Medine İrak, ‘Sınırların Ötesinde’ İle Simbart Projects Çukurcuma’da

Medine İrak, ‘Sınırların Ötesinde’ İle Simbart Projects Çukurcuma’da
Simbart Projects, Medine İrak’ın “Sınırların Ötesinde” isimli ikinci kişisel sergisine 12 Eylül – 1 Kasım tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
Sergi, kuş figürü üzerinden insanın doğayla kurduğu ilişkiyi, kent belleğiyle olan bağını ve kamusal alandaki temsiliyet biçimlerini tartışmaya açıyor.
Kuşların yalnızca doğal varlıklar değil, aynı zamanda özgürlüğün, hafızanın ve toplumsal bilinçlenmenin taşıyıcıları olması üzerine yoğunlaşıyor.
Kuş, en yalın haliyle özgürlüğü temsil eder; yönü yoktur ama yolu vardır. Ne sınırlara uyar ne duvar tanır. İnsan ise doğaya çizgilerle yaklaşır: yapılar, isimler, aidiyetler kurar. Sanatçı bu sergide sınırın kuşla teması, kuş yuvası ve kuş sarayları gibi simgeleri merkeze alarak, doğa ile insan arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Bu ilişkinin kırılgan, müdahaleci ve çoğu zaman romantize edilmiş doğası sorgulanıyor. Doğal olanın işlevselliğiyle insan eliyle inşa edilen gösterişli yapıların karşıtlığı, izleyiciye sade olanın bilgeliğini yeniden hatırlatıyor.
Kuş yuvaları doğanın ihtiyaca dayalı zekâsının, kuş sarayları ise insanın estetikle sarılmış iktidar arzusunun birer temsilidir. Sergi bu iki yapı tipi arasında bir sınır değil, bir geçiş alanı kuruyor. Her eser, bu sınırı aşmaya ya da ona yaklaşmaya dair bir öneri sunuyor.
Sergi aynı zamanda mekân kuramları, posthümanist düşünce ve ekosanat yaklaşımlarıyla doğa-insan ilişkisini farklı katmanlarda yeniden okuyor. Kuşun göçü, sadece mevsimlerin değil; bellek, politika ve aidiyetin de yer değiştirmesini ifade ediyor. Kuşun taşıdığı sezgisel bilgiyle, doğanın kendi belleğini yuvalarda, göç yollarında, unutulmuş seslerde görünür kılıyor. Bu görünürlük, ekolojik düşünceyle geçmişin ve geleceğin iç içe geçtiği bir zamana işaret ediyor.
“Sınırların Ötesinde” sergisi kuşun bakışını benimsemeye, yukarıdan ve özgürce düşünmeye alan açıyor. İrak, mimariyle temsiliyetin, hafızayla mekânın iç içe geçtiği çok katmanlı bir düşünme alanı yaratırken, izleyicide semboller aracılığıyla doğa ve bellek arasında bir diyalog kurmaya davet ediyor.