Tanrının Çırağı, Usta Olmak İsterse?

Tanrının Çırağı, Usta Olmak İsterse?
Ange Yayınları, Ahmet Tezel’in felsefi ve mistik bir derinliğe sahip olan romanı ‘Tanrının Çırağı’ ile okurlarını farklı bir düşünsel yolculuğa davet ediyor.
Ahmet Tezel, bu romanında insanın varoluşu, cennet ve cehennem kavramları, tanrıya ulaşma çabası ve kendini keşfetme süreci gibi büyük sorular etrafında etkileyici bir anlatı örüyor. Romanın merkezinde, kaderin cilvesiyle tahtta kendini bulan Şeddad adlı bir karakter yer alıyor. Şeddad, Tanrı tarafından seçilmiş olduğuna inanılan bir kişidir ve O, Tanrı’ya ulaşmanın sırrının cennet ve cehennem arasında gizlendiğine kanaat getirir. Ancak bu kutsal mekânların gerçekliği ve yerini anlamak, yalnızca ölümün ötesine uzanan bir yolculuk değildir; aksine insanın yaşam içindeki içsel sorgulamalarıyla ilintilidir. Tezel, bu yolculuğu anlatırken okuru derin metafizik düşüncelerin içine sürükler.
Roman, cennet ve cehennem kavramlarının varlığına dair derin soruları da gündeme getiriyor. Toprağın altında, günahlarımızın ağırlığıyla cehenneme doğru çekilir miyiz, yoksa ruhumuz arınarak gökyüzündeki cennete mi yükselir? Şeddad’ın, bu sorulara yanıt ararken kendisini de yeniden keşfetmesi okura, insanın ölüm ve sonrasına dair kadim sorularını bir kez daha düşünme fırsatı sunuyor. Roman boyunca, insanlar, her ölümde hem cennete inanıp hem de kederlenirken, aslında neye inandıklarını sorguluyorlar. Şeddad bu ikilemi şu soruyla dile getiriyor: “Ölenin cennete gideceğine inanırken neden kederleniriz? Kıskançlık mı, yoksa cennete gerçekten inanmadığımız için mi?”
Ahmet Tezel, ‘Tanrının Çırağı’ romanında, görmenin ne anlama geldiğine dair derin felsefi sorular soruyor. İnsan, başkaları tarafından nasıl görülür ama asıl önemlisi, kendisini nasıl görür? Tezel, aynaların yalnızca fiziksel görüntüyü değil, insanın içindeki sırları da yansıttığı fikri üzerine bir metafor kuruyor. Aynalar, insanı kusurlarıyla yüzleştirir, ancak belleksizdirler; gördüklerini saklamaz, hatırlatmazlar. Buna rağmen aynada gördüğümüz görüntüler, zaman zaman kibri, zaman zamansa acziyeti ortaya çıkarır. Tanrının Çırağı, insanın kendine ayna tutması, hakikatle yüzleşmesi ve bu yüzleşmenin getirdiği sonuçlarla hesaplaşması üzerine güçlü bir anlatıya sahip.
Şeddad’ın Tanrı ile olan ilişkisi ise romanın en güçlü noktalarından biridir. Tanrı’nın gizemli olduğu, her insana farklı bir yüzle göründüğü ancak yine de tek ve yalnız olduğu düşüncesi, romanın metafizik derinliğini artırıyor. “Tanrı, bana başka, ötekine başka görünse de makamında yalnızdır. Benim gördüğümü başkası görmez, başkasının gördüğünü ben göremem.” diyen Şeddad, Tanrı’nın bu sırrını çözmenin peşine düşer. Tanrı’nın sırlarını anlamaya çalışırken insanın da aslında bir çırağa benzediğini söyler. Çıraklar ustalarına kendilerini kanıtlamaya çalışırken, Şeddad da Tanrı’ya çırağı gibi yaklaşır. Ancak roman, her çırağın bir gün usta olma arzusunu da irdeler.
Kıyamet teması da romanda derin bir şekilde ele alınıyor. Tezel, kıyameti yalnızca evrensel bir yıkım olarak değil, bireysel bir yüzleşme ve yıkım olarak da ele alıyor. Her insanın kendi kıyametiyle yüzleştiği ve yeniden dünyasını kurduğu düşüncesi, roman boyunca sorgulanan konular arasındadır. Şeddad, insanların her gün bir yerlerde kendi kıyametlerini yaşadığını ve sonra dünyalarını yeniden kurduklarını söylerken büyük kıyametin asıl tanımını şu şekilde yapar: “Asıl kıyamet, Tanrı’nın dünyadan vazgeçişidir. İnsanlar kıyamet yaşadıklarını sanır ama aslında kendi dünyalarından vazgeçemezler.”
Ange Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Tanrının Çırağı, felsefi ve mistik bir roman arayışında olan tüm okurlara hitap ediyor. Ahmet Tezel’in benzersiz üslubu ve derin anlatımıyla şekillenen bu eser, düşünmeye ve sorgulamaya açık zihinler için kaçırılmaması gereken bir kitap.

Ahmet Tezel Kimdir?
1979’da Sakarya’nın Taraklı ilçesinde doğdum.
İlk, orta ve lise eğitimimi Taraklı’da, Lisans eğitimimi Uludağ Üniversitesi / Uluslararası İlişkiler Bölümünde, Yüksel Lisansımı Kadir Has Üniversitesi / Uluslararası İlişkiler ve Küreselleşme Bölümünde tamamladım. Halen Gedik Üniversitesi bünyesinde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde Doktora tezim üzerine çalışmaktayım. Bankacılık Sektöründe İnsan Kaynakları alanında yirmi yılı aşkın süredir profesyonel olarak görev yapmaktayım.
Çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan makalelerim dışında kişisel blogum www.yazimasam.com ‘da öykü, deneme ve makalelerimi paylaşmaktayım. Kutsal kitaplarda geçen İrem şehrinin hikayesinden aldığım ilhamla yazdığım ilk kitabım “Tanrı’nın Çırağı” geçtiğimiz yıl Ange Yayınlarından çıkarak okurla buluştu.
Kitaplara ve yazıya olan tutkum dışında sağlıklı bir Beşiktaş taraftarı ve kulüp üyesiyim.




























































