KÖŞE YAZILARIRESİM

Tülin’in Gezegeni – Gürol Sözen yazdı…

Sonsuz doğa bir sanatçı için büyük öğreti: Çizgisi, rengi, sesi, sessizliği, müziği, devingenliği ve direnci ile…Vazgeçilmez bir bilge de denebilir doğa için. İnsanoğlunun en soylu tanığı. Yaratıcılığın da kaynağı; tabii ki bakmasını bilenler için. Hayata dair her koşulda sığınacağımız bir liman da diyebiliriz; sevinç ve kederde de…Aydınlanan gün ona ait, karanlıklar da. Ama zifiri karanlıklarını her daim kuşanan insanları saymıyorum. Yeraltı tanrısı da hiç hoşlanmaz onlardan. Düşünün artık siz gerisini; bilge Homeros, yeraltı tanrısı Hades için, “Tanrıların bile tiksindiği  çirkef dolu bir ülkesi var.” diyor!

Çağımız Hades’i pek seviyor! Sanatçının ikilemi de burada. Ama unutmayalım: Bataklıklar da bile çiçeğine duran ve bir toz zerresi üzerine konduğu zaman taç yapraklarını hemen kapatıveren Lotus çiçeğine benzer sanatçı. Doğanın görkemli derinliğini şiirin, öykünün, masalın, destanın, şarkının, resmin, heykelin ve güzellik adına aklınıza ne geliyorsa görkemli sahnesinde hem de on iki bin yıldan beri bu topraklarda inatla sunabilen sanatçı, bugün öksüz!

Doğanın gümüş tepside armağan ettiği yaşamın güzelliğini, keyfini, damak tadını almak istemiyor kimse. Bakıyorlar ama görmüyorlar; sonsuz güzellikleri. Shakespeare, “Parlayan her şey altın değildir” dese de akçeye tapıyor günümüz. Oysa, mitoloji dünyasında “para tanrısı” yok! Parlayan, yeşeren, en büyük öğreti, görkemli doğa. Kin, kan, yalan dolan ve yok etmenin bencil ve küstah dünyasını seviyor insanoğlu.  Güneşin aydınlığına, gökyüzüne, sulara, bulutlara, yağmura,  yıldızlara, kuşlara ve yeşeren, çiçeklenen her şeye ve bilgelerine nasıl umarsız, nasıl düşman olabilir insan? Yunus, “Bana rahmet yerden yağar” dese de inanmıyor kimse. Asıl trajedi burada.
Oysa sanatçı Zümrüdüanka kuşu gibi küllerinden doğuyor.

Sözü uzatmamın tek nedeni, kadim dostum Tülin’in resmettikleridir. O da ustalığı ile aynı potada eriyor; yangın yerinde Zümrüdüanka kuşu gibi kendi küllerinden doğanın derinliğinde geziniyor. Bir masal ustası gibi sonsuz doğanın gizemini, sonsuzluğunu resmediyor. Yani kendi resmini yapıyor: Her dem gülümsemesine karşın çizgisinden, renkçiliğinden, dramatik coşkusu ve hüzünlerinden ödün vermeden resmediyor. O. Wilde, Bir şarabın yılını ve kalitesini anlamak için bir fıçı şarap içmek gerekmez” demiş. Tülin’in soyutlamaları ve resmettikleri bir damak tadı.

Her resim ya da sanat eseri hayata yolculuktur. Ve bu uzun yolculukta heybemizde kendimizi taşırız. Tülin’in gezegeni ise resmettikleridir.

Gürol Sözen

Not: Tülin Onat’ın ‘Seçilen’ başlıklı 24 Kasım 2018 tarihine kadar Terakki Vakfı Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilir.

 

Başa dön tuşu