Yıkım Ve Mücadele Ekseninde Hasankeyf Paneli – Mine Bora Diri yazdı…
Hasankeyf, tarihsel adıyla “Hasno Dkefo”, Dicle Nehri kenarında olması nedeniyle hep önemli bir geçiş noktası ve stratejik değere sahip olmuştur. Hasankeyf höyüğünde yapılan çalışmalarda neolitik döneme ait arkeolojik buluntulara rastlanması burasının sürekli yerleşim gördüğünü gösterir. Bugüne kadar keşfedilen 550 kültürel ve tarihi varlık ve 5500 insan yapımı mağara bulunduran Batman- Hasankeyf, 2016 yılında Europa Nostra’nın “En Tehlikede Olan 7 Kültür Mirası” listesine girdi. 1978 yılında Arkeolojik sit alanı ilan edilmesine rağmen, korunması ve sonraki nesillere bırakılması için gerekli hiçbir çalışma, resmi kurumlar tarafından yapılmadı. Eski Alman Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Adolf Hoffman’a göre, 1986 yılından beri kazıların yapılmasına karşın Hasankeyf’te kazılması gereken yerlerin en fazla %10’unda çalışma yapılmıştır.
Dicle nehri üzerine yapılan Ilısu Barajı’nın olduğu yer, uygarlık tarihi açısından son derece önemli. Yukarı Mezopotamya olarak bilinen bu bölge son yılların kazı ve araştırmalarına göre, insanlık tarihinde ilk yerleşim yerlerinin oluştuğu coğrafyanın bir parçası olarak tanımlanıyor. Dicle Vadisi’nin ancak yarısında arkeolojik yüzey araştırmaları yapıldığı göz önüne alınırsa, bölgenin arkeolojik potansiyelinin daha yüksek olduğu ihtimal dahilinde. Eğer Ilısu baraj gölü bu hızla doldurulursa, tahmin edilmeyen ve/veya hiç bilinmeyen arkeolojik veri, buluntu ve sitler tahribata uğrayıp kaybolacak. Son yıllarda yapılan kazılarla, açığa çıkarılmamış ve daha alt tabakalarda olan üstün evrensel değerde bir kültürel mirasın varlığı da anlaşılıyor. Hasankeyf, Dicle Vadisi’nin kıyısında kireçtaşı yamaçlara oyulmuş ve farklı kültürlerden anıtsal yapı örnekleri ile doğanın ve insanın birlikte şekillendirdiği özgün bir kültürel peyzaj niteliğinde. UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi için aranan 10 kriterden 9’una da sahip, öte yandan somut olmayan kültür mirası hikâye, efsane, mitoloji, şiir ve türküler ilhamını köklü Dicle’den alıyor. Bugün Dicle Vadisi’ndeki insanlar bu hafızayı halen yaşatıyor.
Antik kent Hasankeyf ve Dicle Vadisi, ekonomik ömrü 50 yıl olacak Ilısu barajı için yok ediliyor. İlk insan izlerinin 300 bin yıl önce görüldüğü, ilk yerleşimin ise 12 bin yıl önce gerçekleştiği ve açık hava müzesi olan Hasankeyf, Anadolu ve Yukarı Mezopotamya’da Ortaçağ’a ait bütünlüğünü koruyabilen tek kent. En az 24 medeniyete ev sahipliği yapan Hasankeyf, Mezopotamya’da insanlığın yerleşik hayata geçişinin en belirgin örneği olarak gösteriliyor. Dicle Nehri ise bölgesindeki çevre ve doğa ile birlikte bir yaşam kaynağı idi, fakat şimdi Dicle Vadisi ve etrafında kurulan çok boyutlu yaşam Dicle’nin sularıyla doluyor. Ilısu Barajı ve HES’i 2019 Temmuz ayında su tutmaya başladı. Hasankeyf, arkeolojik kazısı kısmen yapılmış 289 höyük, 199 köy ve Hasankeyf ilçe merkezi, en az 100 endemik tür ve soyu tükenme tehlike listesinde bulunan canlı sular altında kalacak. Bunun üzerine, Hasankeyf Koordinasyonu tüm sanatçıları, kurumları ve vatandaşları 14 Aralık‘ta Mimarlar odasında yapılacak panele katılmaya davet ediyor.
Kültürel miras tahribatının yanında ekolojik etkileri düşünürsek, Hasankeyf ile Cizre arasındaki Dicle Vadisi bölgedeki insanlar tarafından en iyi sebze ve meyvelerin yetiştiği bölge olarak tanımlanıyor. Suyun başka yerlere göre daha bol olması ve iklimin farklılığı bu sonucu getiriyor. Tarımsal üretimdeki zenginlik ve çeşitlilik, bin yıllar içinde gelişen bir durum. Kıtalar, iklimler ve canlı popülasyonların kesiştiği bir bölgede bulunan Dicle Vadisi, doğal özelliklerini fazla yitirmeden günümüze ulaşmış nehir ekosistemlerinin iyi bir örneği. Bu yönden bakılınca kültür varlıklarıyla benzeri bir durum söz konusu, mümkün olduğunca korumak her yönden gerekli hale geliyor.
Mine Bora Diri
Kültür Yönetimi Danışmanı / Gazeteci Yazar
(emineminebora@gmail.com)