‘Güçlü’ İle ‘Haklı’nın Mücadelesi: ‘Dilhun’

‘Güçlü’ İle ‘Haklı’nın Mücadelesi:
‘Dilhun’
“Dilhun”, Ange Yayınları’ndan Okurla Buluştu
“Ahlak” ve “adalet” kavramlarını sarsıcı bir dille yeniden sorgulayan Pınar Yiğitoğulları, insan onurunun en karanlık sınırlarına dokunuyor.
Ange Yayınları etiketiyle yayımlanan Pınar Yiğitoğulları‘nın kaleminden ‘Dilhun’, toplumsal çürüme, bireysel vicdan ve insanın onur mücadelesi üzerine sarsıcı bir yüzleşme sunuyor. Yazar, kitabında son yıllarda giderek derinleşen “ahlakçılık” olgusuna, yani başkalarının özel yaşamına müdahale ederek ahlaki üstünlük kurmaya çalışan anlayışa sert bir eleştiri yöneltiyor. Albert Camus’nun “Ahlaksızlık çoğu kez yalnızca başkalarının güvenini kötüye kullanmaktır.” sözünden yola çıkan Pınar Yiğitoğulları, bu sözü çağımızın toplumsal gerçekliğiyle buluşturuyor.
‘Dilhun’un satırları, ahlak adına insan onurunun nasıl alaşağı edildiğini, güç ve çıkar ilişkilerinin adalet duygusunu nasıl yok ettiğini derin bir sezgi ve tecrübe ile resmediyor. Yazar, kitabın arka kapağında yer alan ifadelerinde bu çürümeyi şöyle tanımlıyor:
“Gerçek ahlaki çürüme ve toplumun bu çürüme karşısında günden güne uzuvlarını kaybediyor olması, pek çoğumuzun haklıdan değil güçlüden yana duran, anı kurtarmaya meyilli gizli ve sessiz ortaklığıyla devleşerek büyüyor. Sonunda hepimizin altında kalacağı şüphe götürmeyen bu dev felaketin önüne geçebilecek işleyen bir adalet sistemi ise yok.”
Bu satırlar, yalnızca bir tespitin değil, aynı zamanda bir çağrının da ifadesi. Yiğitoğulları, sessiz kalmanın suça ortak olmak anlamına geldiğini hatırlatıyor; bireysel sorumluluğun, toplumsal dönüşümün ilk adımı olduğunu savunuyor.
Kitabın merkezinde, adaletin olmadığı bir dünyada insanın kendini nasıl var edeceği sorusu yer alıyor. Yiğitoğulları, yıllarca bu soruyla boğuştuğunu ve sonunda yanıtı yazıda bulduğunu dile getiriyor:
“Adaleti bireysel olarak sağlama gücüm olmasa bile yılların birikmiş irinini, cerrah titizliğiyle ince ince ruhumdan neşterle kazıyıp hikâyeye dönüştürerek, onlara benden azade bir hayat verip özgürleşme yolunu seçtim.”
Yazmaya bir arınma ve direniş biçimi olarak odaklanan Pınar Yiğitoğulları‘nın kitabı ‘Dilhun’, yalnızca bireysel bir hesaplaşmanın ürünü değil; aynı zamanda sessizliğe, duyarsızlığa ve ahlaki ikiyüzlülüğe karşı bir edebî isyan. Yazar, insanın kendi vicdanıyla kurduğu ilişkiyi sorgularken, okuru da bu sorgulamaya ortak olmaya davet ediyor.
Romanın dili cesur, yer yer sert ama bir o kadar da içten. Yiğitoğulları, toplumsal meseleleri edebiyatın estetik diliyle anlatırken, duygusal derinlikten ödün vermiyor. Her cümle, uzun bir iç hesaplaşmanın yankısı gibi.
Ange Yayınları’ndan çıkan ‘Dilhun’, çağımızın ahlaki ve adli çıkmazlarına ışık tutan, güçlü bir vicdan manifestosu niteliğinde. Pınar Yiğitoğulları, kitabında bireyin kendi karanlığıyla yüzleşmeden toplumun aydınlanamayacağını hatırlatıyor. Okurlarını hem düşünsel hem duygusal bir yolculuğa davet eden eser, “haklı” ile “güçlü” arasındaki farkı yeniden hatırlatıyor.

Sadık Cesur: ‘İyileşmek, Bazen Birlikte Bilmemeyi Kabullenmektir’
 
 




























































