Disney’in Heyecanla Beklenen Filmi “Cruella” 2 Temmuz’da Sinemalarda
Film ile ilgili en geniş bilgiler, oyunculardan set ekibine dek en ince ayrıntılar...
Oscar® ödüllü Emma Stone (“La La Land”), sinemaların en kötü şöhretli ve modaya düşkünlüğüyle bilinen kötülerinden birinin, efsanevi Cruella’nın isyankâr ilk günlerini konu alan yepyeni bir film olan “Cruella”da başrolde. 1970’lerin Londra’sında punk rock devriminin ortasında geçen “Cruella”, tasarımlarıyla adını duyurmaya kararlı zeki ve yaratıcı bir kız olan Estella adında genç bir dolandırıcıyı konu alıyor. Estella, onun haylazlık hevesini beğenen iki genç hırsızla arkadaş olur ve birlikte Londra sokaklarında kendilerine bir hayat kurarlar. Estella’nın moda yeteneği, iki kez Oscar® kazanmış Emma Thompson (“Howardların Malikanesi”, “Aşk ve Yaşam”) tarafından canlandırılan, son derece şık ve korkutucu bir moda efsanesi olan Barones von Hellman’ın dikkatini çeker. Ancak ilişkileri, Estella’nın karakterinin kötü tarafını kabul etmesine ve kaba, modaya düşkün ve intikam peşinde koşan Cruella’ya dönüşmesine neden olacak bir dizi olayı başlatır.
“Cruella” filminin başrollerinde Emma Stone, Emma Thompson, Joel Fry (“Yesterday”), Paul Walter Hauser (“I, Tonya”), Emily Beecham (“Yüce Sezar!”), Kirby Howell-Baptiste (“The Good Place”) ve Mark Strong (“1917”) yer alıyor. Filmin yönetmenliğini Craig Gillespie (“I, Tonya”), senaryosunu Dana Fox (“Arızalı Çiftler”) ve Tony McNamara (“Sarayın Gözdesi” ile Oscar® adayı) üstlendi, hikayesini Aline Brosh McKenna (“Şeytan Marka Giyer”) ve Kelly Marcel (“Mr. Banks”) ve Steve Zissis (“Baş Aday”) Dodie Smith’in “Yüzbir Dalmaçyalı” romanından uyarladı. “Cruella”nın yapımcılığını Andrew Gunn (“Sihirli Dağ”), Marc Platt (“Şikago Yedilisinin Yargılanması” ile Oscar® adayı, “La La Land” ve “Casuslar Köprüsü”) ve Kristin Burr, pga (“Christopher Robin”), idari yapımcılığını Emma Stone, Michelle Wright (“Tam Gaz”), Jared LeBoff (“Trendeki Kız”) ve Glenn Close (“Hizmetkar Albert Nobbs”) üstleniyor.
Filmin deneyimli yaratıcı ekibinde görüntü yönetmeni Nicolas Karakatsanis, editör Tatiana Riegel, daha önce Gillespie ile “I, Tonya”da birlikte çalışmış olan müzik süpervizörü Susan Jacobs; yapım tasarımcısı Fiona Crombie, saç ve makyaj tasarımcısı Nadia Stacey ve Emma Stone ile “Sarayın Gözdesi” nde çalışan dekoratör Alice Felton; kostüm tasarımcısı Jenny Beavan (“Mad Max: Fury Road” ve “Manzaralı Oda” ile iki Oscar® sahibi); görsel efekt süpervizörü Max Wood (“Suicide Squad”); ve besteci Nicholas Britell (“Ay Işığı”) bulunuyor.
BİR BAŞLANGIÇ HİKAYESİ
İlk olarak 1950’lerde Dodie Smith’in kitabında görülen ve Disney’in 1961 yapımı animasyonunda ve 1996 yılındaki yeniden yapım filminde ve 2000 yılındaki devam filminde beyazperdede hayat bulan Cruella de Vil karakteri hala izleyicileri canlılığı, süse karşı merakı ve zekasıyla büyülemeye ve heyecanlandırmaya devam ediyor.
70’lerdeki Londra’nın enerjik punk döneminde geçen Disney’den Cruella, yetenekli ama uyumsuz bir genç kızın şık ve kötü Cruella de Vil’e nasıl dönüştüğünün büyüleyici hikayesini anlatan bir başlangıç hikayesi. Estella (Tipper Seifert-Cleveland), enerjik ve uçlarda dolaşan, yaratıcı, dünyaya etrafındakilerden farklı bir açıdan bakan bir kızdır. Annesini çok erken yaşta kaybetmiş ve bunu atlatamamıştır. Doğal siyah-beyaz saçlarını kızıla boyayarak gizlese de uyumlu okul arkadaşlarının arasında kendini yabancı gibi hisseder.
Estella, arkadaşları Horace (Joe MacDonald) ve Jasper (Ziggy Gardner) ile sokaklarda suç hayatına karışır, dolandırıcılık yapar, hayal gücünü ve dikiş becerilerini kullanarak zekice kılık değiştirmeler yaratır. Horace ve Jasper, dolandırıcı olarak yaşamaktan memnun olsa da Estella bir moda tasarımcısı olarak daha iyi bir hayat istemektedir.
25 yaşına geldiğinde, Jasper (Joel Fry) ona Londra’nın en gözde mağazası Liberty’de bir iş bulunca, sonunda Estella (Emma Stone) hayatının fırsatını yakalar ama Jasper ve Horace (Paul Walter Hauser) onun suç planlarına katılmasını çok özleyecektir. En alttan başlayarak- tuvaletleri temizleyerek- bir gece, güçlü ruhu kontrolünü zayıflatıp gizli tuttuğu yaratıcı içgüdülerini salana kadar dikkat çekmemeye çalışır. Ertesi sabah kovulan Estella, tam da dünyanın önde gelen moda tasarımcılarından Barones (Emma Thompson) girerken mağazadan çıkmak üzeredir. Gördüğü şeylerden kolay kolay etkilenmeyen Barones, Estella’nın vitrin tasarımından etkilenince, onun potansiyeli olan bir yeni yetenek olduğunu anlar ve iş teklif eder. İşi kabul eden Estella, sonunda her zaman istediği her şeyi başarmasına yardımcı olacak mükemmel bir akıl hocası bulduğuna inanır.
Estella, Barones’in yeteneklerinin takdir etmesinden ve övgülerinden keyif alarak ve yeni patronunun gösterdiği moda uzmanlığı ve yönetim tarzının her zerresini mutlu bir şekilde içine çekerek; asi, bağımsız doğasını kendi rızasıyla kontrol altında tutar. Ancak Barones’in bir zamanlar Estella’nın annesine ait olan ve kendisine miras kalması gereken kolyeyi taktığını görünce bakış açısı ve hedefi hemen değişir. Jasper ve Horace ile birlikte, Barones’in yaklaşmakta olan Siyah-Beyaz Balosuna girmek ve dikkatleri dağıtıp kolyeyi geri almak için bir plan yapar. Uygun bir giysi ararken, Portobello Yolu üzerindeki ikinci el mağazalarına gider ve burada uygun bir elbiseye sahip genç bir esnaf olan kafadar Artie (John McCrea) ile tanışır.
Siyah-Beyaz Balo’ya muhteşem bir giriş yapan bildiğimiz Estella değil, kan kırmızısı bir elbise ve siyah-beyaz saçları insanları şaşkına çeviren Cruella’dır. Barones, bu gizemli konuğun kim olduğunu çok merak eder. Horace ve Jasper, Barones’in kasasından kolyeyi çıkarıp tabanları yağlamak üzereyken, Barones’in dalmaçyalılarını çağıran köpek düdüğünün tiz sesi Estella’nın dünyasını paramparça eder. Annesini son gördüğü geceden beri hiç unutamadığı da neredeyse aynı sestir.
Estella birden, Cruella’nın ne yapması gerektiğini anlar. Artık sadece annesinin yadigârını geri almakla kalmayacak, annesinin cinayetinin intikamını da alacaktır.
BİR KÖTÜNÜN DOĞUŞU
Kötü karakter Malefiz’e odaklanan “Uyuyan Güzel” masalının başlangıç hikayesi filmiyle büyük bir başarı yakalayan Disney, çizgi film klasikleri arşivindeki diğer kötü karakterlerin başlangıç hikayelerini keşfetmeye hevesliydi. Malefiz ile birlikte, en unutulmaz ve ilgi çekici kötü karakterlerden biri, ilk olarak çizgi filmde Betty Lou Gerson tarafından seslendirilen ve daha sonra filmde Glenn Close tarafından görkemli bir şekilde canlandırılan; tüyleri diken diken eden karakteriyle kürk düşkünü, köpekleri kaçıran Cruella De Vil’di. Ancak, bir zamanlar dalmaçyalıların sahibi Anita Darling’in okul arkadaşı olması dışında, bu filmlerin hiçbiri karakter için herhangi bir geçmiş sunmadı.
Filmin yapımcıları Andrew Gunn, Marc Platt ve Kristin Burr. Kısa süre önce “Kahramanlar Okulu” ve “Dengesiz” filmlerinin yanı sıra “Sihirli Dağ”, “Perili Köşk” ve “Çılgın Cuma” (2003) gibi geçmişteki Disney hitlerinin de yapımcılığını üstlenen Gunn, “Cruella De Vil muhtemelen Disney kötülerinin en ikonik olanı çünkü o çok lezzetli bir şekilde kötü. Abartılı, moda düşkünü, laf ebesi, manipüle eden, kandıran ve açıkça biraz deli yani nefret etmeyi sevdiğiniz bir karakterdeki tüm nitelikleri taşıyor. O bir anlamda Hannibal Lecter’ın Disney versiyonu.”
“Keşfetmek istediğimiz şey,” diye devam ediyor, “neden onun böyle olduğu, onu neyin Cruella De Vil yaptığıydı. Bunu bir çizgi romandaki bir süper kötünün başlangıç hikayesi gibi ele aldık; çocukken kimdi, nereden geldi, vb. Seyircilerin Cruella hakkında gerçekten bildiği tek şey dalmaçyalılardan bir ceket yapmak istediğiydi, o yüzden daha en baştan, yeni bir şey vermek için beklentiyi altüst etmemiz gerektiğine karar verdik.”
Stüdyonun bu önde gelen karakteri canlandırmak için ilk ve tek seçeneği, kısa süre önce “Birdman veya (The Unexpected Value of Ignorance)” filmindeki yardımcı rolüyle ilk Oscar® adaylığını ve daha önce “La La Land” filmiyle ”En İyi Kadın Oyuncu” dalında ilk Oscar® alan Emma Stone’du.
Emma Stone, “Disney’de insanlarla tanıştım. Cruella de Vil’in başlangıç hikayesi fikrini kurcalıyorlardı ve ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordular. Onun hakkında bir hikâye anlatmanın mantıklı olup olmadığını anlamak ve görmek için çok düşünmek gerekiyordu. Ama karakter o kadar eğlenceli ve sarhoş edici ki, bu hikâyenin nasıl olabileceğini çok merak ediyorlardı. ”
Sonuç olarak, yaratıcı ekibin katkıları sayesinde, yaratıcı bir çocuğun, Estella’nın intikam peşinde koşan Cruella’ya dönüşmesini anlatan bir olay örgüsü oluşturuldu ve filmin çoğu punk hareketi nedeniyle müzik ve moda dünyalarının karmakarışık olduğu 1970’lerin Londra’sında geçti. Onun dönüşümünü, Dickens tarzı benzeri bir yetimden asi, becerikli, cesur ve ustaca bir anti-kahramana dönüştüğünü görüyoruz. Süreç boyunca, gerçekte kim olduğunu ve kendine karşı dürüst olmayı öğreniyor.
