Site icon Kitaptan Sanattan

Çıkış Arayanlara Bir Mecra Önerisi 3 – Barış Mengütay yazdı…

Sanatın metalaşmasına ve piyasada içeriğini yitirmesine yönelik eleştirilere “peki ne yapalım?” diye bir soruyla cevap verildiğinde çoğunlukla söyleyecek pek bir şey bulamaz eleştirinin sahibi. Çözüm diye ortaya koyduğu şey de, acımasız çarkların biraz yağlanmasından başka bir şey değildir.

Bunun nedeni, eleştirinin büyük ölçüde sistem tarafından kapsanması ve önlemler altında “güvenle patlatılması”dır.

O nedenle aklına ve yaratıcılığına güvendiğiniz çoğu eleştirmen, “ne yapalım?” sorusunu bildiği gerçek çözümlerle yanıtlamaz. Lafı geveler, mırın kırın eder. Sistem tarafından kapsanmayan bir çözüm sanatın yeniden ayakları üzerinde dikilmesine imkân verebilecek olsa bile, yolu uzun ve çetrefillidir. Dayanışma ve fedakârlık ister. Bireysel kurtuluşa ve ötekine güvenmemeye koşullandırılmış çoğunluk için bunlar büyük risklerdir. Minik bir ihtimal olsa bile o ‘bireysel kurtuluş’tan başka çare yoktur ve “bana da çıkabilir” beklentisiyle sonsuza kadar piyango bileti almayı sürdürecektir. Çünkü “talihli” birkaç sanatçının parlak yaşamıyla motive olmuştur.

Ancak, pandemi süreci denilen muamma ile birlikte bambaşka bir sürece girilmiştir. Başkalık nerede? Başkalık artık “bize de çıkabilecek” piyangonun biletini bile alamayacak duruma gelen sayısız sanatçının eski ezberlerinden arınabilecek bir güven bunalımına düşmesidir.

Evet, bu sistemin içinde sürdürülebilir çözüm zinhar yoktur ama dayanışmanın henüz gerçek anlamına yakın örneklerini yaşamamış insanlar, ezberlerinden sıyrılarak kendilerine nefes alacak, soluklanacak imkânlar yaratabilir. 

Henüz “pandemi” süreci yokken, 2012’lerde sanat eserinin biricikliğinin yüceltilmesi ve meta olarak piyasada el değiştirmesine karşı farklı yaklaşımlar geliştirilmesine dair bazı girişimlerde bulunmuştum. Ancak, yazının başında özetlediğim nedenlerle ya uzak duruldu, ya da yadsındı.

Ne demiştim;
Eserin biricikliği, sahip olma ayrıcalığının pazarlanmasıdır. Sanatı dekoratif bir nesneye dönüştürür. Eserin kopyaları olabildiğince çok insana ulaştırılmalı, onların yaşamına girmelidir.
Sayısız sergi dolaştım ama benim için ‘koleksiyonerlik’ ihtimal dışı olduğu için, tebrik etmek dışında sanatçıya destek olabileceğim bir kanal bulamadım. Dolaştığım sergilerin hepsine karınca kararınca destek olabilmek isterdim. Bunu düşünürken aklıma sokak müzisyenleri geldi. İcra edilen eser, kimsenin olmuyordu. Kimse sergilemenin tüm haklarını satın alıp ulaşılmasını kısıtlayamıyordu. İlgisini çekenler birikiyor, icrayı izliyor, icranın devamlılığı için gerektiği ayan beyan olan maddi desteği ‘gönlünden kopanla’ yapıp yoluna devam ediyordu.

Evet, biricikliğe ve eseri mülkiyetine geçirmeye imkân vermeyecek ne yapabilirdik? Aslında ikisi birbirini tamamlıyordu. Eserin orjinaliyle aynı temsile sahip olduğunu kabullendiğimiz kopyaları, maliyet artı ‘gönülden kopan’ destek karşılığı yaymak.

Öncesinde, eserin kopyasının orijinali ile aynı temsile sahip olduğu yaklaşımını tüm ortam ve mecralarda savunup bu konuda bir duyarlılık yaratmak buna uygun ortam sağlar. 

Özgün ve meziyetli bir ‘prestij’ türü yaratmalıyız. Sevdiği sanatçıların tamamen özgün yaratı ürünü kopyalarının serisini eksiksiz olarak yaşam alanında bulundurmak prestij olmalı meselâ.
Konu detaylandırılıp daha da olgunlaştırılabilir. Bunu tartışmalıyız.

Geçtiğimiz günlerde kıymetli arkadaşım Oğuz Kemâl Özkan‘ın benzer fikrini açmasıyla konuyu kaldırdığım raftan indirdim ve onun katkısıyla buradan sunuyorum.
Var mısınız?

Barış Mengütay

Not: Bu konudaki görüşlerinizi iletmek, projeyi hayata geçirmek ve kurulacak sanat platformunda yer almak için iletisim@kitaptansanattan.com ‘a yazabilirsiniz.

Çıkış Arayanlara Bir Mecra Önerisi 2 – Barış Mengütay yazdı…

Çıkış Arayanlara Bir Mecra Önerisi – Barış Mengütay yazdı…

Exit mobile version