KİTAPKÖŞE YAZILARIVeysel Boğatepe

Dik Dur, Devrimci Ol ! – Veysel Boğatepe yazdı…

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında “Yeniçeltek Devrimci-yol” davasında idamla yargılanan devrimci Hasan Kaplan, davanın sıradışı hakimi Arif Hikmet Korkmaz ile sanıklar arasında yaşanan trajikomik hadiseleri dönemin canlı tanıklarıyla bizzat görüşerek kitaplaştırdı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri darbe sonrasında Türkiye, hemen hemen her alanda ( siyasi, ekonomik, kültür, eğitim, sağlık vb) ciddi kırılmalar yaşadı. Askeri cuntanın müdahale sonrasında Süleyman Demirel’in Başbakan’ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve partiler lağvedildi ve 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı. Ülke genelinde uygulanan sıkıyönetimle toplum üzerinde korku imparatorluğu kurulurken, özellikle devrimci işçi sınıfına karşı sindirme operasyonlarıyla asılsız suçlar isnad edilerek zapturapt altına alındı. Polisin hazırladığı suç tutanaklarının yoğun işkenceler sonucunda tehdit ve zorla imzalattırıldığı gerçeği ise ancak yargılanmalar sonucunda ortaya çıkabildi.

Resmi rakamlara göre 71 bin kişinin TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandığı davalardan birisi de Yeniçeltek merkezli olmak üzere Amasya, Merzifon, Suluoava, Samsun, Havza,Vezirköprü, Gümüşhacıköy ilçeleri ile çevre köylerde yaşayan devrimci muhaliflerin yargılandığı “Yeniçeltek Devrimci-Yol” davasıdır. Bu davadan  idamla yargılanan Hasan Kaplan, yargılanma süreçlerinde yaşanan tirajikomik olayları, aynı davadan yargılanan yol arkadaşlarının tanıklığına başvurarak “Dik Dur, Devrimci Ol !” adlı anı kitabında topladı.

Sıradışı bir hakim: Arif Hikmet Korkmaz

Yeniçeltek Devrimci-Yol davasındaki sanık sayısı 665’tir ancak sonradan hazırlanan ek iddianame ve birleştirilen dosya sayısıyla sanık sayısı 901’e çıkmıştır. Tutuklular içinde Yeniçeltek maden işçileri ile aileleri, 12 Eylül öncesi devrimcilerle insani ve soysal ilişkiler kurmuş halktan insanlar ve kısaca o dönemin yıldırma / sindirme politikaları doğrultusunda muhalif potansiyel gördükleri tüm insanları yaşına, hastalığına bakmaksızın toplamışlar. Bu davanın sıradışı tek hâkimi ise Hâkim, Arif Hikmet Korkmaz’dır. Sıradışı diyorum çünkü hukuka bağlı ve hukuk kurallarını uygulamaktaki hassasiyeti, o koşullarda pekte rastlanan bir tavır değildi. Arif Hikmet Korkmaz, sıradışı özelliği ve vermiş olduğu tahliye kararları ile 12 Eylül Generallerinin de tepkisini çekmiştir ancak yinede hukuka bağlılığından taviz vermemiş,” Ben hukuk adamıyım, delile bakarım. Delil yoksa ceza da yok. Delilsiz kimseyi içeride tutmam, delil varsa kimse donu elimden kurtaramaz.” diyerek cuntacıların hukuksuzluğuna ve zorbalığına boğun eğmemiş, tavrını cesurca ortaya koymuştur.

  Sanıkların “Hulusi Kentmen” lakabını taktığı babacan hâkim Arif Hikmet Korkmaz’ın adil yargılamaları, cuntacı generalleri rahatsız ettiğinden mahkemenin bir aşamasından sonra Yeniçeltek davasından alınmıştır çünkü onlara göre bu kadar insan kolay toplanmamıştır. Yerine ise kukla hâkimlerden Tahir Ergun atanmış ve cuntacıların istediği doğrultuda kararlar alıp, hükümler vererek sanıklara cezalar yağdırmıştır.

