Art Publik, Keçi Events – “Şahmeran Mardin” sergisi
Mardin, Türkiye’nin kültür ve sanat yaşamını zenginleştirmek amacıyla 20 Nisan-20 Temmuz 2020 tarihleri arasında gerçekleşecek Şahmeran Mardin sergisine ev sahipliği yapacak.

Kimseye söylemeyin Mardin’e gidiyorum
Keşfe ve deneyime dayalı, sokaklara yayılan bir sergi
Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş 10 bin yıllık somut olmayan sözsel kültür hazinesi Şahmeran Masalı ilk kez kamusal bir sanat sergisiyle Mardin’de vücut buluyor. 20 Nisan – 20 Temmuz 2020 tarihlerinde gerçekleşecek olan Şahmeran Mardin sergisi, Türkiye’den ve dünyadan pek çok sanatçıyı buluşturuyor.
Kadim Mardin, tarihi sokaklarında karşılaşmalar yaratmaya hazırlanıyor
Mardin, Türkiye’nin kültür ve sanat yaşamını zenginleştirmek amacıyla 20 Nisan-20 Temmuz 2020 tarihleri arasında gerçekleşecek Şahmeran Mardin sergisine ev sahipliği yapacak.
Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek sergi Art Publik / Keçi Events tarafından düzenleniyor. Sanatsever markalar ile çok değerli sanatçıları buluşturan sergi, iş dünyasına bir parçası olma ayrıcalığını sunarak markaları sanatla sokağa taşıyor.

Heykeltıraş Ayla Turan tarafından gelenekseli sentezlediği çağdaş yorumuyla sergiye özel olarak tasarladığı Şahmeran heykeli, serginin amiral gemisi niteliğinde. Yaklaşık 2 metrelik heykeller, iş dünyasının ve sanatçıların işbirliğinde ortaya çıkarak sergide yerini alacak.
Sergi sonunda düzenlenecek VIP müzayedeyle heykellerin satışından elde edilecek gelir Dara Antik Kenti’nin arkeolojik kazılarına fon sağlayacak. Sergi süresince düzenlenecek turlar, konserler, dinletiler, atölyeler, paneller, fotoğraf rotaları ile Şahmeran Mardin bir festival havasında gerçekleşecek.
Markalar için anlamlı bir fark yaratma
Toplumla iç içe olan sergi, markalara büyük çaplı tanıtım olanağı sunuyor. Markaların 2020 iş hedeflerine yönelik esnek bir model sunmakla birlikte sanatla markaya değer katma, farkındalık yaratma ve olumlu yeşil profiller kazanma imkanı tanıyor.

Toplumsal ve sosyal faydası yüksek, heyecan verici bu değerli sergi ile kaybolmaya yüz tutmuş, yaşatılması gereken sözsel kültür hazinemiz çağdaş sanatın farklı disiplinleriyle gelecek nesillere aktarılacak. Bir kadın hareketi olan sergi; Şahmeran mitiyle toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı, kadının anaerkil zamanlardan bu yana var olan gerçek kimliğini ve değerini de ortaya koyacak.
“Kamusal sanat kamusal iyiliktir”
Proje Direktörü Zeynep Helvacı kamusal sanat konusunda deneyimli bir isim. 2007 yılında, 12 hafta boyunca İstanbul sokaklarını birbirinden farklı inek heykelleriyle renklendirerek dünyanın en büyük kentsel sanat ve sosyal sorumluluk etkinliği CowParade’in İstanbul sergisini düzenleyen Helvacı, Şahmeran Mardin ile ilklerle dolu, sıra dışı bir kamusal sanat örneğini hayata geçireceklerini söylüyor.

Helvacı, “Art Publik olarak yaptığımız iş, insana dokunarak görsel sanatın müze, galeri gibi kapalı ortamlar yerine günlük hayatın içinde herkesin ulaşabileceği mekanlarda izleyiciyi katılımcıya dönüştürerek deneyimlemesine olanak vermek. Mardin’de kamusal sanatla bunu yapmayı hedefledik. Biliyoruz ki kamusal sanat sergileri insanların estetik gereksinimlerini karşılar; motive eder, ilham verir, yaratıcı yetenekleri artırır ve yeniliği teşvik eder. Dahası hayal gücünü harekete geçirir, algıların açılmasını sağlar, bilişsel yetenekleri geliştirir, empatiyi derinleştirir. Kamusal sanat kamusal iyiliktir” diyor.
Zeynep Helvacı serginin markalara anlamlı bir fark yaratmak için bir fırsat yarattığını belirterek, “Şahmeran Mardin, markaların ve sanatseverlerin destekleriyle gerçekleşecek bağımsız bir kolektif çalışma. O nedenle iş dünyasının sergide yer almalarını diliyoruz” diyor.
