Diaspora’nın soykırım propagandasının yeni adı: ‘THE PROMISE’ – Veysel Boğatepe yazdı…
Tarihi belgelerle yüzleşmeye ve arşivlerini açmaya yönelik çağrılara kulaklarını tıkayan Ermeni Diasporası “tanınma, tazminat, toprak” taleplerini kapsayan iddialarını propagandaya dönüştürerek sürdürüyorlar. Özellikle de nefreti sıcak tutarak istikrârlı bir fon akışı sağladıkları lobi faaliyetleri için ciddi kaynak harcıyorlar. Lobinin ana finansörü ise ABD ve İsrail gibi küresel güçlerin ardındaki milyarder David Rockefeller’den sonra dünya zenginler listesinde ikinci sırada yer alan Kirk Kerkorian üstleniyor.
Kerkorian’ın yapım şirketi Survival Pictures, geçmişte bire bir örnekleri bulunan aynı hikâyeyi, The Promise (Söz) adıyla yeniden filme aldı. Galasının 25 Nisan’da ve ABD’de yapılmasındaki amaç ise “başkan seçilirsem ermeni soykırımını tanıyacağım” diyen Donald Trump’a söylemini tekrar ettirmekti. Ancak Trump’da tıpkı Obama gibi “soykırım” yerine “büyük felaket” diyerek geçiştirdi.
Fragmandaki slogan propagandalar
Nisan’da, Türkiye’de vizyona çıkacağı duyurulan filmden henüz ses seda yok ama dolaşıma sokulan fragmanlar, konusunu özetlemeye yeterlidir. Geriye ise araya tıkıştırılmış ve dramatize edilmiş kurgusal aşk kalıyor. Fragmanlarda “% 85 ülke halen soykırımı tanımıyor” ile başlayan propaganda İnsan Hakları Avukatı, Soykırım Enstitüsü yetkilileri ve oyuncularla yapılmış kısa röportajlarla devam ediyor. Avukat Geoffrey Robertson; 1915 tehcirinin uluslararası suç olduğunu iddia ederken, Enstitü üyelerinden Israel Charney ise birçok hükümetin önceden taahhüt etmesine rağmen soykırımı reddettiklerini dile getiriyor. Charney’in bu söylemi, diasporanın ve filmin amacını ifşa etmeye yetiyor.
Yönetmen Terry George’nin ana fikir olarak belirlediği “1915’te 1,5 milyon ermeni öldürüldü” sloganının yanısıra filmin, soykırımın imha tarihine örnek olduğunu, özellikle de hiç söylenmeyenleri söylediğini iddia etmesi tam anlamıyla bir durum komedisidir. Oysa soykırım yalanının temelini aynı iddialar oluşturmakla beraber daha önce çekilen “Geceyarısı Ekspersi” ile “Ararat” filmlerinin de ana fikri aynıydı. Fakat toplumsal algı oluşturmak için finalde kullandığı “Ermeni soykırımının tanınması gerektiğini düşünüyorsanız The Promise’yi izleyin” şeklindeki taraflı yönlendirmesinden, soykırım yalanına katkı sunduğunu söyleyebiliriz.
Bu filmleri çok gördük
Hikâyenin kaynağını ise Yahudi asıllı, Avusturyalı yazar Franz Werfel’in 1933’te yayınlanan “Musa Dağında 40 Gün” adlı kitabı oluşturuyor. Aynı isimle 1980’de filme uyarlanan kitap, 2015’te “Portakal Uykusu” adıyla belgesele aktarılmıştı. Sözün bittiği noktaya gelmiş olmalılar ki, Musa dağı hadisesini bu defa The Promise (Söz) olarak bir kez daha propaganda malzemesine dönüştürdüler. Tamamen kurgusal bir hikâyeden ibaret olan ve Musa Dağ’ında yaşanan olayları konu edinen filmde, vergi borcunu ödemeyen 7 ermeni köyünün silahlı isyanına ve ardındaki Fransız misyoner gerçeğine değinilmediği gibi “Osmanlı’nın zulmünden kaçış” şeklinde çarpıtılmış. Hedef, konu Türkiye olmasına rağmen filmin tamamı Portekiz, İspanya ve Malta’da çekilmiş.
Ve son söz; BM’nin 1948 soykırım sözleşmesine göre soykırım suçunun işlendiğine karar verecek olan, eylemin yapıldığı ülkenin yetkili mahkemesi ile Uluslararası Adalet Divanı’dır. Demek ki, konunun hukuki düzlemde tartışılıp sonuca bağlanmasının dışında başka yol ve seçeneği yoktur. Soykırım propagandaya, yalana uluslararası alanda belgelerle verilmiş en somut yanıt ise kuşkusuz Doğu Perinçek lehine sonuçlanan “Perinçek-İsviçre” davasıdır.
Veysel Boğatepe
The Promise (Söz)
Yapım: Survival Pıctures
Yapımcı: Mike Medavoy, William Horberg
Yönetmen : Terry George
Senaryo: Terry George, Robin Swicord
Tür: Tarihi, Kurgu
Ülke: ABD / İspanya
Dil: İngilizce, Fransızca, Almanca, Ermenice
Vizyon tarihi: Nisan 2016 (Avrupa)
Oyuncular: Christian Bale, Oscar Isaac, Charlotte Le Bon, Angela Sarafyan, Jean Reno