Yapımcı Kristin Burr, “Cruella’da sevdiğim şeylerin hepsi var: moda, köpekler ve intikam,” diyor. Şöyle hatırlıyor: “Filmi 70’lerin Londra’sında çekmeye karar verdik. Çok heyecan vericiydi çünkü gerçek dünyaya getirdiğimiz, animasyona dayalı ilk canlı aksiyon karakterimizdi. (Masal diyarının aksine.) Sınırları zorlamak için çok büyük bir fırsattı. Londra o zamanlar moda ve anarşinin merkeziydi. Cruella’ya ne güzel bir benzerlik!”
Stone ile “La La Land”de de çalışan ve En İyi Film adayları “Şikago Yedilisinin Yargılanması” ve “Casuslar Köprüsü” filmlerinin de yapımcılığını üstlenen üç kez Oscar® adayı olmuş yapımcı Marc Platt, “Cruella, Disney’in muazzam kötülerinin içindeki en büyük kötülerden biridir” diyor.
Platt şöyle devam ediyor, “Emma beni arayıp bu filmi çekmeyi düşünüp düşünmeyeceğimi sorduğunda, hemen ilgilendim. Düşündüm ki, bu, aktrisin karakterle olağanüstü bir evliliği. Estella’dan Cruella’ya dönüşen bu karaktere eğlence, keskinlik, lezzet ve bunlarla birlikte çok fazla samimiyet getirecek, onu özel ve canlı bir şekilde tanımlayabilecek Emma Stone’dan başka bir aktris düşünemiyorum.”
Gunn, “Cruella rolünde Emma Stone, iğrenç, bencil bir karakteri canlandırma konusunda harika bir yeteneğe sahip (“Sarayın Gözdesi”filminde olduğu gibi). Birkaç saniye içinde kötü bir karakterden içler acısı bir karaktere geçebiliyor. İzleyicilerin filmin sonunda zirveye çıkarmak isteyeceği bir oyuncu. Kusursuz bir komedi zamanlaması var ve yarattığı karakterleri gerçekten yaşıyor, her birini farklı ve akılda kalıcı kılıyor. Cruella ile sürükleyici ve zamansız bir şey yaratacağını biliyorduk.”
“Emma Stone,” diyor Burr, “kuşağının en iyi oyuncularından biri. Her şeyi yapabilir. Bitti. Sadece nefis bir şekilde kötü olmakla kalmayıp, aynı zamanda yürek parçalayıcı derecede sempatik olmayı da başarıyor. Ve siyah beyaz saçlarıyla harika görünüyor.”
Stone, bir karakterin iki yönünü oynamanın zorluğundan özellikle memnundu; “Muhteşemdi. Cruella’nın içinde ne kadar Estella, Estella’nın içinde ne kadar Cruella var? Cruella’nın onun bir parçası mı yoksa gerçek karakteri mi olduğunu, ya da hayatını ve Cruella’yı şekillendiren şeyin yaşadığı trajik olaylardan biri olup olmadığını düşünmek ilginçti. Bence hikâyenin anlattığı şeyin bir kısmı, her insanın içinde hepsi var ve tüm bu farklı bölümlere erişebiliyoruz, ancak bazı şeyleri ortaya çıkarabilecek farklı olaylar başımıza geliyor. Sanırım onun başına gelen bir dizi olay ve bazılarını derinlerde saklaması söz konusu. Onlarla savaşmak yerine, kabul ediyor. ”
“Cruella”nın yönetmenliğini, son filmi eleştirmenlerce beğenilen, Allison Janney’nin En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar® aldığı ve Margot Robbie’nin En İyi Kadın Oyuncu adaylığı aldığı ve En İyi Kurgu dalında da aday gösterilen “I, Tonya”nın yönetmeni Craig Gillespie üstlendi.
Burr, Gillespie’nin mükemmel bir seçim olduğuna inanıyor. “I, Tonya” ile kadın bir anti-kahramanın hikayesini nasıl anlatacağını bildiğini gösterdi. Onun kinetik, enerjik tarzı filme patlama katıyor ve havalı hissettiriyor. Craig’in ilk görüşmemizde itibaren bu film için bir vizyonu vardı.”
Gillespie şöyle hatırlıyor: “Sean Bailey’den bir telefon aldım ve “Emma Stone’un Cruella’yı oynaması hakkında ne düşünüyorsun?” dedi. Ve sonra, 1970’lerin Londra’sında geçeceğini söyledi. Bu birleşim benim için karşı konulamazdı. Beni tavladı. Bu olasılık hemen ilgimi çekti ve çok sevindim. O olağanüstü bir oyuncu ve yelpazesi çok geniş. Yetenekleriyle böyle bir manzarada oynayabilmek çok heyecan vericiydi.”
Gunn, “Craig,”Lars Sevince” ve “I, Tonya”da, hasarlı kişilerdeki insanlığı ortaya çıkarmanın bir yolunu bulabildiğini gösterdi. Normalin dışında şeyler yapan insanları anladığımız filmler yaratmak için büyük çaba sarf ediyor. Craig’in çok incelikli ve alışılmışın dışında bir mizah anlayışı var ve bu “Cruella”nın sıradışı dünyasına mükemmel bir şekilde uyuyor” diyor.
Platt ekliyor: “Craig’in, “I, Tonya”ya getirdiği şevk ve enerjiyi- müzik seçimleri, kameranın hareketi, harika performansları yönetme ve müzikle oynama yeteneği ve performansın tonuyla oynama yeteneği – bu filme de getirebileceğini hissettik.”
Stone, “Craig’in çok filmini izlemiştim ve onunla tanıştığım için gerçekten heyecanlandım. Sette keskin ve Avustralya tarzında çok komik. Enerjisi çok fazla ve her zaman bir sürü fikri var. Onunla çalışırken çok eğlendim. ”
Gillespie hakkında Burr, “24 saat boyunca enerjisi hiç tükenmiyor. Her zaman kameranın hikâyeyi anlatmaya nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyor. Her zaman karakterleri derinleştirmeye çalışıyor. Ve müziği çok seviyor! Çekim yaparken sahneleri bileştirir, müzik ekler ve ardından ekibe gösterirdi. Çok eğlenceliydi ve filmin enerjisini gerçekten ortaya çıkardı. Ayrıca heyecan verici bir şey yaptıklarını bildikleri için ekibin ilgisini de canlı tuttu!
Gillespie, “Mizah ve dram arasındaki bu dansı sevdim ve Emma’nın (Stone) hem komedi düzeyinde hem de dramın nerede gireceği konusunda çok iyi içgüdüleri var. Bunu daha iyi yapabilecek birini düşünemiyorum. Her ikisini de yapabilen, neslimizin Lucille Ball’u gibi. Bir yönetmen olarak onunla yapamayacağınız hiçbir şeyin olmaması inanılmaz bir keyif. Çekim boyunca keyif aldım” diyor.
Stone şöyle diyor: “Cruella’nın kökenlerini görmek çok eğlenceli ve bir kötüyü neyin kötü yaptığını keşfetmekten keyif aldık. İnsanlar hayatlarında meydana gelen olaylardan nasıl etkilenebilir veya bir şeyin ağırlığının altına nasıl çökmeyi seçebilirler ya da onun üzerine basıp nasıl yükselebilirler ve belki, bazen, onu en iyiye veya en ahlaki olana nasıl götürebilirler… Bunlara kafa yorduk ama bu tür bir eğlencede, Disney, çılgın bir şekilde, bunu aynı zamanda 70’lerin harika punk müziğiyle de doldurdu.”
Platt, “İzleyiciler, 1970’lerin Londra’sı, olağanüstü ve yaratıcı moda çizgileri ve o zamanın enerjisi, eğlencesi ve müziğinin sınırları ile görsel bir şölen yaşayacak.”
“Ama bu filmin şaşırtıcı bir duygusal yanı da var” diyor. “Ne kadar eğlenceli ne kadar enerjik ne kadar komik olursa olsun, harika duygusal anlar var çünkü gerçekte kim olduğunu, kökeninin gerçekte ne olduğunu ve olması gereken kişi olmayı öğrenen bir karakterin evrimini izliyorsunuz. Böylece izleyiciler harika performanslar, harika bir hikâye ve aynı zamanda çok fazla duygusallık görecek.”
1970’lerin sonundaki Punk hareketine takıntılı olan Gunn, Cruella karakterinin o zamanki gençlik kültürünün öfkesini temsil ettiğini ve bunun saygı duyulmayan bir kadın dahi olmanın ne kadar zor olduğunu göstermek için harika bir fırsat olduğunu düşünüyor. Genç Cruella’nın toplumun bağlarını kırmasını ve sınırlamaları zorlamasını görmenin güncelliğine inanıyor.
“Kızımın, yaşadığı zorluklarla özdeşleştireceği bir karakter yaratabilmek istedim” diyor.
CRUELLA’NIN EZELİ DÜŞMANI
Estella’nın hayatı, Londra’da bulunan Liberty mağazasında gece vardiyasındayken sarhoş olmasıyla yarattığı çılgın vitrininin moda kraliçesi Barones’i etkilemesiyle değişir. Zarif, yıpratıcı ve kötü olan Barones, her yönden Estella’nın tam tersidir. Estella uçlarda- gelecek – iken, Barones çok başarılı olsa da biraz eski moda- ama bunun farkında değil.
Gunn, “Barones olmasaydı, Cruella olmazdı. Barones’in tüm eylemleri, Cruella De Vil’in yaratılmasında rol oynuyor” diyor.
Estella’nın Cruella olmasından sorumlu karakteri canlandırması için, film yapımcıları iki kez Oscar® kazanmış, unutulmaz rollerle hafızalara kazınan Emma Thompson’ı seçtiler. “Howardların Malikanesi”, “Günden Kalanlar”, “Babam İçin”, “Aşk ve Yaşam” ve “Mr. Banks” onun büyük filmlerinden sadece birkaçı.
Burr, “Kariyerim boyunca Emma Thompson ile iş yapmaya çalıştım. Bir keresinde onunla bir yürüyüşte karşılaşacak kadar şanslıydım. Aklındaki “Cruella”yı yazmasını teklif ettim. Müsait değildi, ama ‘Barones’ karakterini geliştirirken onu düşünmeye devam ettim. Bu azmin işe yaradığının kanıtı. Tüm beklentilerimi aştı. Histerik, kaba ve fena halde çekici görünüyor” diyor.
Thompson, “Maalesef Cruella’nın nedeni Barones. Bu çok üzücü ama birinin neden o hale geldiğini görmek harika bir fikir. Barones, sıra dışı bir moda evinin arkasındaki figür ve bu yüzden Estella onu gördüğünde, şaşırıyor ve gözleri kamaşıyor, ancak kiminle uğraştığını anlaması çok da uzun sürmüyor. Barones, Estella’nın yetenekli olduğunu görüyor ve sonra onu alıp kullanıyor” diyor.