Ayla Turan hakkında
1973’te Hamburg’da doğan Ayla Turan, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde eğitimini tamamladıktan sonra sanat hayatına atıldı. Gündelik yaşamdan nesneleri ya da kişileri çocuksu bir yaklaşımla ele alan Turan, eserlerinde izleyiciyi gördüğünün daha derinine bakmaya ve toplumsal problemlere dair pek çok konunun okumasını yapmaya yönlendirmeyi hedefliyor. Almanya, Fransa, Macaristan, İsrail, Letonya, Güney Kore, Dubai, Mısır, İtalya, Hindistan, Suriye, Burkina Faso, Çin, İsveç ve Meksika gibi dünyanın birçok ülkesinde kamusal alan için çeşitli heykeller üreten sanatçı, İstanbul’da yaşıyor.
ART PUBLİK hakkında
Art Publik, “Biz Kamuda Yaparız” inancının rehberliğinde, unutulmaz deneyimler yaşatmak için toplu bir huşu hissine ilham veren sanat şovları ile destinasyonlar yaratıyor. Ajans, sanat turizmine katkıda bulunmak amacıyla kamusal alanda sanat projeleri geliştirip uyguluyor.
Şahmeran – ‘Düş ya da Gerçek; Şah-ı Maran’
Şahmeran Hikayesi, coğrafyamızın kişi ve toplum arketipini; imge, düş, düşün ve anlatım karakteristiğini barındırır.
Halk arasında “Şahmeran” ya da “Şahmaran” olarak bilinen insan başlı, yılan gövdeli bu mitolojik dişi varlığın adı, Farsça’dan “yılanların şahı” anlamına gelen “Şah-ı mârân” dan gelir. Bununla birlikte Şahmeran’ın adlarından biri Ashâb-ı Kehf efsanesindeki yedi kişiden, adı “hükmetmek, hükümdar olmak” anlamına gelen “Yemliha” dır. Akıllı ve iyicil olarak tanımlanan, doğa üstü yaratıkların başında bulunan ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan şamanik varlık. Mitolojilerdeki özgür ve güçlü kadınlardan biri.
Şahmeran anlatıları üç farklı unsurun birleşmesinden oluşur. Bunlar; mitolojik bir simge olarak Şahmeran (yarısı insan yarısı yılan olan varlık), yazılı ve sözlü edebiyatta yer alan Şahmeran hikayeleri ve efsane olarak anlatılan Şahmeran’dır.
Şahmeran Mitosu
Mezopotamya’da ortaya çıkan; zamanla Arap, İran, İbranî, Hint ve Yunan mitolojileriyle zenginleşmiş ve Anadolu’ya mâl olmuş, kâdim bir metin. Battalnâme, Saltuknâme gibi Anadolu’da daha sonra ortaya çıkan birçok söylenceyi de derinden etkileyen Şahmeran efsanesi , söylenceler ve metin yoluyla, yüzlerce yıl kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşmıştır. Şahmeran efsanelerinin M.Ö. 1000’li yıllardan günümüze değin uzandığı ve dünyanın geniş bir coğrafyasını etkisi altına aldığı bilinmekte. Anadolu coğrafyası üzerinde Tarsus’tan Urfa’ya, Mardin’e, Erzincan’dan Artvin’e yayılmış yegâne simge durumundadır. Bu denli uzun bir süredir etkinliğini koruyor oluşu hiç kuşkusuz öncelikle Anadolu’daki ana tanrıça kültü ile daha sonra Anadolu’ya gelen Türklerin kendi mitolojileriyle Şahmeran’ı özdeşleştirmiş olmasındandır. Anadolu’da Şahmeran hakkında çok farklı efsaneler anlatılır, bunların asıl kaynağı İran ve Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Câmsabnâme adlı esere dayanmaktadır. Câmsabnâme’nin kaynağının da Binbir Gece Masalları’na, Hititler zamanında anlatılan Illuyanka efsanesine dayandığı söylenir.
Yurdumuzun birçok yöresinde masal olarak bilinen Şahmeran hikayelerinin Anadolu’nun değişik yerlerinde yöreden yöreye çok farklı anlatımları bulunsa da, bir mit her zaman değişir ama hikâyesel ana yapısı aynı kalır. Şahmeran ve diğer karakterleri insan doğasını anlatır. Gizemli ve olumlu yönüyle öne çıkan Şahmeran, sözünde durmayan insanoğluna karşı affedici, sevecen ve iyiliksever nitelikleriyle dikkati çeker. Şahmeran efsanelerinin ideal tipi insan değil, yılanların şahı olan Şahmeran’dır. Doğu’da “Şahmeran”, Batı’da göz göze geldiklerini taşa çeviren, saçları yılan dişi figür “Medusa”dır. Mezopotamya anlatısında Şahmeran kötülüğe karşı iyiliğin, Yunan mitinde Medusa kötülüğe karşı kötülüğün karşılığıdır.
