Bir süre Karasu’da görev yapar. Ardından Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde uzmanlık eğitimi görür. İstanbul’un ardından Tunceli, Artvin, Tire devreye girer. 1963’te Erzincan’da yedek tabip asteğmendir. Bu görevini, Trabzon asker hastanesinde sürdürür. Öğrencilik yıllarından beri taşıdığı siyasi düşünceler nedeniyle başı beladan kurtulmaz. Askerliği sırasında ihbar edilir. Türk Ceza Yasasının 142. maddesinden yargılanır.

1965’ten sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun doğduğu, Hasan-Âli Yücel’in babasının memleketi olan Görele’de görürüz onu. Görele’nin ardından ölünceye değin kalacağı Trabzon’a atanır.

Trabzon günlerinde de sıkıntılar yaşar. Bir süre gözaltına alınır. Duyarlı bir şair olarak yaşadıkları, sağlığını olumsuz yönde etkiler. 12 Eylül 1980 darbesinden kısa bir süre sonra, 25 Kasım’da, 52 yaşında yaşama veda eder; Akçaabat’ta toprağa verilir. Değerli şairimizin ölümünün 40. yılındayız.

İhanet Yılları

İhanete uğrayışına, ihbar edilişine, acılara sürülüşüne neden olanların adlarını verir Papirüs’te yer alan yazısında. Bu durumu da şöyle değerlendirir: “Kendilerinden ümidim yoktur ama ola ki çocukları utanır diye yukarıdaki muhbirlerin adlarının aynen yazılmalarını özellikle bekliyorum.”

12 Eylül günlerinde birkaç yakın dostunun omuzlarında taşınıp toprağa verilen Demiraslan’ın ne yazık ki ölüm günü hiçbir kaynakta, antolojide, ansiklopedide doğru olarak yer almaz. Bu yanlışlığı gidermek için yaptığımız araştırma Akçaabat Sağlık Ocağı’nda düğümlenir. İlgili birimin saygın doktoruna bu konuyu sorduğumda Dr. İsmet Ordu, “Dr. İlhan Demiraslan, çocukken hastalandığımda beni muayene eden ilk doktorumdu. Ölümüne yakın günlerde ağrı kesici iğnelerini yapma görevi de bana düşmüştü. Size, birkaç gün içinde imzalı-mühürlü ölüm vesikasının bir suretini verebilirim” deyince, edebiyat tarihi adına sevinmiştim. Belirtilen sürede belgeyi aldıktan sonra gerekli birimlere bu doğru tarihi ilettim.

Trabzon’da yaşadığım yıllarda, her 25 Kasım’da Akçaabat’taki mezarını Kıyı ailesinin değerli şairi Gündoğdu Sanımer başta olmak üzere pek çok dostumla ziyaret eder, ona hem kendinden hem Nâzım’dan şiirler okurduk.

Demiraslan’ın gerek yazın tarihinde gerekse yaşamımızda bıraktığı etki, uzun bir dönem yayımlanan Kıyı Dergisinde de kendini gösterir. Değerli sanatçı Ahmet Selim Teymur, 1981-1983 arasında yayımlanan Kıyı’nın birçok sayısında onun şiirlerine yer verir. Derginin sonraki döneminde de bu ilgi esirgenmeden sürer. Ölümünün 10. yılında “İlhan Demiraslan Şiir Ödülü” gerçekleştirilir. Yarışma sonucunda, Özkan Mert’e “Allah ve Tango” kitabıyla birincilik ödülü verilir. İbrahim Yıldız ise “Doruktaki Koltuk Boş” adlı yapıtıyla mansiyona değer görülür.

Son Atatürk Şiiri

Kimi şairlerin kimi şiirlerinin, şairini de peşinden sürüklediği bir gerçektir. Demiraslan, 1950’de yazdığı “Bekâr” başlıklı şiirini şair arkadaşı Nevzat Üstün’ün aracılığıyla Yeditepe Dergisi‘nin yönetmeni Hüsamettin Bozok’a gönderir. Bozok, “müstehcen” diye nitelendirdiği şiiri yayımlamaz. Yaşar Nabi, aynı şiire Varlık dergisinde yer verir. Demiraslan’ın Varlık dergisinin 757. sayısının (Ekim 1970) “Antoloji” sayfasında “kendi seçtikleri”ne aldığı bu şiir, şu dizelerden oluşur: “Ben bir bekâr adamım/ Param yok ki karım olsun/ Geceleri şeytan girer rüyama/ Sağ olsun.”

Açık Anlaşılır Yazdı

Tüm şiirlerinde açık, anlaşılır, saydam bir anlayışla kendini ifade etmeyi sürdüren şairin bu tavrı dizelerine özgünlük taşıdığı kadar, yoğun bir uyak disiplinine de pencere açar. Uyak anlayışını salt sese dayandırarak değil sözcükler arası anlam zenginliğini de çok yönlü gözeterek şiirine yerleştirir.