“Gerçek dünyada yaşayan ve normal giysiler giyen oynadığım diğer karakterlerden çok farklı. Öyle değil. O hiç olmadığım, dış görünüşün her şey olduğu sanan insanlardan biri- başka hiçbir şeyin önemi yok. Barones, cesedini bile bir çift eski botla ya da bir eşofman altıyla göremeyeceğiniz biri. Her şeyi ortaya koyuyor. Bu yüzden onu oynamak büyüleyici” diye ekliyor.
Gillespie, “Barones gerçekten de Cruella’nın acısının çoğunun sebebi. Ancak moda dünyası 1970’lerde erkeklerin dünyası ve bazı yönlerden bunu dengelemek için sert olması gerekiyor. O sert biri. Onu hem seviyorsunuz hem de ondan nefret ediyorsunuz. Ama bir seyirci olarak onu kesinlikle takdir ediyorsunuz. ”
Gillespie, “Her zaman Emma Thompson’ın büyük bir hayranı oldum ve çok büyük bir kariyeri var” diyor. “Ama tuhaf bir şekilde bu onun daha önce görmediğim bir tarafı gibi. Böylesine mesafeli, kusursuz, katı, gergin ve sert bir karakter olan Barones’i canlandırdı ve onunla çok eğlendi. Ama cebinde aşina olmadığım başka bir yönünü görmek benim için bir zevkti. Bu karakterin canlandığını, büyüdüğünü ve sahne çaldığını görmek zevkti” diyor.
Gunn, “Emma Thompson, Barones’e zamansız bir zarafet ve sınıf duygusu getirdi. Ayrıca karakterinde ölçülü, sakin, “damarlarında buz dolaşıyor” duygusunu buldu. Coco Chanel ve Vladamir Putin’i bir araya getirirseniz o olacağını düşünüyorum. Her büyük kötü gibi, Emma da kendi hikayesinin kahramanı. Yaptığı tüm eylemlerde kendini tamamen haklı görüyor. Kötü olduğu bakış açısını asla kabul etmez ve Emma Thompson bazen onun yaptığı eylemleri neden yaptığını anlamamızı sağladı” diye anlatıyor.
Filmdeki hem dramın hem de mizahın çoğunu sağlayan şey, bu iki son derece bağımsız karakter arasındaki ilişki ve geliştirdikleri rekabet.
Gillespie, “Bu nedenle ikisi arasındaki sahneler tavan yaptı çünkü yaptıkları işte çok yetenekli iki kadın var ve kariyerlerine büyük bir tutkuları var. Bunu izlemek çok eğlenceliydi” diyor.
Thompson, “İki başrolümüz de çalışan kadınlar ve işlerinde birbirlerine düşmanlar. Bunu pek sık görmüyorsunuz” diyor.
Gillespie şöyle açıklıyor: “Onların ‘enerjileri’ çok farklı. Barones kendini tutuyor. Kendine çok güveniyor. Tüm hareketleri çok kasıtlı, kısa ve keskin. Neredeyse “az çoktur” tarzında. Oysa Cruella açıkça çok daha büyük bir karakter ve daha göze çarpan biri, bu yüzden ikisinin çatışmasını ortaya çıkıyor. Ama çoğu zaman Estella ve Barones birlikte ve Estella, filmin Lucille Ball’una benziyor – beceriksiz, tökezliyor, elinden gelenin en iyisini yapıyor, kendinden emin değil. Yani Estella Barones’le birlikteyken tamamen farklı bir enerji gösteriyor.”
Stone ekliyor: “Estella ve Barones arasındaki dinamik değişimi görmek çok ilginç. Daha itaatkâr bir şekilde başlıyor ama daha sonra bir tehdit haline geliyor ve konumları eşitlendikçe bu kavisin gelişmesini izlemek eğlenceli oluyor. Emma ile bu tür şeyleri keşfetmek ve kendi doğasının küçük parçalarını Cruella’nın doğasına aşılamaya çalışmak çok eğlenceliydi.”
Estella’nın Cruella’ya dönüşümü aşamalı. İlk başta, hayattaki davranışlarını ona öğretilen doğrulara göre ayarlamaya çalışıyor, ki bu aslında onun gerçek karakteriyle çelişiyor. Düşünce yapısı sınırlı değil ve kendisinden bir şeyleri sorgulamayıp, bir şeylere meydan okumamasını, sınırlar dahilinde davranmasını isteyen bir dünyada büyüyor. Yani bir süre içgüdülerine karşı çıkıyor ve gerçekten en çok acı çektiği yer burası.
Etkileri ne olursa olsun, gerçek kişiliğine- Cruella tarafına- geçtikten sonra, gerçekten gelişmeye başlıyor. Motivasyonu olan intikam, karanlık ve kötü. Ancak inanılmaz yeteneği onu kaderine doğru itiyor.
Gillespie şöyle açıklıyor: “Eylemlerinin ne kadar bilincinde olduğu sorusu her zaman ortada. Bu bir gösteri mi yoksa dönüştüğü kişi bu mu? Emma (Stone), gerçek benliğini bulana kadar bu taraflarla harika harika oynuyor. Cruella ile her açıdan yaptığı çok karmaşık bir dans var. ‘Cruella’yı oynadıktan’ sonra aslında gerçekten Cruella haline geldiği bir nokta var.”
“CRUELLA”DAKİ YARDIMCI KARAKTERLER / OYUNCULAR
İki Emma’nın savaşını destekleyen şey aslında, çok yetenekli aktörler tarafından canlandırılan renkli karakterler.
Estella’nın annesi öldükten sonra Jasper ve Horace onun sonradan ailesi ve suç ortağı olur. Aile bağları, daha sonra Cruella’nın yönetimi devralması ve onları uzaklaştırmasıyla ilişkileri gerilir.
Burr, “Horace ve Jasper, Cruella’nın ailesi ve filmin merkezi. Jasper çok tatlı ve şefkatli. Estella/Cruella’yı gerçekten gören ve tanıyan tek karakter o. Horace nefis bir şapşal ve sevecen biri” diye anlatıyor.
Stone şöyle diyor: “Çok üzücü ve uzun vadede neden birbirlerine ihtiyaç duyduklarını anlıyorsunuz, çünkü, onlar gerçek bir üçlü. Jasper ve Horace olmasa Cruella’ya ne olurdu bilmiyorum. ”
Yapımcılar, yetişkin Jasper ve Horace’ı canlandırması için sırasıyla Joel Fry ve Paul Walter Hauser’ı seçti. Fry, en çok Danny Boyle’un filmi “Yesterday” ve HBO’nun popüler dizisi “Game of Thrones”daki rolleriyle tanınırken Hauser, Clint Eastwood’un “Richard Jewell” filminde başroldeydi ve Gillespie’nin önceki filmi “I, Tonya”da Shaun olarak rol aldı.”
Gillespie, “Jasper gerçekten filmin kalbi ve film boyunca Cruella yoldan çıktıkça ve yola sokan bir nevi mihenk taşı. Horace’a karşı dürüst biri. Ama her zaman her şeyi yükselten o dürüst adama ihtiyacınız olur. Joel’in tüm karakterlerle oynayabilmesi ve yine de karakterini ayakları yere basan ve içten hissettirmesini izlemek güzeldi” diye anlatıyor.
Platt, “Birlikte kimyaları çok harika” diyor.
Stone, “Joel, birlikte çalıştığım en yetenekli oyunculardan biri” diyor. “Ve I, Tonya’yı görünce Paul’a abayı yakmıştım”, diye devam ediyor. “Gördüğüm en komik performanslardan biri olduğunu düşünmüştüm. O harika bir oyuncu ve biz karakter içinde çekim yaparken ortaya çıkardığı şeyler çok komik.”
Burr ekliyor: “Paul bizi kahkahalara boğdu. O hem bir sakarlık hem de bir espri ustası.”
Gillespie şöyle diyor: “Paul ile daha önce birlikte çalışmış olsak da spontane yapısı nedeniyle ne elde edeceğimizi yine de tahmin edemememiz harikaydı. Bu herkesi tetikte tutuyor ve sahneleri canlı kılıyor. En beklenmedik yerlerde bu öngörülemezliği ve mizahı bulmak bir zevkti.”
Hauser, “Horace ve Jasper, Edi ve Büdü’ye benziyor” diyor. Fry hakkında Hauser, “Joel, komik olmak için çaba harcaması gerekmeyen adamlardan biri. Bence bu bir İngiliz özelliği. İngiliz mizahı minimalist ve çok komik, bu yüzden Joel’la tanışıp ve onunla oynamaya başlayıp ve kimyanın nasıl olabileceğine dair bir fikir edindiğimde gerçekten mutlu oldum.”
Fry, “Paul ile çalışmak çok kolay oldu. O iyi bir adam ve ona çok güveniyorum ve doğaçlama yapmakta çok başarılı. Korkusuz diyebileceğim biri” diyor.
Küçük Estella’nın tanıdığı tek anne olan Catherine, Estella’nın isyankâr eğilimine rağmen ona uyum sağlamayı ve düzgün davranmayı öğretir. Ölmeden ve Estella’yı küçük bir yetim olarak bırakmadan önce, Estella’nın değer verdiği bir kolyeyi ona bırakır. Yapımcılar Catherine’i canlandırmak için “Berlin, I Love You” ve Coen Kardeşler’in “Yüce Sezar!” filmlerinin yanı sıra “Into the Badlands” ve “The Village” adlı televizyon dizilerinde rol alan Emily Beecham’ı seçtiler.
Estella’nın eski okul arkadaşı olan ve Tattletale gazetesinde foto muhabirliği yapan Anita’yı canlandıran Kirby Howell-Baptiste, ” Can Dostum” filminde ve “Why Women Kill,”, “The Good Place”, “Veronica Mars”, “Barry” ve “Killing Eve” gibi uzun soluklu televizyon dizilerinin kadrosunda yer aldı.
Howell Baptiste, karakteri hakkında şunları söylüyor: “Anita ile ilk kez Baronesin balolarından birinde tanışıyoruz. O gelecek vaat eden bir muhabir. Çok hırslı ve zeki. Güzel olan, bütün kadınların çok zeki olması. Barones filmin kötüsü ve sonra karanlık bir tarafa sahip olan Estella geliyor ve sanırım Anita ikisini de anlayan ama ikisinden de farklı olan bir noktada konumlanıyor. ”
Uşak John’u canlandıran Mark Strong, “1917”, “Miss Sloane”, “Kingsman: Gizli Servis”, “Enigma”, “Zero Dark Thirty” ve “Köstebek” filmleri ve “The Temple”, “The Dark Crystal: Age of Resistance” ve “Deep State” dizilerindeki rolleriyle tanınıyor. Esrarengiz ve ağzı sıkı olan John, Barones’in çevresinde son derece güvendiği bir kişi.
Strong, “Kim olduğundan ya da ne planladığından asla tam olarak emin olamıyorsunuz çünkü aslında oldukça sessiz bir karakter. Ama sonra onunla ilgili çok ilginç bir şey keşfediyorsunuz ve onu oynamak istememi sağlayan şey de işte buydu. ”
Gillespie “Mark uşak için ilk tercihimdi” diyor. “Çok az şeyle çok şey ifade edebiliyor. Filmin ilk yarısında pek çok kez sadece bir bakışla, sadece küçük bir bakışla birçok kez bunu başarıyor. Bu bakışlarla o kadar çok şey verebiliyor ki, bu şansa sahip olmak büyük bir zevkti. Ve sonra, diğer sahnelerde, onunla ve Emma Thompson’la doğaçlama yaptık. Karşılıklı her sahnelerinde, bu dinamiği izlemek güzeldi. ”
Film yapımcıları, küçük Estella için TV izleyicileri tarafından en çok “Game of Thrones”, “Krypton”, “Call the Midwife” ve “Doc Martin”deki rolleriyle tanınan Tipper Seifert-Cleveland’ı kadroya aldılar.
Gillespie şöyle hatırlıyor: “Tipper’ı bulduğumuzda, seçmelere geldi ve onun doğru kişi olduğunu anladım. Filmin başlangıcında çok kısa bir süre içinde karakteri oluşturma zorluğu için mükemmel olan kıvılcımı ve kendine güveni verebiliyordu. ”
“Aylak Vampirler”, ” Siyah Giyen Adamlar: Global Tehdit “, ” Dört Aslan”, “Syriana” filmleriyle tanınan Kayvan Novak Barones’in avukatı Roger’ı canlandırıyor.
Londra’nın hit tiyatro müzikali “Everybody’s Talking About Jamie”de hevesli drag queen Jamie rolünü oynayan John McCrea, Estella’nın hayatına kritik bir anda giren Portobello Caddesi’ndeki ikinci el bir giyim mağazasının sahibi Artie’yi canlandırıyor.
Stone, “Artie, Estella’nın dükkânına girerek tanıştığı ve Cruella’yı yaratmanın çok önemli bir parçası haline gelen gerçekten muhteşem, akıllı, yaratıcı ve zeki bir insan. Ve onu oynayan John McCrea, hayranı olduğum harika bir oyuncu” diyor.
Gillespie ekliyor, “Bu role çok şey kattı ve onu taze ve orijinal hissettirdi. Rolü sahiplendi ve bunu görmek çok güzeldi.”
“CRUELLA”NIN TARZINI YARATMAK
“Cruella” için bir araya getirilen yeteneklerle ilgili olarak Gillespie, “Kesinlikle mükemmel prodüksiyon liderlerini işe aldık. Herkese inisiyatif, at gözlüklerini çıkarma, dönem ve karakterler için doğru olanı yapma özgürlüğü verildi. “Haydi bu film için doğru olanı yapalım” dedik. Gerçekten benzersiz bir şey yapmalıydık.
Yapımcıların işe aldığı isimler arasında görüntü yönetmeni Nicolas Karakatsanis, Oscar® adayı Editör Tatiana Riegel ve Gillespie ile birlikte “I, Tonya”da çalışan müzik süpervizörü Susan Jacobs da vardı.
Sinematografi ile ilgili alışılmadık bir karar, Gillespie ve Karakatsanis’in iki farklı formatta çekim yapmaya karar vermesiydi. Estella/Cruella’nın dünyası için, 35mm kullandılar ve daha sert, daha 70’lerin hissi için biraz film greni eklediler ve Barones’in daha rafine, kontrollü dünyası için, çok daha resmi ve çizgileriyle daha katı olan 65mm kullandılar.
Gillespie, “65’in çok daha büyük bir çip olduğunu ve daha fazla bilgi verdiğini” söylüyor. “Biraz daha verimli hissettiriyor. Onlara farklı görünümler vermeye çalıştık.”
“Cruella”nın çeşitli “görünümlerini” yaratmak için çok düşündük ve çok çaba harcadık. 1970’ler Londra’sı, toplumda ve moda sahnesinde düzen ve düzen dışındaki hareketler arasında bir kültür çatışmasının yaşandığı çok özel bir dönemdi. Filmde Barones’in Moda Evi ve onun tüm Ragents Park takıları tarafından temsil edilen Dior, Balenciaga, Givenchy ve daha sonra Mary Quant gibi efsanevi isimler, son derece ayrıcalıklı, aristokrat, dünya üstü bir modern görünümünden sorumluydu.
Ancak Notting Hill’deki gecekondulardan, alt sınıflardan gelen punk hareketi, Vivien Westwood ve sonrasında da Alexander McQueen gibi benzersiz, farklı tarzlara sahip, kendi kendini eğitmiş, yaratıcı hevesli tasarımcılar için bir onur nişanıydı ve Estella da bu isimlerden modellendi.
Bu iki dünya arasındaki çatışma, Cruella’nın hikayesinin iskeletini sağlıyor.
Kostümlerin “Cruella” için önemi elbette çok büyük. Yapımcılar, bu kült girişim için daha önce Emma Thompson’la hem “Howardların Malikanesi” hem de “Günden Kalanlar” filmlerinde çalışmış ve iki kez Oscar® kazanmış kostüm tasarımcısı Jenny Beavan’ı seçtiler.Beavan, “Senaryoyu okudum ve bana eğlenceli ve enerjik geldi. Craig’le tanıştım ve üstüne çok düşündüm çünkü büyük bir şey olacağını anladım ve sonra hadi yapalım dedim.” Prodüksiyonun geniş kapsamı Jenny’nin hayal gücünü ateşlemiş. “Zorlukları aşmayı çok seviyorum” diyor.
Gillespie, “Moda bu filmin her yerinde mevcuttu” diyor. “Bu filmde o kadar uzun bir siparişimiz vardı ki ona daha uygun birini düşünemedim. Ve kesinlikle başardı. Şaşırtıcıydı çünkü çok fazla vakti yoktu ve tasarlaması gereken kostüm çoktu. Ayrıca her kıyafet gerçekten bir şey ifade etmeliydi.”
Platt, “Jenny’nin her iki karakter için de bir dil ve dilbilgisi yaratması gerekiyordu, sadece giydikleri değil, ikisinin de yarattığı gerçek moda kreasyonları benzersiz, büyüleyici ve son derece yaratıcı olmalıydı.”
Bevan, muhteşem kostümleri tasarlamak, yaratmak ve tedarik etmek için uzman bir ekip oluşturdu.
“Ben süreci yönetiyordum ve filmde kostüm tasarımcıları olarak geçen Sarah Young, Sheara Abrahams ve Sally Turner ekipteydi. Hepsi farklı alanları sahiplendi. Aksi takdirde bunu başaramazdık. Ayrıca, bir şeyler bulmaya çalışan bir satın alma ekibimiz ve kesicilerimiz vardı. Çok büyük bir projeydi ama eğlenceliydi. ”
Beavan şöyle ekliyor: “Bu şimdiye kadar yaptığım en büyük işti. Emma Stone için hazırladığım kostüm miktarı şimdiye kadar yaptığımdan daha fazla. Toplam 47 kostüm değişikliği yaptı ve Emma Thompson’da da toplam 33 kostüm vardı. Joel Fry ve Paul Walter Hauser’in bile 30’ar kostümü vardı.”
Burr, “Jenny Beavan benim kahramanım” diyor. “Beni tanıyan herkes modayı sevdiğimi bilir ve beklentilerim çok yüksektir. Jenny, varlığının her zerresiyle bu devasa filmi bitirdi. Moda bu filmde büyük bir karakter ve Jenny, ekibi Sarah, Sheara ve Sally sayesinde harika oldu. İnsanlar filmi sadece kıyafetler için bile izlemeye gidecek! Ve hepsini gördüklerinden emin olmak için birden çok kez izlemeleri gerekebilir.”
Filmde kostüm gerektiren üç büyük balo var: Estella’nın 12 yaşındayken tanık olduğu Barones’in Marie Antoinette balosu, Siyah-Beyaz Balosu (Cruella’nın Artie’nin ikinci el dükkanından aldığı kan kırmızısı bir elbiseyle ve bilgisayar çizimi olan yanan beyaz pelerinle görüldüğü yer) ve Estella’nın tüm konuklara siyah elbiseler ve siyah beyaz peruklar gönderdiği Hayır Galası. Bunların yanı sıra Cruella’nın motor üstünde gelerek Barones’in sahne ışığını çaldığı omuzları lastikli siyah deri bir tulum, Barones’in arabasını yutan elbise, Barones’in 1967 elbise koleksiyonun bozularak yapılmış 12 metre kuyruklu çöp kamyonu elbisesi ve Dalmaçyalı esintili bir ceket gibi çeşitli Kırmızı Halı Elbiseleri de var.
(Not: Bu filmin yapımı sırasında hiçbir hayvana zarar verilmemiştir. Daha fazla ayrıntı için bkz. S. 17 Cruella’nın Köpekleri.)
Beavan, Estella’nın stili için Alman punk rock-New Wave şarkıcısı Nina Hagen’in bir fotoğrafından ilham aldığını söylüyor. Beavan, “Sanırım bağdaş kuruyordu ve üzerinde biraz büyük beden bir tüylü kazak ve çok sıradan yumuşak bir pantolon vardı. Estella’nın bir bit pazarı olduğu zamanlarda Londra’daki Brick Lane’deki ikinci el mağazalarına gittiğini hayal edebiliyorsunuz. ”
Burr şöyle ekliyor: “Estella biraz punk stilinde olarak başlıyor, ancak ana estetiği, bazı giysileri geri dönüştürerek onları yeni giysilere çevirmesi. Keskin başlayıp ve çok şık ve sofistike hale geliyor. ”
Beavan, “Cruella’nın siyah, beyaz, gri ve kırmızı ağırlıklı olması benim için önemliydi” diyor.
Stone şöyle hatırlıyor: “Cruella’nın bütün görünümünü ilk olarak bir arada görmek için, çok fazla fotoğraf çektiğimi itiraf etmeliyim. Çok narsist bir gündü. Yani Cruella için mükemmeldi. ”
Öte yandan, Barones biraz eski kafalı. Kalın tafta, ipek, düşes sateni ve çokça türban kullanıyor. Ayrıca Cruella’nın eninde sonunda siyah-beyaz olacağı için çoğunlukla sıcak kahverengiler ve doreden oluşan bir renk paleti var.
Beavan, “Barones’i çok net bir şekilde hayal ettim. Çok heykelsi. Dior’dan ilham alıyor. ”
Thompson, “Joan Crawford’dan Elizabeth Taylor’a bir nevi eski televizyon divalarına gönderme yapıyoruz” diye açıklıyor.
Stone, “Böyle bir filmin şansı, kostümlerin bir oyuncu olarak sizin için pek çok işi halletmesidir. Bunları giydiğinizde kendinizi Cruella de Vil gibi hissedersiniz. Jenny gerçekten özel bir şey yarattı” diye ekliyor.
Görünümü tamamlayanlar, Marie Antoinette Balosu için 152 peruk ve Barones’in Viking Gala Hayır Balosu için 88 peruk tasarlayan Oscar ® adayı Nadia Stacey’nin makyaj ve saç tasarımları oldu.
Burr, Stacey hakkında, “Nadia ilk tanıştığımız andan itibaren stilleri başarıyla ortaya koydu. Bir punk havasını hedeflediğimizi anladı ama aynı zamanda zarif, taşkın, benzersiz ve unutulmaz olmasını da istedi. İnsanlar yıllarca kostümlerine onun stilini kopyalayacak.”
Stacey için en büyük zorluk, Cruella’nın Estella’dan yeterince farklı görünmesini sağlamaktı, böylece Barones onun aynı kişi olduğunu anlamayacaktı. Stacey şöyle diyor: “Cruella için stil çok önemliydi, bu zaten cepteydi. Ben asıl Estella için bir görünüm yaratmak istedim ve referansım çoğu zaman Debbie Harry’di. Abartısız ama havalı, hafif keskin bir yetmişli yıllar görünümü yarattım. Ve sonra, Cruella için, işe giriştik. Görünüşü onu her gördüğümüzde daha görkemli hale geldi. Modayı çok seven ve her zaman görünüşüyle oynayan biri olduğundan, saçı ve makyajıyla da bunu yapmalıymış gibi hissettim. Onları da her seferinde değiştirmeliydi.”
Gillespie, “Nadia’nın çalışmaları beni sürekli şaşırttı. Siyah-beyaz saçlarıyla, Cruella’nın nasıl görüneceği konusunda beklentimizi aşmak için çok zorladı. Cruella’nın makyajının karakterine ve yaptığı şeylere göre daha sert olduğu ve bazen de biraz daha yumuşak, incelikli hale geldiği zamanlar vardı. O bunların hepsini güzelce başardı. ”
Stacey, “Barones’in kusursuz olduğundan emin olmak istedik. Mükemmel olmalıydı. Her şey yerli yerinde olmalıydı. Onun stilinde her şey düşünüldü. Siluetinin hep aynı görünmesini istedik. Hep geriye yatırılmış bir şey, sıkı toplanmış saçlar, bir tür ciddiyet, sertlik vardı.”
“Kadınlar bir stil seçiyor ve sonra ona bağlı kalıyorlar. Saç şekli ve görünüşü daha çok ellili yıllara aitti. Onda bir çeşit Audrey Hepburn hissi var.”
“CRUELLA”NIN FİZİKSEK DÜNYASINI TASARLAMAK
“Cruella”, Londra’nın dışındaki Shepperton Stüdyolarında, Londra’nın merkezinde ve Birleşik Krallık’taki çeşitli yerlerde çekildi.
“Cruella”nın fiziksel dünyasını yaratmak için, Emma Stone’un başrolünü oynadığı “Sarayın Gözdesi” ile Oscar® adayı olan yapım tasarımcısı Fiona Crombie ve set dekoratörü Alice Felton işe alındı.
Kostümlerde olduğu gibi, onların da en büyük mücadelesi hacimdi. 96 resmi set vardı, ancak değişikliklerle yapım ekibi yaklaşık 130 set hazırladı. Çekimler genellikle geniş olduğu için kesen köşeler yoktu. Crombie için hiçbir şeyin üstünkörü olmamasına izin vermemeleri önemliydi. Ona göre, köpek bakıcısının dükkânı da Hellman Hall kadar detaylı ve ilginç olmalıydı.
Beş sahneyi ve Shepperton Stüdyolarındaki platoyu haydut inine, harabe mağaraya, Estella ve çetesinin çocukluktan yetişkinliğe kadar yaşadıkları eve; Barones’in moda imparatorluğunun merkezi olan Barones Moda Evi’ne; Uşak John ve Barones’in avukatı Roger için karmaşık detaylı dairelere dönüştürmeleri gerekiyordu. Shepperton aynı zamanda Hellman Hall balo salonunun muhteşem yüksek tavanlı, avizeli setinin ve mağaza cepheleri ve dönem arabaları ile tamamlanan ikonik Liberty mağazasının tekrar yaratılma yeriydi.
Burr, “Dana Fox, Jess Virtue ve ben Liberty mağazasına kafayı takmıştık. Londra’daki en iyi mağaza orasıdır. En sevdiğiniz mağazayı yaratıp ardından orada çekim yapabilmek çok eğlenceli bir fırsattı” diyor.
Liberty sahnelerinin tamamını gerçek lokasyonunda çekebilmek ideal olsa da mevcut mağazayı dönüştürmek için gereken süre bunu imkânsız hale getirdi. O yüzden, iç çekimler için, Crombie onu 3 boyutlu olarak tarattı, böylece her şey bir sahne üzerine inşa edilebildi.
Crombie şöyle diyor: “70’lerden kalma bir mağazanın hikayesini anlatabilmek için kendi versiyonumuzu yapmalıydık ki bu hikayemizin doruk noktası. Estella’nın Londra’nın en moda mağazası olarak gördüğü ve çalışma ayrıcalığına sahip olacağı yer orası. İzleyicinin görür görmez “ne kadar inanılmaz bir mağaza” diye düşünmesini istedik. ”
Barones Moda Evi için tasarım ekibi, Set Dekoratörü Felton’un büyük bir ilham kaynağı olarak belirttiği Dior’un sergisine gitti. “Ve sonra Yves Saint Laurent, Christian Dior, Galliano. Bol miktarda görsel imge var. Buradaki fikir Barones kesinlikle çevresini kontrol ediyor olması. Odadayken orada olduğunu bilmediği hiçbir şey yok. Oradaki her şey çalışan insanlar için onun tarafından sağlanıyor. Ve hepsi sahibi gibi, düzenli ve organize” diye anlatıyor.
Felton, “Bu mekânın Londra’daki en güzel tasarımların yapıldığı yer olduğu fikrini satmamız gerekiyordu. Bu inandırıcı bir alan. Bu bizim için gerçekten önemliydi. ”
“Kontrast olarak, Estella’nın dünyasını ve onun daha gevşek ortamını yaratmak için ilham kaynağımız (Alexander) McQueen ve onun çalışma alanına da baktık. Bir defile için yaptığı hazırlığın çok güzel fotoğrafları vardı. Yere düşen kağıtları ve daha doğaçlama bir yaklaşımı görebiliyordunuz.”
Crombie, bu alanların tasarlanmasındaki düşünme tekniğinin bir örneğini sunuyor.
“Barones’in deposunu iki seviyeli hale getirdik, böylece aşağıya bakıp çalışma alanını görebiliyor ve atölyesinde neler olduğunu her zaman gözlemleyebiliyordu.”
Ve Barones’in büyük bir kısmı sonunda Cruella’ya bulaşacağı için, “Cruella’nın ininde çok benzer bir şey yaptık. Yine yerde bir delik vardı, böylece Cruella aşağıya bakabilecekti.”
Roger’ın dairesi için, Gillespie’nin onayıyla, Crombie ve Felton ilhamlarını doğrudan “101 Dalmaçyalı” çizgi filminden aldılar ve orijinaline bir saygı duruşu niteliğinde yeniden yarattılar.
Şirket daha sonra, Estella’nın Artie ile buluştuğu Portobello Road’daki mağazaları dönüştürmek için 20 set yapımı için beş gün de dahil olmak üzere 40 gün boyunca Londra’da 44 mekânda çekim yaptı. Barones’in kır evi Hellman Hall’un dış cepheleri için Berkshire’daki Englefield House and Estate, Barones’in Londra’daki evi Ipswitch Malikanesi’nin dış cepheleri için RAF Halton; Barones Moda Evi’nin dış cephesi için Londra’nın merkezindeki Westminster’da bulunan Alışveriş Merkezi’nin yanı, ve Anita’nın Tattletale ofisi için Aldermaston’daki eski bir çimento merkezi kullanıldı. Kırmızı halı sahneleri, parklar ve çeşitli araba sahneleri için Greenwich’teki Naval College belirlendi. Yerlerin birçoğunun günümüzden 1970’lerin sonlarına doğru pratik olarak dönüştürülmesi gerekiyordu ve son 40 yılda çok şey değiştiği için Londra’nın “havadan” görünümünün büyük bir kısmının bilgisayarda oluşturulması gerekiyordu.
Crombie, “Kendi kaynaklarımı buldum, araştırmamı yaptım, fikirler ürettim ve filmi Londra’ya oturtmaya çalıştım. Londralı değilim ve bu yüzden şehri ve tarihini araştırmak, onu temsil etmenin yollarını bulmak, benim için ilginç ve yeni olan, daha önce düşünmediğim şeyler bulmak çok güzeldi” diyor.
Englefield, Hellman Hall için çeşitli nedenlerle seçildi. Birincisi, filmdeki gibi bir uçurumun kenarına yerleştirildiğinde, varlığını mükemmel bir şekilde konumlanmış terası ile sürdürecekti. Manzarası harika, kare bir grafik şekle sahipken, aynı zamanda, Gillespie için önemli olan Elizabeth dönemi gotik monolitik ve uğursuz bir his veriyordu. Güzelce korunan, tertemiz bahçesi, Barones’in istediği düzeni ve hassasiyeti yansıtıyordu.
Max Wood liderliğindeki görsel efekt ekibi, yönetmen Gillespie’nin Hellman Hall vizyonuna uyması için binanın yaklaşık 2/3’ünü değiştirerek fazladan bir kat ekleyip çatı hattını tamamen değiştirdi. Altına dalgaların çarptığı evin havadan çekimleri de çoğunlukla bilgisayar tarafından oluşturuldu.
Aldermaston’da Crombie, filmde görkemli evlerin ve görkemli ortamların sayısını dengelemek için bazı çağdaş mimari vuruşları istediğini hissetti. Aldermaston’un eğimli çatısı ve “bisküvimsi çakıl” dış cephesinin işaret ettiği 70’leri olabildiğince yansıtmanın önemli olduğuna inanıyordu.
Crombie, “Filmin manzarasına farklı bir tat katıyor. Uşağın dairesinden Tattletale’e, Portobello Road’a kadar bir kapsam var. Farklı tatlar alıyorsunuz.”
Yapımcı Gunn, Crombie’nin yapım tasarımını “kesinlikle olağanüstü” diyerek övüyor. “1970’lerin sonundaki otantik Londra ile dengesizlik arasında bir çizgi bulmaya çalışmak zorundaydı. Tasarımlarında renk kullanımı ve açıları bize her zaman sahnede Barones mi yoksa Cruella mı var söyleyebiliyor. Jasper ve Horace’ın dairesi, Barones’in tasarım alanı, hatta Liberty of London bile güzel ve ustaca mekanlar.”
Set Dekoratörü Fenton ekliyor: “Pek çok zorluk yaşadık, ancak yaratılması gereken çok sayıda muhteşem set vardı. Barones’in partilerinin her biri farklı olmalıydı. Her seferinde, harika bir parti planlayıcısına sahip olduğunu hayal ettik. “Bu parti planlamacısı ne yapardı?” diye düşündük. ”
Gillespie, “Her fırsatta Fiona ve Alice beni kesinlikle şaşırttı. Ve sadece tasarımın kendisi değil, zeminler ve duvarlar açısından detaylara ve işçiliğe gösterilen özen ve gördüğünüz çiçek aranjmanları açısından da. ”
Burr, “Fiona’nın setleri gerçekten başka bir seviyedeydi. Her biri yeni favorimiz oluyordu. Çok detay vardı. Hikâyeyi, ortamı ve karakterleri desteklediler. Kimse çekim bitiminde o seti yıkmak istemeyince harika bir yapım tasarımcısına sahip olduğunuzu anlıyorsunuz.
Crombie, “Film boyunca yüksek işçilik seviyesinden çok etkilendim çünkü haydut evindeki soyulmuş boya da Hellman Hall’daki mermer kaplamalar kadar benim için önemli” diyor.
“CRUELLA”NIN MÜZİĞİNİ YARATMAK
Yapımcılar, “Cruella” filminde enstrümantal müzik bestelemesi için, “Ay Işığı” ve “If Beale Street Could Talk” çalışmalarıyla Oscar® adaylığı ve HBO dizisi “Succession” tema müziğiyle Emmy® adaylığı alan, daha önce Netflix’in “The King”, “Vice” ve “The Big Short” projelerinde çalışan ve çok talep gören Nicholas Britell’i seçti.
Britell’in katkılarını tamamlamak için, Gillespie ile “I, Tonya” da iş birliği yapan müzik yapımcısı Susan Jacobs ile o döneme ait şarkıları dahil etmesi için el sıkışıldı. Çünkü bu, punk ve The Clash ve Blondie gibi sanatçıların yanı sıra daha geleneksel rock ve pop sanatçılarının da ortaya çıkmasıyla birlikte müzikte patlama yaşanan bir dönemdi.
Yapımcı Gunn, “Filmdeki müzik neredeyse başlı başına bir karakter. Craig, filme harika şekilde rock and roll aşılamanın ve yine de sözlerin de diyaloglarla uyuşmasının bir yolunu buldu. Müzik, filme enerji ve isyan duygusu enjekte ediyor” diyor.
Platt şöyle ekliyor, “Craig, hikayemizi desteklemek, anlatımızı ilerletmek, duygular yaratmak ve onları uyandırmak için müziği kullanıyor.”
Gillespie şöyle diyor, “O zamanlar çok fazla müzik vardı. Bu filmde çok fazla müzik olacağını biliyordum. Sahnelerden bazılarına girerek nerede olduğumuzu ve zaman aralığını anlatıyor- tutumu ve doğayı. Ayrıca yan yana dizilince müziği ve şarkıları seviyorum. Şarkıları beklenmedik yerlere koyduğumuz bir Scorsese tarzı var ve bunlar sizi başka yerlere götürüyor.”
Şöyle devam ediyor: “Bir şakacılık duygusuyla, Barones için fesat doğasına aykırı olarak “I Get Ideas” ve “Perhaps, Perhaps” kullandık. Ve Estella Liberty’de gece vardiyasında içki içerken görüldüğünde Nancy Sinatra’yı kullanmanın eğlenceli olacağını düşündüm.”
“Doris Day’den The Doors’a ve Queen’e kadar, kelimenin tam anlamıyla yelpazenin her yerinde,” diye bitiriyor sözlerini.
“CRUELLA”NIN KÖPEKLERİ
Dalmaçyalılar ve diğer köpekler filmde yer alsa da Cruella çizgi film muadiliyle aynı motivasyonları paylaşmıyor. Filmimizde Cruella karakteri hiçbir şekilde hayvanlara zarar vermiyor.
“Cruella”nın köpek kadrosu, az sayıda hayvan oyuncuyu ve köpeklerin görsel efektler kullanılarak oluşturulmuş birkaç sahnesini içeriyor. Filmdeki hayvanların çoğu barınaklardan gelmişti (en önemlisi, sokakta bulunan “kahraman” köpeğimiz Buddy); diğerleri ise eğitmenlerin sevgi dolu evlerinden geldi. Kurtarılan tüm köpekler kalıcı sevgi dolu evlere yerleştirildi.
Disney’in başarılı köpek hikayeleri yapma geçmişini sürdüren yapım ekibi, her köpeğin filme alınmadan önce iyi bakıldığından ve eğitildiğinden emin olmak için saygın hayvan eğitmenleriyle yakın bir şekilde çalıştı.
Hayvanların bulunduğu tüm sahneler Amerikan Humane Society tarafından yakından izlendi.
Disney yapım politikası gereği, filmin yapımında hiçbir hayvan kürkü kullanılmadı.
Filmin son halindeki köpek görüntülerinin çoğu, aslında, görsel efektler süpervizörü Max Wood ve onun Barones’in dalmaçyalıların üçünün yanı sıra Buddy ve Wink’in tamamen CG versiyonlarını yaratan ekibi tarafından oluşturulan bilgisayar destekli efektlerdi. Bunların tümü öngörülenden daha kapsamlı bir şekilde ve ayrıca bazı son derece ayrıntılı yakın çekimler için kullanıldı. Wood, dalmaçyalıların Estella’yı yakalamak için atladıkları, köpeklerin tamamen CG olduğu ağır çekim de dahil olmak üzere, ağır çekimlerden özellikle memnun. Wood ayrıca, hırlayan dalmaçyalı kafalarının canlı çekimlerini kullandıkları, tıraş ve ardından Wink’i kovaladıkları sahneye dikkat çekiyor.
CRUELLA-MOBİL
Yapımcılar, “101 Dalmaçyalı”ya bir saygı duruşu olarak, Cruella’nın ismine ilham veren devasa aracı çılgınca sürdüğü sahneyi eklemek istediler. Ancak Estella’nın arabası olmadığı için (Emma Stone’a göre, Estella nasıl sürüleceğini bile bilmiyor), önce Cruella’nın arabayı nasıl edindiğini göstermek için bir sahneye ihtiyaç duyuldu. Böylece onu bir partiden ayrılıp ve hızlı bir kaçış yaparken görüyoruz. Yakındaki caddeye park etmiş bronz bir Panther De Ville’i görüyor ve düz kontakla onu çalıyor. Bu arabayı sürdüğü ve Cruella de Vil olduğu o ikonik sahnenin canlı aksiyon versiyonun görülmesini sağlıyor.
Filmde kullanılan tüm araçlar, görevi zevkle yerine getiren İngiliz donanımı Dream Cars’tan geliyordu. Cruella’nın arabası için, dublör koordinatörü başlangıçta “iki, belki üç Panther” istemişti, bu da arabalar artık üretilmediği için imkansızdı. Bu yüzden Dream Cars, 1980 Panther De Ville’i örnek alarak biri bronz boyalı (Gillespie ve Crombie’nin favorisi), diğeri ise bronzla kaplı (ve yenisi eski ağır siklet şampiyon boksör Smokin ‘Joe Frazier ait olduğu söylenen) siyah ve beyaza boyanmış iki araba yarattı. Böylece, çekim için hem “önce” hem de “sonra” arabasına sahip oldular.
Orijinal Panther transmisyonları, sette güvenilir bir şekilde performans göstermelerini sağlamak için 5,7 litre / 350 kübik inç küçük blok Chevy kasa motorları ve Turbo 350 şanzımanlar ile değiştirildi. Panther De Ville’i Cruella de Vil arabasına dönüştürmek için bir tavan eklemesi yapıldı, tekerlekleri replika Indy Car Magnezyum jantlarla ve uzun lastiklerle değiştirildi ve tabii ki zarif, cilalı el yapımı plakalar takıldı.
Dream Cars, ihtiyaç ihtimaline karşı aracın çevresine Kevlar ile güçlendirilmiş ve boru şeklinde bir çerçeve takılmış fiberglas bileşenlerden ek setler yaptı. Tüm planlamalar ve uygulamalar, Cruella’nın siyah-beyaz “kahraman” arabasını bronz arabadan dönüştürmek için 36 saatleri de olsa, bu dar zamanda bile kusursuz bir şekilde çalıştı.
OYUNCULAR HAKKINDA
Oscar® sahibi oyuncu EMMA STONE (Estella/Cruella ve Baş Yapımcı) bugün Hollywood’un en çok yönlü ve aranan aktrislerinden biri olarak, son on yılda dikkate değer birçok filmde ödüllü performanslarıyla sektörün dikkatini çekti ve başrolü üstlendi.
Stone, 2018’de Yorgos Lanthimos’un “Sarayın Gözdesi” filminde Rachel Weisz, Olivia Colman ve Nicholas Hoult ile birlikte oynadı. Performansı, Oscar®, Altın Küre® Ödülü, Ekran Oyuncuları Birliği Ödülü ve BAFTA dahil olmak üzere birçok adaylık kazandı.
Stone, 2016 yılında Damien Chazelle’in “La La Land” filmindeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar® kazandı. Ayrıca, Başroldeki Kadın Oyuncu Üstün Performansı dalında Ekran Oyuncuları Birliği Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu- Müzikal veya Komedi Filmi dalında Altın Küre®, En İyi Kadın Oyuncu dalında BAFTA Ödülleri’nde ve Venedik Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldü. Başrolü paylaştığı Ryan Gosling ile Santa Barbara Film Festivali’nde Yılın En İyi Sanatçıları ödülü ile ve Gosling ve Chazelle ile Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nde Vanguard Ödülü ile onurlandırıldı.
En son DreamWorks Animation’ın “Crood’lar” filminin devam filminde Ryan Reynolds, Nicolas Cage ve Peter Dinklage ile birlikte çalıştı. “Crood’lar 2:Yeni Bir Çağ”, salgına rağmen büyük bir gişe başarısı yakaladı ve Altın Küre®de En İyi Animasyon Filmi Ödülü’ne aday gösterildi.
Stone, 2019 Sonbaharında Woody Harrelson, Jesse Eisenberg ve Abigail Breslin’le birlikte “Zombieland 2” filminde rol aldı. Film, Ruben Fleischer’in 2009 macera komedi klasiğinin devamı niteliğindeydi.
Stone, 2018 Sonbaharında Netflix dizisi “Maniac”da Jonah Hill ile birlikte rol aldı ve projenin baş yapımcılığını üstlendi. Bir Norveç dizisinden ilham alan dizi, Stone’un normal televizyon çıkışının yanı sıra ilk yapım görevine de işaret ediyor. “Maniac” Stone’a Yapımcılar Birliği Ödülü Adaylığının yanı sıra Televizyon Filmi veya Kısa Dizide Kadın Oyuncu tarafından gösterilen Üstün Performans dalında Ekran Oyuncuları Birliği Ödülü Adaylığı kazandırdı.
Stone, 2017’de “Ezeli Rekabet” filminde Steve Carell’ın oynadığı Bobby Riggs’in karşısında Billie Jean King karakterini oynadı. Müzikal veya Komedi’de En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Küre®ye aday gösterildi.
Stone’un diğer filmleri arasında, SAG Ödüllerinde En İyi Oyuncu dalında Üstün Performans, Bağımsız Ruh Ödülleri’nde En İyi Film ve Oscar® Ödüllerinde En İyi Film ödülünü kazanan, eleştirmenlerce beğenilen “Birdman” filmi yer alıyor. Performansı ona En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar® adaylığının yanı sıra Altın Küre®, SAG ve Bağımsız Ruh Ödülleri adaylıkları kazandırdı.
Aynı zamanda sanatçının Woody Allen’ın ”Mantıksız Adam”; Cameron Crowe’ın “Aloha”; Woody Allen’ın “Ay Işığındaki Sihir”; ilk iki filminde de rol aldığı süperkahraman serisi “İnanılmaz Örümcek Adam”; Oscar® adayı animasyon “Crood’lar”; dönem draması “Gangster Squad”; ona Altın Küre® adaylığı ve En İyi Komedi Performansı dalında bir MTV Film Ödülü kazandıran “Adı Çıkmış,” ödüllü drama “Duyguların Rengi”; romantik komedi “Çılgın Aptal Aşk”; “Arkadaştan Öte”; bağımsız drama “Paperman”; animasyon komedi “Çılgın Köpek”; sevilen komedi “Zombieland”; romantik komedi “Hayalet Sevgililerim”; sevilen komedi “Tavşan Kız”; “The Rocker”; ve Judd Apatow komedisi “Çok Fena” projelerinde de ismi bulunuyor.
Stone 2014’te Broadway’deki ilk çıkışını Sam Mendes ve Rob Marshall’ın “Kabare” yapımında ikonik Sally Bowles rolüyle yaptı. The New York Times onun için, “Emma Stone, karşı konulamaz Broadway çıkışında parıldıyor. Onun Sally’si vahşi, şiddetli ve yürek parçalayıcı- unutmanız pek mümkün olmayan biri. ” Kabere”yi yeniden izlemek için çok iyi bir neden sunuyor” diye yazdı.
Stone, setlerde değilken, hastalara hızla yeni tedaviler uygulayacak ve hayat kurtaracak yenilikçi kanser araştırmalarını hızlandırmak için oluşturulmuş çığır açan bir girişim olan Stand Up To Cancer (SU2C) savunucusudur. Bu girişimi “İnanılmaz Örümcek Adam”ın ölen yapımcısı Laura Ziskin kurmuş ve Stone’u dahil etmişti.
Stone, SU2C’ye ek olarak, zihinsel sağlık ve öğrenme bozuklukları ile mücadele eden çocukların ve ailelerin hayatlarını iyileştirmeye adanmış, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Child Mind Institute’ün yönetim kurulunda bulunmakta. Stone aynı zamanda Gilda’s Club New York City’nin de elçisi. “Saturday Night Live”ın ilk oyuncu kadrosunda bulunan ve ölen komedyenin adını taşıyan Gila’s Club, kanserle mücadele eden insanlara sosyal ve duygusal destek oluşturmak için bir araya gelebilecekleri bir yer sunuyor. Stone, Gilda’s Club topluluğunun aktif bir üyesi haline geldi ve bunu çocuklara ve gençlere yönelik genç departmanlarıyla etkileşime girerek yapmaya devam ediyor.
Stone şu anda Louis Vuitton’un yüzü ve lüks markanın elçisi.
Arizonalı olan Emma, şu anda New York ve Los Angeles arasında yaşıyor.
EMMA THOMPSON (Barones) oyunculuk ve senaryo yazımındaki çok yönlülüğü nedeniyle dünyanın en çok övülen ve saygı duyulan yeteneklerinden biridir. Şimdiye kadar hem oyunculuk (“Howardların Malikanesi “) hem de senaryo yazımı (“Aşk ve Yaşam”) için Oscar® alan tek sanatçıdır.
Haziran 2018’de İngiliz İmparatorluğu Düzeni’nin Kadın Komutanı olarak atandı.
Bu yıl arka arkaya üç uzun metrajlı film çekiyor: Lily James ve Shazad Latif’in başrollerini paylaştığı, Shekhar Kapur’un yönettiği, Jemima Khan’ın senaryosunu yazdığı “Tina: Aşkın Bununla Ne İlgisi Var”; British Comedy ödülü sahibi Katy Band’ın yönetmen Sophie Hyde için hazırladığı orijinal senaryoya dayanan Daryl McCormack’ın başrolünü paylaştığı “Good Luck To You, Leo Grande”; ve Tim Minchin’in yönetmen Matthew Warchus için korkunç okul baş müdiresi “Trunchbull”ı canlandıracağı Roald Dahl klasik romanına dayanan meşhur sahne müzikali “Matilda”nın film uyarlaması.
Thompson’ın film kariyeri 1988’deki ilk uzun metrajlı filmi “Boylu Poslu Adam” ile başlıyor. Filmleri arasında yukarıda bahsedilen “Howardların Malikanesi” ve “Aşk ve Yaşam” (aynı zamanda En İyi Kadın Oyuncu Oscar® adaylığı da kazandı); ” Günden Kalanlar” (Oscar® adaylığı); ” Babam İçin” (Oscar® adaylığı); “Bir Şans Daha” (aynı zamanda yardımcı senarist ve yapımcıydı), “Gece Kuşu”, “The Children Act”, “Aşk Her Yerde”; “Mr. Banks”; ” The Meyerowitz Stories”; Disney’in canlı aksiyon “Güzel ve Çirkin”i; “Harry Potter ve Azkaban Tutsağı”; “Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”; “Henry V”; “Yeniden Ölmek”; ” Peter ve Arkadaşları”; ” Kuru Gürültü”; “Junior”; “Carrington”; “Bir Kış Masalı”; ” Kirli Yarış”; “Lütfen Beni Öldürme”;”Aşka Son Şans”; “Aşk İksiri”; “Cesur” ve iki “Siyah Giyen Adamlar” devam filmleri var.
Thompson, hem “Nanny McPhee” hem de “Nanny McPhee Returns” filmlerinde baş karakter olarak rol aldı. Her ikisi için de Christiana Brand’ın Nurse Matilda hikayelerine dayanan senaryosunu yazdı ve ikincisinin idari yapımcısıydı. Şu anda karakter için bir sahne müzikali geliştiriyor.
Televizyon projeleri arasında BBC One/HBO’nun altı bölümlük Russell T. Davies dizisi “Years & Years”; HBO’nun “Wit”i (2001 Golden Globe® adayı) ve “Angels in America” (2002 SAG Ödülü, Emmy® adaylığı), yönetmen Mike Nichols ile BBC Two için; “Song of Lunch” (2012 Emmy® adaylığı); “Walking the Dog”; “Alfresco”; ve adını verdiği BBC dizisi “Thompson” bulunuyor.
Sahne çalışmaları arasında, New York Filarmoni Orkestrası ile birlikte London Coliseum’da sahneledikleri Sondheim’ın “Sweeney Todd: Fleet Sokağı’nın Şeytani Berberi” prodüksiyonu; önce Leicester ve ardından Londra’daki West End’de sahnelenen “Me and My Girl”; ve Shaftesbury Avenue, Lyric Theatre’da sahnelenen ” Look Back in Anger” bulunuyor.
Thompson, 2014’te başlayan mevcut “Peter Rabbit” hikayeleri koleksiyonundaki 24., 25. ve 26. masalları yazmak üzere görevlendirildi, o bu işi Beatrix Potter’dan bu yana yapan tek yazar.
Thompson, ağır insan hakları ihlallerinden kurtulanların hayatlarını yeniden inşa etmeye yardımcı olmak ve onlara özgüven kazandırmak amacıyla Nisan 2005’te kurulan İngiltere merkezli bir insan hakları örgütü olan Helen Bamber Vakfı’nın başkanı. Thompson, vakıf adına, seks ticaretinde kullanılan kadınların acımasız ve üzücü deneyimlerini göstermek için yedi taşıma konteyneri kullanan interaktif bir sanat enstalasyonu olan “Journey”nin ortak küratörlüğünü yaptı. Thompson ve “Journey” sergiler ve röportajlar için Londra, Viyana, Madrid, New York ve Hollanda’ya gitti.
Dört yıl önce Thompson, Kuzey Kutbu’nu Kurtarın kampanyasında Greenpeace’e katıldı ve Greenpeace’in aktif bir destekçisi olmaya devam ediyor. İngiltere merkezli Food Foundation ve Child Hunger’ın destekçisi. Kendisi aynı zamanda uluslararası kalkınma ajansı ActionAid’in de bir elçisi ve STK’nın özellikle Afrika’da yayılmaya devam eden HIV/AIDS salgınını ele alma konusunda yaptığı işlere verdiği desteği kamuoyuna açıkladı. Thompson 2000 yılından beri bu organizasyona bağlı ve bugüne kadar Uganda, Etiyopya, Mozambik, Güney Afrika, Liberya ve Myanmar’daki ActionAid projelerini ziyaret etti. Mülteci Konseyi’nin ve Edinburgh College’ın İskoçya Gösteri Sanatları Stüdyosu’nun da koruyucusu.
Thompson Londra’da tiyatro yönetmeni ve yazar Eric Thompson ile aktris Phyllida Law’un çocuğu olarak dünyaya geldi. Cambridge’teyken, çağdaşları Hugh Laurie ve Stephen Fry ile birlikte Footlights komedi grubunun bir üyesiydi. Oyuncu Greg Wise ile evli ve Gaia Wise adında bir kızı ve Tindyebwa Agaba Wise adında bir oğlu var.
JOEL FRY (Jasper) en son Ben Wheatley’in bu yılki Sundance Film Festivali’nde galası yapılan son filmi “In the Earth”te başrol oynadı.
Son zamanlardaki diğer çalışmaları arasında Netflix filmi “Love Wedding Repeat”, Danny Boyle’un yönettiği Lily James ve Himesh Patel’in oynadığı “Yesterday” ve Simon Amstell’in filmi “Benjamin” yer alıyor. Son televizyon projeleri arasında “Requiem”, “W1A” ve “Game of Thrones” sayılabilir.
PAUL WALTER HAUSER (Horace) en son, Chadwick Boseman, Delroy Lindo ve Jean Reno’yla birlikte oynadığı Netflix filmi “Da 5 Bloods”da izlenebilir. Aralık 2019’da Clint Eastwood’un Warner Bros için hazırladığı “Richard Jewell” filminde başrolde oynadı. Kısa süre önce Apple TV+’ın yeni dizisi “In with the Devil”da Taron Egerton ile birlikte oynayacağı duyuruldu. Dizi, James Keene’nin gerçek bir suç anısı kitabının altı saatlik uyarlaması. Daha sonra STX’in salgın temalı gerilim filmi “Songbird”de ve komedi “Queenpins”de izlenebilecek.
Paul, Craig Gillespie’nin “I, Tonya” filmindeki Shawn Eckhardt rolüyle dikkatleri çeken performansı ile tanınmakta. Bu filmin başarısının ardından Hauser, Spike Lee’nin 2019’daki Oscar® töreninde heykel kazanan ” Karanlıkla Karşı Karşıya ” filminde yeni bir çıkış rolü edindi. Başrolünü oynadığı komedi filmi “Late Night”, 2019 Sundance Film Festivali’nde rekor kıran bir yurtiçi satışla Amazon’a satıldı.
Şu anda Los Angeles’ta yaşamaktadır.
Birçok ödülü ve adaylığı bulunan aktris EMILY BEECHAM (Catherine/Hizmetçi), Cannes Film Festivali’nde prestijli Palme d’Or En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı ve festival tarihinde ödül alan üçüncü İngiliz kadın oldu. Jessica Hausner’ın yönettiği, Ben Whishaw’ın oynadığı ve ödüllü Fransız/İngiliz şirketi Le Bureau’nun yapımcılığını üstlendiği “Ustalıkla sinir bozucu, son derece hipnotik korku filmi” (Variety) “Little Joe” filmi de yarışmadaydı.
Emily’nin yaklaşmakta olan projeleri arasında, Nancy Mitford’un ünlü “The Pursuit of Love” romanından uyarlanan Emily Mortimer tarafından kaleme alınmış Lily James ile birlikte oynadığı BBC dizisi; Frances O’Connor’un ilk yönetmenlik denemesi “Uğultulu Tepeler”in yazarı Emily Brontë’nin gençliğini konu alan, Emma Mackey, Joe Alwyn ve Fionn Whitehead’ın oynadığı “Emily”; Lashana Lynch ve Vanessa Redgrave’le birlikte rol aldığı “The Outside Room”; ve Vic Sarin’in yönettiği, İrlandalı senarist Ciaran Creagh’ın kaleme aldığı, Jamie Dornan’la başrolü paylaştığı “Cry from the Sea” bulunuyor.
Emily’nin önceki çalışmaları arasında, başrolü için evrensel olarak övülen ve ardından Edinburgh Uluslararası Film Festivali’nde İngiliz Uzun Metrajlı Filmde En İyi Performans ödülünü kazanan ve BIFA’da En İyi Kadın Oyuncu dalında ve Empire Film Ödüllerinde En İyi Yeni Oyuncu dalında aday gösterilen “Daphne” bulunmakta. Ayrıca Londra Bağımsız Film Festivali’nde bir rahibe olmak için yolundan ayrılan bir üniversite öğrencisi olan Joanna’nın hikayesini canlandırmasıyla En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandığı “Haykırış”; Oscar® adayı “Yüce Sezar!”; kıyamet sonrası gerilim filmi “28 Hafta Sonra”; bilim kurgu aksiyon filmi “Outside the Wire”; “Sulphur and White” ve “Berlin, I Love You”, “Cities of Love” filmleri sayılabilir.
Emily televizyonda, BBC projesi “Tess Of The D’urbervilles”, “The Musketeers” ve “The Village”, Jimmy McGovern’ın dizisi “The Street” ve ITV dizisi “Unforgiven” gibi en sevilen ve en beğenilen dizilerinden bazılarında kilit roller üstlendi. “ITV için” ve AMC dizisi “Into the Badlands”da popüler Black Widow olarak, Variety tarafından “2017’nin En İyi TV Dizileri”nden biri seçildi.
MARK STRONG (Uşak John) en son DC/Warner Bros. projesi “Shazam!” Filminde ve Sky mini dizisi “Temple”da rol aldı. Mark, Matthew Vaughn’un gişe rekorları kıran “Kingsman” filmlerinde ikonik Merlin karakterini canlandırdı. Mark sahnede; The National Theatre’da David Hare’nin “The Red Barn” oyununda ve Arthur Miller’ın West End’deki “A View From the Bridge” oyununda rol aldı ve En İyi Erkek Oyuncu dalında hem Olivier Ödülü hem de Critics’ Circle Ödülü aldı. Mark ayrıca “Tinker Tailor Soldier Spy”, “Zero Dark Thirty”, “Sherlock Holmes”, “Enigma”, “Kick-Ass”, “Robin Hood”, “Syriana”, “Miss Sloane” ve “1917” filmlerinde de rol aldı.
KAYVAN NOVAK (Roger) ödüllü bir İran asıllı İngiliz aktör ve seslendirme sanatçısıdır. Kayvan şu anda, yaratıcı Taika Waititi için NANDOR olarak rol aldığı popüler FX komedisi “Aylak Vampirler”in 3. sezonunu çekiyor. En son yönetmen F. Gary Gray için üç farklı karakteri canlandırdığı “Siyah Giyen Adamlar: Global Tehdit” filminde görüldü. Kayvan daha önce Chris Morris filmi “Dört Aslan”daki rolüyle 2011İngiliz Komedi Ödüllerinde En İyi Komedi Performansı ölüdünü kazandı ve Matt Damon ve George Clooney ile birlikte Oscar® ödüllü “Syriana” filminde rol aldı. James Griffiths’in “Aşkın Dansı” filminde Nick Frost ve Chris O’Dowd’la birlikte rol aldı. En son “Taş Devri Firarda”da Tom Hiddleston ve Eddie Redmayne ile birlikte Dino’yu seslendirdi. Ayrıca Kayvan, BAFTA’da En İyi Komedi Programı’na aday gösterilen ve 2008’de En İyi Komedi Programı dalında BAFTA’yı kazanan ünlü İngiliz şaka programı “Fonejacker”ın yaratıcısı ve yıldızıdır.
KIRBY HOWELL BAPTISTE (Anita) “Killing Eve”, “The Good Place”, “Barry” “Why Women Kill” ve “Veronica Mars” dizilerindeki unutulmaz rolleriyle tanınan Londralı yükselen bir aktristir.
2021’de Howell-Baptiste, birkaç heyecan verici film projesinde görülebilir. Halen, Saban Films’in başrollerini Joel McHale ve Kerry Bishé’nin paylaştığı karanlık romantik komedi “Happily”de oynuyor. Howell-Baptiste, bu yılın ilerleyen günlerinde, başrollerde Kristen Bell ve Howell-Baptiste ile iki kişilik bir STX Films komedisi olan “Queenpins”de başrol oynayacak. Ayrıca Keira Knightley ve Lily-Rose Depp’le birlikte bağımsız film “Silent Night”da rol alacak.
Howell-Baptiste, televizyonda Kristen Bell ve Ted Danson ile NBC’nin “The Good Place” dizisinde devamlı bir rolle karşımıza çıktı. 2019’da CBS All Access antoloji dizisi “Why Women Kill”de Lucy Liu ve Ginnifer Goodwin ile birlikte rol aldı. Howell-Baptiste, 2018’de Sandra Oh ve Jodie Comer’la birlikte “Killing Eve”in ilk sezonunda rol aldı. Ayrıca, Bill Hader’in başrolü üstlendiği dizi “Barry”de devamlı bir rol oynadı. Howell-Baptiste’in önceki televizyon çalışmaları arasında “Veronica Mars”, “Infinity Train”, “Love”, ‘Downward Dog”, “House of Lies” ve “Comedy Bang! Bang!” bulunuyor.
Howell-Baptiste şu anda Los Angeles’ta yaşıyor.
TIPPER SEIFERT-CLEVELAND (Küçük Estella) – 13 yaş için Tipper, kıskanılacak bir özgeçmişe sahip. Tipper’a, Nina Gold tarafından hem “Game of Thrones” hem de “Küçük Yabancı”da (Yönetmen Lenny Abrahamson) rol verildi. “Game of Thrones”dan önce Tipper, Warner Bros/Syfy Channel’ın “Krypton” dizisinde Ona isimli devamlı bir karakterdi. Tipper’in ilk rolleri arasında son derece popüler “Call the Midwife”ın birkaç bölümündeki Alexandra Dockerill rolü ve “Doc Martin”deki Astrid Trappett rolü bulunuyor. Tipper, ABD aksanıyla oynadığı ilk filmi olan “Emily and the Magical Journey”de başrol olan Emily’yi canlandırıyor.
JOHN McCREA (Artie) Tom MacRae’nin yazdığı ve Jonathan Butterell’in yönettiği İngiliz müzikali “Everybody’s Talking About Jamie”deki başrolü ile tanınıyor. Bu projeyle Müzikalde En İyi Erkek Oyuncu dalında Olivier Award adaylığı ve En İyi Müzikal Oyuncusu dalında What’s On Stage ödülünü ve Umut Vaat Eden Oyuncu dalında Critic’s Circle Award kazandı. John, West End’den ayrıldıktan sonra BBC Two için “Giri/Haji”, BBC One için “Dracula” projelerinde, “Tanrının Unuttuğu Yer” adlı uzun metrajlı film ve yakında çıkacak olan “She Will” filmi dahil olmak üzere en heyecan verici İngiliz televizyon işlerinden bazılarında çalıştı.
ZIGGY GARDNER (Küçük Jasper) İngiliz bir anne ve Jamaikalı bir baba ile İngiltere’nin Manchester şehrinde doğdu ve büyüdü. 9 yaşında oyunculuk derslerine başladı ve o zamandan beri sahne sanatlarına bayılıyor. Ziggy sette olmadığında çizgi roman okuyor veya komedi dizileri izliyor. Aynı zamanda bilgisayar oyunlarına meraklı, bir anime hayranı ve esaslı bir mini figür koleksiyoncusu.
Ziggy daha önce bir müzik videosu ve bir reklamda yerel bir yönetmenle çalıştı ancak “Cruella” onun ilk uzun metrajlı filmi.
JOSEPH MACDONALD (Küçük Horace) 15 yaşında ve Kuzey Londralı. Önceki rolleri arasında “Teeth and Pills” kısa filmindeki Randy, West End müzikali “Billy Elliot”daki Small Boy ve Islington’da bulunan Young Actors Theatre’daki “Yeni Yıl Şarkısı”ndaki Tiny Tim yer alıyor. Joe ayrıca çok sayıda reklamda oynadı.
FİLM EKİBİ HAKKINDA
CRAIG GILLESPIE (Yönetmen) – Keskin, sıra dışı komedi anlayışı ve samimi performanslara ilham verme becerisiyle tanınan Avustralyalı Craig Gillespie, eleştirmenlerce beğenilen bir film, TV ve reklam yönetmeni.
Komedi ile sıradan arasında bir çizgide ilerleyen Gillespie, filme alınan tüm medya projelerine benzersiz bir ses getiriyor. Craig’in filmleri gişede 240 milyon doların üzerinde hasılat yaptı ve bunlar Ryan Gosling, Colin Farrell, Chris Pine, Casey Affleck, Jon Hamm, Toni Collette, Margot Robbie, Emma Stone ve Emma Thompson ile ortak çalışmaları da içeriyor.
Gillespie’nin en son filmi “I Tonya” Toronto Film Festivali’nde gala yaptı ve Allison Janney ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında hem Oscar® hem de Altın Küre® dahil olmak üzere üç Oscar® adaylığı ve üç Altın Küre® adaylığı kazandı. Film, aşırı rekabetçi artistik patenci Tonya Harding’in (Oscar® ve Altın Küre® adayı Margot Robbie) 1994 ABD Artistik Patinaj Şampiyonası’nda başka bir Olimpiyat yarışmacısının hayallerini yıkmayı planlayarak nasıl yükselip düştüğünü anlatıyor.
Gillespie 2016’da “Zor Saatler”filmini yönetti. Casey Sherman ve Michael J. Tougias’ın 1952’deki Sahil Güvenlik kurtarma operasyonunu anlatan kitabına dayanan filmde Chris Pine, Casey Affleck, Ben Foster, Holliday Grainger, John Ortiz ve Eric Bana başrolde.
Gillespie, 2014 yılında Disney’in “Yetenek Avcısı” filminin yönetmenliğini üstlendi. Filmde Jon Hamm yetenekli Hintli kriket oyuncularını Major League Ball’a alan bir spor menajerini oynadı. Craig, 2011’de 1985’in kült komedi-korku klasiği “Korku Gecesi”ni yeniden yapımını yönetti. WGA Ödüllü yazar Marti Noxon’un yorumunda Anton Yelchin ve Colin Farrell başroldeydi ve hem kült fimin hayranlarından hem de eleştirmenlerden büyük övgüler aldı.
Craig Gillespie, 2007’de komedi başrollerini Billy Bob Thornton, Seann William Scott ve Susan Sarandon’ın paylaştığı “Mr.Woodcock”u yönetti. Aynı yıl bunu, Oscar® adayı Ryan Gosling’in oynadığı, eleştirmenlerce beğenilen “Lars Sevince” takip etti. Los Angeles Times tarafından “sürdürülebilir hayal gücünün inanılmaz bir başarısı” ve Wall Street Journal “kusursuz performanslara sahip neredeyse mükemmel bir film” şeklinde yorumladığı filmde Nancy Oliver’ın senaryosu Oscar®’a aday gösterilirken, Gillespie’nin filmi çok sayıda eleştirmen ve festival ödülü kazandı.
Gillespie, aktris Toni Collette’in Emmy® ve Altın Küre® kazanmasına yardımcı olan Showtime dizisi “The United States of Tara”nın pilot bölümün yapımcısı ve yönetmeni olarak görev yaptı. Oscar® ödüllü “Juno”nun yazarı Diablo Cody tarafından kaleme alınan dizi, Gillespie’nin komedi ve drama arasındaki sınırda dans ettiği yönetmenlik yapısını sürdürdüğü bir damga taşıyor.
Gillespie, güçlü ve tekil ticari çalışmaları nedeniyle, Cannes’daki birçok ödül, DGA ödülü ve bir Emmy® dahil olmak üzere en prestijli ödüllerden bazılarıyla onurlandırıldı.