Şahmeran Masalı
Odunculukla geçimini sağlayan Câmsab bir gün ormanda içi bal dolu bir kuyu bulur. Câmsab’ı gizlice izleyen arkadaşları o kuyuda iken kuyuyu üstüne kapatırlar. Yolunu bulmayan çalışan Câmsab, kuyunun içinde cennet gibi bir mekanda bir tahtta oturan üst tarafı insan alt tarafı yılan şeklinde olan ve insan gibi konuşan güzeller güzeli Şahmeran ile karşılaşır. Şahmeran onu görünce korkar; çünkü insanlardan gizleniyordur ve Câmsab’ın onu ele vereceğini bilir. Câmsab, Şahmerandan çıkış yolunu göstermesini ister. Şahmeran, ölümünün bir insan elinden olacağını, eğer kendisini bırakırsa yerinin insanoğlu tarafından hemen bulunabileceğini söyleyerek Câmsab’ın gitmesine izin vermek istemez. Ve ona daha önce ihanet eden Belkıya adlı bir insanoğlunun öyküsünü anlatır. Şahmeran’ın aşık olduğu Belkıya, Şahmeran’a yerini kimseye söylemeyeceğine söz verdikten sonra Şahmeran’ın izniyle gitmiş, ne var ki bir süre sonra Ukap adlı haris bir insanoğlu ile geri dönerek Şahmeran’ı tutsak etmişti. Ukap, dünyayı ele geçirmek için ”Süleyman’ın mührü”nü arayan bir adamdı. Gözünde başka hiçbir şey yoktu.
Câmsab da ona böyle bir şey yapmayacağına dair sözler veriyor, yurduna dönmesine izin vermesini diliyordu. Sonunda ısrarlara dayanamayan Şahmeran, yerini kimseye söylememesi şartıyla Câmsab’ı evine gönderir. Bu sırada önemli bir hastalığa yakalanan hükümdarın iyileşebilmesi için hekimler tarafından Şahmeranın etinin kaynatılıp suyunun içilmesi önerilir. Bunun üzerine, Şahmeran’ın yerini bulana büyük vaatlerde bulunulur ancak bulan kimse ortaya çıkmaz. Vezir, Şahmeran’ı gören kişinin karnının karardığı, yılan derisi gibi pul pul olduğunu hükümdara söyleyince, hükümdar herkesin hamama gelerek yıkanması emrini verir. Câmsab, Şahmeran’a söz verdiği için hamama gitmek istemese de zorla götürülür. Câmsab’ın karnının karardığı yılan derisi gibi olduğu görülünce hükümdarın adamları kendisinden zorla Şahmeran’ın yerini öğrenirler. Şahmeran kaderini bildiği için hükümdarın adamlarına karşı koymaz ve Câmsab’a ölümünden sonra etini kaynatarak ilk suyu vezirin, ikincisini hükümdarın, üçüncüsünü de kendisinin içmesini tembihler. Vezir ölür, hükümdar iyileşir, Câmsab aklı ve zekâsı daha da güçlenip bilge kişiliğe bürünür yollara düşer. Sonunda tüm bitkilerin dilinden anlamaya başlamış ve hekimliğin sembolü olarak tanınan Lokman Hekim olmuştur.
Sembolik Anlamlar
Şahmeran üç sembolik özellik taşımaktadır. Bunlardan birincisi iyicil, ikinci özelliği ise şifalı oluşu, üçüncü özelliği ise sırların ve bilgeliğin koruyucusu olmasıdır.
Yılan ve kadın, hem ayrı hem de birlikte, insanlığın başlangıcından beri değişik mitolojilerde, çok fazla işlevler yüklenilmiş bir sembol olarak varlığını hep sürdüregelmiştir. Genel olarak yılana ilişkin sembolik yaklaşımlar; ana tanrıça kültü, üreme, yeniden doğuş, verimlilik, bilgelik, karanlık güçler ve şeytanla bağlantı biçiminde kategorize edilir. Simgesel anlamı zenginleşerek çeşitlenmiş olan yılan kadın kültü, hem doğu, hem de batı kültürlerinde oldukça geniş bir yere sahiptir
Yaşam gücünü kendinde bulunduran kadın ve yılan bedeni arasındaki çekici cazibe, insanlık tarihinin ilk dönemlerinden beri dikkat çekmiştir. Dünyanın farklı kültürlerinde yılanın eril simge olarak çizim ve anlatımları söz konusu iken, Şahmeran, eril adına karşın dişi veya çift cinsiyetli bir figürdür. Kimi varyantlarda üst tarafı erkek, alt tarafı kadın olarak anlatılır. Ancak resimlerde genellikle kadın olarak betimlenir. Bu durum, yılanın, eril ve dişil özellikleri eşzamanlı olarak kendinde bulundurmasının bir yansıması olmasının yanı sıra, aslında erkek bir figür olan yılanın dişileştirildiğinin de anlatımıdır.