Şiirini arı duru, fazlalıklardan arınmış hayatın önümüze koyduğu gerçeklikle iç içe veren şair, sonsuza yolculuğunu bile şiirin rengiyle donatır:

Elimizden bir şey gelmiyor eyvah

Hay ile huy üzre gidiyor İlhan

İlhan Demiraslan, Çanakkale’de doğup ülkenin değişik yörelerinde görev yaparak edindiği onca izlenimi, üç kitaplık şiire sığdırarak sonsuzluğa göçer. Bedeninin Trabzon toprağında çiçek açması, o kentin sanat dünyasına eklemlenen önemli bir kazanımdır.

Demiraslan, şiir dünyamıza şair olarak doğmuş değerlerimizden biriydi. Yakından tanıdığım şairimizin anısına saygılar sunuyorum.

İlhan Demiaslan

‘Atatürk’ Şiiri

Demiraslan’ın çoğumuzun kimliğine nakışladığı özgün ürünlerinden biri de hiç kuşkusuz. “Atatürk dedim iptida/ Önümü ilikledim” dizeleriyle başlayan “Atatürk” şiiridir. Bildiğimiz kadarıyla bu, şairimizin Atatürk üzerine yazdığı ilk ve son şiirdir. Yayımlandığı günden beri kim bilir milyon kez okunmuş, antolojilere alınmıştır. Demiraslan’ın bir şiirini de sanatçı Selda Bağcan, çınlayan sesiyle milyonlara ulaştırmıştır: “Denizi Çizmek…” (Şairin Trabzon’da yazdığı özgün şiirlerden biri olan ve son kitabına girmeyen “Denizi Çizmek”, Devrimci Savaşımda Sanat Emeği dergisinin Ekim 1979 tarihli 20. sayısında yer alır.)

Toplumcu Konular

Demiraslan gerek şiirlerinin yayımlandığı 40’lı yıllarda, gerekse ilk kitabından, öldüğü 1980’e uzanan süreçte yazdıkları, onu kendine özgü bir şiirin şairi olarak belirler. Belirgin bir mimarinin içten içe gözlendiği dizelerinde kaba toplumculuktan öte, insanı ve yaşamı derinlemesine irdeleyen bir algıya rastlanır. Ortaokul ve lise yıllarının II. Dünya Savaşı‘nın yoğun olayları ve savaş haberleriyle geçmesi, yaşamının sürgünler, acılar ve hüzünlerle iç içe olması bile yazdığı şiirde bu gerçeklikten iz taşımaz. Ancak insanı ve toplumu çok yönlü irdeleyen kimi konulara da kayıtsız kalmaz. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Trabzon’da boğazlanmaları, Zonguldak’ta işçiye sıkılan kurşunlar, “Artvinli Şahvelet ile Yusuf Ramazan Öyküsü”nde dile getirilen insan trajedisi, onun toplumsalcı dünya görüşünün izlerini taşır.

Haydarpaşa garından, okullu çocukların dupduru yaşamlarına, doğduğu coğrafyanın etkileyici görüntülerinden -balta burunlu gemilerden, eski gramofonlardan- Abanoz Sokağı‘nın kadınlarına, maden ocaklarındaki silikoz kırıma, bu ocaklarda çalışan yoksul, kimsesiz, topraksız köylülere uzanan gözlemlerden hareket eden şair, gider Çemberlitaş’ı kişileştirip ona derdini döker: Biz iyi insanlarız Çemberlitaş/ Derdimiz yok fakirliğimizden başka

DemiraslanBaştan Kara Yelkenli” başlıklı şiirinin son dizesinde (“Bir kıyıda bırakın beni”) yaptığı yinelemeyle yaşamını özetler. Bu, yorgun ve kırgın tabibin, bu acılara tanık şairin onca insana umar olmasına karşın kendi iç sızılarıyla boğuşmasının bir ifadesi olur.

Bir İpekböceği Gibi…

Yeni Binyıl gazetesinin 6 Ekim 2000 tarihli Binyıl Kitap ekinde, Tarık Dursun K. İlhan Demiraslan için “Hiçbir zaman yüksek sesli, sloganı baş tacı eden, gün gelip geçecek, mısralarının izdüşümü bile kalmayacak bir şiirin şairi değildi. Bir ipekböceği gibi kendine yakıştırdığı güdümsüz bir şiirin şairi olmayı seçti, sonuna dek götürdü. Şair olarak da ona bu yakışırdı” diye yazar.

Ömrünün son demlerinde yazdığı “Yakın Ölüm” şiiri onun geride bıraktıklarına bir veda gibidir:

Çok alışık bir yüzle gelir ölüm
Çok alışık bir yüzle yakın çekim
Örneğin seksenli yıllarda gelir
Örneğin bir eylül ya da ekim
Ne üstün başarılı bir ozandım
Ne de üstün başarılı bir hekim
Tek başarım ölüm olur âlemde
Bu en güzel dizem olur nitekim

AHMET ÖZER
Şair-Yazar

(*)Argonotlar: Yunan mitolojisinde Truva Savaşı‘ndan önceki yıllarda yaşamış kahraman bir gruba verilen isim.
(**)Altın Post: Yunan mitolojisinde zenginliği ve iktidarı sembolize eden postun adı.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu