KİTAPDidem UsluKÖŞE YAZILARI

Zamanının Önünde Giden Moralızade Vassaf Kadri Ve Romanı ‘Hint Yıldızı’ Üzerine

Prof. Dr. A. Didem Uslu yazdı...

Zamanının Önünde Giden Moralızade Vassaf Kadri Ve Romanı Hint Yıldızı Üzerine – Prof. Dr. A. Didem Uslu yazdı.

Moralızade Vassaf Kadri’nin Hint Yıldızı romanına edebiyat açısından bakacak olursak, zamanın önünde giden bir yazar ve kurgu olması nedeniyle söylenecek çok şey vardır. En önemlisi roman bir polisiye ve dedektiflik romanı türünde yazılmıştır. Romanın sunuşunda Fatih Altuğ bu ilginç romanın 1915 yılında Şems Matbaa’sında basıldığını belirtir. O devirdeki baskıda bu bilgi mutlaka açık ve net bir biçimde kayıt altına alınmıştır. Ancak romanın yazılışı hakkında tahmini bir tarihsel altyapı kesin değildir. O nedenle daha fazla bilgiyi belgelerle kanıtlaması gereken tarihçilere bırakmak en doğrusu olacaktır. Romanın Alman-Türk ortaklığıyla sömürgeci İngilizlere karşı yazıldığı kesin bilinmediği için roman bu yazıda sadece edebi yanıyla ele alınacaktır.

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, Hint Yıldızı romanı zamanının önünde giden bir yazarın kurgusudur. Bu yazıda bu iddianın gerekçeleri öne koyulacaktır:

  • Öncelikle bilindiği üzere, Avrupa merkezli modernist (1980-1945) zamanların düşüncesinde polisiye ve dedektiflik kurgusu önemli ve düzgün bir edebiyat türü sayılmamıştır. Es kaza adı ünlenmiş Sherlock Holmes ve Agatha Christie dışında bu tür yok sayılmakta ve hor görülmektedir çünkü Avrupa merkezli modernist görüşün kabul gören veya reddeden kesin ve belli bir hiyerarşisi ve beğeni zevki vardır.
  • Bunun ötesinde Avrupa merkezli modernist dönem tamamen beyaz erkek egemen (WASP) ve sömürgeci bir dönem olduğu için, sömürgecilik aleyhtarı yazı veya kurgu yazmak kimsenin aklına gelmemiştir. Avrupa o yıllarda o kadar güçlüdür ve sömürgecilik yüzünden kendini öylesine yüksek bir noktaya oturtmuştur ki, değil cesaret etmek, Avrupa’nın fikirlerine karşı çıkmak kimsenin aklına gelmemiştir. Hıristiyan Avrupa 19. yüzyıl sonuyla 20. yüzyılın başında ekonomik, sanatsal ve toplumsal olarak o kadar güçlü, baskıcı ve ısrarcıdır ki, fikirlerinin aksini bile düşünmek akla gelmez. Tüm dünya Avrupa’nın fikirleriyle yatıp kalkar. Tüm dünya Avrupa’nın fikirlerini doğru sayar. Tüm dünya Avrupa kriterlerine ulaşmak için kendini paralar. Tüm dünya Avrupa karşısında aşağılık duygularına kapılır. Hatta öyle ki, Avrupa merkezli modernist düşünce tüm dünya ülkelerine tarihlerini yalan yanlış bile dikte ettirir. En basit örneğiyle, Oryantalizm özellikle Türk kültürüne ve Türklere karşı büyük bir empozeyle bilimsel diye yutturularak yapıştırılmış bir sahte bilim dalı (pseudo science) olmuştur. Harem kadınlarının hamamda şişman ve yağlı bedenlerle gösterildikleri resimleri, Avrupa ressamları cinsellik fantezileriyle çizmişlerdir. Ortada değil hareme, Saray’a bile hiçbir yabancının giremediği bir tarih varken, Avrupalılar kendi kafalarından Osmanlıyı her alanda subjektif bir bakış açısıyla tanımlamış ve anlatmışlardır. Bu Oryantalizm gerçeği, tüm ülkeleri, özellikle de Asya ve Afrika ülkelerini kendi bakış açısıyla onlara ezberletmiştir.
  • Moralızade Vassaf Kadri’nin ilginç bir başka yanı da, Avrupa’da 20. yüzyıl başındaki zorla kabul gören polisiye kurgularına cinayet ve polisiye dışında başka bir tema veya konu olmaması şartı getirilmişken, bu dönemde yaşayan yazarımızın polisiye kurgu içine bir aşk macerası yerleştirmiş olmasıdır. Hatta romanı günümüzün çeşitli konuları ve temaları içeren polisiyelerine benzemektedir. Bu nedenle yazar ve eseri, yüz yıl kadar zamanının ötesindedir. Yazarın eserinde edebi hatalar bulanlar ise, zamanımızın postmodern edebiyatının her türlü tarih çarpıtma, yalan, dolan, hata ve saçmalığı kucakladığını da unutmamalıdır.

Avrupa merkezli modernist dönemin etkisi bu kadar sertken ve bu döneme kolonyal dönem adı verilirken, bir Türk yazarın bu düşünceye karşı bir roman yazmış olması hem büyük bir cesaret örneğidir, hem de bir Türk’ün dünyayı büyüleyen Avrupa fikirlerden kopmuş ve kurtulmuş olmasının kanıtıdır. 20. yüzyılın ilk yarısı kolonyal, yani sömürgeci diye tanıtılırken, ikinci yarısı postkolonyal, yani koloni sonrası olarak bilinmiştir. Kolonyal edebiyatta, sömürgeci ülkeler kendilerini ve kültürlerini yüksek ve değerli gösterip başka ülkelere ilişkin karalamalı bilgiyi satır aralarında aşağılanmalarla gizlemişlerdir. Bu tıpkı devasa Roma heykellerindeki heyula Romalılarla ayaklarındaki küçük köle ülke insanı heykelleri gibidir. Avrupa’da kolonyal edebiyat sömürgeci ülkelerin edebiyatı iken, postkolonyal edebiyat, sömürülmüş ülkelerin edebiyatı ve sanatı olarak kabul edilmiştir. Başka deyişle, Moralızade Vassaf Kadri kolonyal zamanda yaşamış ama postkolonyal edebiyat üretmiştir. Bu yüzden de zamanının ötesinde giden bir edebiyatçıdır.

Çok güçlü bir edebiyat geleneği olan Türk edebiyatı kurgu sanatını, meddah geleneğinin hikayelemesi beslemiştir. Ancak hikayelerin romanlaştırılması ve basılması Avrupa etkisi altında başlamıştır. Bilindiği üzere, matbaa Osmanlı İmparatorluğuna bir hayli geç girdi diye entelektüel yakınmalar vardır ama aslında onca gayrimüslim matbaası şakır şakır çalışırken ve Türk matbaası kurulmuşken, Müslüman halk, uzun yıllar matbaaya ilgi göstermemiş ve matbaaya Kuranı Kerim başımı dışında ihtiyaç duymamıştır. “Osmanlıya matbaa geç geldi” suçlaması da bir entelektüel sloganı ve masalıdır.

Bu romanın matbaada basımı da Moralızade Vassaf Kadri Efendi açısından büyük bir başarıdır çünkü 1915 yılı, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkler için çok kritik bir yıldır. Osmanlı İmparatorluğu içindeki tüm Hıristiyan ayrılıkçı halkların ayaklandığı ve Osmanlıyı yıkmak için çeşitli büyük ve sömürgeci ülkelerle işbirlik ve anlaşmalar yaptıkları bir yılın doruğudur. İngilizlerin tabiriyle Büyük Gelibolu Savaşı (Çanakkale Zaferi) de bu yılda kazanılmıştır. Zaten Mahatma Gandi, Çanakkale Savaşından sonra Mustafa Kemal Atatürk için: “Gelibolu’dan önce İngilizleri tanrı sanırdım” demiştir. Çanakkale Zaferi gerçekten de, İngiliz İmparatorluğunun bir türlü affedemediği sonu ve felaketi olmuştur. Hintliler romanda İstiklal Komitesi toplamaktadırlar. O yüzden yazar Vassaf Kadri, Hintlilerle özdeşleşmekte ve onların esaretlerini iyi anlamaktadır.

Sultan Abdülhamit’in Hindularla, başka deyişle Hint Müslümanlarıyla iletişim kurma yolu da tarihsel bir gerçekliktir çünkü babamın babasının babası (büyükbabası) Müşir Akif Paşa (1834-1887), 1880’lerin sonunda Hünkar Abdülhamit tarafından Hint Müslümanlarıyla görüşmeler yapmak üzere Hindistan’a gönderilmiş bir Osmanlı subayıdır. Hatta geri dönüş yoluna çıkacakken tifo olup öldüğü için mezarı Karaçi’de kalmıştır.

Moralızade Vassaf Kadri’nin Hindistan’a gidip gitmediğini bilemiyoruz ama romanın ruhu, bir sömürge ülkesi fikrinden çok, zamanın Türk vatanperverlik duygularına yakındır. Gizli Hint toplantıları ve gizli bağımsızlık çalışmaları (s. 148 ve 164) Abdülhamit’in ve İttihat Terakki’nin etkinlikleri gibidir. Romanda İngilizler her yerdedirler. Üstelik Hintlileri özgür bırakacak gibi görünmezler. Mesela Naçaka’yı İngilizler sürüklerlerken, ancak kız kardeşi bu işi önler (s. 150). Romanın sonunda kız kardeşin bir ihtilalci kadın olduğunu anlarız (s. 250). Romanın asal karakteri olan Naçaka, İngiliz casusu Nirfa’yı yakalar (s. 159). Daha sonra da Mida’yı İngiliz dedektif yamaklarından kurtarır (s. 162). İngilizler El- Ahbar muhabiri Guya’yı bulur, onu öldürünceye kadar döverler. Bankalardaki bütün Hint servetine el koyarlar. Naçaka roman boyunca tebdili kıyafet içinde tıpkı Türk kurgularındaki gibi kıyafetten kıyafete ve kimlikten kimliğe girer. Kah İngiliz polisi veya İrlandalı nöbetçi olur, kah işçi, kah kadın, kah mihracenin aşçısı olur.

İngiliz sömürgeciliği çok başarılı bir sistemdir. Tereyağından kıl çeker gibi ve organize. Fransız, İspanyol, Portekiz veya Hollanda sömürgeciliğinden çok farklıdır. İngilizler ticaret bahanesiyle girdikleri ülkelerin sosyolojisini çok iyi keşfederler. O yüzden romanda İngilizler Senegallileri bile Hintlere karşı kullanmışlardır. Kurgudaki İngilizlere suçlama mektubu sert eleştiriler içerir (s. 178-79). Bu sırada İngilizlere casusluk yapan Hintlilerle İngiliz yanlısı valiye ve mihraceye karşı koymak zordur. Tüm İngiliz toplumu sessiz bir dayanışma yeminiyle sömürgeciliği elbirliğiyle ayakta tutar. Ne var ki Mihrace’yle aşk yaşayan ve genç adamın servetini bırakacak olduğunu bilen duygusuz ve kaprisli İngiliz kızı Alis’i Naçaka aldatır (s. 191). Daha sonra da onu Mihrace’yi aşkından koparır, kurtarır ve halkına sarılmasına önayak olur. Romanın sonunda Mihrace fedakar bir Hintli olur (s. 262).

Moralızade Vassaf Kadri’nin ‘Hint Yıldızı’ romanı ne yazık ki unutulmuş bir romandır. Ancak 1915’de yazılmış olması romanın değerine toplumbilimsel ve evrensel bir değer katmıştır. Dedektifliğin merak unsuru, sömürgecilik yöntemleri ve kahramanlık gibi temalar romanı zamanının ötesine taşır. Öte yandan edebiyat açısından da karakter ve olay dizisi gelişimi, mekan tanımı ve kurgunun doruk noktaya çıkıp sonuca varması romanı keyifle okunacak bir eser haline getirmiştir.

Prof. Dr. A. Didem Uslu

Moralızade Vassaf Kadri, Hint Yıldızı, İstanbul: Ketebe Yayınları, 2018. (Sayfa alıntıları bu basımdan alınmıştır)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu