Kadın Bir Fotoğrafçının Sanatsal Yolculuğuna Eşlik Etmek İster misiniz?

‘Tasarım ve fotoğraf’ hayatının vazgeçilmez parçaları. Özlem Dikel, seyahatlerden fotoğraf eğitimciliğine evrilen, hayallerinin peşinden giden başarılı bir kadın girişimci. Ve aynı zamanda uluslararası alanda hem sergileri hem aldığı ödüller ile tasarım ve fotoğraf sanatında da önemli işlere imza atan bir sanatçı. O yaptığı işlerde kadın bedeninin sömürülmesinden kültürel eşitsizliklere kadar pek çok günümüz sorununa değinerek de sanatçı sorumluluğu almaktan çekinmiyor.
Akıllı telefonunuzdan ya da profesyonel makinenizden fotoğraf çekmeyi seviyor musunuz?
O zaman daha iyi ve sanatsal fotoğraflar çekmenin püf noktalarını öğrenmek için buyrun bu keyifli röportaja:
Oğuz Kemal Özkan / KitaptanSanattan.com
Kısaca Özlem Dikel’i ve Özlem Dikel Fotoğraf Atölyesi’ni anlatır mısın?
Fotoğraf, grafik sanatçısı ve kreatif direktörüm. Ressam bir anne ile mimarlık eğitimi almış bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldim. Çocukluğumdan beri fotoğrafla, resimle ve mimariyle iç içe büyüdüm haliyle. Çocukluk hayallerimde başarılı bir tasarımcı olmak vardı. İstediğimi başardım. Aynı zamanda fotoğrafçı olmak ve dünyayı gezmek de diğer hayallerimdi. National Geographic dergilerini düzenli olarak alır, her sayısını özenle saklardım. Tüm dünyayı fotoğrafladığımın ve her ülkeye gittiğimin hayallerini kurardım. Tasarım ve fotoğraf hep iç içe devam etti benim hayatımda. İstanbul Üniversitesi’ndeki öğrenciliğim boyunca hem grafik tasarım hem fotoğraf eğitimime devam ettim, sonra iş hayatı başladı tabi.
On üç yıl boyunca reklam sektöründe senior sanat yönetmeni olarak görev yaptım. Reklam kariyerim boyunca fotoğraf ve dijital sanatı da eş zamanlı olarak devam etti. Bağlı çalıştığım ajanslar dışında da çok sayıda yerli ve yabancı markanın reklam kampanyalarını yürüttüm, dergi çıkardım. Müzik piyasasında birçok ünlü isme albüm tasarımı yapmışlığım vardır. Fotoğrafla daha fazla iç içe olabilmek için çalıştığım ajanslardan belli aralıklarla istifa ediyordum. Fotoğraf seyahatlerimi ve sanatsal çalışmaları tamamladıktan sonra sektöre tekrar geri dönüyordum. Çünkü asıl kazancımı reklamcılıktan sağlıyordum. Fotoğrafta imza attığım projeler reklam sektöründeki kariyerime de olumlu etki ediyordu. Çünkü yetenekleriniz arttıkça tercih edilme şansınız yükseliyor. Reklam sektörü hep bir +1 ister. Sadece branşınızda iyi olmanız yetmez. Ekstradan çizerliğinizin, yazarlığınızın, fotoğrafçılığınızın veya fotoğraf editörlüğünüzün olması beklenir.
Şimdi geri dönüp baktığımda ise fotoğraf atölyesini ortaya çıkaran şeyin arkasında şimdiye kadar bulunduğum uğraşların tümünün olduğunu görüyorum.
Şimdi atölyemizde; fotoğraf eğitimleri, profesyonel çekim hizmetleri ve sanat danışmanlığı hizmetleri var. Fotoğrafa sıfırdan başlayanlar, fotoğrafçılığını ilerletmek isteyenler veya mesleki fotoğraf eğitimi almak isteyenler için Temel ve İleri, Fotoğraf, Moda, Doğum, Ürün, Yemek, Seyahat Fotoğrafçılığı eğitimleri veriyoruz, oldukça da talep görüyorlar. Fotoğraf öğrenildikten sonra onları bulundukları sektöre içinde avantajlı kılmak için Temel Photoshop ve İleri Photoshop Eğitimi de veriyoruz. Tüm bu atölyelerde öğrenilenler yaşantılarla buluşsun ve kalıcı olsun diye de bir yandan yurt içi ve yurt dışı fotoğraf gezileri düzenliyoruz. Şirket çalışanların motivasyonunu arttırmak için onların istekleri doğrultusunda özelleştirilmiş Kurumsal Eğitim programları hazırlayıp gerçekleştiriyoruz.
Bütün bunlar ekibimizin ihtimamla çalışması sonucu mümkün olabiliyor. Ortaya çıkardığımız her ürün yetenekli fotoğrafçılar, eğitim koordinatörleri, stil danışmanları, sanat yönetmenleri, ışık asistanları gibi ekip üyelerimizin emeklerinden oluşuyor. Bu kadar güvenle hareket etmemizi sağlayan da ben ve ekibimin reklam, moda, ürün prodüksiyonundaki on beş yıllık deneyimi oluyor aslında.
Bu atölyeyi kurma fikri ve süreci nasıl gelişti? Hem kadın girişimci hem de kadın fotoğrafçı olmanın zorluklarını yaşadın mı?
Bilen bilir, ben reklam dünyasından geliyorum. O dünya başkadır, zorludur, nitekim sert rekabet ortamı vardır. Reklam dünyasının yüksek egosundan, temposundan ve çok uzun çalışma saatlerinden bunalmıştım ve gerçekten mutsuzdum. Sürekli bir maraton içerisindeydim, zaman gözümü kırpmadan geçiyordu ve yaptığım işten zevk almamaya başlamıştım. Oysa ki başlangıcında reklam sektörüne çok severek ve isteyerek girmiştim fakat yıllar sonra nasıl olduysa o heyecanımı kaybettim. Yavaşlamak, daha fazla anda kalmak, fotoğraf çekmek ve seyahat etmek istiyordum. O noktada da kendi işimi kurma kararını aldım ve işimden ayrıldım.
Bu kararı aldıktan sonraki süreç hiç kolay olmadı tabi. Türkiye’nin en zor döneminde iş kurmaya karar vermiş oldum. İşi daha yeni kurmuştum ki, darbe olayları patlak verdi. Biliyorsunuz, her şey durdu o dönemde. Yakın çevrem vazgeçmemi, iş kurmak için çok yanlış bir zaman olduğunu söylüyordu. Üstüne üstlük kendi işimi kurma kararımı aldığım sıralar Facebook Londra’dan Türkiye pazarından sorumlu kreatif direktör olarak çalışmak üzere iş teklifi almıştım. “Senin yerinde olsaydım 5 dakika durmazdım bu ülkede” diyen çok arkadaşım oldu mesela. Bu şüphesiz ki reklam kariyerim açısından çok önemli bir teklifti. Fakat artık reklam sektöründe yer almak istemediğimden çok emindim ve bu teklifle evrenin beni kendi işimi kurmadaki kararlılığım konusunda sınadığını bile düşündüm. Sonuç olarak kendi bildiğimi okudum ve kendi adımı taşıyan fotoğraf atölyesini kurdum. Bu kararımdan dolayı çok mutluyum.
Kadın girişimci ve kadın fotoğrafçı olmanın zorluklarına gelecek olursak… Bir çok alanda olduğu gibi fotoğrafçılıkta da erkek hakimiyeti var. Sinemada da, fotoğrafçılıkta olduğu gibi erkek sayısı kadın sayısından daha fazla. Mesela Türkiye’de kaç kadın fotoğrafçı ve kadın yönetmen var? Malesef sayımız az. Fotoğrafçılıkta kadınlar genelde kamera önünde yer alır. Erkek fotoğrafçıların yetersiz ışık bilgisi ve garip kitsch filtrelerle kadın bedeni üzerinden prim yaptığı sayısız kareler olmuştur ve olmaya devam ediyor. Burda Guerilla Girls’in müze koleksiyonlarındaki kadın sanatçıların azlığına ithafen ürettikleri “Kadınların Metropolitan Müzesi’ne Girmelerinin Tek Yolu Çıplak Olmaları Mı? / Do Women Have to be Naked to get into the Met. Museum” adlı işini hatırlamadan geçmeyelim.
İş hayatında aktif rol alan kadınların sayısının daha da artması gerekiyor. Fakat ne yazık ki çağın hızlı ilerlemesine karşın hala kadınların önü kesilmekte, kadın hala arka planda tutulmak isteniyor. Bilişimsel ilerleme entelektüel aydınlanmayı getirmiyor. Bu yüzden kadın iş hayatında psikolojik ve fiziksel türden tacizlerle ve mobbingle sık sık karşı karşıya kalıyor. Türkiye’nin aktif, üreten, kendi ayaklarının üzerinde duran güçlü kadın profilini kabullenmesine daha var. Daha eğitim hayatından başlayarak toplumun zihninde kadının aciz ve muhtaç olduğu yönünde şablonlar çiziliyor. Oysa ki kadının gücünü yadsımak, görmezden gelmek çok büyük bir hata.
Kadın fotoğrafçı olmaktan ziyade Türkiye’de kadın olmak çok zor, ne iş yapıyor olursanız olun. Hele ki kadın girişimci olmak. Sermaye ve piyasa da hep erkekten yana. Kadının sermayeye ulaşması erkek kadar kolay değil, bu bir gerçek. Kadınlar iş hayatında özellikle de girişimcilik konusunda yeteri kadar desteklenmiyorlar. Bir takım ön yargılar etkili oluyor bunlarda. Ekonomi tamamen eril zihinlerin elinde. Genel istatistiklere baktığınızda da zaten Türkiye, kadınların ekonomiye katılımı sıralamasında sonlarda yer alıyor.
Türkiye’de fotoğraf sanatının durumu ile ilgili olarak neler düşünüyorsun?
Ülkemizde fotoğrafçılık giderek popüler bir sanat dalı ve meslek olmaya başladı. Ama hala koleksiyonerlerin fotoğraf eserlerine yatırım yapmaktan çekindiğini görüyorum. Resim sergilerine nazaran fotoğraf sergileri daha az.
Fotoğraf sanatçılarının da fotoğraf sanatını ve birbirlerini desteklemeleri gerekiyor. Fakat bizim memlekette fotoğrafçı fotoğrafçıyı sevmez, ressam ressamı sevmez, yönetmen yönetmeni sevmez. Herkes ‘en’dir. Hal böyle olunca, iç entrikalarımızla uğraşırken dünya skalasında geride kalıyoruz. Kendi küçücük dünyamızın en iyi fotoğrafçısı, en iyi ressamı ya da en iyi yönetmeniyiz. Oysa ki dışarda bambaşka bir dünya var. Sanat hayatı yaşanabilir kılan yegane şey. Bugün sektörde gerek setlerde gerek iş sürecinde ne büyük emek sömürülerle karşılaşılıyor. Bir meslektaş dayanışması şart görünüyor.
Son dönemde ülkemizde ve dünyada fotoğrafçılığa hem hobi hem sanatsal olarak yoğun ilgi var. Bu ilgiyi neye bağlıyorsun?
İnsanlar fotoğraf çekerken ve çekilirken mutlular. Ve anlarını paylaşmaktan zevk alıyorlar. Instagramın hayatımıza girmesiyle fotoğrafçılık daha geniş bir kesime hitap etmeye başladı. Akıllı telefonlar aracılığıyla insanlar fotoğraf çekmenin eğlenceli ve zevkli olduğunu keşfetti. Baktılar fotoğraf çekmek onları mutlu ediyor işi daha öteye taşıdılar. Böylelikle fotoğrafçılığı hobi veya meslek edinen insan sayısında artış başladı.
Ve fotoğrafçılığın hiçbir zaman da popülerliğini kaybetmeyeceğini düşünüyorum. Hatta diğer sanat dallarını gölgede bırakacağı yıllar da yakın gibi geliyor. Çünkü ifade araçları dijitale doğru evrimleşiyor. Çektiğimiz görüntüleri sosyal medya hesaplarımızdan anında yüzlerce kişiyle paylaşabiliyoruz.
Ve belki şaşıracaksınız, Uygulamalı Temel ve İleri Fotoğraf Eğitimi verdiğimiz kurumlar bizden akıllı telefon fotoğrafçılığı ve sosyal medya workshopları da talep etmeye başladılar. “Akıllı Telefonlar ile Akıl Almaz Fotoğraflar” adlı bir eğitim programı hazırlayıp sunuyoruz biz de. Bu derste hızını alamayanlar sonraki kurlar olan temel ve ileri fotoğrafa gelecekler. Teknoloji bazı yaş grupları için bir çekirdek gibi basit, lakin diğer kuşakların takipte kalması için özel bir konsantrasyon süreci gerekiyor tabi.
İyi bir fotoğrafçı olmak için neler gerekli?
İyi bir fotoğrafçı olmanın birinci şartı kültürlenmiş, donanımlı bir birey olmaktan geçiyor. Çağının ve geçmişinin sosyolojik, fizyolojik, estetik ve kültürel şartları hakkında bilgi sahibi olmakla yetinmeyip öznel değerlendirmesini yapabiliyor olması gerekiyor. Vizyon sahibi olmak, dünyayı yakından takip etmek ve disiplinlerarasılık da iyi fotoğrafçı olma da önemli bir kriter. Diğer önemli kriter ise, çalışkan, sabırlı ve tutkulu olmak. Tembel, üşengeç ve sabırsız insandan asla iyi bir fotoğrafçı olmaz. Gerisi teknik meseleler zaten. Ekipman bilgisi ve makine kullanımı bunlar tamamen teknik konular, işin en kolay kısmı.
Senin hem seyahat fotoğrafçılığı alanında hem sanatsal olarak önemli çalışmaların var. Kültürel ve sosyopolitik farklılıklar üzerine işlerin var. En çok nelerin fotoğrafını çekmekten mutluluk duyuyorsun?
Profesyonel fotoğraf geçmişimin ilk yıllarında reklam ve moda çekimleri yaptığım sıralarda, zamanla dışarıda akan hayatı fotoğraflamayı sevdiğimi de farkettim ve seyahat fotoğrafçılığına ağırlık vermeye başladım.
Doğayı, farklı kültürleri, farklı coğrafya insanlarını seviyorum. Onların hikayelerine dokunmayı, onlarla iletişim kurmayı seviyorum. Kültürel ve sosyopolitik farklılıklar beni çok etkiliyor. Dışarıda bambaşka bir dünya var, çok farklı enerjiler ve hayatlar var. Onları fotoğraflamak benim için büyük bir mutluluk. Seyahat ve doğa fotoğrafı çekerken ise hissettiğim mutluluğun tarifi yok.
Lakin yine de firmalarla reklam ve moda çekimleri yaptığım setlerde çalışmak, stüdyo tozu yutmak, oradaki iş bölümü içinde ekibim ile şahane işler üretmenin mutluluğu da tarifsiz.
Avrupa’da bir çok sergiye katıldın ve ödüller aldın. Avrupa ve Türkiye arasında sanatçıya bakış arasındaki farklar nelerdir?
Evet Avrupa ve Amerika sergilerim Türkiye’deki sergilerimden daha fazladır. Yurtdışı bağlantılarımın ve bir süre kardeşimin yurtdışında yaşaması dolayısıyla benim de onun yanına gitmem de bunda etkili oldu. Sanat piyasalarının dinamikleri Avrupa ve Türkiye’de farklı işliyor. Türkiye’de galericiler de sanatçılar da piyasanın cefasını daha fazla çekiyor. Bütün bunlar organizasyonel, küratöryel, gelişimsel ve pazarlama süreçlerine de yansıyor haliyle. Türkiye’de bir sanat kurumunun ayakta kalması daha zor. Bunun her yıl kapanan galerilerle daha da farkına varıyoruz. Sanat kurumlarının ve sanatçıların sponsor veya devlet desteği bulması çok zor. Alınacak maddi desteğin tamamının satılacak üründen beklenmesi ekonomik akışı yavaşlatıyor. Bu tıkanıklık da kendini dezavantajda hisseden sanatçının ve galericinin zayıf anından beslenen bir ara eleman olan belli bir simsar tipini besliyor.
Atölyemiz bünyesindeki sanatçılar ve sanat danışmanlığı hizmetimiz nedeniyle sanatla doğrudan bir bağımız var. Bu ve ülkemizdeki şartların sanat kurumları için ağır oluşu nedeniyle sanata destekçi olan fiyat politikaları gütmeye başladık. Şu anda diğer firmalar ile sanat kurumlarına uyguladığımız tarifelerin birbirinden tamamıyla farklı olması bu yüzden.
2015’te Paris Louvre Müzesi’nde ‘Body Collection’ adlı digital gösterimde işlerin yer aldı. Bu işini ve bu gösterime katılım sürecini anlatır mısın?
Evet, Amerikan sanat kuruluşu olan See.me Gallery’nin bir projesiydi. Çeşitli sosyopolitik gruplardan insanların uykudaki durumlarını gösteren bir projem vardı. Louvre Müzesi’nde yer alan bir dijital gösterimde yer aldı. Güzel bir organizasyon ve yaratıcı bir sunumdu. Daha sonra etkinliği ziyaret edenlerden etkileşimler almak beni ayrıca mutlu etmişti.
Sanatsal çalışmalarını digital tasarım ve fotoğraf alanında sürdürüyorsun. Son dönem çalışmaların hakkında bilgi verir misin?
İki yıllık programımız hazır diyen kurumlar vardır ya… Benim de gelecekte gerçekleştireceğim sergi ve diğer projelerim şimdiden hazır desem yalan söylemiş olmam. Örneğin kent hafızası ve doğa ile ilgili bir projem olacak. Bunu sergilemek için konuştuğum bir yerel bir yabancı sanat kurumu var. Sürpriz olsun.
Şirket bazında konuşacak olursam, yeni eğitimlerimiz yolda. Bunun yanı sıra şube ve stüdyo sayımızı arttıracak hacimsel bir büyümeyi hedefliyoruz. Süregelen sanat danışmanlığı projelerimizi de küratöryel ve mimari projeler kapsamında sanatı daha geniş kitlelerle buluşturacak şekilde geliştirmeyi hedefliyorum.
Bundan sonraki hedefin nedir?
Fotoğrafı ve sanatı daha geniş kitlelere ulaştırmak. İnsanların algısını dönüştürmeye ve toplumun sanat ile ilgili önyargılarını kırmaya yardımcı olacak başarılı fotoğrafçılar yetiştirmek.
Dünyada gezmediğim yerleri gezip fotoğraflamak… Hatta bir çok insanı peşimden sürükleyip, değişik kültürlerde onlara gözlerden kaçanları da işaret ederek fotoğraf workshopları gerçekleştirmek gibi bir isteğim de var.
Bir de sürprizim var. Fotoğraf severler ve mezun ettiğimiz öğrenciler için, altyapı çalışmalarını yakında bitireceğimiz Youtube kanalında her hafta fotoğrafa dair çok faydalı ipuçları paylaşacağım. Ve orada fotoğrafçılıkta adını duyurmuş, herkesin merak ettiği başarılı kişileri konuk edeceğim. Fotoğrafseverlerin atölyemizdeki fotoğrafla, fotoğrafçılıkla ilgili eğitim, sanat ve seyahat bazındaki tüm gelişmeler için sosyal medya üzerinden takipte kalmaları yeterli olacaktır.
Bu keyifli sohbet için teşekkürler.
Özlem Dikel’i sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz:
www.ozlemdikel.com
https://www.instagram.com/ozlemdikelfotografatolyesi/
https://www.facebook.com/ozlemdikelfotografatolyesi