Devrimci adam direnir

  Hâkim, Arfi Hikmet Korkmaz’ın yargılama süreçlerinde sanıklarla kurduğu diyaloglar, vermiş olduğu kararlar, yol göstericiliği, haksızlığa, hukuksuzluğa yine kendine özgü üslubuyla ironik göndermelerde bulunması, dönemin koşulları içerisinde kolayca göze alınabilecek riskler değildir. Sanıkların çoğuna isnat edilen suçların tutanaklara polis zoru ve işkencelerle geçirildiğinin bilincinde olan Hâkim Arif Hikmet, hukuksuzluğa ve zorbalığa eleştiri yöneltirken, devrimcilere de “Devrimci adam direnir” diyecek kadar yol göstericidir. Tirajikomik hadiselerin yaşandığı yargılama süreçlerinde hâkim’in sanıklara “ Oğlum ne yapalım biz yargıcız. Siz devrim yapsaydınız şimdi onları yargılayacaktık. Yapamadınız, sizi yargılıyoruz” sözü aslında 12 Eylül 1980 darbesinin tüm gerçeklerini özetler niteliktedir.

Hasan Kaplan’ın bu kitabını okurken acı acı gülümsemekle kalmayacak, ABD güdümlü faşist darbenin ardından sürdürülen yargılamalar ile AKP’nin sivil darbesi sonrasında tertiplenen Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy gibi davalar arasındaki paralel benzerliğe şahit olurken o günden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini, ABD’nin yerli işbirlikçileriyle planlanan güdümlü darbeler silsilesinin günümüze kadar uzandığını göreceksiniz. Aslında günümüzde de hukukun üstünlüğü ve tarafsızlığına inanan, bu doğrultuda yargılamalar yapan hâkim ve savcıların akıbeti, 12 Eylül mahkemelerinin babacan hâkimi Arif Hikmet Korkmaz’ın durumundan pek de farklı değildir.

 Cübbemi yakarım

  Cuntacıları kastederek “Kısmetse daha sonraki darbelere” diyerek alay eden, Cezaevi müdürlerini “Bre papucumun müdürü” şeklinde fırçalayan, “Bu memleketin çobanları bile devrimci olur” diyerek sözde devrimcilerle dalga geçen ama sanıklarına “ Benim kara gözlü sanıklarım” şeklinde babacan üslupla yaklaşan hâkim Arif Hikmet Korkmaz, böyle bir ortamda 12 Eylülcülere rağmen ve onların mahkemelerinde hukuku işletmeye çalışması elbette cezasız kalmayacaktı. Arif Hikmet Korkmaz, davadan el çektirildikten yıllar sonra Eskişehir Ağır Ceza Reisliğine atanmış ve  Refah/Yol hükümetinin iktidarda olduğu 1997’de Aczmendiler davasını yürütmüştü. İktidarın baskılarına rağmen ve hatta Refah/Yol’un adalet bakanı Şevket Kazan’ın destek amaçlı Aczmendileri ziyaret etmesi bile bu cesur hakimi  yıldırmaya yetmemiş, Aczmendilerin uzun olan saç ve sakallarını kestirmiştir.

Kimi zaman gaz lambası ışığında adaleti eşit dağıtmaya çalışan sıradışı hâkim Arif Hikmet Korkmaz, hükümetin baskılarına boyun eğmemiş ve “Üstüme gelmeyin, bakanlığın önünde cübbemi yakarım.” diyerek adeta hukukun siyasallaştığına isyan etmiştir. 12 Eylül cuntacıları ile aynı zihniyete sahip Refah/Yol hükümeti, Arif Hikmet Korkmaz’ı davadan alarak cezalandırmış ve Ankara’ya tayin etmiştir. Arif Hikmet Korkmaz, cübbesini bakanlığın önünde yakmamış ancak “ Siyaset mahkeme salonuna girerse, adalet kaçar.” yazılı bir pankartı, adliyenin önüne asarak tüm baskılara rağmen o cesur tavrını yine ortaya koymuştur. Darbenin toplum üzerinde yarattığı korku, endişe ve travmaların trajikomik yansımalarını canlı tanıklarından okuyacağınız bu kitapta, duruşmaların babacan hâkimi Arif Hikmet Korkmaz gibi bir hukuk adamıyla tanışacak, tüm siyasi baskı ve zorbalığa karşı yine de hukuku nasıl işlettiğine tanıklık edeceksiniz.

Veysel Boğatepe

Dik Dur, Devrimci Ol

Başa dön tuşu