Hikâyenin Türkçe varyantlarında görülen başka bir farklılık da Şahmeran’ın karşısına çıkan iki erkek kahramanla ilişkisinin odağında aşk, sadakat ve ihanetin yer almasıdır. Şahmeran, yerinin insanlar tarafından bilinerek, kendisinin yok edileceği tehlikesine karşın, sevdiği ve güvendiği Belkıya ve Câmsab’ın ülkelerine geri dönmesine izin verir. İkinci kez insanoğlu tarafından ihanete uğradığını gördüğünde, parçalara ayrılarak hükümdarın hastalığına şifa olmaya karşı çıkmaz, aksine Câmsab’a, etinin hangi aşamasındaki suyu içmesi gerektiğini söyler. İnsanoğlunun ihtirasına karşı duruşunu ise, gücü ele geçirerek kötü emelleri için kullanacağını düşündüğü vezirin, kuyruğunun suyunu içerek ölmesine neden olur. Şahmeran bu davranışı ile, temelde insanların iyiliğinden yana olduğunu ortaya koyar. Câmsab’ın halk hamamına götürüldüğünde kararan karın bölgesi, gümüşsü pullarla kaplanmış olarak anlatılır. Böylelikle sırdaşı Şahmeran’la ilişkisi oldukça sembolik bir yolla ifade edilmiş olur.
Şahmeran efsanelerinin en dikkat çeken yanı, yılanların insansız bir dünyada barış içinde yaşarken bir insanın onları görmesi ve ihanet etmesiyle önderleri olan Şahmeran’ı kaybetmeleridir. Yılanların şahı Şahmeran o denli ileri görüşlü, akıllı ve iyi yüreklidir ki ihanete uğrayacağını ve canından olacağını bile bile insanoğluna güvenir. İnsanoğlunun ihaneti ile yakalanan Şahmeran ölüme götürülürken dahi sağduyusunu yitirmez; kesinlikle hiçbir yılanın ölümünden haberdar olmamasını ister, yoksa dünyanın tüm yılanlarının insanlardan öç alacaklarını bilir. Bir halk inanışına göre; Şahmeran yılanlara hamama yıkanmaya ve oradan da bir düğüne gideceğini söyleyerek sarayından ayrılmıştır. Yılanlar o günden bu yana hâlâ Şahmeran’ın dönüşünü beklemekte, duydukları davul sesi ile düğünün devam ettiğini sanmaktadırlar.Davulların çalınması mutluluğun işaretidir ve bu mutluluk devam ettikçe insanlar felaketle karşılaşmayacaklardır. Bu anlamda Şahmeran, insanları kötülüklerden korumaya devam etmektedir.
Yılanın derisini değiştirme yeteneği ile kadının doğurma yetisi ve ikisinin sular üzerindeki kontrol gücünden dolayı; kadın da emzirme döneminde bedeninden süt akıttığı ve adet dönemlerinde kan akıttığı için, bu analoji kurulmuştur. İkisi de hayat kaynağı güçleri kontrol etmektedirler. Bundan dolayı mitolojilerde Ana Tanrıça kavramı güçlü bir biçimde yaşamıştır. Şahmeran’ın öldürülmesinin amacı, ölümcül bir hastalığa şifa oluşu nedenine bağlanarak anlatılır. Ölümüyle birlikte temsil ettiği ölümsüzlük gücü, tüm bitkilerin bilgisi insanların eline geçer. Kimi varyantlarda, şahlarının öldürüldüğünden haberi olmayan yılanların bir gün, yerüstüne çıkarak insanlara saldıracakları, kentleri harap edecekleri ki o günün kıyamet günü olacağına inanılır şeklindeki anlatımlar, insanoğlunun yaptığı ihanet ve haksızlıkla yüzleşme korkusunun oldukça sembolik bir yansıması olarak okunabilir.
Yeryüzündekiler, yeraltındakilerin gücünün tümünü ele geçirme tamahkârlığındadırlar. Kendi ülkesinde mutlu ve zengin bir yaşamı olan ‘başka’ bir gücü temsil eder. Şahmeran, yeryüzündekiler, daha doğrusu eril güç için bir tehlike olarak alımlanmaktadır. Ancak hükümdarın hastalığına şifa oluşu, bu tehlikenin bertaraf edilmesinin bahanesini oluşturur. Şahmeran, öldürülmeye adeta hiç ses çıkarmayarak bu gücü, sessizce ‘teslim’ eder. Bu da dişil gücün, yok olma pahasına eril iktidara teslim oluşunun sembolik bir anlatımı olur.